Cem Görk, modern dansın liberal içeriğini kültürel ve ekonomik anlamda en iyi kavramış ve bunu önce CPM-İstanbul, ardından Duende Global adlı şirketleriyle yaşama geçirmiş Devlet Balesi dansçısıdır.
Melis Gönenç
Gazeteci Melis Gönenç'in geçmiş yıllarda Devlet Opera ve Balesi hakkında soL'da kaleme aldığı yazılar, Yazılama Yayınevi tarafından "İslamcı Yıllarda Devlet Opera ve Balesi" adıyla kitaplaştırıldı.
Ancak kurum, yakın zamanda yine önemli değişiklikler yaşadı. Gönenç, şimdi yeni bir yazı dizisiyle olan biteni irdeliyor.
Bugün, Gönenç'in 7 bölümlük yazı dizisinin dördüncü bölümünü yayımlıyoruz.
Dizinin gelecek bölümlerini önümüzdeki haftalarda pazar günleri soL'da okuyabilirsiniz, şimdiye dek yayımlanan yazılarınaysa aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Taytsız Cem, İzmirli orta sınıf bir ailenin çocuğu. Konservatuarda bale eğitimini 12 Eylül/YÖK yıllarında alıyor. Bu dönem, ADK’nın Laik Cumhuriyet ile temellenen “yüksek sanat” kurum ve kültür algısının sorgulanmaya başladığı, neoliberal yıllara geçiş köprüsü olan dönemi. İhsan Doğramacı-Ersin Onay ikilisinin kurumu liberalleştirme kararlılığının 12 Eylül şiddetine yaslanarak görünürlük kazandığı karanlık zamanlar… Cebeci’deki tarihi binanın terki, konservatuarların üniversitelere bağlanma dangıllığı, sanatçılara akademik unvan dağıtma görgüsüzlüğü, nicelik tutkusunun yarı-zamanlı statüyü dayatması, okul-kurum ilişki dengesinin tamamen bozulup, piyasaya eleman arzının artışı vb. Kısaca, 1936 ortodoksluğunu aşındırma sürecinin hız kazanışı…
Küçük Taytsız okumayı hiç sevmiyor. Kitaplar onu çekmiyor. Uzun konuşmalar, anlatılar, kurgular canını sıkıyor. Hep bir şeyler yapmak, bir şeyleri yönetmek, kısa sürede başlayıp bitirilecek işlerin çekiciliğine tav olma eğilimi öne çıkıyor. Taklit yeteneği ise ilgi çekmesini sağlıyor. Hayta denemez; yalnızca entelektüel kumaşı yok. Ama hesap eden, somuta oynayan bir kafası var. Tipik küçük burjuva kültür koordinatlarına sahip: Hesapsız riskten uzak durmak; kendini sağlama almak için merkezde, yönetsel alanda bulunmayı yeğlemek; ilişkilerde geniş yelpaze, somut kazanç ilkesini rehber edinmek; nostaljiden uzak, yükselen değerlere yatırım yapmak; trajik olanı geride bırakmakta ayağına çabuk olmak…
Son derece pragmatik bir yaşam felsefesi… Liberal kültür ve duyarlılığın hammaddesi…
Küçük yaşta bile gözlenebilen bu özellikleri, Taytsız’ın yaşamını klasik dansçı ekseninin çok ötesine taşıyacaktır.
Aile, bu durumda, memuriyet garantili ama “okuma” ve “büro rutini” gerektirmeyen bir alan arar. Bale idealdir. Özellikle erkek dansçılar için konservatuar sonrası DOB sanatçılığı çantada kekliktir. Bir kere oraya kapağı attıktan sonrası ise çocuk oyuncağı...
Ülkede erkek çocukları baleye göndermenin sakıncaları hakkındaki yerleşik sözlü literatür, işleri kolaylaştıran bir etmen; hani neredeyse koltuk değneğiyle yürümeyen her erkek çocuk konservatuvar bale bölümüne hoş gelecek durumda.
Önce Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Devlet Konservatuarı Bale Bölümü’ne gidiyor. İki yıl okuyor. Ancak bölümün teknik düzeyi epey düşük. Üçüncü sınıfta ADK’ya geçmesine karar veriliyor. Okulun yatılı olması, kararın daha kolay verilmesini sağlıyor.
