Turgut Özal'ı nasıl biliriz?

Patron dostu, ABD hayranı, işçi düşmanı bir gericiydi. 12 Eylül'ün ekonomik programını yazan, Erdoğan'ın her fırsatta hayranlığını dile getirdiği isim olan Özal, 28 yıl önce bugün ölmüştü.

Haber Merkezi

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye siyasetinde Menderes ile birlikte en çok örnek aldığı isim olan Turgut Özal, 28 yıl önce bugün ölmüştü.

Hayatı boyunca ABD hayranlığı, patron dostluğu ve işçi düşmanlığıyla öne çıkan Özal, bu özelliklerinin yanında gerici kimliğiyle de biliniyordu.

Erdoğan'ın "vizyon sahibi bir devlet adamı ve siyasetçi olarak fikirleri, icraatları ve başarılarıyla Türk siyasi hayatında derin bir iz bırakmıştır" diyerek andığı Özal'ın gerçek hikayesinin küçük bir bölümünü hatırlatıyoruz...

12 Eylül'ün ekonomik programını hazırladı, ekonomi bakanı oldu

12 Eylül öncesi darbenin ekonomik programı olarak da anılan 24 Ocak kararları, Turgut Özal'ın imzasını taşıyordu. 

24 Ocak’ta Süleyman Demirel’in başbakanlığındaki Milliyetçi Cephe hükümeti döneminde kabul edilen ve o dönem DPT müsteşarı olan Turgut Özal tarafından hazırlanan 24 Ocak kararları örgütlü işçi sınıfı nedeniyle hayata geçirilemeyince devreye askerler girdi. 12 Eylül sonrasında, yani solun ve işçi sınıfının direncinin kırılmasının ardından söz konusu işçi düşmanı program harfiyen uygulamaya konuldu.

12 Eylül cuntasının ekonomi bakanı da olan Özal, 1983 yılında başbakanlık koltuğuna oturacaktı.

'Bir koyar üç alırız' dedi, işgale destek verdi

Özal mirasının en önemli unsurlarından birisi kuşkusuz ABD hayranı tavrı ve dış siyasette emperyalist işgal politikalarına destek vermesiydi. 

Turgut Özal, 1. Körfez Savaşı sırasında "Irak Savaşına Amerikalıların yanında girersek bir koyar üç alırız" diyerek siyasi literatüre yeni bir söz armağan etti. Özal'ın o dönem, ABD'nin yanında savaşa girildiği takdirde, Musul ve Kerkük'ün Türkiye topraklarına katılabileceğini düşündüğü belirtilmişti.

Yıllar sonra 2003 yılında, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan yazısında, "Bir demokrat olan Turgut Özal, halkının, Körfez Savaşından uzak durma tercihine rağmen, Amerika’yı destekledi" diyerek, Irak'ın işgalinde ABD'ye destek vermeleri için Türk politikacılara Özal'ı örnek göstermişti.

Erdoğan'ın idolü: Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz

Turgut Özal, yine 1. Körfez Savaşı döneminde, Meclis onayı almadan ABD'ye hava sahasının açılmasının Anayasa'ya aykırı olduğu eleştirilerine, "Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz" şeklinde yanıt vermiş, Özal'ın bu sözü ve aynı söze uygun politikaları, daha sonra hükümetlerin icraatları sırasında hukuksuz pek çok işlem gerçekleştirilmesinin önünü açmıştı.

Satmakla övünen bir lider

Özal hükümetleri ile başlamak üzere, Anayasa'ya ve yasalara aykırı işlemler en fazla özelleştirme uygulamaları sırasında gerçekleştirildi. O dönemde, Anayasa'da atıf yapılmayan özelleştirmeler için ilk yasal düzenleme 1. Özal Hükümeti tarafından 1984 yılında yapıldı ve 1985 yılında bazı kamu işletmeleri ve varlıkları özelleştirme kapsamına alındı. 1986 yılında ise ilk özelleştirme işlemlerine başlandı.

