Şehir hastanesi: Patrona kâr, halka zarar

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başakşehir Şehir Hastanesi'nin açılışında yaptığı konuşmada bunun 'Tüm dünyanın hayranlıkla takip ettiği' bir model olduğunu öne sürdü, şehir hastanelerini övdü. Oysa şehir hastanesi gerçeği hiç de Erdoğan'ın çizdiği gibi parlak bir mirasa ve geleceğe sahip değil.

İlker Belek

Şehir hastaneleri AKP’nin ilk iktidar yıllarından beri ülkemizin gündeminde. Uluslararası literatürdeki karşılığı kamu özel işbirliğidir (public private partnership).

AKP bu işi kendisinin keşfettiğini ileri sürse de batı kapitalizmi yüklü sermaye gerektiren sağlık, eğitim, otoyol, demiryolu, madencilik, vb. yatırımlarını bu yolla gerçekleştiriyor. Bu iş batıda o denli eskidi ve zararları o denli anlaşılır hale geldi ki artık vazgeçiliyor.

Gerekçesi yalan

Kapitalist ülke ve yönetimlerin KÖİ yöntemini tercih ederken kullandıkları gerekçe, devletin elinde bu büyük yatırımlar için yeterli kaynak olmadığıdır.

Bu büyük bir yalandır. Zira kapitalist ülkelerde ve Türkiye’de kaynak boldur. Ancak sınıflı yapı nedeniyle kaynak toplumun bir avuç kaymak tabakasının, burjuvazinin elindedir.

Öte yandan KÖİ işinin kendisi de burjuvaziye kaynak aktarma yoludur.

Şehir hastaneciliğinin yapısı

Şehir hastaneciliğinde elinde yeterli kaynak olmadığını ileri süren devlet hastane inşaatını yapacak şirkete araziyi verir.

Şirket bu iş için gereken finansmanı sağlamak üzere ayrı bir şirket kurar ve finansmanı yurt dışı kreditörlerden uzun vadeli borçlanarak sağlar. İşin bu yönü bile kaynak yokluğu gerekçesinin ne denli temelsiz olduğunu gösterir. Zira gereken kaynak özel sektör tarafından da borçlanılarak sağlanır.

Şirket araziye inşaatı yapar. Hastanelerin dışında otel, AVM, otopark, eğlence merkezi gibi eklentileri yapma ve işletme hakkı da elde edebilir.

Devlet hastanede 25 yıl kiracı olur. Bu süre içinde genellikle döviz üzerinden belirlenmiş miktarda kira öder. Ayrıca laboratuvar, görüntüleme hizmetlerini şirketten satın alır, otopark, temizlik, yemekhane, bilgi işlem hizmetleri vb. parasını öder, hastaneler içindeki kantin ve restoranların işletmesi şirkettedir, devlet şirkete ayrıca %70 yatak doluluk oranı garantisi verir.

Kısaca, elimde hastane inşaatı yapacak param yok diyen devlete bu işin astarı yüzünden pahalıya gelir. Şirket büyük para kazanır. Ama zaten amaç da budur. Zaten büyük para kazanmayacak olsa şirketin böyle uzun vadeli bir işe girmesi de beklenmez.

İngiltere vazgeçiyor

KÖİ projesinin orijini İngiltere’dir. İngiltere Thatcher’a kadar kamunun en güçlü olduğu kapitalist ülkeydi. Thatcher bu düzeni yıktı, yerine kuralsız bir liberalizmi geçirdi. KÖİ de burjuvazinin para kazanacağı bir strateji olarak özellikle gündeme sokuldu.

Ancak zaman içinde İngiltere’de yatırımları KÖİ ile hayata geçirmenin kamuyu ne denli borca soktuğu net biçimde anlaşılıp, bu gerçek üzerinden kamuoyu tepkisi gelişince İngiliz hükümetleri geri adım atmak zorunda kaldılar.

İngiltere’de de, Türkiye’de olduğu gibi şirketlerin yatırımı gerçekleştirmek için sağladıkları borçların esas yüklenicisi devlettir. 2008’den beri kamu borçlarının faiz oranları düzenli olarak azalırken, KÖİ projeleri için alınanların oranı %33 artmıştır. Şirketlerin 1992’den sonra gerçekleştirdikleri toplam 71 milyar Dolar’lık yatırıma karşılık, İngiliz hükümetlerinin yalnızca kira için şirketlere ödeyecekleri para bunun beş katıdır.

İşte İngiliz halkının KÖİ’ye gösterdiği tepkinin altında bu gibi olgular yer almaktadır.

İngiliz devleti KÖİ işinden vazgeçerken, Türkiye’nin de içinde bulunduğu 18 kapitalist ülkeye şehir hastanesi pazarlamak amacıyla, yönetiminde İngiliz hükümetindeki bakanların da yer aldığı, hükümetle bağlantılı bir şirket kurmuştur.