ADK’daki ilk yılında, zayıf tekniğini hale yola koyabilmek için epey uğraşılıyor. İkinci yıl, Nugzar Magalaşvili (Nukri)’nin sınıfına katılıyor. Sınıf arkadaşlarından biri Cavlak Volkan olacaktır. Kişilikleri, dünyaya bakışları benzerdir. Aynı dönem, aynı torna, aynı ürün… Tek fark, Cavlak’ın sanatsal anlamda çok daha yetenekli oluşudur. Taytsız, ortalama dansçılığı hiçbir zaman aşamayacak, zaten bu yönde bir çabası da görülmeyecektir.
Modern dansın öğrettikleri
O yıllar Rocky/Rambo filmlerinin dünyayı sardığı, “işlenmiş beden”in tek başına “işlenmiş birey” olduğu anlayışının, dolayısıyla da her tür değer ve özgürlüğü hak ettiği liberal yaklaşımının güçlenmeye başladığı yıllardır. “Ben”, “Biz”i geride bırakmaya adaydır. Taytsız Cem baleyi sever ama sıkı ve dar kurallar sepetinin neden biraz daha gevşek dokunmamış olduğunu bir türlü anlamaz. Rahat olmak ister. Sepete çok daha değişik, ilgi çekici şeylerin konabilmesi gerektiğini düşünür. Görünür, renkli, içine alıcı, özgürlük esinleyen falan. Bedene yaslanan hesaplı bir marjinallik, kişiliğine de, ortalama yeteneğine de çok uygundur. Oysa klasik balenin ne ruhu, ne de fiziği buna elverişlidir.
Aradığını modern dansta bulacaktır. O kadar doğru bir adrestir ki…
Modern dans, Kozmik Beyhan; Kozmik Beyhan da yaşam akışını bütünüyle değiştirecek kutsal Meryem Ana anlamına gelecektir.
Okulu bitirir bitirmez, Kozmik’in POST’unda sahneye çıkar. Aynı yıl DOB’a girer. MDT kurulalı henüz iki yıl olmuştur. O artık MDT ve Kozmik’in ayrılmaz bir parçasıdır.
Yaşamın başarı formülünü ondan öğrenir. Kozmik’in felsefesi oldukça yalındır: “Para sana gelmez, sen paraya gidersin.” Taytsız Cem için öğrenmesi ve yaşanması zor olmayacaktır. Hem de hiç…
Kozmik’in izinden giderek, Murphy’nin dört önemli ilkesinden gireceği sınavı başarıyla verecektir:
- Ortalama bir yeteneksen, sahne gerisinin getirisi, sahneninkini çift sayılarla çarpar. Dolayısıyla, sanatın işletmeciliği, kendisinden çok daha çekicidir.
- Sanatın yükseği, alçağı olmaz; çok kazandıranı, az kazandıranı olur.
- Para yönetsel alandadır. Yönetsel alan ise “merkez”de yer alır. Merkezin bileşenleri içinde inanç/din önemli bir meşruluk göstergesidir. Onsuz olmaz.
- Evliliğin her türü, getirisi götürüsüne denk ya da onun altında olmadığı sürece kârlı, yani kutsaldır.
MDT’de bir, iki yıl dans ettikten sonra, işi tamamıyla “yönetsel” alana kaydırır:
2000-2005: MDT Eser Prodüksiyon Sorumlusu, sahne amiri.
2000 ve 2002’de Kozmik’in düzenlediği Dans Platformu koordinatörü.
1. (2002), 2. , 3. ve 4. (2005) Uluslararası Bodrum Bale Festivali Dış İlişkiler ve Sahne Amiri. 5. ve 6.’nın ise Festival Başkan Yardımcısı.
2005-2008: İDOB Bale Bölümü Sahne Teknik Koordinatörü, Eser Prodüksiyon Sorumlusu, Turne Sorumlusu. Söz konusu dönemin, Kozmik’in İDOB’daki sorunlu başkoreograflık dönemini kapsadığına işaret edelim.
2009-2010: İDOB Bale Bölümü Turne Sorumlusu.
2010: İstanbul 2010 AKB Ajansı Sahne ve Gösteri Sanatları Bölümü Prodüksiyon Yönetmeni. Bu bölümün başında Kozmik Beyhan’ın bulunduğunu belirtmiştik. Yine aynı çerçevede, Kozmik’in düzenlediği Dans Platformu’nun Sahne ve Prodüksiyon yönetmeni.
Liste uzayıp gidiyor...
