Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM) gençlik hazırlık toplantısı Eskişehir’de tamamlandı. Özdilek Sanat Merkezi’nde yapılan toplantıya üniversite ve lise gençliği katıldı.
Toplantıda TKP Merkez Komite Üyesi Berkay Kemal Önoğlu’nun yanı sıra Kadın Dayanışma Komiteleri (KDK), Anadolu Dayanışma Ağı ve lise gençliğinden temsilciler konuşma yaptı.
İlk konuşmayı yapan TKP MK Üyesi Önoğlu THTM’de sürecin nasıl işleyeceğini anlattı. Eskişehir’in öğrenci gençlik açısından önemine değinen Önoğlu, THTM’nin aynı zamanda gençlik mücadelesi açısından bir araç olacağını belirtti.
‘Cumhuriyetin 100. yılında kaybedecek bir günümüz dahi yoktur’
Liseliler adına konuşan Ege Bağcı, AKP’nin gençlik üzerinde kurduğu baskılara dikkat çekerek “Bizler bu ülkede apolitik olarak damgalanan ülkesi adına kaygılanmayan, en ufak sıkıntıda yurt dışına kaçacak gözüyle bakılan, internet paketlerine oyları satın alınabilen gençler olmadığımızı göstermek için bir araya geldik" dedi.
AKP iktidarının ve sermaye sınıfın eğitim aracılığıyla toplumun yapısını değiştirme çabasının üniversite ve liselerden okul öncesine kadar indiğini dile getiren Bağcı "Sorgulamayan, araştırmayan ülkesine ve toplumuna karşı nefretle bakan, tek amacı ülkesinden ve toplumundan sıyrılıp bireysel bir kurtuluş arayan gençlik yaratma çabasının aktif bir parçası haline getirildik. Peki, AKP ve sermayedarlar bunu nasıl yaptı?" dedi.
Bu soruya güncel hayattan birçok örnek verilebileceğini söyleyen Bağcı ÇEDES projesini hatırlatarak "Örneğin Ankara’da ÇEDES projesi kapsamında Filistin adına para toplayıp bunu İHH adında, AKP’nin Ortadoğu’daki cihatçı oyun kurucusuna para aktarabiliyorlar. Gaziantep’te de bir ilkokulda öğrencileri sabah namazına götürürken görüyoruz" dedi.
Gençlerin Cumhuriyetin bütün değerleriyle sorunu olan tarikat ve vakıflara teslim edilmek istendiğini belirten Bağcı okullarda birçok öğrencinin günü sadece iki poğaçayla geçirmek zorunda kaldığını, devlet okullarında servis, kitap, kayıt parası, deneme sınavları gibi bir sürü gider kalemlerinin oluştuğunu, gençlerin yoksulluk nedeniyle kültürel etkinliklerden uzak kaldığını anlattı.
Her gün kent merkezlerinden sanayi sitelerine taşınan meslek liselilerin staj adı altında ucuz ve nitelikli iş gücü olduğunu belirten Bağcı "Onlara nitelikli iş gücü oluşturamayan meslek liselerininse birer suç yuvasına dönüştüğünü görüyoruz. Boşaltılan liseler kentin merkezinde olduğu için oradan yarattıkları rant ise cabası" dedi.
Bağcı "Sayamadığımız bu kadar sorun içerisinde liseliler okulun etrafında torbacılar tarafından bıçaklanabilir. Gün ağarmadan okullarına gitmek için uyanmak zorunda kalabilir. Yeri gelir sınıfında farklı olduğu için zorbalığa uğrayabilir. Tarikat yurtlarında yatılı kalarak ailesinden uzakta yıllarını geçirebilir. Cebindeki 5 kuruş ile günü bitirmek zorunda ama siyaset yapamaz. Bizim siyaset anlayışımız ile onlarınki çok farklı zaten. Onların siyasetten anladığı açlık, yoksulluk ve gericilik. Bizi o meclise (TBMM'ye) alsalar bile o mecliste karikatürden öteye geçemeyiz. Hadi diyelim bizlere bizim yaş gruplarımıza siyaset sahnesi açıldı. Oraya bizden biri mi gider yoksa hayatı boyunca hiçbir zaman gelecek kaygısı çekmeyecek birilerine paralar yedirebilecek zengin babası, amcası, annesi olanlar mı gider size bırakıyorum cevabı" diye konuştu.