Yolsuzluk, usulsüzlük, kamu mallarının en adi yollarla talan edilmesi bütün kapitalist ülkelerin özelliğidir. İngiltere’de Kaybolan Milyarlar başlıklı makale bu işin İngiltere’deki örneklerini sunar: Bir hastane işletmesi bir lavabo için 5.500 Sterlin harcadı, özel bir şirket 16 yıldır işlettiği ana çocuk sağlığı merkezini kapattı, 1200 yataklı Portsmouth Hastanesi'nin yenilenmesi için 2005’de 400 milyon Sterlin bedelle yapılan sözleşme 2018’de şirketin iflası nedeniyle geçersiz kaldı ve aynı yıl 1,7 milyar Sterlin karşılığında başka bir firmayla sözleşme imzalandı, aradaki zararı kamu üstlendi…

İngiltere’de KÖİ projelerinin sayı ve tutarının yıllar içindeki değişimi

Türkiye Avrupa lideri

Gerçekler böyleyken Türkiye KÖİ işinde planlanmış proje tutarı olarak Avrupa liderliğine yükseldi.

AB bölgesinde ülkelere göre KÖİ proje tutarları (milyar Euro olarak, 2014-2018)

Türkiye’de sağlık sektörü KÖİ projelerinde yatırım tutarı olarak, 11,3 milyar Dolar ile dördüncü sıradadır. Bunların 3,1 milyar Dolar yatırım tutarına sahip 8 tanesi işletmede olup, 8,2 milyar Dolar yatırım tutarına sahip 12 tanesi yapım aşamasındadır. 20 Nisan tarihinde bazı bölümleri hizmete sokulan Başakşehir Şehir Hastanesi en büyük yatırım tutarına sahip projelerden birisidir.

Burjuvaziye büyük rant

2016 yılı sonu itibariyle toplam yatırım bedeli 10,6 milyar Dolar olan 18 şehir hastanesi için devletin şirketlere 25 yıl boyunca ödeyeceği kira bedeli 30,3 milyar Dolar’dı. Bu, yalnızca kira gelirleriyle şirketlerin Dolar bazında yılda net %7,4 kar etmesi anlamına geliyordu. Bu paraya devletin bakım onarım, görüntüleme, laboratuvar, yiyecek, temizlik, otopark hizmetleri vb. için şirketlere aktaracağı para dahil değildi.

KÖİ sürdürülebilir değil

Sağlık Bakanlığı bütçesinde şehir hastaneleri için ayrılan kaynak 2017’de 2,5 milyar TL iken, 2018’de 6,2, 2019’da da 10,6 milyar TL’ye yükseldi. Bunun toplam Bakanlık bütçesi içindeki payı aynı yıllar içinde %7,2, %12,7 ve %18,0 olarak değişti.

Her şehir hastanesinin hizmete girişi bütçe üzerinde karşılanması neredeyse imkansız bir yük yaratıyor. Sürdürülebilirliği sorgulamaya açan bu gelişme bütçe üzerindeki kira ve işletme gideri yükünün tedavi katkı paylarının artırılarak hastalar üzerine mi yıkılacağı sorusunu da beraberinde getiriyor.

Şehir hastanelerine ulaşım sorunlu

Kapitalizmin kent yağması nedeniyle şehir merkezlerine hastane yapmak artık olanaksız derecesinde zor. O nedenle şehir hastanelerinin tamamı kent dışına yapılıyor, bu tercih de hastaneye ulaşım sorunun gündeme getiriyor. Şehir hastanelerinin açılmasıyla birlikte kent merkezindeki kamu hastanelerinin kapatılması sorunu daha da büyütüyor.

Ama ulaşım sorunu şehir hastanesi kampüsü içinde de geçerli. Birbiriyle bağlantısız bloklar arasındaki ulaşım yalnızca hastalar için değil, konsültasyon hizmeti verecek hekimler ve diğer sağlık emekçileri için de tam bir sıkıntı kaynağı.

Çözüm ne?

Çözüm her şeyde olduğu gibi planlı kalkınmada. Kentlerin ne kadar, nasıl ve ne yöne doğru büyüyeceği konusundan başlamak üzere, sağlık ve eğitim hizmetlerinin yeni kentleşen bölgelere nasıl ulaştırılacağı konusunu da içerecek şekilde merkezi ve bilimsel bir planlama.

Hastaneleri kent dışında tekleştirip, kent merkezindekileri kapatmak yerine, kentin gelişen kısımlarında yeni sağlık kurumları planlamak şeklinde bir kalkınma modeli.

Üstelik büyük hastaneler işletme mantığıyla da zararlı. Verimliliği en yüksek olan hastaneler yatak kapasitesi 200-400 arasında olanlar. Devletler küçük yerleşim yerlerine 200’den az yataklı hastane yapmak zorundalar. Ancak kentler büyüdükçe hastaneleri de büyütmek zorunlu değil, tersine yukarıda saydığımız nedenlerle akıl dışı.

Sağlık hizmeti parasız olmalı, sağlık yatırımlarını devlet yapmalı.

Bunu yapacak devlet ise ancak sosyalist devlettir.

http://jubileedebt.org.uk/press-release/uk-government-promotes-rip-off-… ve http://www.slettgjelda.no/assets/docs/The-Uks-PPPs-disaster.pdf

https://slettgjelda.no/assets/docs/The-Uks-PPPs-disaster.pdf

TC Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı (2019)  Dünyada ve Türkiye’de KÖİ Uygulamalarına İlişkin Gelişmeler raporu 2018, https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2019/05/Kamu-Ozel_Isbirligi_R…