SÖYLEŞİ | Av. Koray Aygün ile göçmen meselesi üzerine

Göçmenlerin sınır illerindeki son durumunu, göçmen emeğinin hukuki bağlamını, uzun yıllardır bu alanda çalışmalar yürüten Kırklareli Barosu’ndan Av. Koray Aygün ile konuştuk.

Sancak Yıldız

Sömürü zincirinin en savunmasız halkasına yerleşen göçmen yoksulların büyük çoğunluğu kayıt dışı çalışırken, bu durum, göçmenlerin hiçbir yasal haktan da faydalanaması sorununu beraberinde getiriyor.

Göçmen/mültecilerin sınır illerindeki son durumunu, göçmen emeğinin hukuki bağlamını, uzun yıllardır göçmen/mülteci hakları çalışmaları yürüten Kırklareli Barosu’ndan Av. Koray Aygün ile konuştuk.

Göçmenler hakkında birçok tartışma yürüyor ve açıkçası göçmen emeği kısmı hepsinin gölgesinde kalıyor. Göçmen emeğinin ülkedeki patronlar tarafından ucuz iş gücü olarak ve yoğunlukla kayıt dışı biçimde kullanılıyor. Hukuk buna müsaade ediyor mu normalde?

Ülkemizin en önemli gündem maddelerinden biri göçmenler. Ancak gündem göçmenlerin ülkelerine gönderilip gönderilmemesi ile sınırlı ve siyasi partiler bu konuda kendi aralarında uluslararası ve ulusal hukuku yok sayma konusunda adeta yarış içerisindeler. İktidar mensuplarının da çekinmeden ifade ettiği üzere Türkiye’de azımsanmayacak sayıda sığınmacı ve göçmen işverenlerce çalıştırılıyor. Ancak göçmenlere ülkemizde sermaye tarafından ucuz iş gücü olarak bakılıyor ve kayıt dışı çalıştırma yaygın olarak görülüyor.

Elbette ki hukukun bu duruma müsaade etmesi söz konusu değil. Yasal olan, göçmenlerin çalışma izni alması ve kayıtlı şekilde istihdam edilmesi. Aksi halde kayıt dışı çalışma halinde İş kanunun ve mevzuatımızın işçiye tanıdığı hak ve güvencelerden göçmenler faydalanamadığını gözlemliyoruz. Bu durum göçmenlerin hak kaybına ve göçmenler üzerinden daha derin emek sömürüsüne yol açıyor.

Peki iş kanunu başta olmak üzere yasalar nezdinde durum böyle iken bu başlıkta neden adım atılmıyor?

Kayıt dışı işçi çalıştırmanın mevzuatımızda cezai müeyyideleri var. SGK tarafından durumun tespiti halinde işletme sahiplerine yüksek miktarda idari para cezası uygulanıyor. Göçmenler için de çalışma izni olmadan çalışma yapmak sınır dışı sebebi olarak mevzuatımızda düzenlenmiş durumda. Ancak göçmenlerin ülkelerine geri gönderilip gönderilmemesi üzerinden başlatılan siyasi tartışma sonrası iktidar mensupları Türkiye’de kendilerinin ifadesiyle sanayiyi göçmenlerin ayakta tuttuğunu beyan ettiler. Ülkedeki göçmenlerin büyük çoğunluğunun kayıt dışı çalıştırıldığını herkes biliyor. Göçmenler üzerinden haksız olarak elde edilen bu sömürü, işverenlerin ve sermaye sahiplerinin elbette işine geliyordur. Sorunuza gelirsek kanaatimce işverenlerce göçmenlerin kayıt dışı çalıştırılması ülkemizde kontrol edilmez bir hal aldı ve siyasal iktidarın, sermayenin durumdan memnun olması sebebiyle, bu konuda önleyici bir tedbir alacağını düşünmüyorum.

Geçtiğimiz yıllarda iktidar ‘kapıları açıyoruz’ kartını masaya sürdükten sonra binlerce göçmen Yunanistan sınır kapılarına ve nehir kenarlarına dayanmıştı. Bu süreçte çok vahim şeyler gördük. Bölgede bu anlamda nasıl bir fotoğraf var?

Öncelikle Edirne ve Kırklareli illeri, Bulgaristan ve Yunanistan’a sınır iki ilimiz ve bu iki il göçmenlerin Avrupa’ya gidiş yolu. Her yıl binlerce göçmen bu illerimiz üzerinden Avrupa’ya gitmeyi deniyor. Bu süreçte göçmenler Yunanistan ve Bulgaristan tarafından geri itiliyor ve insan hakları ihlalleri yaşanıyor.