Dikkat çeken üç etkinlik ise Taytsız’ın politico-ticari ilişkilerine ayna tutması açısından anlamlı:
23. Universiade 2005-İzmir: Dünya Üniversitelerarası Yaz Spor Oyunları’nın 23.sü, 11-21 Ağustos 2005’te İzmir’de yapılır. Taytsız Cem, “Türkiye’de bugüne kadar yapılmış en büyük organizasyon” olarak tanıtılan bu etkinliğin açılış ve kapanış törenlerinin sahne amiridir.
Ülkenin tanıtımını amaçlayan açılış töreni, 131 ülkeden 9934 sporcu ve teknik adamın katılımı dışında, dünyaya canlı olarak da yayımlanmıştır. “Güneşin Doğduğu Yer: Anadolu” adlı devasa gösteride, 200’ü profesyonel, 858 dansçı yer alır. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya balelerinden gelenlerin de dahil oldukları dansçılar değişik tarihsel dönem, figür ve kültürel simgeleri canlandırırlar: Urartular, Lidya, Roma, Bizans, Kibele, Troya, Kommangene, Nemrut, Göktürk, Uygur, Altınordu, Osmanlı, Hezarfen Ahmet Çelebi, Piri Reis, III. Selim, Topkapı Sarayı, Mehter takımı, Kırkpınar güreşleri, halk oyunları… Her şey vardır ama Laik Cumhuriyet ve Atatürk yoktur. Son durak, Osmanlı’dır. Geçmiş ile çağdaş Türkiye sentezinin göstergesi ise Mevlana. Genel Müzik Direktörü Mercan Dede’nin neyi ve müzikleri eşliğinde göğe yükselen bir semazen ve huşu âlemine davet eden 100 kişilik sema gösterisi…
Neresi mi çağdaş?
Herhalde Mercan Dede’nin punk saçları ve artık pop-sema mı, elektro-sema mı ya da tekno-sema mı dersiniz, dönüp duran üniversite öğrencileri.
İyi de neden Laik Cumhuriyet ve Atatürk yok?
Başbakan Tayyip Erdoğan, bazı AKP’li bakanlar açılışa katılacaktır da…
Tabii, biraz cila gerekiyor:
“İcra Komitesi Başkanı Taha Aksoy, bir soru üzerine, “milliyetçi öğeler taşıdığı” gerekçesiyle Atatürk’ü koymadıklarını söylemiş. Gösterileri düzenleyen sanat yönetmeninin eleştiriler karşısındaki yorumu da ilginç: “ Biz bunu dünyaya Türkiye’yi anlatan bir şov olarak seçtik. Cumhuriyet döneminin anlatılmamasına ilişkin eleştiriler olabilir. Şovda barışın öne çıktığı bir organizasyonda savaş unsurlarını kullanmak istemedik.” (D. Hasol, Yok Sayılan Cumhuriyet Dönemi, Cumhuriyet, 18 Ağustos 2005)
O genel sanat yönetmeninin kim olduğunu biliyor musunuz?
Organizasyonu üstlenen FYM Creative Group adlı şirketin sahibi Yavuz Özdel. 1974-2000 yılları arasında İDOB dansçısı olup, 1990’da bu şirketi kurarak, piyasa ile bale ilişkisini geleneksel bale dershanesi modelinin dışına taşıyan, ayrıca, 1988’den beri de Dans Akademi Bale dershanesinin sahibi olan tüccar dansçı.
İslamcılar, iktidara gelişleri sonrasında, Laik Cumhuriyet’e bu denli büyük ölçekte, ayrıca bir “yüksek sanat” üyesi tarafından organize edilmiş saldırıyı, doğal olarak, pek takdir ederler. Sözü edilen İcra Komitesi Başkanı Taha Aksoy’u 2007 genel seçimlerinde AKP İzmir milletvekili olarak Meclis’e sokarlar. Yavuz Özdel’in ise önünü iyice açarlar. Oprah Winfrey’in Çırağan’da verdiği en az bir buçuk milyon dolarlık parti türü büyük organizasyonlardan büyük paralar kazanır. İDOB dansçılarına giderek daha fazla “ekstra” sağlayarak, devlet balesinin piyasa ile organik hale gelişindeki kilit isimlerden biri olur.
