Geçtiğimiz hafta, rektörlük kararıyla İstanbul Üniversitesi’nin yerleşkeleri, öğrenci olmayan kişilerin ziyaretine açılmıştı.
Hiçbir kontrole tabi tutulmadan dersliklere ve kütüphanelere giren şahısların, öğrencilerin fotoğraflarını çekmesi ise kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştı.
Konuya ilişkin Türkiye Komünist Gençliği (TKG) tarafından yapılan açıklamada, "Bilim ve aydınlanmayı halktan kaçıranların, laikliği tasfiye edenlerin başka gizli amaçlarını 'açık üniversite' kılıfına uydurup gerçekleştirmelerine izin vermeyeceğiz. Öte yandan halk düşmanlığına varan anlayışın da karşısında duracağız" denildi.
"Güvenli bir ülke ve üniversite için önce din istismarcısı yobaz grupların ve ırkçı çetelerin dağıtılacağı" belirtilen açıklamada, güvenli ve aydınlık yarınlar kurmak için mücadele etme çağrısında bulunuldu.
TKG tarafından yapılan "'Açık' üniversiteden önce" başlıklı açıklama şöyle:
'En gerici eylemlerin en masumane gerekçelere dayandırılması'
"Bilindiği üzere geçen hafta İstanbul Üniversitesi yönetimi kapılarını öğrenci olmayanlara açma kararıyla gündeme gelmiş, hiçbir kontrole tabi tutulmadan dersliklere, kütüphanelere girip öğrencilerin fotoğraflarını çeken şahıslar çok konuşulmuştu.
İstanbul Üniversitesi aldığı kararı açıklarken halkı bilimle buluşturmayı ve şeffaf bir eğitim sistemini hedeflediğini ileri sürdü. Biliyoruz ki rektörlük, AKP’nin diğer pek çok başlıkta uyguladığı, en gerici eylemlerin en masumane gerekçelere dayandırılması yöntemini kullanma konusunda son derece kabiliyetli.
Kız çocukları okuyabilsin diye karma eğitim modelini değiştirme planını önüne koyan AKP iktidarı gibi İstanbul Üniversitesi de halkımız bilimle tanışsın diye kampüsün kapılarını öğrenci olmayanlara açacakmış(!) Ne güzel…
'Tarikatların ve faşist çetelerin ellerini kollarını sallayarak girebildiği bir üniversite...'
Üniversitelerin kamusal alan olması bir yana, İstanbul Üniversitesi yönetiminin böyle bir kararı alma ehliyeti var mıdır? Gizli kapaklı ihaleler, rektör maaşı ile alınması mümkün olmayan lüks araçlar, şahsi husumetlerin ve rektör tarafından beğenilmeyen lokantanın bile kamuoyunu ilgilendiriyormuş gibi resmi açıklamalara konu edilmesi... İstanbul Üniversitesi yönetiminin skandalları bitmez…
Bununla birlikte her fırsatta tarikatların ve faşist çetelerin ellerini kollarını sallayarak girebildiği bir üniversitede bu gibi operasyonlara bir de yasal kılıf uydurulmasına da asla müsaade edilemez…
'Yobaz gruplar dağıtılacak, ırkçı çeteler kovulacak!'
Öte yandan alınan karara karşı güvenli alan denilerek halk düşmanlığına varan söylemlerin de karşısında olunmalıdır. Nitekim böyle bir rektörün yönetiminde, AKP iktidarında, tarikat ve cemaat karanlığında, mafya-siyaset ilişkisinin zirve yaptığı bu dönemde ve her alanda paranın hükmü tek belirleyici halindeyken İstanbul Üniversitesi, elbette bu karardan önce de güvenli değildi. Güvenli bir ülkeden söz edemezken güvenli üniversitelerden bahsetmek gerçek dışıdır. Ancak bu tabloda bilinmelidir ki, ne okulumuzu ne de ülkemizi bu karanlığa teslim etmek gibi bir niyetimiz var.
Bilim ve aydınlanmayı halktan kaçıranların, laikliği tasfiye edenlerin başka gizli amaçlarını 'açık üniversite' kılıfına uydurup gerçekleştirmelerine izin vermeyeceğiz. Öte yandan halk düşmanlığına varan anlayışın da karşısında duracağız.
Güvenli bir ülke ve üniversite için önce din istismarcısı yobaz gruplar dağıtılacak, önce ırkçı çeteler kovulacak!
Türkiye komünist Gençliği ile güvenli, aydınlık yarınları kurmak için mücadeleye!"