Özal, "köprüleri bile satacağım" açıklaması yaparken, sanayide teşvik ve vergi politikalarıyla yeni zenginler yaratmıştı.

Yine Özal'ın "Demiryolları Moskof işidir" sözü ise bir yandan eski Cumhurbaşkanının anti-komünist yönünü ortaya koyarken diğer yandan "devlet yatırımları"na yaklaşımını özetliyordu.

Yolsuzluk ve Özal

1980'li yıllarla birlikte Türkiye'de yolsuzlukların hem sayısı hem de çapında artış yaşandı. Bu yıllarda ekonominin neo liberal politikalar doğrultusunda dönüşümünde Başbakan olarak imzası bulunan Turgut Özal'ın ismi yolsuzluklarla daha önce anılmaya başlanmıştı. Turgut Özal'ın askerliğinden hemen sonra çalışmaya başladığı Devlet Planlama Teşkilatı'ndaki (DPT) görevi sırasında da adı yolsuzluğa karışmıştı. O dönemde, DPT içerisinde Özal ve ekibi, "Takunyalılar" olarak anılmaktaydı.

İhsan Doğramacı'dan sonra YÖK Başkanlığı'na atanan, daha sonraki görevleri arasında Kamu Etik Kurulu Başkanlığı da olan Mehmet Sağlam, bu görevi sırasında yolsuzlukların 1980 sonrası arttığını kabul ediyor ancak Özal'ı aklamaya çalışıyordu:

"Tabii ki, (yolsuzluklar) 1980 sonrası arttı derken Özal’la birlikte arttı demek istemiyorum. Özal vizyon sahibi bir adamdı. Bilinen kuralları yıkan, statükoyu yıkan bir adamdı. Türk parasını koruma kanununu kaldırdı, ihracatta büyük hamleler yaptı. 2.5 milyar dolar olan ihracat O’nun döneminde 16 milyar dolara çıktı. Tabii bu dönemde hayali ihracat da öğrenildi, gün ışığına çıktı. İş yapıldığı için yolsuzluklar göze battı ama kişisel görüşüm Özal, son derece ahlaklı bir insandı."

Mehmet Sağlam'ın bu sözleri, Özal'ın Başbakanlık döneminde ekonomide kurulan en büyük hortuma işaret ediyor.

1980'li yılların ikinci yarısında Türkiye'nin yaptığı ihracatın üçte ikisinin hayali olduğunu bizzat TBMM Araştırma Komisyonları Raporları tespit etmişti. 1983-1991 yıllarında 256 ayrı şirketin ismi hayali ihracata karıştı. Turgut Özal, bu dönemde "hayali ihracat" mekanizmasını sağlama almak için devletin ilgili kurumlarına güvendiği isimleri atamıştı. 1984 yılında DPT Müsteşarlığı'na küçük kardeşi Yusuf Bozkurt Özal'ı getirdi. 

'Benim memurum işini bilir'

Özal "Benim memurum işini bilir" sözü de, devlet görevlilerinin yolsuzluk mekanizmasına katılmalarını adeta teşvik ediyordu.

Diğer yandan, yolsuzluk suçlarına affı ilk gündemine alan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal olmuştu. Özal'ın onayladığı 3713 sayılı Şartlı Tahliye Yasası ile yolsuzluk yapanlar için 'Öde kurtul' sistemi öngörülmüştü. Özal'ın açtığı bu yoldan giden sonraki hükümetler de, yolsuzluk suçları ile ilgili benzer sayısız düzenlemeye imza atmışlardı.

'Çankaya'nın şişmanı işçi düşmanı'

Özal, denilince akla gelen ilk slogan, Zonguldak maden yürüyüşünde yüzbinlerce işçinin ortaya çıkardığı "Çankaya'nın şişmanı işçi düşmanı" sloganı olmaya devam ediyor.

İşçi sınıfının kazanılmış haklarına büyük bir iştahla saldıran Özal, aynı zamanda gerici, ABD hayranı ve patron dostuydu, tıpkı Erdoğan gibi...