İşin neoliberal estetiğini, yani, fusion’u da unutmamalı:
Gösteri koreograflarından biri olan Erdal Uğurlu: “Şöyle keyif alıyorum burada; karmakarışığız biz burada, semazenler var, balerin arkadaşlar var, halk oyunlarından arkadaşlarımız var. Böyle bir karışım, miksaj belki de ilk kez oluyor. En önemlisi de 200 tane profesyonel dansçı arkadaşımızın bir araya gelmesi enteresan bir olay.” (Suha Çalkıvik, Dünya, Güneşin Doğduğu Toprakları İzleyecek)
Ya Kozmik Beyhan? O bu işin neresinde?
Kırkpınar şovu var ya; Shaman dans topluluğu onun Pehlivan koreografisini canlandırdı. MDT’ci Yener Turan çalıştırdı.
Laik Cumhuriyet’e posta konacak, İslamcılar not verecek, Mercan Dede olacak, Mevlanacılar cirit atacak, her yeri fusion basacak ve Kozmik olmayacak… İşte buna hayal ötesi denir.
Yeri gelmişken; sizce, Kozmik, Cumhuriyet’e kültürel aidiyeti nasıl algılıyordur?:
“[1923 Müzikali vesilesiyle]
Ayşe Arman: Sen bir Cumhuriyet çocuğu musun?
Beyhan Murphy: Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşıyan herkes bir anlamda Cumhuriyet çocuğu.” (www.armanayse.com, t.y)
Sanırım, anlaşıldı.
Peki, Taytsız Cem?
İslamcılar nezdinde makbul sanatçı-tüccar listesine adını yazdırmış oldu. Gerisi gelecekti:
İngiltere Kraliçesi II. Elisabeth’in, 13-16 Mayıs 2008’de gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti sırasında verilen resepsiyonun etkinlik sorumlusu.
Aynı yıl, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 3-8 Haziran tarihleri arasında Japonya’ya yaptığı resmi ziyaretin etkinlik sorumlusu.
Bu ilişkiler nasıl mı kuruldu?
Modern dans nelere kadir, bir bilseniz…
Taytsız’ın Kozmik’ten öğrendiği, başarıya götüren dört Murphy ilkesini unutmadınız, değil mi?
Meryem Ana, Meryem Hoca… Akıllı koca
Taytsız Cem MDT’ye girer girmez Kozmik’in rahle-i tedrisinden geçmeye başlar. İlk ders, mistik dünya inancının inşasıdır. Taytsız’ın o taraklarda bezi olmadığından, hesaplı bir hayranlıkla dinler, etkilenir. Kozmik söylüyorsa, mutlaka bir işe yarayacak demektir. Şakra, enerji, reenkarnasyon, tasavvuf, vecd, Mevlana vb. Taytsız durumu hemen kavrar. Bir ara kafasına Mısır eşarbından sarık türü bir şeyler dolayacak kadar da… Neyse.
İkinci ders, okulda Sovyet kökenli eğitmenlerden öğrendiği kuralcı ve klasik yaklaşımı unutmak, her şeyin her şey ile yan yana gelebilirliğine, iç içe geçebilirliğine yönelik “özgürlükçü” tavrı benimsemektir.
Ve üçüncü ders: Karşı cins ile kurulacak ilişkiler, sınıf atlanmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır.
Taytsız üçte üç yapacaktır.
Siyasal açılımı olmadığı sürece özel yaşamlara girmiyoruz. Ama burada ciddi bir siyasal ağ var; zorundayız.
1998 yılındaki Afife için Kozmik’in İstanbul’dan çağırdığı yakın arkadaşı, sosyete modacısı Bahar Korçan altı ay önce eşinden ayrılmış, ruhsal açıdan türbülansa girmiş durumdadır. Kendisinden 12 yaş küçük olup, o sırada 22 yaşındaki Taytsız’a abayı yakması zor olmaz:
“Kızımın babasından boşanalı 6 ay olmuştu. Mutsuz olduğum bir dönemdi. Tek başına bir anne olarak hayatta durabilmek ve bütün o duygusal pozisyonları atlatabilmek çabasında olduğum bir dönemdi. Cem'i o dönem tanıdım. Bir lütuf gibi, varlığına inanamadım… Gerçekten bir sürü mucize var hayatımızda… Cem de benim için bu mucizelerden biri… Yonca Evcimik, benim çok yakın arkadaşım… Bana çok destek oluyordu. 'Nasıl gitti Ankara?' diye sordu. Birini gördüm orada, adı Cem,' dedim. 'Çok tuhaf,' dedim. 'Ateş çıkıyordu gözlerimden,' diye anlattım Yonca'ya. Aşkımın ilk şahidi Yonca'dır.” (T. Tekelioğlu, sabah.com.tr, 11 Temmuz 2009)
Taytsız’ın, kolaylıkla öngörülebileceği üzere, Bahar Korçan’dan çok çabuk etkilenecek olmasının gerekçeleri ise firesizdir: Kozmik’in arkadaşı, zengin ve ünlü:
“Hayranlıkla beklediğimiz bir dizaynır geliyor. Ve o lütuf etti bizim için bir şey yapıyor. Etkilenmiştim.” (A.g.y.)
