Rusya-Ukrayna Savaşı'ndaki gizli aktör: Polonya

Almanya’nın Polonya’nın dış ticaretteki en büyük ortağı olmasına rağmen bu ülke tarafından kıyasıya eleştirilmesi emperyalist merkezler arasındaki çıkar gerilimlerinin de bir ifadesi.

Ogün Eratalay

Avrupa’nın kuzeydoğu sınırında yer alan Polonya, Kaliningrad üzerinden Rusya’nın yanı sıra Belarus, Ukrayna, Litvanya, Almanya, Çekya ve Slovakya ile sınıra sahip.

Ülke halkçı iktidarın yıkılmasıyla beraber piyasaya ekonomisine geçmiş, 1991 yılında Avrupa Birliğiyle hızlı entegrasyon amacıyla kurulan Visegrad Grubuna dahil olmuş, 1999 yılında da NATO’ya girmişti.

2003 referandumunda AB’ye katılma yönünde kararın çıkmasıyla beraber 1 Mayıs 2004 tarihinde birliğe üye olan Polonya, birliğin en büyük altıncı ekonomisi. Orta Avrupa’daki en büyük 500 şirketin neredeyse yarısına ev sahipliği yapan ülke bölgede önemli bir ağırlığa sahiptir.

Ülkenin kuzeyindeki Kaliningrad eyaleti sayesinde Rusya ile ortak sınıra sahip olan ülkede egemen olan Leh milliyetçiliği geleneksel olarak Rus düşmanlığı taşıyor. Ülkede milliyetçiler için 17. yüzyılda Lehistan-Litvanya Birliği ile Rusya arasında yaşanan savaşlar, Polonya’nın Rus Çarlık rejimi tarafından ilhak edilmesi, Ekim Devrimi ardından yaşanan Sovyet-Polonya Savaşı gibi gündemler bu düşmanlığın beslenmesi için kullanılmaya devam ediliyor.

Polonya hatırı sayılır büyüklükteki ekonomik yapısıyla kendi sınırları dışında da oldukça etkili. Leh burjuvazisinin gündeminde olan ülkelerden birisi de Ukrayna. Ukrayna’da Euromaidan darbesiyle (2014) oluşan batı güdümlü iktidarla oldukça iyi ilişkiler geliştiren Leh burjuvazisi, bu ülkeyle ekonomik entegrasyon yönünde önemli adımlar attı.

Polonya'da yaklaşık 5 milyon dolayında Ukraynalının bulunduğu tahmin ediliyor. Özellikle ülkelerini terk etmek durumunda kalan patronlara şirketlerini Polonya topraklarında yeniden kurmak için destek sağlanıyor, yardım veriliyor.

1999 yılında NATO üyesi olan ülke hem Avrupa Birliği hem de ABD çıkarlarının bir anlamda bekçisi olarak ortaya çıkıyor. Polonya topraklarında 2017 yılından bu yana NATO askeri var: Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan önce ülkenin çeşitli bölgelerindeki üslerde yaklaşık 5 bin NATO askerinin konuşlandığı biliniyor. Polonya Silahlı Kuvvetleri NATO bünyesinde Rusya'ya karşı gerçekleştirilen istihbarat faaliyetine aktif katkı veriyor ve Leh gönüllülerin de Ukraynalılarla beraber savaşmasına destek veriliyor. Rusya tarafından yapılan açıklamalarda öldürülen paralı askerler arasında Polonya vatandaşlarının da bulunduğu belirtiliyor.

Polonya, kızışan Rusya-Ukrayna Savaşı’nın da etkisiyle oldukça önemli savunma harcamalarıyla dikkat çekiyor. Son dönemde ABD’den satın alınan 125 adet General Dynamics Land Systems üretimi olan M1A2 Abrams tankı bunların başında geliyor. Poznan kenti yakınlarındaki Biedrusko Üssü’nde Leh askerler ABD’li danışmanlardan yeni tankları kullanmak üzere eğitimi almaya başladılar bile. Polonya bunun dışında Güney Koreli Hyundai Rotem tarafından üretilen K2 tankından ve aynı ülkeden Hawha Defense firmasından K9 obüs topu siparişi de vermiş durumda.

Polonya'da özellikle nitelikli Ukraynalı işgücü daha savaş patlak vermeden önce imalat sanayisinde önemli bir yer tutuyordu. Ayrıca Ukrayna, Polonya ürünleri için önemli bir ihracat pazarı. Savaşla beraber Polonya kapılarını evlerini terk etmek durumunda kalan Ukraynalılara açtı. Bugün Polonya'da yaklaşık 5 milyon dolayında Ukraynalının bulunduğu tahmin ediliyor. Özellikle ülkelerini terk etmek durumunda kalan patronlara şirketlerini Polonya topraklarında yeniden kurmak için destek sağlanıyor, yardım veriliyor.

Almanya pürüzü

ABD emperyalizmiyle son derece uyumlu hareket eden Polonya burjuvazisinin, hemen yanı başında yaşanan savaş ortamında gelecekteki değişik görevleri üstlenmek üzere hazırlık yaptığını görüyoruz. Ancak bu doğrultu, Almanya’nın başını çektiği emperyalist merkezlerin bölgeye dair stratejileriyle birebir uyumlu değil.

