Sarmalık kıyılmış tütünde çözümsüzlük ve sigara şirketleri

Daha üreticiler kooperatif kuramamışken, Bakanlık’ın web sitesinde sarmalık kıyılmış tütün üretimi için yetki belgesi alan 3 şirket ön plana çıkıyor: BAT, JTI ve PHILSA. Çoktan girmişler bu piyasaya.

Meryem Vitni

Temmuz ayının ilk haftasında Adıyaman ve çevre illerde tütün üreticileri ve tüccarları yol kesme eylemleri yaparak seslerini ve taleplerini duyurdular: “Tütünüme dokunma”, “Tırşikçi kapitalistlere hayır”, “Yasa geri çekilinceye kadar eylemlerimize devam edeceğiz”. Siyaset hareketlendi. AKP cenahı, IMF’ye ve yabancı şirketlere teslim olmanın ilk günahına vurgu yaparak, kabahati Ecevit ve Derviş’e attı. Muhalefet ise, AKP’nin 19 yıllık günahlarını saydı durdu. Yerli tütüne güzelleme yapıldı bolca. Bölge halkının oyunu kim kapacak yarışına girildi. Sonuç itibariyle öyle bir hava estirildi ki, sanki pandemi nedeniyle üreticilerin kooperatif kurmaları gecikmiş, sanki ek süreyle nihayet yasallık kazanacaklar, düzen içi çözüme kavuşacaklar.

Geçen yıl soL’da yayınlanan “Açık tütünde yasallaştırma kimin işine yarayacak?” başlıklı yazımızda, AKP’nin sarmalık kıyılmış tütün piyasasında başlattığı yasallaştırma düzenlemelerinin sonuç itibariyle ulusötesi sigara şirketlerinin (UÖSŞ) piyasa hakimiyetini tahkim etmeye yarayacağına dikkat çekmiştik. 

Piyasada bandrollü ve bandrolsüz ikili yapı

Bir yıl sonra durum daha da kristalize oldu. Bir yanda, tütün üretimini ve ticaretini düzenleyen 4733 sayılı Kanun ile sınırları çizili ve UÖSŞ’lerinin hakim olduğu yasal, bandrollü piyasa var. Bu piyasa Türkiye’de büyük oranda sigaradan oluştuğu için, basitleştirmek amacıyla sadece sigara üzerinden değerlendirmek olanaklı. Son on yıldır hacmi ve vergi gelirleri gitgide büyüyen bu piyasada, 2020’de iç piyasa satışları 117,9 milyar adet dal, bürüt satış hasılatı ise 89,2 milyar TL olarak gerçekleşti. Bu hasılatın %82’si KDV ve ÖTV geliri olarak tahsil edildi. Ayrıca söz konusu şirketler, Maliye Bakanlığı’nın gözdesi en büyük kurumlar vergisi yükümlüleri arasında yer aldı. 

Diğer yanda, önceki yazımızda nedenlerini irdelediğimiz 4733 sayılı Kanun’un içten patlaması sonucu gitgide büyüyen bandrolsüz, kayıtsız, yasadışı bir piyasa daha var. Bandrollü piyasa büyük oranda sigaradan oluşurken, 4733 sayılı Kanun’un dışında oluşan bandrolsüz piyasa ise büyük oranda sarmalık kıyılmış tütünden ibaret. Sarmalık kıyılmış tütün, ya yaprak sigara kağıdına sarılarak, ya da daha yaygın olarak, makaron denen boş sigara tüplerine doldurularak tüketiliyor. İkinci tür, piyasada poşetlenmiş 20’li hazır dolgulu makaron halinde satılıyor. Resmi verilere göre, 2020’de bandrollü piyasada 17,9 milyar adet boş makaron ve 1,7 milyar adet yaprak sigara kağıdı satıldı. Toplamı 19,6 milyar adet ediyor. Peki, satışı gerçekleşen bu makaronların/kağıtların içinde hangi tütünler içildi? 2020 bandrollü sarmalık kıyılmış tütün satışına baktığımızda (2,4 bin ton), bu miktar ancak 3,3 milyar adet makaronu/kağıdı dolduruyor. Demek ki, 2020’de en az 16,3 milyar adet makaron/kağıt bandrolsüz sarmalık kıyılmış tütünle doldurularak tüketilmiş. “En az” diyoruz, zira bu hesaba bandrolsüz satılan makaron/kağıt ve bunların içinde içilen tütünler dahil değil. Yıllık perakende hasılatı 7-8 milyar TL olarak hesaplamak mümkün.

