Statüleri değişse de sonuç aynı: Öğretmenler geçinemiyor ve değer görmüyor

AKP'nin eğitim politikalarının sonucu olarak bugün birçok öğretmenlik statüsü mevcut. Ancak konu yaşanan sorunlara gelince statü fark etmiyor. Öğretmenler geçinemiyor ve değer görmüyor.

Özkan Öztaş

AKP iktidara geldiği günden bu yana hedeflerindeki toplumsal düzen için belki de en çok eğitim politikaları üzerinde değişiklik yaptı ve bu alanda hakimiyet kurmaya gayret etti. 4+4+4 eğitim sistemi, eğitim sektöründeki özel okul payının artışı, eğitim emekçilerinin yaşadığı sorunlar ve okulların "imam hatipleştirilmesi" derken son olarak gündemde eğitim emekçilerine dayatılan uzmanlık sınavı var. 

Meslekte onuncu yılını dolduran eğitimcilerin gireceği uzmanlık sınavları neticesinde alacakları "Baş Öğretmen" ya da "Uzman Öğretmen" statüsüne göre maaşlarında da değişiklik meydana gelecek.

Yaşadıkları sorunları soL ile paylaşan eğitim emekçileri ortak bir soruna işaret ediyor. Bugün ücretli, sözleşmeli, öğretmen, baş öğretmen, uzman, özel okul öğretmeni ya da "atanamayan" şeklinde sıralanan birçok statü ortaya çıksa da yaşanan sorunlar aynı: Eğitim emekçileri geçinemiyor ve öğretmenlik mesleği değer görmüyor.

'Öğretmenler Odası bölünmüş durumda'

Seher Öğretmen (İlkokul Öğretmeni-Kamu): Öğretmenler odasında sözleşmeli, ücretli ve kadrolu olmak üzere bölünmüştü zaten. Hepimiz aynı işi yapıyoruz ama kimisi aldığı paranın yol masrafına yetmediğini konuşurken bir digerinin başka dertleri vardı. Şimdi ise buna uzman, başöğretmen gruplaması da eklenmiş oldu. Bu yeni statülerle birlikte öğretmenler odası iyice bölünmüş oldu, karmakarışık bir hal aldı. Böylesi bir ortamda mental sağlığımızı korumak bile güç hale geldi.

'Kemal Sunal filmlerindeki gibi ders sırasında hesap kitap yaparken buluyorum kendimi'

Hepimiz benzer bir sorunla uğraşıyoruz. Bir sürü yeni ünvan, biçim tarif ettiler ama geçin bunu. Bir önemi yok gerçekten. Olmaz bunlar. Kemal Sunal'ın "Öğretmen" filminde hesap kitap yaptığı sahnenin aynısını defalarca kendi sınıfımda yaşadım. Kendimi birçok zaman "Bu ay neye nasıl yeteceğim" hesabı yaparken buluyorum. Özellikle son zamanlarda ders esnasında bu böyle. Mesleki gelişim kişisel gelişim gibi meseleleri düşünmek dahi tuhaf geliyor, bunları düşünmek artık bizler için lüks olmuş durumda.

'Farklı statüler öğretmenlerin boyun eğmesine neden oluyor'

Ali Öğretmen (Ortaokul-Kamu) Bugün oluşan farklı statülere yaygın olarak Suriyeli öğrencilerden oluşan sınıfları, Pikteks'i de eklemek gerekiyor. Ve oluşan her statü hem kazanılan ücret hem de özlük haklar noktasında eşitsizlik barındırıyor. Bu ayrımlar öğretmenleri bulunduğu nokta da kendini değersiz ve baskı altında hissetmesine neden oluyor. Sözleşmeli öğretmen kadroya geçememe korkusuyla her türlü baskıya boyun eğmek durumunda bırakılıyor. Ücretli öğretmen girdiği ders karşılığı üç kuruş ücretten olma korkusu yaşıyor. Bakanlığın öğretmenine reva gördüğü bu kadar olumsuzluğun ve bir de yoksulluk sınırının çok çok altında kalan maaşlarla geçinmeye çalışıyoruz. 

'Eğitimde kalite değil kariyerizm geçerli'

Ufuk Öğretmen (Özel Eğitim-Kamu): Öncelikle bu farklı statüler eşitlik ilkesini ihlal eden bir süreci başlattı. Öğretmenlerin ihtiyaçları ve talepleri dikkate almadan hazırlanan bu kanun ile birlikte öğretmenler odasına rekabet ve kariyerizm yaratacak. Düşünsenize ev fiyatları için milyonların, kiralar için minimum 8-10 bin liraların konuşulduğu bir ülkede ne öğretmenlerin ne de emeği ile geçinen herhangi bir emekçinin işine odaklanması elbette mümkün değil.