Türkiye'nin bu noktaya gelene kadar birçok dönemeçten geçtiğini dile getiren Bağcı "Sabah akşam değiştirilen sınav sistemleri, 4+4+4 eğitim sistemine geçiş, her yıl saati artan zorunlu seçmeli din dersi, Üniversite sınav sorularının Fethullahçılara verilmesi, tarikat yurtlarının eğitim için zorunlu hale getirilmesi gibi birçok saldırıda bulunuldu. Bu saldırıların hepsinin altında yatan ideolojiyi ve kini biz tanıyoruz. O kinin filizleri bu ülkeyi aydınlığa çıkartacak köy enstitülerini komünist yuvası diye 1946’da kapatan cumhuriyet düşmanları ile aynıdır" dedi.
AKP'nin Cumhuriyetin her kazanımı için ayrı ayrı cepheler açıp kesintisiz saldırılar yaptığını ifade eden Bağcı "Bu mücadele sürecinde her cephe birbirinden bağımsız bir şekilde mücadele etti ve yenildik. İşin belki de şu an tek iyi yanı arkadaşlarımıza, dostlarımıza bir arada durmak gerektiğini, örgütlü hareket etmek gerektiğini kolay bir şekilde anlatabiliyor olmamızdır. Fakat anlatmanın ötesinde artık harekete geçme vaktidir. Bu örgütlülüğü yaratacak olan kendi gücümüzü aşıp yurtsever, laik, antiemperyalist insanları bir arada mücadele etmenin filizini oluşturacak şeyin Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi olduğunu düşünüyorum ve bu yüzden ben de bu ülkeye dair kaygısı olan bütün sıra arkadaşlarımı temsilen Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’ne adayım. Cumhuriyetin 100. yılında kaybedecek bir günümüz dahi yoktur" ifadelerini kullandı.
‘Ankara’daki meclis bu ülkenin emekçi kadınlarını temsil etmiyor’
Kadın Dayanışma Komiteleri adına konuşan Şevval Eroğlu kadınların hayatın her alanında baskılanmak istendiğini söylerken, Ankara’daki meclisin bu ülkenin emekçi kadınlarını, toplumsal eşitlik isteyen, şiddetin son bulmasını isteyen kadınlarını temsil etmediğini belirtti.
Her gün kadınları ilgilendiren bir karar alındığını, bunlardan en görünür olanın Meclis'te yapılan düzenlemeler olduğunu kaydeden Şevval Eroğlu şimdi kadınların şiddete uğradıklarında uzaklaştırma kararı alabildikleri kanunun kaldırılacağının, yeni anayasada aile tanımının değiştirileceğinden söz edildiğini dile getirdi.
"Tüm bunları duyduğumuzda bizimle doğrudan bağlantılı olduğunu anlıyoruz ve endişeleniyoruz. Çünkü yalnızız" diyen Eroğlu "Bizim yan yana gelip birlikte mücadele etmeye ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.
Bunun örgütlenmekten geçtiğini ve Kadın Dayanışma Komiteleri'nin bu nedenle kurulduğunu ifade eden Eroğlu "Biz Kadın Dayanışma Komiteleri olarak laik bir ülkede, herkesin insanca yaşayacağı, yoksulluğun ortadan kalkacağı bir ülkede yaşamak istiyoruz. Bizim hayatımızı ilgilendiren kararların bizim çıkarımız gözetilerek alındığı bağımsız bir ülkede yaşamak istiyoruz. Böyle bir ülke kurmak için mücadele ediyoruz" dedi.