AKP’nin cambaz politikası

Bandrolsüz piyasa sorunu karşısında AKP politikasını biçimlendiren 3 dinamik var:

1) UÖSŞ baskısı:

UÖSŞ’lerin, hapis cezası dahil, yasadışı üretim ve ticareti caydırıcı önlem alınması talepleri 2017’de Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda yapılan bir düzenlemeyle karşılandı. Buna göre, yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün ticareti yapanlar ile ticari amaçla makaron veya yaprak sigara kâğıdını, içine kıyılmış tütün, parçalanmış tütün ya da tütün harici herhangi bir madde doldurulmuş olarak satanlara, satışa arz edenlere, bulunduran ve nakledenlere 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası getirildi. 2020 Haziran’da, bu hükmün yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün ticareti yapanlar bakımından, 1/7/2021 tarihinde yürürlüğe girmesi şeklinde değişiklik yapıldı. İşte, o tarih gelip çattığında, sarmalık kıyılmış tütün ile geçinen ahali isyan etti. Şimdi bu tarihin bir 6 ay daha ötelenmesi gündemde.

2) Yasallaştırma/vergi geliri beklentisi:

  • 2020 sonunda yürürlük kazanan bir Yönetmelik değişikliği ile, tek başına kıyılıp içilebilme vasfına sahip tütünler için en az 250 tütün üreticisinin kuracağı tütün üretim ve pazarlama kooperatiflerine ticaret yetki belgesi verilmesinin önü açıldı. 
  • Türkiye’de üretilen sigaralarda, 4733 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinde yüzde 42 olan ve 2020’de yüzde 11’e kadar düşen yerli tütün kullanım oranına kota getirildi. Tütün ürünü üreticilerinin her bir kategori bazında, 2022’de yüzde 17, 2023’te yüzde 21, 2024’te yüzde 25 ve sonrasında en az yüzde 30 oranında Türkiye’de üretilen tütün kullanmaları zorunluluğu getirildi. 
  • Sigarada halen yüzde 63 olan ÖTV oranı, 2020 Mart’ta sarmalık kıyılmış tütün için yüzde 40’a düşürüldü. 

3) Göz yumma: Sayıları yurt genelinde 6-20 bini bulduğu ifade edilen bandrolsüz tütün satış noktası ile yüzlerce dolgulu makaron imalathanesi faaliyetlerini sürdürdü, internet ve posta hizmetleri yoluyla tütün ve tütün ürünlerinin ticareti ve nakli devam etti. 

Birbiri ile çatışan ve birbirini etkisizleştiren bu politika demetini AKP kah cezai tedbir uygulayarak, kah destek sözleri vererek, kah bandrolsüz tütün simsarlarının çalıştaylarında boy göstererek, kah süre uzatarak devam ettiriyor.

Dev ulusötesi şirketler, 4733 sayılı 'deli gömleği' Kanun ve tütün üreticileri

Dünya ve Türkiye tütün piyasalarında, hem alıcı hem satıcı konumunda aynı 3-5 şirketten oluşan tipik bir oligopolün hakimiyeti söz konusu. Bu oligopol, son 40 yıl içinde estirilen serbestleştirme ve finansallaşma rüzgarlarını arkasına alarak, özelleştirme, satın alma ve birleşmelerle oluştu. Çin ve ulusal tütün şirketlerini korumaya gayret eden birkaç ülke haricinde, tüm dünyaya yayılmış, tarladan perakendeye kadar, üretim ve ticaretin her aşamasında hakimiyet kurmuş durumda. Ucuz emek, ucuz tütün ve bakir pazarlar peşinde biçimlenen bu yayılma sürecinde, tütün tarımı, imalatı ve tüketimi büyük dönüşüm geçirdi, Batı’dan Küresel Güney’e kaydı. 

2000’lerin başında, birçok ülkede eşanlı olarak tütün tarımı destekleri kaldırıldı, yerini UÖSŞ’lerin yoksulluk sınırı altında fiyat dayattığı sözleşmeli üretim aldı. 1970’lerden itibaren yaprak tütün üretimi hızla arttı ve fiyatlarda süreğen düşüş yaşandı. Tütün tarımı geleneksel üretim bölgelerinden, gitgide daha yoksul ülkelere ve bölgelere kaydı. Sözleşmeli üretim, tütün çiftçisini kendi toprağı üzerinde taşeronlaştırdı, işçileştirdi. Endonezya’dan Türkiye’ye, Brezilya’dan Tanzanya’ya kadar, ücretsiz aile işçiliği, çocuk işçiliği ve kırsal yoksulluk üzerine oturan bir düzen kuruldu. 

Bu sürecin Türkiye izdüşümü 2002 yılında yasalaşan ve ülkenin üzerine bir deli gömleği gibi giydirilen 4733 sayılı Kanun oldu. Amaç, tarımda devlet desteğinin kaldırılması, sözleşmeli tarıma geçilmesi, piyasaya giriş engelleri, fiyat belirleme serbestisi, ithalat-ihracat serbestisi yoluyla UÖSŞ’lerine oligopol koşulların ve yüksek kâr hadlerinin garantilenmesi ve TEKEL’in özelleştirilerek ortadan kaldırılmasıydı.

