THTM’den Aydınlanma Seminerleri: Aydınlar müfredatta yer almayan konuları halka anlatıyor

AKP’nin MEB müfredatına yaptığı gerici müdahaleleri ve THTM’nin başlattığı Aydınlanma Seminerlerini THTM YK Üyesi Erhan Nalçacı ile konuştuk.

Yekta Armanc Hatipoğlu

Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM), başlattığı Aydınlanma Seferberliği kapsamında Aydınlanma Seminerleri düzenliyor. Müfredattan çıkartılan ya da hiç değinilmeyen konuların gönüllü aydınlar tarafından yurttaşlara anlatıldığı seminerler yüz yüze ve çevrimiçi olarak gerçekleştiriliyor.

Seminerler bu yaz ve önümüzdeki eğitim yılı boyunca devam edecek. Ankara’nın çeşitli ilçelerinde programa oturan Aydınlanma Seminerleri, temmuz ve ağustos aylarını kapsayacak şekilde Eskişehir’de, yaza yayılan bir şekilde Üsküdar’da düzenlenecek.

Evrim, aydınlanma, devrimler tarihi gibi konu başlıklarının işleneceği seminerler dernek, muhtarlık, kültür evi ve sendika gibi kurumların başvurusuna da açık.

‘AKP’nin müdahalelerini yaratılan yağma ve sömürü rejimiyle ve bunu yurtdışına yayma eğilimiyle ilişkilendirebiliriz’

AKP’nin MEB müfredatına yaptığı gerici müdahalelerin ne anlama geldiğini ve THTM’nin “aydınlanma” atılımını soL yazarı ve THTM Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Erhan Nalçacı’yla konuştuk.

Sözlerine MEB müfredatına yapılan müdahalelerin Türkiye’de sınıfsal eşitsizliklerin artması ve kapitalist sömürü biçimlerinin derinleşmesiyle beraber gerici bir özellik gösterdiğini söyleyerek başlayan Nalçacı, üç ana eğilime dikkat çekti:

“AKP tarafından MEB müfredatı daha önce birçok kez değiştirilmişti, bu yıl kapsamlı bir değişikliğe daha uğradı. Cumhuriyet tarihi boyunca sermaye sınıfının gereksinimlerine göre müfredata müdahale edilmiştir. Cumhuriyet’in halkçı, laik ve aydınlanmacı olduğu dönemlerde olumlu ve ilerici müdahaleler yapılırken Türkiye’de sınıfsal eşitsizliklerin artması ve kapitalist sömürü biçimlerinin derinleşmesiyle bu müdahaleler gerici bir özellik göstermeye başlamıştır.

AKP’nin müdahalelerini ise yaratılan yağma ve sömürü rejimiyle ve bunu yurtdışına yayma eğilimiyle ilişkilendirebiliriz. Yapılan değişikliklerin birçok ayrıntısı var ancak ayrıntılarda kaybolmadan üç ana eğilimi saptayabiliriz.”

THTM YK Üyesi Prof. Dr. Erhan Nalçacı

‘Doğa ve toplum tarihi üzerine düşünmeyen bir nesil yaratılıyor’

Nalçacı, ilk ve başlıca eğilimin doğa ve toplum tarihi üzerine düşünemeyen bir neslin yaratılmasıyla ilgili olduğunu, çocuk ve gençlerin doğa ve toplum tarihini neden sonuç ilişkisi ile birbirine bağlanan bir süreç olarak kavraması gerektiğini söyledi:

“İlki ve başlıcası, doğa ve toplum tarihi üzerine düşünemeyen bir nesil yaratılması ile ilgilidir. Öncelikle felsefe dersleri nerdeyse ortadan kaldırılırken bilgi teorisini tümden yok etmişler, böylece oluşturmaya çalıştıkları metafizik ve bilim dışı düşünceyle tezat oluşturmasını engellemişlerdir. Çocuk ve gençlerin ilkokuldan lise sona doğa ve toplum tarihini neden sonuç ilişkisi ile birbirine bağlanan bir süreç olarak kavraması gerekir. Bunun için doğa ve toplum tarihinde nitelikçe sıçrama dönemlerinin bilgisi büyük önem taşır. Böyle tarihsel referanslara dayanarak düşünürüz, aksi takdirde bir gencin düşünmesi mümkün olmaz, başka bir deyiş ile içinde bulunduğumuz dönemde neyin ileri neyin geri olduğunu anlayamaz kişi, önüne konanı yiyen, biat etmekten başka çaresi olmayan bir nesil yetiştirilmiş olur.

