Toz patlaması riski her yerde, fabrikalar hazırlıksız: İşçiler bombanın üzerinde çalışıyor

Hendek’te olduğu gibi yüksek yanıcı özelliği bulunan ve çalışma ortamına yayılmasına izin verilen un, hububat tozu, kömür tozu patlama riski taşıyor. Fabrikaların yüzde 80'i bu duruma hazırlıksız.

Aslı İnanmışık

Sakarya’nın Hendek ilçesinde bulunan Oba Makarna fabrikasındaki patlama sonucu 27 yaşındaki işçi Mesut Şimay yaşamını yitirdi. Biri 12 yaşında çocuk olmak üzere 30 kişi yaralandı.

Savcılık patlamayla ilgili soruşturma başlattı, fabrikanın sahiplerinin de aralarında olduğu 7 kişi gözaltına alındı. 1'i serbest bırakıldı, 5'i adli kontrol şartıyla salındı. Fabrika müdürü V.U. ise tutuklandı.

Fabrikada ilk patlamanın değirmen bölümünde meydana geldiği, ardından ikinci patlamayla silonun tahrip olduğu biliniyor.

Patlamanın detaylarına ilişkin henüz paylaşılanlar sınırlı. Ancak meslek odalarının yaptığı açıklamalardan yaşananların "toz patlaması" kaynaklı olduğunu anlıyoruz.

TMMOB Makine Mühendisleri Odası, buğday unu patlamasına işaret ederek, organik tozların havadaki konsantrasyonuna bağlı olarak patlama riskini hatırlatıyor. Bu riski en aza indirmek için “Çalışanların Patlayıcı Ortamların Tehlikelerinden Korunması Hakkında Yönetmelik” yükümlülüklerinin yerine getirilmesinin patronların sorumluluğunda olduğunu belirtiyor.

Ve soruyor: "Uygun bir patlamadan korunma dökümanı hazırlanmış mıdır? Toz azaltma, havalandırma, temizlik gibi tedbirler uygulanmakta mıdır? Statik elektrik tedbirleri uygulanmış mıdır? İşletme genelinde ekipmanlar ve tesisatlar için uygun periyotlarda ve nitelikte bakım faaliyetleri gerçekleştirilmiş midir?"

Ziraat Mühendisleri Odası da yanıcı ve patlayıcı tozlarla çalışılan işyerlerinin tehlike sınıflarının "yüksek riskli" olarak belirlenmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Geçen yıl Kocaeli'de Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) silolarındaki patlamanın da aynı sebepten gerçekleştiği düşünülürse hububat fabrikaları işçileri büyük tehlike altında çalışıyor.

Toz patlaması neden tehlikeli?

Peki toz patlaması ne demek, neden oluyor? Hangi alanlar riski?

Bu soruları merak ettik çünkü iş güvenliği fabrikaların zafiyeti. Patronlar işçi ölümlerini, iş kazalarını azaltmak bir yana sürekli güvenlik ekipmanları ve ücretlerde kısma eğiliminde. 

İş sağlığı ve güvenliği yasa ve yönetmeliklerle korunuyor olsa da, gereklilikler yerine getirilmiyor. Denetimler yapılmıyor. Yaptırım uygulanmıyor. Aksine patronlar destekleniyor, teşvik ediliyor. 

Bu da benzer durumların göz göre göre kapımızda olduğunun habercisi.

Benzer bir fabrikada, gıda sektöründe çalışan İş Güvenliği Uzmanı Haktan Timoçin'e hububat tozunun yaratabileceği tehlikeleri sorduk.

Sektörde uzun yıllardır tecrübesi olan ve bu tip patlamalarla ilgili de çalışan Timoçin'in anlattıkları kaygı verici. Pek çok fabrikanın bunun gibi belki de daha büyük patlama riskine sahip olduğunu söylüyor, "Türkiye'deki fabrikaların yüzde 80'i pimi çekilmiş bir bomba gibi" diyor.

Patlamaların nasıl oluştuğunu şöyle anlatıyor:

"Buğday ve bakliyat tozlarının birçoğu zaten karbon ve hidrojen bazlı. Ülkemizde pek yok ama bunlar yurtdışında biyoyakıt elde edilirken bile kullanılıyor. İçerisinde tutuşmaya ve yanmaya elverişli malzemeler mevcut. Hububat dediğimiz bütün bu organik bileşikler parçalanıp, toz haline geldikçe patlayıcılığı artıyor. Küçük şeyleri tutuşturmak her zaman daha kolaydır. Bunların da parçalandıkça tutuşma ihtimali artıyor."

