Ruhi Su: Köylüyü şeherliye sevdiren adam!

Büyük komünist müzik insanının ölüm yıl dönümü. Ruhi Su bu topraklardan, halkının acı ve mutluluklarından üreten özel bir halk ozanı.

Yaman Ongun

Bugün, komünist ozan Ruhi Su’nun aramızdan ayrılışının 38’inci yıl dönümü...

“Pek de değerbilir bir toplum olmadığımız hâlde…”1

Ahmet Say, “Müzik Üzerine” kitabında Ruhi Su bölümüne bu sözlerle başlıyor. İlk önce Ahmet Say’dan başlayalım: Küçük yaşta özel dersler alarak piyanoya başlayan, ilerleyen yıllarda müzikolojiye ilgisiyle türkü, ağıt, masal ve destanlar derleyen özel bir aydınımız. 1968’de de haftalık ‘’Türk Solu’’ dergisinin yazı işleri müdürlüğünü, yine bu yıllara takiben dergisinin sorumlu yazı işleri müdürlüğü ve sahipliğini üstlenmiş bir emekçi aydın. 

Konumuz Ahmet Say’ın da sunduğu ortak bir Ruhi Su fotoğrafı. 

Ruhi Su denince; hayat hikâyesinde acıklı ayrıntılar, anne ve babasız bir çocukluk, trajik olaylar da geliyor. Fakat yöntem olarak Ruhi Su’yu toplumun hafızasına taşıyan kimi özellikler üzerinden ifade etmek daha doğru olacak.

Ankara’da Musiki Muallim Mektebi’nin Ankara Devlet Konservatuvarı’na dönüşmesi üzerine, konservatuvarın “şan opera” bölümünde eğitim görüyor. Dünyaca tanınmış, ün salmış Karl Ebert’in öğrencisi olarak bu serüveni 1942 yılında başarıyla sonlandırıyor. Aynı yıllar Ankara Devlet Operası’nda göreve başlıyor. Opera klasiklerinde birçok eserde solistlik ve aynı zamanda Anadolu’da yıllarca süren türkü derlemeleri…

İlerleyen yıllarda Âşık Veysel onun için ‘’Köylüyü şeherliye sevdiren adam!’’ demişti.

1943 -1945 yılları arasında Ankara Radyosu’nda yoğun ilgi gören programlar, Ankara Halkevi’nde “türkü resitalleri”…

Ardından birçok ülkeden davetler; Almanya, Bulgaristan, Hollanda, ABD, Yunanistan, Arjantin… Festivalden festivale. Kulaktan kulağa, dünyaya…

Sınıfının ozanı

Ruhi Su bu topraklardan, halkının acı ve mutluluklarından üreten özel bir halk ozanı. Böyle bir ozanın halkının aydınlanması, onların sorunlarının çözülmesi uğraşından yani mücadeleden ayrı konumlanması mümkün mü? Ruhi Su bir taraftı. O tarafının güçlenmesi konusunda sosyalizm mücadelesinin özel bir parçasıydı, emekçisiydi.

Partili bir aydın

1951 yılında ‘’Türkiye Komünist Partisi tevkifatı’’ olarak ün salmış tevkif yıllarında birçok aydın, işçi gibi bir yıl işkenceden geçirilip eşi Sıdıka Su’yla 5 yıl hapis yattı. Sonrasında 2 yıl süren Konya’nın Çumra ilçesi, Ankara’nın Etimesgut ilçesi sürgünleri…

Bütün bu baskılar, çileler, sorunlar Ruhi Su’yu o büyük kavgadan geri koymadı. Halkının, gençliğin ilgisi günden güne artmaya devam etti.

Gençliğin ve kavgasının sesi

Ruhi Su’nun türküleri 68 kuşağına dalga dalga ulaştı. Büyük mitingler, eylemler, toplantılar, kongreler… Her birinde Ruhi Su türküleri vardı.2

“Su”yun izinden

Ruhi Su’yu üretiminden, mücadelesinden bağımsız ele alan her değerlendirme eksikli kalıyor. Birbirini tamamlayan bu özelliklerin uzunca yıllar devam etmiş olması, her ne kadar kişisel yönler barındırıyor olsa da örgütlü bir yaşamın çıktısı olduğu unutulmamalıdır. Uzun solukluluğun reçetesi de buradadır.

Ruhi Su’nun ardından söylenenlere şöyle bir baktığımızda gurur duyacağımız ve örnek alacağımız o kadar çok şey var ki:

Komünist Ozan, müziğe adanmış bir yaşam, aydınlara türkü dinlemeyi öğreten kişi, sesinin üstüne titreyen sanatçı, Nâzım şiirlerini ilk besteleyenlerden, 16 plak, 11 uzunçalar, onlarca albüm…

Kuşkusuz çok şeyi de atlayarak; Ruhi Su Dostlar Korosu, radyo programına son verilmesine neden olacak “Serdari halimiz böyle nolacak / Kısa çöp uzundan hakkın alacak”, amansız hastalık, cenazesinde 160’dan fazla gözaltı… 

Hep daha fazlasını aramak, vazgeçmemek. Anadolu’ya, gençliğe, sınıfa hep bir umut…

‘’Pek de değerbilir bir toplum olmadığımız hâlde…’’ Yazının başlangıcındaki bu alıntıyı bu kez farklı bir şekilde ele alarak, değerbilir bir topluma sonsuz katkısının olduğunu biliyoruz.

Şu zor günlerde… Kapitalizmin ölümleri, açlığı, yoksulluğu reva gördüğü, patronlara teşviklerin dur durak bilmediği günlerde… Ruhi Su’nun, Su’yun izinden devam. Değiştirmek için…

Bugüne miras: Ruhi Su Dostlar Korosu

Ruhi Su, hapishanede yaşadığı süre boyunca da kısa dönemli koro çalışmaları yapmıştır. Ama onun en önemli korosu, 1975 yılında Dostlar Tiyatrosu bünyesinde ilk üyelerini sınavla seçerek kurduğu Dostlar Korosu’dur. Aynı yıl Sümeyra Çakır da Ruhi Su’dan ders almaya başlamış, bir süre sonra da korist olarak Dostlar Korosu’na katılmıştır.

Dostlar Korosu, Ruhi Su yönetiminde türküler üzerinde çalışmalarını sürdürdü. Bir süre sonra Sümeyra da koro elemanlarına solfej eğitimi vermeye başladı. Koro, çok sesli türkü çalışmalarının ilk örneklerini iki sesli türküleri seslendirdiği konserlerde vermeye başlamıştı.

1976 yılının sonunda “El Kapıları”, 1977’de “Sabahın Sahibi Var”, 1978’de ise “Semahlar” isimli uzunçalarlarında Dostlar Korosu Ruhi Su’ya eşlik etti. Ruhi Su, Dostlar Korosu’yla birlikte İstanbul, Ankara ve Bursa’da çok sayıda konser verdi.

Karşılaşılan nice güçlüklere göğüs gererek koro elemanları, Ruhi Su’ya ve yaptığı işe duydukları sevgi ve bağlılıkla koroyu ayakta tutmayı uzun süre başardılar.

Bugünlerde de çalışmalarına devam eden RSDK’nun ilk kadın şefi Günselin Seda Çetinkaya oldu. 

Koro 20 Eylül Çarşamba akşamı “Yüzyılın Yüzleri” etkinlikleri kapsamında Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda Ruhi Su eserlerini seslendirecek.3