Sigara şirketi Philip Morris’in dumansız gelecek çağrısı

Sigara şirketlerinin piyasa hakimiyetinin ve yüksek kârlılıklarının ömrünü uzatmak için iki kanaldan ataklarına tanık oluyoruz: Bir yandan yeni nesil ürün geliştirme, diğer yandan kenevir pazarı.

Meryem Vitni

25 Temmuz günü The Guardian gazetesinde dünya sigara devi Philip Morris International’ın (PMI) Birleşik Krallık’ta önümüzdeki on yıl içinde sigaranın yasaklanması çağrısı haber yapıldı. Haberin Türkiye yansımalarında, PMI’nin on yıl içinde bu ülkede sigara satışlarını sonlandıracağı yazıldı. Oysa, PMI böyle bir vaatte bulunmuyor. Münferiden sigara piyasasından çekilmek gibi bir niyeti yok. Çağrısı, Birleşik Krallık hükümetine: Sigarayı yasakla / sigara piyasasını yok et / onun yerine geliştirdiğim yeni ürünler için yeni bir piyasa düzeni kur / reklam yasaklarını esnet / vergiyi düşür / bu ürünlere geçişi cazip hale getir / ben o piyasada at koşturayım / sen “zarar azaltımı” yapmış ol. Haberlerde, PMI’nin Marlboro markasından bile vazgeçmeye hazır olduğu yazıyor. Oysa, o marka ve bilinen diğer markalar yeni ürünlerde aynen devam ediyor.

Söz konusu yeni nesil tütün ve nikotin ürünleri, e-sigara, ısıtılan tütün ürünü, bunların türevleri ve yakılmadan tüketilen diğer yeni nesil ürünlerden oluşuyor. 2019 tarihli bir yazımızda, yıkıcı sağlık etkisi artık toplumların hafızasına kazınan, sosyal kabul edilirliği ve küresel ölçekte tüketimi düşüşe geçen sigaraya alternatif olarak geliştirilen bu ürünlerin şimdi aynı dev sigara şirketleri tarafından “zarar azaltım” iddiası ile pazarlandığını belirtmiştik. Bundan sonraki süreçte, maalesef, tütün ve nikotin tüketimini hızla aşağı çekecek halk sağlığı politikalarının etkili olmasına geçit verilmiyor. Günümüzde, sigara şirketlerinin piyasa hakimiyetinin ve yüksek kârlılıklarının ömrünü uzatmak için iki kanaldan ataklarına tanık oluyoruz: Bir yandan yeni nesil ürün geliştirme, pazarlama ve bunların lobiciliği için uğraş verirken, diğer yandan kenevirli ürün piyasasına el atıyorlar. Kenevir konusunu bir başka yazıya bırakarak, PMI’nin çağrısına odaklanalım.

PMI’den “dumansız gelecek” senaryosu

PMI, altı yıl önce ilan ettiği “dumansız gelecek” senaryosunda on yıl sonra gerçekleşecek bir büyük dönüşümden söz ediyordu. Günümüzde de, aynı on yıl süreli hedefler belirlemeye devam ediyor. Senaryo, tarihçesi 1960’lara uzanan bir stratejiye, “zarar azaltım” stratejisine dayanıyor. Buna göre, endüstri temel bir dönüşüm geçirerek daha az zararlı ürünlere yönelecek, devletler ise, reklam/tanıtım ve düşük vergi politikaları ile, tütün kullanmaya devam etmek isteyen yetişkinlerin bu ürünleri kullanmalarını özendirecek.

Küresel ölçekte PMI’nin yeni nesil ürün satışı zaman içinde artmakla birlikte, halen toplam hacim ve cironun ancak ufak bir kısmını oluşturuyor ve bu artışın hızı istenen düzeyde değil. Şirket dünyada ve Türkiye’de agresif sigara pazarlamaya devam ediyor.