Güneş sisteminin oluşumu, cansız doğadan canlı doğaya geçiş, oksijenli solunumun başlangıcı, tek hücrelilerden çok hücreliliğe geçiş, insanın evrimi, tarım devrimi, sınıflı toplumların oluşumu, burjuva devrimleri, örneğin Fransız devrimi, işçi sınıfı devrimleri vb. Türkiye tarihi de benzer şekilde maddi temellerine ve önemli ileriye doğru sıçrama noktalarına işaret edilerek müfredatta yer almalıdır. Maddenin sakınımı, molekülerin oluşumu, biyolojik evrim ve toplumunun devinim yasaları düşünmeyi öğrenmeye izin verir.”

Ankara MTA Doğa Tarihi Müzesi örneği: ‘Milyonlarca çocuğun zihinsel gelişimiyle oynuyorlar’

Ankara MTA Doğa Tarih Müzesi’nde “evrim” kelimesinin geçtiği yerlerin “değişim” bantlarıyla kapatıldığı örneğini veren Nalçacı, milyonlarca çocuğun zihinsel gelişimiyle oynandığını söyledi:

“Liseden mezun olan bir öğrenci, her şeyi bilmeyebilir ama düşünerek, sorgulayarak ve okuyarak her konuyu öğrenme ve zihinsel olarak geliştirme yeteneğine sahip olmalıdır. Şimdi artık müfredatta evrim kuramı yok, insanın evrimi yok, toplum tarihini iç maddi çelişkilerine dayanarak anlatmak yok. Bunların gericiliği herkesi utandıracak boyuttadır. Örneğin, Ankara MTA Doğa Tarihi Müzesi’nde evrim kelimesinin geçtiği her yerinin üzerine değişim bandını yapıştıran komik ama milyonlarca çocuğun zihinsel gelişimi ile oynadıkları için trajik ve suç olan bir eylemden bahsediyoruz.”

Nalçacı, ikinci eğilimin doğa ve toplum tarihinde oluşan büyük boşluğun din ile doldurulmaya çalışılması olduğunu kaydetti. Bu eğilimin birçok yan etkisi olduğunu söyleyen Nalçacı, şunları söyledi:

“İkinci eğilim, doğa ve toplum tarihinde oluşan büyük boşluğu din ile doldurmaya çalışmalarıdır. Din eğitimi çeşitli kurnazlıklarla zorunlu hale getirilmiştir ve müfredatın büyük bir bölümünü kaplar durumdadır. Hatta eğitimin bir kısmını öğretmeler yerine imamlara verdirmek istemektedirler. Henüz soyut düşünme yeteneği gelişmemiş veya gelişmekte olan çocukların zihinsel gelişimine büyük bir zarar verecektir bu eğilim, sadece biat eden ve sorgulamayan bir cahillik değil aynı zamanda akıl sağlığı örselenmiş nesiller yetişmesine de katkıda bulunacaktır. Ayrıca kadın-erkek eşitliğine zarar vermesi gibi birçok yan etki barındırmaktadır.”

Son eğilimin Türkiye sermayesinin yayılmacı girişimleriyle bağlantılı olduğunu söyleyen Nalçacı, milliyetçi söylemin müfredata yansıdığını, Türklüğe dayanan bir tarih anlatısının dünya tarihini milliyetçi ve metafizik bir pencereden gören nesiller yetiştirmeye yarayacağını söyledi:

“Üçüncüsü ise, Türkiye sermayesinin son yıllarda belirgin şekilde dışa vuran yayılmacı eğilimidir. Bu yüzyılın Türkiye yüzyılı olacağına ilişkin milliyetçi söylem müfredata yansımıştır. Avrupa burjuvazisinin dünyayı sömürmek için icat ettiği Avrupa merkezciliği doğal olarak benimsemiyoruz ancak insanlığın ortak ve evrensel bir tarihi vardır. Bu tarihin yerine geçirilen Türklüğe dayanan bir tarih anlatısı yine dünya tarihini ancak milliyetçi ve metafizik bir pencereden gören nesiller yetiştirmeye yarayacaktır.”

‘Müfredatta yer verilmeyen konular yüzden fazla gönüllü aydın tarafından gençlere, öğretmenlere ve halkımıza anlatılacak’

Nalçacı sözlerini Aydınlanma Seminerlerinin detaylarına değinerek noktaladı:

“THTM geçen nisan ayında ilan ettiği Aydınlanma Seferberliği içinde Aydınlanma Seminerlerini başlattı. Çok kısaca müfredatta yer verilmeyen konular yüzden fazla gönüllü aydın tarafından gençlere, öğretmenlere ve halkımıza anlatılacak. Bunun için derneklerin, muhtarlıkların, kültür evlerinin, sendikaların vb. aydınlanma seminerleri için başvuru yapması yeterli olacaktır. Mümkün olduğu kadar yüz yüze, mümkün değilse çevrimiçi olarak seminer programları gerçekleştirilecektir. Bu yaz ve sonra önümüzdeki eğitim yılı boyunca devam edecek Aydınlanma Seminerleri için şu e-posta adresinden talepte bulunulabilir: [email protected]