Dilan Polat ve Engin Polat hakkında MASAK üç ayrı rapor hazırladı. Çelişkili raporların ardından savcılık iddianamesinde "somut delil yok" diyen raporu dikkate alınmadı.
Haber Merkezi
2023’ün Kasım ayından beri tutuklu olan Dilan ve Engin Polat çiftinin de aralarında olduğu 28 şüpheli hakkında düzenlenen 75 sayfalık iddianamede, sanıkların kara para akladığına ve yasadışı bahis oynatılmasına aracılık ettiğine yer verilmişti.
İstanbul Anadolu yakası Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu'nun hazırladığı iddianamede savcı "günümüz teknolojisiyle kara para aklamanın ne kadar karmaşık ve ilk bakışta anlaşılması zor bir suç haline geldiğini" anlatıyor. Savcı daha sonra da ortada kara para suçu olması için Türk Ceza Kanunu’nun bir ön şart getirdiğini, bir "kök suç" bulunması gerektiğini söylüyor.
Savcıya göre bu "kök suç" yasadışı bahis oynatılması.
İddianamede Dilan ve Engin Polat’ı yasadışı bahisle suçlayan bazı gizli tanık ve tanık ifadeleri de bulunuyor.
MASAK'tan farklı raporlar geldi
10 Haber'de yer alan bilgilere göre, savcı iddianamede Polat ailesinin kurduğu "Güzellik Merkezleri"nin kısa sürede ve şaşırtıcı derecede çok büyümesiyle bazı şirketleri kapatılıp, yerine kurulan yenileri arasındaki şüpheli bir para trafiğini kara para aklamanın en büyük emarelerinden biri olarak görüyor.
Ardından kara para konusunda devletin uzman kurumu olan Mali Suçları Araştırma Kurumu MASAK’tan yardım isteniyor. MASAK, Polat’ların şirketleri ve şahsi hesaplarıyla ilgili ilk incelemesinde çok sayıda vergi suçu ve sahte fatura tespiti yaptıktan sonra "Kara para aklama şüphesi de var" diyor. Ama MASAK bu raporun bir "ön rapor" olduğunu, incelemelerinin devam ettiğini belirtiyor.
İlerleyen süreçte MASAK’tan bir rapor daha geliyor. Bu raporun odağında Polat’lara ait şirketlerin vergi suçları ve kesilen sahte faturalar var. Söz konusu para trafiğiyse 1 milyar liranın üzerinde.
İddianamenin yazılıp mahkeme tarafından da kabul edilmesinin ardından gazeteci İsmail Saymaz, MASAK’tan bir üçüncü rapor geldiğini ve bu raporda da Polat’ların kara para suçu işlemediğinin belirtildiğini yazıyor. Saymaz’ın bu yazısından sanki MASAK raporu iddianamenin yazımının tamamlanmasından sonra ulaşmış gibi bir sonuç çıkıyor.
Savcı üçüncü rapora katılmadı
Bu bir anlamda Polat’ları aklayan MASAK raporu, davayı yakından takip eden pek çok isim tarafından da incelendi ve yazıldı. Ancak gözlerden kaçan bir şey vardı: Aslında savcılık da bu üçüncü raporun varlığının farkındaydı ve iddianamesinde bu rapora kısmen de olsa yer vermişti.
Savcılık, birbirinden farklı zamanlarda gelen bu üç rapordan ilk ikisine iddianamesinde oldukça geniş yer ayırırken üçüncü rapordaki tespitlere hiç katılmamış, hatta bu tespitleri reddetmiş durumda.