“Dumansız” ama nikotin ve katkı maddeli

İster sigara gibi yakılarak tüketilen geleneksel ürünler olsun, ister şimdi gündeme gelen yakılmadan tüketilen yeni nesil ürünler olsun, şirketler ürünlerini eczacılığa öykünen bir yaklaşımla her zaman birer nikotin salınım aracı olarak tasarlıyor. Amaç, ürünün bağımlılık yapıcı özelliğini, yani nikotin salınımını, katkı maddelerinin yardımıyla optimize edecek şekilde farklı formatlarda düzenlemek. Bunun ARGE’si için büyük kaynaklar, yüzlerce bilimcinin aklı, emeği heba ediliyor.

Yeni nesil tütün ve nikotin ürünleri hakkında bilimsel oydaşma

Önde gelen uzmanlar, sağlık otoriteleri ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) söz konusu ürünlerin daha az zararlı olduğunu gösteren bilimsel kanıt bulunmadığına, özellikle gençlerin bu ürünlere yönelmesi tehlikesine dikkat çekerek, “zarar azaltım” stratejisine kökten karşı çıkıyor. Bu ürünlerin olumsuz sağlık etkilerinin yanı sıra, tüketimi artırıcı etkileri olduğuna dair geniş bir bilimsel literatür var artık. Kanadalı tütün kontrolü uzmanı Cynthia Callard bu literatüre dayalı olarak AB ve DSÖ’nün en son politika raporlarında ürünlerin birey ve toplum sağlığı üzerindeki etkileri hakkında üzerinde oydaşma sağlanan uyarıları şöyle özetliyor:

  • Özellikle solunum ve dolaşım sistemleri üzerinde zararları vardır.
  • Birçok ülkede gençler arasında yaygın kullanılmaktadır.
  • Ergen kullanıcılarda sigaraya başlama riski daha yüksektir.
  • Dual kullanım yaygındır ve zararlıdır.
  • Sigara bırakmada bu ürünlerin faydası yoktur.

Bu uyarılar, 2020 ve 2021’de AB Bilim Kurulu, ABD, Avusturalya, İrlanda, İspanya ve Hollanda’nın resmi kurumlarınca yayınlanan raporlarda da kısmen veya tamamen benimseniyor.

Liberal virüs

Bu oydaşmaya katılmayan tek bir ülke var: Birleşik Krallık. Bu ülkede, en başından beri ilgili kamu kurumları, STK’lar ve bazı bilimciler, muğlak kanıtlar öne sürerek, e-sigaranın sigaraya göre daha güvenli olduğunu, gençlere yönelik bir tehdit oluşturmadığını ve sigara bırakmada yardımcı olabileceğini iddia ettiler. Callard, Royal College of Physicians’ın Mayıs 2021’de yayınlanan raporunda, Brexit sonrasında tütün kontrolünde artık AB direktifine bağlı kalmak zorunda olmayan Birleşik Krallık hükümetine üretim ve ticarette deregülasyon önerisi yapılmasına dikkat çekiyor. Rapora göre, yeni nesil tütün ve nikotin ürünleri hakkında önleyici, koruyucu tedbirler yerine, kolaylaştırıcı, özendirici politikalar benimsenmeli; böylece 2030 yılında İngiltere, 2034 yılında İskoçya “dumansız” hale getirilebilir. Bilimsel literatürle çelişen bu İngiliz usulü tutumun altında liberal enfeksiyon yattığını teşhis etmek hiç de zor değil.

PMI, kastettiği dönüşümün sadece endüstriye yönelik, içe dönük olmadığını, diğer “paydaş”ları da kapsadığını açıklıyor. Bu çerçevede, “bilimsel camia” veya “halk sağlığı camiası” olarak nitelendirdikleri karşıt pozisyonda olan uzmanları ve kurumları bölecek, bilimsel plüralizm yaratacak, belli isimleri yanlarına çekecek, böylece bilime dayalı tütün kontrolü hukuku ve politikalarını sekteye uğratacak hummalı bir faaliyet yürütüyorlar. Son yıllarda bunun ilginç örneklerine tanık olduk.