“Askerdeyken Bahar beni ziyarete geldi. Beyaz bir Mustang sabahın dokuzunda tugaya girdi. Siyah gözlüklü, siyah saçlı bir kadın arabadan aşağı indi. Bütün Tugay bakıyor; kim bu diye.” (A.g.y)
Kozmik’in asla getirisi olmayan işlere tebelleş olmayacağının önemli bir kanıtı da, Taytsız’ın yolunu açan şu ünlü reenkarnasyon inancıdır:
“Cem, ilk günden itibaren hep bana, 'senin için geldim' der. Ben de O'na, 'Sana inandım,' derim. Reenkarnasyona inanıyoruz: Bu ilk beraber oluşumuz değil. Bundan evvelki yaşamda da beraberdik… Birbirimize çok açığız. Çünkü ben, reenkarnasyona inanıyorum, evrende farklı şeylerin döndüğüne inanıyorum. Bu anlamda baktığımız da bence, bu yaşamımızda biz, birbirimizi hak ettik. Beraber oluşturduğumuz bazı şeyler var. Bu bir hak ediş.” (A.g.y.)
Böyle başlayan yıldırım aşkı, Bahar Korçan’ın oturaklı bir magazin figürü oluşu ve aralarındaki ciddi yaş farkı nedeniyle, magazin dünyasına konu olur. Taytsız’ın umurunda mı? Kozmik’ten öğrendiği altın kuralı uygular: Bu ilişkinin getirisi çok yüksek. Üstelik yaş farkı, doğal olarak, getirinin maksimalize edilmesini sağlıyor:
“Bir sürü zorluk, Bahar'ın ünü, ikimizin birlikte olmaya başlaması, hep başkaları tarafından konu edildi. Hiçbirinden de çekinmedim.” (A.g.y.)
Baba Görk de gayet mutlu. Büyük bir dansçı olamayacağını anladığı oğlunun nihayet sınıf atlayacağına inancı tam:
“Problem şu. Aramızda yaş farkı var. Ben, Cem'den 12 yaş büyüğüm… toplum normlarında olmayacak bir şey. Boşanmışım ve bir kızım var. Cem benden küçük, hiç evlenmemiş. Cem'in babasının yaklaşımı olağanüstü idi. İlk öğrendiği günden itibaren, aynı bizim gibi davrandı. 'Sevmişsiniz birbirinizi önemli olan bu,' dedi ve yürüdü.” (A.g.y.)
Birlikte yaşamaya başlayan çift, 2015’te evlenir. Taytsız 29, Bahar Korçan 41 yaşındadır.
2005 yılı önemlidir; Kozmik’in İstanbul’a gelişi ardından, Taytsız da Ankara’yı terk edip, İstanbul’a, Kozmik’in başkoreograf olduğu İDOB’a gelir. Gelir gelmez de “yönetsel” alana yerleşir. Yukarıda ayrıntısını verdik. Zaten o şekilde anlaşmışlardır; Kozmik başkoreograf olacak, onu da yanına aldıracaktır. Evliliğin de aynı zamana denk düşürülmesi, olası bürokratik engelleri aşmaya yönelik olduğu kadar, şirketleşme hazırlıkları sürecindeki işlevselliği içindir de.
Taytsız’ın İstanbul yılları, bu iki kadından öğrendiği, ''Para nasıl kazanılır?''ın uygulama yılları olacaktır.
Bahar Korçan’ın geniş çevresi içinde hemen her tür etkili insan vardır: İş dünyasından, popüler sanatçılardan, siyasetçilerden, medya patronlarından, magazincilerden, devlet çarklarına egemen olmaya başlamış İslamcı kremadan, tesettürlü eşlerinden… Korçan için paranın rengi yoktur. İdeolojinin de. Taytsız’ı bu çevreye sokar. İşadamlığı ve ticaretin ilk koşulu, etkili insanlar ile ilişkide olmaktır. II. Elizabeth’ten Abdullah Gül’e uzanan o yolda, Bahar Korçan’ın ve Kozmik üzerinden Mustafa İsen’in ve tabii, kıymetli evliyamız Hacı Ahmet Kayhan Hazretlerinin parmak izlerini saptamak zor olmayacaktır.