Ülkede her gün en az bir kadının öldürüldüğünü, pek çok kadının iş yerlerinde, üniversitelerde, evde, sokakta şiddetin farklı yüzleriyle karşı karşıya geldiğini kaydeden Eroğlu şöyle konuştu:
"Bu sorunlar bir cinsiyetin sorunu değil. Bu sorunlar biz kadınların binlerce yıldır yaşadığı, içinde yaşadığımız sömürü düzeni tarafından üretilen sınıfsal sorunlar. Bu sorunların yanı sıra doğrudan bizimle ilgili değilmiş gibi görünen ama en çok biz kadınları etkileyen başka sorunlar da var. Mesela yoksulluk, hayat pahalılığı, mesela tarikatların ve cemaatlerin yaygınlaşması… Bugün kadınların aile içinde şiddete ve zorbalığa boyun eğmelerinin en büyük sebebi yoksulluk. Kocasından boşanan, aile evinden kaçan kadınlar nasıl iş bulacaklarını iş bulsalar da aldıkları üç kuruşluk maaşla nasıl geçineceklerini bilemiyorlar. Ya da neye inandığımızdan bağımsız olarak toplumun dinsel kurallar etrafında şekillenmesi kadınların yaşamını zorlaştırıyor. Çünkü bu kurallar kadınların toplumdaki yeri ve nasıl yaşaması gerektiğiyle ilgili çok fazla şey söylüyor. AKP tarafından tarikat ve cemaatlerin beslenip büyütülmesi, devlet kademelerinden başlayarak yaygınlaşması yine bizi ilgilendiriyor. Bunlar yaygınlaştıkça kadınların, çocukların yaşamı kararıyor."
Eroğlu şu ifadeleri kullandı:
"Çocukluğumuzdan beri biz nasıl oturup kalkacağımız, nerede konuşup nerede susacağımızı söyleyenler bizleri evin içinde aileyle sınırlandırıyor. Biz de sadece kadınların sorunlarını konuştuğumuzda kendimizi bu alana hapsetmiş oluyoruz. Oysa biz bu ülkenin yurttaşlarıyız. Bu ülkenin Cumhuriyete kavuşmasında bizim de emeğimiz var, yarınlarında da olacak. O halde neden siyaset, bu ülkenin sorunlarını konuşmak sadece erkeklerin işi olsun? Elbette biz de konuşacağız, elbette biz de sözümüzü, nasıl bir ülkede yaşamak istediğimizi söyleyeceğiz, böyle bir ülke kurmak için mücadele edeceğiz. Üstelik bu kadar çok sorunumuz varken ve sürekli birileri çıkıp bizim hakkımızda konuşuyorken, konuşmak en çok da bizim hakkımız.
İşte şimdi sıra bizde. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi tam da biz kadınların konuşacağı, ülke sorunlarını ve kendi sorunlarımızı tartışacağımız, bunlara birlikte çözüm arayacağımız ve geleceğimizi birlikte şekillendireceğimiz bir yer. Her birimiz biliyoruz; Ankara’daki meclis bu ülkenin emekçi kadınlarını, toplumsal eşitlik isteyen, şiddetin son bulmasını isteyen biz kadınları temsil etmiyor. 4 eşli milletvekillerinin, kadın düşmanlarının, din üzerinden siyaset yapanların, halkın çıkarları aleyhine çalışanların, geleceğimizi satılığa çıkaranların doldurduğu bir meclis nasıl bizi temsil edebilir ki? Bu yüzden bu ülkede laiklik, eşitlik, bağımsızlık isteyenlerin, Cumhuriyetten vazgeçmeyen ve onun değerlerini daha ileri taşımak isteyenlerin meclisinde biz de varız.”
‘Bizim meselemiz aslında memleket meselesi’
Son konuşmayı ise Anadolu Dayanışma Ağı adına Oğulcan Kutay Kıvanç yaptı. Konuşmasına dayanışma ağının niçin kurulduğunu anlatarak başlayan Kıvanç, Anadolu Üniversitesi’ne tarikatların ve tarikatçı isimlerin girmesini eleştirdi.
Oğulcan Kutay Kıvanç, Anadolu Dayanışma Ağı’nın niçin THTM’de olduğunu ise şu sözlerle anlattı:
“Üniversitemiz özelinde söylediğimiz elbette önemli mücadele başlıkları var. Bu mücadeleyi veriyoruz, önemli kazanımlarımız oluyor. Bunları sürdüreceğiz fakat meselelere bütünlüklü de bakmak gerekiyor. Yani bizim meselemiz aslında memleket meselesi. Gençliğin sorunları memleketin sorunları, bunlar birbirlerinden bağımsız değil ve memleketin sorunları çözülmeden gençliğin sorunları da çözülmeyecek. Dolayısıyla üniversitenin ötesinde memlekette söz sahibi olmamız gerekiyor. İşte bu iradeyle Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’ndeyiz. Bu iradeyle bu memleketin kurtuluşuna adayız.”
Etkinlik, THTM’nin Eskişehir’de 16 Aralık, saat 19.00’da Taşbaşı Kültür Merkezi’nde düzenlenecek toplantısına yapılan çağrıyla son buldu.