PMI’nin çağrısını Birleşik Krallık hükümetine yapması tesadüf değil. Bu ülkedeki başarılarının sırrı sadece rüşvet, araştırma fonlanması, sıfırdan var edilen bilimsel dergi ve kongrelerin cazibesi değil, liberalizmin beşiği ülkede sağlık politikalarına çoktan liberal virüs bulaşmış olması, koruyucu, önleyici önlemlere yönelik skeptisizmin ağır basıyor olması. Bu görüşü savunanların söyleminde, toplum ölçeğinde bırakmayı ve başlamamayı hedefleyen tütün kontrolü politikaları beyhudedir, zahmetlidir, maliyetlidir ve özgürlükleri kısıtlayıcıdır; mücadele şirketlere müdahale ederek değil, doğrudan sigaraya karşı yapılmalıdır; piyasanın kendi çözümünü üretmesine yardımcı olmak için, şirketler daha az zararlı ürünleri geliştirmeye ve üretmeye yönlendirilmeli, hatta bunun için teşvik görmelidir; sigaraya negatif teşvik uygulanırken, yeni nesil ürünler deregülasyona tabi kılınmalı, böylece tüketicilerin bu ürünleri tercih etmeleri kolaylaştırılmalıdır.

Liberal virüs etkisini, ülkelerin tütün kontrolü politikalarına yön veren Dünya Bankası, DSÖ ve küresel sağlık STK’larının şekillendirdiği ana akım ekolde de bariz biçimde gözlemlemek olası. Ana akımın sınırlarını çizdiği daraltılmış siyasal/düşünsel alanın dışında kalan analizler ve politika önerileri dışlanıyor, hemen üzerleri siliniyor. Sigara şirketleri hayaletimsi bir düşman olarak tanımlanıyor, hatta hastalık vektörü sivrisinek benzetmesi yapılıyor, ama onlara yönelik kabul gören tek politika izleme. Oturup izleyeceksiniz, ancak hedef almayacaksınız. Ana akım, piyasacı formüllere hep daha açık, sermaye birikim sürecine müdahale eden, arzı daraltmak isteyen politikalara tamamen kapalı.

Türkiye’de “dumansız gelecek” pazarlıkları

PMI’nin, ısıtılan tütün ürünü markası IQOS’un Türkiye piyasasına yasal girişi ve tütün kontrolü düzenlemelerinden muafiyeti için yoğun girişimler içinde olduğu biliniyor. Türkiye, piyasa büyüklüğü ve örnek ülke olması bakımından “dumansız gelecek” senaryosunda önemli bir yer tutuyor. IQOS artık Rusya’dan KKTC’ye, Yunanistan’dan İsrail’e kadar yaygın bir coğrafyada satılıyor. Türkiye’de ise, yeni nesil ürünlerin spesifik olarak sadece ithalatı yasaklanırken, henüz hiçbir ruhsat verilmemiş olmakla birlikte, üretim ve iç ticaretin önü hala açık tutuluyor. Diğer yandan, yeni nesil ürünler, yanlış sağlık ve yasallık iddiaları ile internet üzerinden yasadışı olarak pazarlanmaya devam ediyor. IQOS, JUUL için Türk Patent ve Marka Kurumu’nda yüzlerce marka tescili yaptırıldığı görülüyor.

Kapalı kapılar ardında hangi pazarlıkların yapıldığını bilemiyoruz. Son dönemde iki işaret dikkat çekiyor. PMI’nin kurduğu ve fonladığı Dumansız Dünya Vakfı’nın hibe desteği ile TEPAV tarafından yürütülen “Türkiye’de ve KKTC’de Tütün, Tütün Ürünleri ve Alternatif Ürünlerin Ekonomik Analizi” başlıklı projeye geçen yıl yayınlanan bir yazımızda değinmiştik. Bunun ardından ikinci işbirliği projesi geldi. Yine Dumansız Dünya Vakfı tarafından fonlanan, TEPAV tarafından yürütülen ve Aralık 2022’de bitmesi beklenen bir devam projesi yürütülüyor. Çok açık ki, iktidara yakın TEPAV imzalı çalışmalarla yeni nesil ürünleri yasallaştıracak olabildiğince müsamahakâr bir düzenlemenin önü açılmak isteniyor.