2020 Şubat ayında Pazarkule Sınır Kapısına göçmenlerin dayanmasını sağlayan motivasyon iktidarın söylemiyle oluştu. Bu dönemde Yunanistan tarafından yapılan müdahaleler neticesinde ölümler, birçok insan hakkı ihlali yaşandı. Göçmenlerin siyasi koz olarak kullanıldı. İçişleri Bakanlığı kaç göçmenin Yunanistan’a geçtiği hususunda bir takım bilgiler paylaştı. Avrupa’ya geçemeyen göçmenler ise geri dönmek zorunda kaldılar.

Bölgemizde kayıt dışı göçmen çalıştırıldığını önümüze gelen somut olaylarda görüyoruz. Bölgede kayıt dışı çalışan göçmen ve sığınmacılar sağlık, eğitim gibi birçok temel hakkından mahrum kalıyor. Ancak bu durumun sanayinin yoğun olduğu illere göre daha az olduğu kanaatindeyim.

İl göç idaresi, emniyet ve ilgili kamu kurumları göçmenler konusunda asgari insan hakları ölçütlerini yerine getiriyor mu?

Sorunuza doğrudan evet ya da hayır demek doğru olmaz. Her somut olaya göre ayrı değerlendirmek gerektiği kanaatindeyim. Çünkü sınırda askeri yasak bölgelerde kollukça yapılan yakalamalara ve Geri Gönderme Merkezlerinde idari gözetim altındaki tutmalara konu yabancılar ile kolluğun ve idarenin ilişkisi gözlerden uzak bir şekilde gerçekleşiyor.

Eğer hukuksuz bir eylem varsa bunu tespit etmek o kadar kolay olmuyor. Bölgede STK’ların bu konuda idare ve kolluk ile işbirliği kurmaya ve insan haklarını gözetmeye çalıştığını görüyorum. Dolayısıyla önümüze gelen her somut olayda insan haklarının gözetilip gözetilmediğini ayrıca değerlendirmeliyiz.

Örneğin sınırda kollukça yakalanan göçmenlerin içerisindeki birçok refakatsiz çocuğun yaşları doğru şekilde tespit edilemiyor ve bu çocuklar idarece Geri Gönderme Merkezlerinde hukuka aykırı şekilde idari gözetim altına alınıyor. Bunun gibi farklı olaylarda hukuka aykırı durumlara rastlayabiliyoruz.

Sığınmacı karşıtlığını temel politika haline getiren Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, aldığı fonlar nedeniyle mülteci/göçmen savunuculuğunu yaptığını iddia ederek İstanbul Barosu’nu hedef aldı. Özdağ’ın bu çıkışına ne söylersiniz ve iddialarına bir cevabınız olur mu?

İstanbul Barosu Mülteci ve Göçmen Hakları Merkezi 24 Mayıs 2022 tarihinde bir bildiri yayınladı. Bu bildirinin son zamanda siyasi partilerin seçim vaadi olarak göçmenleri ülkelerine geri göndereceğini gündeme getirmesi ve ülkede sığınmacılara karşı nefret ikliminin oluşması sebebiyle yayınlandığını düşünüyorum. Bildiride yer alan ve Ümit ÖZDAĞ’ı rahatsız eden sığınmacıların zorla ülkelerine gönderilmesinin insan hakları ile bağdaşmayacağı yönündeki ifade tamamen hukuki ve doğrudur.

İnsan hakları normu olan ve 6458 sayılı yasamızın 4’üncü maddesinde düzenlenen geri gönderme yasağı ilkesi gereğince hiç kimse zulüm göreceği ülkeye zorla gönderilemez. Ülkemizde gönderileceği ülkede zulüm riski olan yabancıların ve özellikle de ülkelerindeki mevcut durum sebebiyle Suriyelilerin ülkelerine zorla gönderilmesine hukukumuz müsaade etmemektedir. Avukatlık Kanunun 76’ncı maddesinde baroların nitelikleri sayılmış ve barolara insan haklarını savunma ve koruma görevi tevdi edilmiştir.

6458 sayılı yasa gereğince de barolar mevzuat gereği de hukuki yardıma ihtiyaç duyan sığınmacı ve göçmenlere adli yardım hizmeti sağlamak zorundadır. BM tarafından sağlanan fon ise adli yardımdan faydalanan sığınmacı ve göçmenlerin avukatlık ücretinin ödenmesine ilişkin.

Bu sebeple Ümit Özdağ’ın bildiriye karşı bu çıkışı hukukilikten uzak ve afaki.