Universiade 2005-İzmir’in açılış ve kapanış törenlerindeki rolüne gelince; FYM Creative Group’un patronu Yavuz Özdel, Bahar Korçan ile iş yapmaktadır, onun çevresindendir. Defileler, değişik “event”ler… Nitekim İzmir 2005’te de Korçan ile çalışacaktır. Taytsız da eş kontenjanından projede yer alır. İlk kez bu derece büyük bir organizasyonda bulunmuş, orada adeta staj yapmıştır. Bu işin çok kârlı olduğunu yakından görecektir.
Korçan ve Kozmik’in itimi ve desteğiyle, 2006’da, kendi şirketi CPM’yi kurar. Reklam, organizasyon, “event” vb. İDOB’daki “bale sanatçısı” kimliğine, işadamlığı da eklenmiş, modern dansın “fıtratı” kemale ermiştir.
Bu şirketin ne tür işler yaptığı ile ilgili birkaç kısa bilgi vermeden önce, Bahar Korçan-Taytsız aşkını tamamlayalım:
“Altıncı hislerim çok güçlüdür. İçten gelen hisle görür görmez Cem'e inandım. Bir an tereddütüm olmadı… Cem'e ilk günkü kadar aşığım, sonuna kadar beraberiz.” (A.g.y.)
Korçan’ın altıncı hissi bayağı yanılacaktır. 2015’te kansere yakalanır. Taytsız ile 6 Haziran 2018’de boşanırlar. 11 Kasım 2021’de yaşamdan ayrılır.
Neden mi boşanırlar?:
“2005 yazında evlenen ve hep örnek gösterilen çiftin mutluluğu, maalesef üç yıl önce Bahar Korçan'a yumurtalık kanseri teşhisi konulunca sekteye uğramış. Bu üç yıllık süreçte Cem Görk, hiç eşinin yanında olmamış ve evlilikleri bu yüzden bitmiş.
Onkoloji Derneği'nden bir arkadaşım; kansere yakalanan kadınların yüzde 65'inin ya boşadığını ya da yalnız bırakıldığını söyledi.
Üstelik bunu yapan erkeklerin yüzde 90'ı şehirli ve eğitimli erkeklermiş. Maalesef Bahar Hanım da, bu yüzde 65'lik dilime girmiş. En çok ihtiyacı olduğu dönemde eşini yanında göremeyen Bahar Hanım, vefasız eşinden boşanmış… Cem Görk'ü Allah'a havale ediyorum!” (B. Cankurt, sabah.com.tr, 12 Haziran 2018)
Bahar Korçan, “Hayatımızda birbirimizi bulmamızla başlayan mucizeler oldu” diyor. Onun cephesindeki mucizeleri bilemeyiz. Ancak, Taytsız’ı, Devlet Balesi’nin en zengin işadamlarından biri yapacak olan CPM ve izleyen Duende şirketleri “mucizesi” gözlerimizin önünde.
Devlet Balesi’nde şirket kültürü
Taytsız, 2006’da kurduğu reklam, organizasyon, “event” şirketi CPM ile iş dünyasına işadamı sıfatıyla adım atar. “Memur sanatçı”lık, resmen “işadamı sanatçı”lığa dönüşmüştür. Yeni Türkiye’nin gerçeği budur. Üstelik eski Türkiye’deki gibi, “baleci ticareti bale dershanesinde yapar” anlayışını fersah fersah aşan bir liberal açgözlülükle.
Bilmeyenler için yazalım: Ticaret erbabı balecilerin en sevdikleri işlerin başında defileler gelir. Hem kolay iştir, hem de güzel para bırakır. Tabii, başka cins avantaları da var.