Türkiye’de tütün tarımına en büyük darbeyi UÖSŞ’ler bu Kanun’la vurdu. Sigara üretimi ve tüketiminin arttığı bu dönemde, 4733 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinde, 112,2 bin ton/yıl olan yaprak tütün üretimi ve tütün üreten 319 bin aile işletmesi sayısı, 2020’a gelindiğinde 82,8 bin ton/yıl’a ve 57 bin üreticiye geriledi. 2012 yılında Türkiye net tütün ithalatçısı oldu ve o tarihten sonra ithalat-ihracat makası sürekli açıldı. Tütün Eksperleri Derneği’nin 2020 Tütün Raporu’na göre, günümüzde tütün üreticisinin eline kendi işçilik yevmiyesi dışında bir şey geçmiyor, küçük toprak mülkiyeti ve düşük fiyatlar, üretici gelirinin asgari geçim seviyesinin altında kalmasına neden oluyor. Marmara’da tütün tarımı artık son bulurken, Ege’de ağırlıklı olarak yaşlı ve çocuk nüfus tarafından gerçekleştiriliyor, üretim ülkenin doğu illerine kayıyor. 

Üreticinin önünde, sözleşme ücretlerini kabullenmek, tütünü bırakıp kente göçmek, ya da bandrolsüz piyasaya yönelik kayıtsız üretim ve satış yapmaktan başka bir alternatif yokken, şimdi, üçüncü alternatifin yerine, “Gelin, 4733 sayılı Kanun’a tabi olun, 250 kişilik profesyonel kooperatif kurun, yetki belgesi alın, oradan kayıtlı alım satım yapın, yoksa sopa” deniyor. Kendi toprağı üzerinde işçileşmiş, asgari geçim seviyesinde gelir elde eden üreticiye şimdi dayatılan şey: girişimcilik. Sanki, karşılarında UÖSŞ’ler ve 4733 sayılı Kanun’un onları kayıran hükümleri yokmuş gibi.

Dev ulusötesi şirketlerin hortumu ortalığı silip süpürecek

UÖSŞ’ler, başta nargile tütünü olmak üzere piyasada farklı tütün ürünlerine müsamaha gösterirler, üreticilerini rakip olarak görmezler. Nikotin bağımlılığını pekiştiren bu ürünler, tüketimi en pratik ve nikotin salgısı optimal olan sigarayı ikame edemez ve bu nedenle varlıkları aslında sigara satışlarını olumlu yönde etkiler. Ancak sarmalık kıyılmış tütün ve dolgulu makaronlar gerçek ikame ürünlerdir. Üstelik bugün büyük oranda bandrolsüz olmaları nedeniyle bandrollü sigaraya göre oldukça ucuzdurlar. Sigaraya göre farklılaştırılmış ÖTV oranı, bandrollü sarmalık kıyılmış tütünü hâlâ ucuz kılmaktadır. Ne bandrolsüz ikame ürünlere, ne de kendi kontrolleri dışında yasallaşacak bandrollü ikame ürünlere UÖSŞ’lerin tahammülü olamaz.

Oligopol yapıları nedeniyle, UÖSŞ’ler, fiyat rekabetine, kendi kontrolünde olmayan ikame ürüne izin vermez, piyasada mutlak belirleyici olmak isterler. Sigaranın bağımlılık yapıcı özelliği ve ikame ürün bulunmaması nedenleriyle talebin fiyat esnekliğinin çok düşük olması ve 4733 sayılı Kanun ile tanınan fiyatlama serbestisi, UÖSŞ’lerine süper kâr elde edebildikleri bir fiyatlama politikası izleme olanağı tanımaktadır. Kendileri açısından bunun sürdürülmesi elzemdir. Bu nedenle, olabilecek en kısa sürede, sarmalık kıyılmış tütün üreticilerini, tüccarlarını ve onların kooperatiflerini hortumlarının içine çekeceklerdir, çekemediklerine cezai işlem uygulanması için bastıracaklardır. Nitekim, daha üreticiler kooperatif kuramamışken, Bakanlık’ın web sitesinde sarmalık kıyılmış tütün üretimi için yetki belgesi alan 3 şirket ön plana çıkıyor: BAT, JTI ve PHILSA. Çoktan girmişler bu piyasaya. Bunların hortumundan kurtuluş yok. Bunu en iyi bilenler Adıyamanlı üreticiler ve Türkiye’nin dört bir yanında bandrolsüz tütün ticareti yapanlar. İsyanları bundan. 

UÖSŞ’ler ortalığı silip süpürdüğünde, belki sarmalık kıyılmış tütün piyasası bir ölçüde yasallaşmış olacak, ancak kesin olan, üreticiler kendilerini bugünden daha kötü bir konumda bulacaklar ve ülke biraz daha, gizli reklamı yapılan, gitgide çeşitlenen tütün ürünü arzına boğulacak.

Mevcut durumun ise hiçbir sürdürülebilirliği yok. Süre uzatımları ne kadar devam edebilir? 4733 sayılı Kanun’u çöpe atmak, UÖSŞ’lerini sepetlemek, hem halkın akciğerlerini, hem üreticinin geçimini, sosyal haklarını, çoluğunun çocuğunun eğitimini gözeten bir üretim planlaması yapmaktan başka çare yok.