Bu tip fabrikalarda ürün hatlarla taşınıyor. Timoçin, küçücük bir kıvılcımın bu fabrikaları havaya uçurma ihtimali olduğunu söylüyor:

"Çapı 10-15 cm genişliğinde bir boru düşünün hem kepek dediğimiz toz kısmını hem de irmik dediğimiz makarnanın ham maddesini taşıyor bir noktadan bir noktaya. Sürtünmeden dolayı ısınma olması kaçınılmaz zaten. Dolayısıyla ufak bir kıvılcım, hat boyunca patlamayı tetikler. Patlamaya kilit konabilecek alanlar hazırlanmadıysa, patlama, Oba Makarna'da olduğu gibi fabrika içerisinden ham madde silosuna kadar sıçrayabilir."

Patlamalardan korunmak mümkün mü: 'Kazaların belki de yüzde 90'ı önlenebilir'

Fabrikaların büyük bölümünün benzer bir tehlike altında olduğunu ifade eden Timoçin, "patlamadan korunma dökümanı" diye bir belge olduğunu ve bunun bir uzmanlık alanı olduğunu hatırlatıyor: "Bu döküman, bir işletmede patlayabilecek, yanabilecek, patlayıcı ortam oluşturabilecek bütün ortamları sınıflandırır. Bunun İSG uzmanı tarafından değerlendirilip, risk analizinin yapılıp işverene sunulması, işverenin de ona göre önlem alması gerekir."

Benzer işler yapan işletmelerin ve hububat üretimi yapan fabrikaların bu açıdan bakınca pek çoğunun patlama riski var. Ancak patronlar böyle bir güvenlik endişesi taşımıyor, maliyetli olduğu için önlem almaktan kaçınıyor. İSG uzmanı, çok basit önlemlerle bile pek çok sorundan kaçınmanın mümkün olduğunu ifade ediyor:

"Örneğin silolarda 'şok noktaları' bulunduğu takdirde patlama olsa bile bazı noktalara hapsedilebilir, kayıplar azaltılabilir. Ancak bunlar maliyet gerektiriyor. Fabrikaların kurulumunda ne kadar modernize olduğu ya da yaşlı olduğuna göre alınacak önlemlerin maliyeti değişiyor. İSG uzmanları olarak yaptırım gücünü elde tutabilsek, önceden yapılacak çalışmalar ve uyarılarla kazaların belki de yüzde 90'ını önleyebiliriz."

Önceden risk analizi yapılması, patlamadan korunma dokümanı hazırlanması, kaynakta alınacak önlemlerle ortama toz yayılmasının önlenmesi, havalandırma yapılması, ortamda toz miktarının ölçülmesi, tozun uygun değerlerde olmasının sağlanması, kıvılcım çıkmasının ve tutuşturucu kaynak oluşmasının engellenmesi atılabilecek belli başlı adımlardan. Ancak bu gereklilikler yerine getirilmiyor. 

Oba Makarna'da alınmayan önlemler aynı alanda iki farklı patlamayla sonuçlandı. Fabrikada daha önce de küçük çaplı iş kazaları ve yangınların yaşandığını işçiler soL'a anlatmıştı.

'Böyle fabrikalar yüksek riskli olarak belirlenmeli'

Orta sınıf tehlikeli bir işyerinde çalıştığını dile getiren Timoçin, büyük madenlerde olduğu gibi böyle işletmelerin de çok riskli olduğunu belirtti. 2019'dan önce bakliyatçıların tamamının "az tehlikeli" sınıfta olduğunu hatırlattı.

İSG uzmanı, bu fabrikaların "yüksek riskli" olarak belirlenmesi gerektiğine işaret ediyor:

"Toplam 3 kademe var zaten. Sonra yönetmelikte değişiklik yapıldı. Katkısı tabii oldu. Burada basınçlı buhar var, kazanlarla iş yapıyoruz zaten bu fabrikalar 'en yüksek seviye tehlikeli' olarak belirlenmeli. Öyle olduğunda örneğin denetim daha sıkı olur, kurulum sırasında daha çok evrak istenir, işveren daha çok zorlanır. Daha çok önlem alınır."

Risk sınıfının derecesine göre acil müdahale alanları, kişileri belirleniyor. Timoçin'in söylediğine göre, orta seviyede riskli bir fabrikada revir kurma zorunluluğu bile bulunmuyor. 

Bu tip fabrikalarda toz patlaması ve yangın en büyük risk. Bir diğeriyse elektrik kaçakları. Bu çaptaki fabrikalarda genellikle ürünler bir noktadan başka bir noktaya forkliftlerle taşınıyor ancak bunlarla ilgili de önlem az. Çok sayıda iş kazası forkliftlerle taşıma sırasında yaşanıyor. 

Hendek’te olduğu gibi yüksek yanıcı özelliği bulunan ve çalışma ortamına yayılmasına izin verilen un, hububat tozu, kömür tozu gibi işyerleri patlamaya hazır bomba gibi.