CPM şirketi, Bahar Korçan’ın modacılığı ve ilişkilerine yaslanarak, onlarca defile düzenler. Sonrasında çember giderek genişleyecektir. Kuşbakışı örnekleyelim:
Adidas, l’Oréal, Estée Lauder, Jotun, MAC, Volvo, Porshe, Reebok, Swarovski, Swatch, Cacharel, Nuxe, gibi büyük markalar için düzenlenen “lansman” etkinlikleri, dizi yapımcılığı, ödül törenleri, film galaları, dijital tasarım ve sosyal medya içerikleri… Uzatmayalım. Ama öyle işler yapıyor ki, insan hayretler içinde kalıyor: Çırağan-Kempinski Hotel’de ICBC’nin Tekstil Bank’ı satın alma lansmanı (25 Haziran 2015), bu bankanın Tekstil Bank’ı alarak Türkiye piyasasına girişinin birinci yıl kutlaması (18 Haziran 2016), Antalya Rixos Sun Gate Hotel’de Halkbank yöneticiler toplantıları (11 Nisan 2015, Nisan 2016) vb.
Modern dans eşlikli birini izletelim:
Taytsız Cem’in CPM şirketi ile Cavlak Volkan arasında bir ticari ilişki var mı?
Bilmiyoruz. Ama CPM’nin sosyal medya hesaplarında, 22 Eylül 2022 tarihli şu paylaşım ilginç:
“Nohlab’ın sunduğu ve koreografisini Volkan Ersoy’un hazırladığı, 5 farklı sanatçının 5 farklı yöntem kullanarak insan bedeninin hareketlerini uzay ve zamanla ilişkilendirdiği 10 dakikalık görsel ve işitsel deneyim olan “5 Movements”, New York Hall Des Lumieres’de sanatseverlerle buluştu.”
Bizim Taytsız’ın işleri gayet gıcır. Siyasal, ticari ilişkilerinden kaynaklanan avantajları fevkalade akıllıca kullanıyor. Ara sıra İDOB’a uğrayıp, gerekli kâğıtlara adını yazdırmayı da ihmal etmiyor. Teşvik, maaş, her tür özlük hakkı…
Hamd ü senalar olsun! İnsan başka ne ister ki?!
Yukarıda, 2019’da kurulan Duende Global adlı şirketten söz ederken, şöyle demiştik:
“Bu şirketin özelliği, bugün DOB’u İslamcı silahı ile rehin almış bale tayfasının Bermuda Liberal Üçgeni’ni oluşturan üç ismini yan yana getirmiş olması: Milli Tacir, Cavlak ve Cem Görk, nam-ı diğer, Taytsız Cem. Tabii, uzantılarıyla beraber DOB’u ahtapot gibi sarmayı planlıyorlar.”
İşte, bizim Taytsız bu şirketin kurucu ortaklarından.
Peki, ya Cavlak?
Kurucu ortak mı, gizli ortak mı, ya da ikisi de değil mi, rivayet muhtelif. Ancak şurası kesin: Cavlak ile Duende Global arasında sıkı bir ticari ilişki var. 2021 Kasım’ından başlayarak sahneye taşınan, Cavlak Volkan’ın Jazz for Kids’inin yapımcısı bu şirket. Bazı çocuk şarkıları caz formunda çalınıyor, dans ediliyor.
Neden mi caz?
Öncelikle “caz” değil, “jazz”. Sonrasında, “jazz, insana kendini tanımanın ve tanıtmanın yeni yollarını” gösteriyor da ondan.
??????????????????????????????
Neyse, belli ki kalın kafalısın. En iyisi şirketin açıklamasını oku:
“Çocuklara özel düzenlemelerle, oda orkestrası eşliğinde çocuklara jazz’ı tanıtan Jazz for Kids hem eğlenceli hem de eğitici bir dünyanın kapısını aralıyor. Her yaştan bireyler için kendini tanımanın ve tanıtmanın yeni yollarını oluşturan jazz, şimdi çocuklara yeni deneyimler sunmak için profesyonel ve keyifli anlar yaratıyor.” (duendeglobal instagram, 2 Nisan 2023)
Cavlak Volkan’ın ticari kumaşı sağlamdır, demedik mi? Her bale dershanesi sahibi gibi hedef kitlesi çocuklardır. Buna bir de cari ve zorunlu kültür normlarından cazı ekledin mi, elbette gösteriler kapalı gişe.
Yoksa Milli Tacir Tan Sağtürk de Duende Global’in ortaklarından mı? Bilmiyoruz. Ortada kârlı bir ticaret olunca, kimin eli kimin cebindedir, izini sürmek kolay olmaz. Milli Tacir’in Bale Masalları etkinliği de Duende Global ile ticari aşk yaşayanlardan. Tan Sağtürk Akademi’nin 52 çocuk sanatçısının performansı olup, özel görseller eşliğinde sunulan bu gösterinin senaryosu Cavlak Volkan’a ait. Hedef kitle yine çocuklar ve tabii, yine kapalı gişe.