Ukrayna’da yaşanan kriz Leh milliyetçiliğinin kendi etki alanı olarak gördüğü bu coğrafyaya doğru hamle yapmasına olanak sağlasa da, bu hamleler Almanya’nın bölgedeki stratejisiyle çelişiyor. Son günlerde Polonya hükümeti tarafından dile getirilen ve 2. Dünya Savaşı sırasında ülkenin gördüğü zararın tazmin edilmesine yönelik olarak talep edilen 6,2 trilyon zloti (yaklaşık 1,3 trilyon ABD Doları) büyüklüğündeki tazminat talebini gerilen Polonya-Almanya ilişkileriyle beraber okumak gerekiyor.

Özellikle NATO’nun ileri karakol birliklerinin konuşlandığı Polonya’da iktidardaki hükümet, Almanya’yı Kiev rejiminin savaş sırasında yeterince yanında olmamakla ve Rus doğal gazına aşırı bağımlı olmakla eleştiriyor. Almanya’nın Polonya’nın dış ticaretteki en büyük ortağı olmasına rağmen bu ülke tarafından kıyasıya eleştirilmesi emperyalist merkezler arasındakiçıkar gerilimlerinin de bir ifadesi.

Türkiye-Polonya işbirliği

Polonya’da 6-9 Eylül 2022 tarihleri arasında düzenlenen 30. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarına Türkiye “Lead Nation” (Öne çıkan ülke) unvanıyla katıldı. Aselsan, Roketsan, MKE gibi kurumların katıldığı fuarda en çok ilgiyi Bayraktar TB2’nin sergilendiği Baykar standı çekti. Edinilen bilgiye göre sergilenen TB2 bir maket değil ve sözleşme gereği Polonya Hava Kuvvetlerine tedarik edilecek çok sayıda TB2’nin prototip olarak kurum tarafından denenecek numunesi. Polonya’nın yine adı geçen Türk savunma şirketleriyle yakın ilişkisi ve yürüttüğü ortak projeler olduğu biliniyor. Rusya-Ukrayna Savaşı’nda oynadığı rolle paralel şekilde Polonya’nın son dönemde hızla silahlanması ve bu alanda Türkiye'nin rolü dikkat çekiyor.

Polonya’nın yayılmacı hayalleri

17. yüzyıldaki Lehistan – Litvanya Birliği döneminden bu yana Ruslarla Lehler arasında var olan gerilimli ilişki 20. yüzyılda da çeşitli vesilelerle gündeme geldi. Çarlık Rusya’sı altında bulunan ülke Pilsudski döneminde bağımsızlığını kazanmış, 1. Dünya Savaşı’nın son dönemlerinde bölgede bulunan Almanya İmparatorluğu birlikleriyle işbirliği yaparak Rus topraklarında fetih harekâtına kalkışmıştı. Ekim Devrimi’yle iktidarı alan Bolşevikler topraklarındaki işgalcileri kovaladı. Devrimi Polonya’ya taşımak üzere karşı saldırıya geçen Kızıl Ordu gerici Polonya iktidarının başkenti Varşova önünde durduruldu.

Bu tarihten bu yana komünizm karşıtı iktidarlarca yönetilen ülke komşularının toprakları üzerinde hak iddiasında bulunmuştur. 1938’de Nazilere uluslararası anlamda verilen en önemli tavizlerden birisi olan Münih Antlaşmasına Polonya da taraf olmuş, paylaşılan Çekoslovakya'dan Cieszyn adlı sanayi kentini ilhak etmiştir. Sonrasında da fetih hayalleri kuran Polonya burjuvazisi, Dışişleri Bakanı Jozef Beck eliyle Nazilerle ittifak peşinde koşarken, doğuya doğru genişleme emellerini açık etmiştir.

Nazizmin ve Alman emperyalizminin yenilgiye uğratılmasının ardından bu ülkede halkçı ve Sovyetlerle dost bir yönetim oluşmasından sonra ülke batıdaki sınır sorunlarını Demokratik Almanya Cumhuriyeti, doğudaki sınır sorununu da SSCB ile çözmüş durumdaydı.

Sovyetlerin merkezinde durduğu sosyalist sistemin çözülüşünün ardından Polonya kapitalizme hızlı şekilde geçiş sağlamıştır. Bugün Leh burjuvazisinin komşuya yardım adı altında Ukrayna'nın ekonomik hayatına hâkim olmak yönündeki girişimleri 2. Dünya Savaşı öncesindeki emellerin yeniden dirilmesi olarak da görülebilir.

Son dönemde dile getirilen savaş tazminatı meselesinin 23 Ağustos 1953 tarihinde Polonya’daki halkçı iktidar ile Demokratik Almanya Cumhuriyeti arasında barışçıl bir şekilde sonlandırıldığını ve iki ülke sınırlarının son halinin de Zgorzelec Antlaşmasıyla iki ülkede de iktidarda olan işçi sınıfı iktidarları tarafından onaylandığını hatırlatalım.