Elinde çekiç olan, her şeyi çivi görür.
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in sokak röportajlarıyla ilgili verdiği mülakatta söyledikleri, iktidarın baş sansürcüsü için bu atasözünün ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.
Şahin, Ekol TV'de Armağan Çağlayan'ın konuğu oldu. Mülakatta, sokak röportajları konusu açıldı.
Dilruba Kayserilioğlu isimli vatandaşın bir sokak röportajında söyledikleri nedeniyle gözaltına alınması, konuyu bir kez daha gündeme taşımıştı. Dilruba apar topar alındı, günler sonra, bir gece vakti, ailesi ve avukatına dahi haber verilmeden sokak ortasına bırakılarak salıverildi.
Ebubekir Şahin, ülkede yapılan tüm yayınların tamamının denetim yetkisine sahip olduklarını belirterek, “Devlet sanki acziyet içerisindeymiş gibi algı yaratılıyor” dedi.
Bir vatandaşın aklından geçenleri dile getirmesi ve bunun yayınlanması, Şahin’e göre, “devleti aciz gösteriyor”.
“BTK veya Youtube üzerinden bu röportajları hep uyardık. Gördük ki, çeki düzen vermek şöyle dursun, global anlamda yayın yapan haber programlarından sonra verilmeye başlandı” diyen Şahin, sokak röportajlarına "düzen getirileceğini" söyledi.
RTÜK Başkanı meseleyi nasıl algılıyor?
Ebubekir Şahin’in konuyla ilgili muhakemesi şöyle: “Çalışmalarımızı yaptık. Normal bir röportajdaki kurallar neyse aynısını burada da uygulayacağız. Dikkat etmeleri gerekecek. İftira atmayacaklar, yanlış bilgi, doğruluğu tartışılır bilgi veremeyecekler.”
Normal bir röportajdaki “kurallar”, esas olarak gazetecilik ilkeleriyle ilgili. Gazeteci, yanlışlığından emin olduğu veya suç teşkil edecek bilgiyi paylaşmaz.
Herhangi bir bilginin yayınlanmasından önceki “filtre”, gazetecilerin inisiyatifinden ibarettir. Devlet yaptırımı, söz konusu olacaksa, işin doğası gereği yayından sonra gelir.
Örneğin televizyondaki bir canlı yayında söylenenlere dair, ancak söylendikten sonra bir yaptırım söz konusu olabilir. Bu noktada da kanunlar mevcut, fazlasıyla yeterli ve sık sık suistimal ediliyor.
Ancak Şahin, “yanlış bilgi verenlere yaptırım uygulanacak” demiyor, “veremeyecekler” diyor. Dolayısıyla RTÜK Başkanı’nın yaklaşımı yasaları uygulamayı değil, vatandaşın sesini kısmayı gözetiyor.
Vatandaşın sesini nasıl kısacaklar?
Peki nasıl engelleyecekler? Anlaşılan o ki, RTÜK, Youtube yayıncılığı söz konusu olduğunda çivileri görüyor, ancak elinde çekiç olmadığını hissediyor. Eline çekiç almak istiyor.
Youtube’la ilgili çalışma yürüttüklerini belirten Şahin, “Kişisel yayınlar hariç tüm yayınlar RTÜK denetimindedir. Yeni dijital mecralar da Türk kanunlarına uymak zorunda. Lisans almak zorundalar” dedi.
Bir Youtube kanalının kişisel yayın olup olmadığının nasıl belirleneceği belirsiz. Ama lisans zorunluluğu, Şahin’e istediği çekici verebilir.
“Youtube üzerinden haber yapanlar, program yapanlar RTÜK'ten lisans almak zorunda kalacaklar. Cüzi bir rakamla bu verilecek. Lisans süresi 10 yıllık. Her yıl düzenli ödeme yapılıyor. Youtube ile ilgili görüşmelerimiz sürüyor. Teklifimizi değerlendirecekler, haber bekliyoruz.”
Görünen o ki, kimi ayrıntılar da netleştirilmiş. Şahin, mülakatta, “YouTube veya diğer dijital medyalarda yapılan yayıncılıklardan gelen toplam yayıncılık gelirinin yüzde 1,5'i alınır” diyerek, işin mali kuralını da dile getirdi.
RTÜK böylece, tüm yayıncılar üzerinde para cezası sopasına sahip olacak. Dilediğindeyse bir kanalın lisansını iptal ederek, “doğruluğu tartışılır bilgi veremeyecekler” iddiasını gerçek hale getirmeye çalışacak.
Tüm bunların vatandaşın sesini kısmakta ne kadar başarılı olacağı soru işareti.
İsyan eden vatandaşı zorla susturmaya çalışan bir devletin vereceği acziyet görüntüsünün giderek artacağı kesin.