Yeni Türkiye’de yaşıyoruz. Genel Müdür ve yardımcısının ticari ortaklığı olup, piyasada iş yapmalarından daha doğal ne olabilir ki?
Bitmedi, Papagenolar, Wolfie Harikalar Operasında, Ludwig ve Arkadaşları adlı çocuk yapımları da Duende Global’in portföyünde bulunuyor. Her üçünde de Tan Sağtürk Akademi’nin çocukları dans ediyor. Bunların hepsinde Ergen Caner (Akın) belirleyici konumda. Onun Duende Global ile ticari ilişkisi ortaklık boyutunda mı, proje temelli mi? Hangisi olursa olsun, sonuçta, Tan Sağtürk genel müdür olunca, ticari iş ortağı Volkan Ersoy’u yardımcısı, bir diğer iş ortağı Caner Akın’ı da İDOB başrejisörlüğüne oturttu. Bu konuya, ileriki sayfalarda biraz daha yer açacağız.
Duende Global yazımızın konusu olmadığı için, şirketin etkinlik yelpazesi ve alanı ile ilgili diğer ayrıntılara girmiyoruz. Ancak “yüksek sanat”ın liberalleştirilme işlevinde özellikle Murat Cem Orhan ile kurulan ilişkinin çok dikkat çekici olduğunu belirtelim. Murat Cem Orhan’ın ticari kumaşı ve ilişkileri göz önüne alındığında şaşırtıcı olmayan bu birlikteliğin boyutları epey kapsamlı görünüyor.
Nitekim şirket, Orhan’ın CRR Genel Sanat Yönetmeni olarak atanmasından yalnızca iki hafta sonra kuruluyor ve CRR’ye epey iş yaptığı gibi, Orhan ile CRR dışında da çalışıyor. Şirketin kurucu ortağı Begüm Başbuğ, bir süre öncesine kadar, İBB Kültür Dairesi Başkanlığı Koordinatörü, DOB kökenli Figen Ayhan (Karakelle) ile pek yakın. Figen Hanım, Liberal Orhan’ın CRR’nin başına getirilmesindeki etkin isim. Peki, Liberal Orhan bu şirketin gizli ya da açık ortaklarından mı, yoksa bildik kazan-kazan kepçesi mi?
Her ne ise; Duende Global’in sitesinde öyle bir Murat Cem Orhan tanıtımı var ki, insan gözleriyle görmeden asla inanmaz. Olduğu gibi, fotoğraflı filan verelim de, “Yok canım, sözü edilen mutlaka başka biridir!” kuşkusu doğmasın:
Nasıl ama?
Büyüleyici neoliberal kuşağımızla gurur duymalıyız.
Ergen Caner, Rengim Gökmen, Tan Sağtürk portrelerini okumak da ayrı bir zevk; müthiş mizahi anlatımlar. Kahkaha garantili.
Numunelere göz atın:
“Caner Akın-Opera Direktörü: Olağanüstü yetenekleri hem sahneyi hem de yönetmen koltuğunu aydınlatan tenor ve opera yönetmeni… Vizyon sahibi bir opera yönetmeni olarak müzik, drama ve sanatsal ifadenin sinerjisiyle hayat bulan büyüleyici anlatıları yönetiyor… Caner Akın’ın sanatı, her adımında ve her aryasında opera dünyasının sınırlarını aşarak, sahnede onun büyüleyici varlığına tanık olacak kadar şanslı olanların kalplerinde silinmez bir iz bırakıyor.”
“Rengim Gökmen-Kondüktör: Büyüleyici senfonileri ve sınırlara meydan okuyan besteleriyle geleneği yenilikle kusursuz bir şekilde harmanlayan vizyoner bir orkestra şefi, besteci ve çok boyutlu sanatçı… Müziği görsel sanatlar ve edebiyat alanına dönüştüren yaratıcı bir ruhla… dünya çapındaki izleyicileri büyüleyip…”
“Tan Sağtürk-Bale, Koreograf: Türk aktör, balerin ve koreograf…”
Sıra, Türk Halk Edebiyatı antolojisine girmeye aday harika bir masalda.
Haftaya: Arzu Kız ile Koruk Naci'nin öyküsü