İkinci işaret, 18 Temmuz’da Para Dergi’de yayınlanan oldukça spekülatif, haber kaynağı belirsiz bir haberle geldi. Buna göre, PMI Türkiye’deki faaliyetlerini yürütmek için Sabancı Holding ile sürdürdüğü 37 yıllık ortak girişime son vermek ve Cengiz Holding ile ortaklık kurmak üzere. Yeni yol haritasının gerekçesinin Türkiye’de bir e-sigara yatırımı olduğu iddia ediliyor. Eğer bu haberde doğruluk payı varsa, tütün piyasasına yakında bir bomba düşebilir. Yeni nesil ürünlerin Türkiye’ye en rezil yollardan sokulması şaşırtıcı olmayacaktır.

Çözüm ve engel

PMI’nin “dumansız gelecek” senaryosu, uluslararası bir halk sağlığı antlaşması olan Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’ni (TKÇS) hükümsüz kılma ve toplumları yeniden tütüne bağlı bağımlılık, hastalık, sakatlık ve ölüm sarmalının içine sokma kapasitesine sahip. Çeşitli ülkeler bu nedenle yeni nesil ürünlerin üretimini ve ticaretini spesifik olarak yasaklama yoluna gitti. DSÖ’nün önerisi de bu yönde. Birleşik Krallık PMI’nin çağrısına uysun veya uymasın, Türkiye için, yeni nesil tütün ve nikotin ürünlerinin, tüm aksamlarıyla birlikte, üretiminin, ticaretinin, piyasaya arzının ve satışının yasaklanmasından başka çıkış yolu yok.

Gizli pazarlıklar bir yana, bunun önündeki en temel engel, tütün piyasasını düzenleyen 4733 sayılı Kanun. Alenen içine liberal virüs kaçmış ve her tarafını sarmış bu Kanun tütün üreticilerini sözleşmeli tarım cenderesine sokarken, sigara şirketleri oligopolü için sınırsız üretim ve sınırsız satışla tıkır tıkır işleyen bir piyasa düzeni hedefliyor. Kanun belli koşulları sağlayan tütün ürünü üreticilerine ithalat, ihracat, fiyatlandırma ve satma serbestisi tanıyor; tüketici memnuniyetini ise seçenek bolluğu ve sağlık uyarıları ile sağlıyor. Bu kurguda “dumansız gelecek”in önünü kesecek hiçbir unsur yok. Bu kurguda, en iyi ihtimalle, yeni nesil ürünler, AB örneğinde olduğu gibi, geleneksel ürünlere benzer şekilde ruhsatlandırılır ve ithalat yasağı, sağlık uyarıları, reklam yasakları, kapalı alan yasağı, vergilendirme ve katkı maddeleri ile nikotin seviyesi sınırlandırması gibi düzenlemelere tabi kılınır. Ya da, PMI’nin tercih ettiği daha esnek, müsamahakâr düzenlemeler söz konusu olur.

4733 sayılı Kanun’un piyasa düzenleme rejimi altında, bugüne kadar tütün tüketimi gitgide tırmandırıldı. Şimdi yine bu rejim altında zarardan başka getirisi olmayan yeni nesil ürünleri pompalamak gerçekten akıldışılık olacaktır. Koruyucu ve önleyici bir düzenleme rejimine geçiş, yani, 4733’ün fesih edilmesi, yerine halk sağlığı perspektifli yeni bir tütün kanununun geçmesi, TKÇS’nin yeniden canlandırılması, artık her zamankinden daha elzem.