'Apoletlere değil insanca yaşamaya ihtiyacımız var'

Eğitim emekçilerinin talebi gayet net. Bizim bir apolete değil kamu ya da özel fark etmeksizin insanca yaşayabilecek ücretlere, sosyal ve özlük haklarımızdaki eksikliklerin giderilmesine ve yerle bir edilen meslek onurumuzu tekrar kazanmaya ihtiyacımız var. Bugün öğretmenler gününde söyleyebileceğimiz en net talep bu olabilir. 

'İş güvencem yok, komik rakamlarla maaş teklif ediyorlar. Seneye işsiz kalır mıyım belli değil'

Erkan Öğretmen (Edebiyat Öğretmeni- Özel): Bugün özel okullarda çalışan her bir öğretmenin durumu aynı. Düşünsenize kamuda en az maaş alan kişiler öğretmenler artık. Kaç yıllı öğretmenler eğer bugün uzman değilse, başöğretmen değilse alacağı maaş 10 ya da 11 bin lira. Kiralar olmuş 6-7 bin lira. Çocuk okutmadan tek başına yaşayan biri için iyi olabilir ama bununla bir evi geçindirmek zor. Mesela ben atanamadım. Özel okullarda çalıştım yıllarca. Her sene "Acaba bu sene sözleşme yenilerler mi? Falanca öğretmen farklı okula geçti beni atmazlar herhalde" diye düşünmekten yoruldum gerçekten.

Sendikal haklarımız kısıtlı. Her an topun ağzında hissediyoruz kendimizi. Ben bir taşra okulundayım. Memleketimde görev yapıyorum. Burada da benzer şekilde özel okul sayısı fazla değil. Yani buradan atılırsam ne yaparım sorusunun cevabı belli değil. AKP iktidara geldiğinde özel okul oranı yüzde 5'i geçmiyordu. Ama şimdi bir bakın. Neredeyse her iki okulda biri özel okul haline gelmiş durumda. Ama bu özel okullarda çalışanlara iş garantisi değil asgari ücret ile 10 saat okulda çalışacakları bir kölelik koşulu yarattı. 

'Birçok veli, çocuğu laik bir eğitim alsın diye özel okula veriyor'

Bugün birçok veli çocuğu laik ve bilimsel bir eğitim alsın diye çocuğunu özel okula yolluyor. Zaten şartlar belli. İki çalışan varsa ailede birinin masrafı sadece çocukların okul giderleri için kullanılıyor. Devlet okulları imam hatipler haline getirildi, müfredatlara bilimsellikten uzak dersler konuldu, dini içerikli dersler seçmeli iken seçeneksizlikten zorunlu hale geldi. Veliler de çareyi özel okula kaçmakta görüyor. Böyle olunca ca özel sektör patronlarının da eli güçleniyor. Yani hepiniz bana muhtaçsınız diyor. İstediği fiyatı belirliyor. Hem öğrenciyi okula alırken hem de bizlere maaş verirken. Bazen çıksam çarşıda limon satsam daha az kazanmam diyorum ama bunca sene boşuna mı okuduk demeden de edemiyorum

'Öğretmenler günü hediyesini satmak değil, almak istedim' 

Hatice Öğretmen ("Atanamayan" Öğretmen, Mağaza Reyon Görevlisi): Yıllarca okuduk. Ben sınıf öğretmenliği mezunuyum. Gerçekten mesleğimi seviyorum. Bazen düşünüyorum mesela acaba mesleğimi hiç yapamadım diye mi böyle düşünüyorum ama değil. Hakikaten ülkenin en ücra yerindeki bir köy okulunda mesleğimi yapmayı düşünmek inanılmaz heyecan veriyor bana. O çocuklarla, aileleriyle görüşmek, onların hayatlarına dokunmak isterdim. Mesela bir kırtasiyeye girdiğimde bir öğretmene denk geliyorum, kendisi böyle kırtasiye ürünleri falan alıyor. Belli ki bir projesi var sınıfında onunla uğraşıyor. Onu görünce içim gidiyor. 

Mesela şimdi mağazada öğretmenler günü için özel indirimler var. Kahve makinası, yok efendim kahve fincanları bazı mutfak araç gereçleri yüzde bilmem kaç indirimle satılıyor. Atanamayan bir öğretmen olarak bunları satmak istemiyorum ben. Bunlardan almak istedim. İhtiyacım var mı değil. Başka bir şey anlatmak istediğim. İnanın buraya gelen harçlıklarını biriktirmiş öğrenciler bir cezve alıp gitse insan imreniyor. Her meslekteki imrenilecek şeyden dolayı değil. Onca yıllık emeğim boşa gitti diye zoruma gidiyor.