İddianamenin 60. sayfasında savcılık aynen şöyle yazıyor:
"Yukarıda detaylarına yer verildiği üzere dosyaya sunulan üç Masak raporundan da anlaşılacağı gibi soruşturmaya konu kişilerin tek elden yönetildikleri değerlendirilen şirketleri salt ticari faaliyette bulunmak amacıyla kurmadıkları, bir çoğu aile üyesi olan kapalı devre şeklindeki örgüt üyeleri üzerine kurulmuş olan bu şirketler eliyle gerçekte perdelenmek istenen gayrı yasal bir para akışının bulunduğu, zira soruşturma konusu şirketler zinciri içerisinde yer alan şirketlerden nakit para çekiminin şirketler içerisinde en iyi konumda bulunan Milda’ya nakit yatırılmasının ticari teamüllerle izah edilmesinin mümkün olmadığı, şirketlerin gerek dışarıdan üçüncü şirketlerden sahte fatura temin etmek gerekse de kendi aralarında sahte fatura kesmek suretiyle ticari hacmi şişirmeyi ve takibin zorlaştırılmasını amaçladığı değerlendirilmiştir. Bu kapsamda dosyaya sunulan üçüncü raporda yer alan 'aslında kara para aklandığı yönündeki iddiaların -somut doneler ile ispat edilmediği veya siber yada kriminal uzmanların bu konuda yapacağı çalışmalarla ortaya konulmadığı sürece- mevcut imkanlar ve ulaşılan veriler doğrultusunda gerçeği yansıtmadığı' şeklindeki kanaatten ziyade, daha önceki raporlarda yer alan' dolayısıyla Engin Polat ve Milda Gayrimenkul Otomotiv Şirketi’nin hesaplarında diğer şirketlerden çıkarılıp bu şirkete nakit yatırma ile biriken tutarların taşınmaz ve araç alımına yönlendirildiği, bu hususun son derecek dikkat çekici olmakla diğer hususlar ile birlikte değerlendirildiğinde Türk Ceza Kanunu’nun 282'nci maddesinde yer alan suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçuna matuf fiiller olabileceği' şeklindeki kanaate üstünlük tanınması gerekmiştir. Binaenaleyh üçüncü rapordaki kanaatin 'somut doneler ile ispat edilmediği veya siber yada kriminal uzmanların bu konuda yapacağı çalışmalarla ortaya konulmadığı sürece' şeklindeki şarta bağlandığı ve daha önceki bentlerde soruşturmaya konu suç örgütünün nihai olarak hedefinin suçtan kazanılan parayı kripto cüzdan-soğuk cüzdanlar vasıtasıyla depolayıp nakletmek olduğuna dair açık tespitlerin varlığı, somut olayda aklama suçunun işlendiğine dair delillere üstünlük tanınmasını gerektirmektedir.
Yine belirtmek gerekir ki dosyaya sunulan raporlamalarda yapılan incelemeler, kişi ve şirketlerin yasal olarak açılmasına izin verilen banka hesapları, kripto borsalar ve mal varlığı unsurlarına ilişkin olarak yapılmakla sınırlı bir alana temas etmektedir. Oysa ki yukarıda yasadışı bahis sistemine ilişkin yapılan anlatımlarımızdan da anlaşılacağı üzere soruşturmaya konu suç örgütünün çalışma sisteminde yasal olmayan bir kaynak olarak bahis parasının kripto paralara çevrilerek sistem içerisinde tespiti ve kontrolü olmaksızın kripto cüzdanlar içerisinde aklanıp nakledilmesi, gerektiğinde şirketler arasında nakit yatırıp çekilmek suretiyle gezdirilmesi şeklindedir. Hal böyle iken soruşturmaya konu şahıs ve şirketlerin hesaplarına yasadışı yoldan devşirilen paranın açık ve kolayca tespit edilebilir şekilde gönderilmesini beklemek, doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Bu nedenlerle soruşturma konusu şahıs ve şirketlerin profesyonel bir taktik ve organizasyon ile nihai amaçlarını perdelemek için güzellik ve kozmetik sektöründe faaliyet gösteren onlarca şirketi kurup, hatta hatırı sayılır rakamlara ulaşan gerçek ticari faaliyetlerde de bulunup, bu faaliyetler sırasında şirketler arasında paraların gezdirilmesi sırasında gerek sahte faturalardan gerekse nakit para çekimi ve yatırımı şeklindeki eylemlerden istifade ederek gerçek ticari faaliyetlerden elde edilen paralar ile yasa dışı yoldan akan paraların adeta harmanlanması suretiyle kontrolü imkansız hale getirmeye çalıştıkları değerlendirilmektedir. Nitekim bir kısım yüksek tutarlı paranın da gerçek durumun ortaya çıkmaması amacıyla kripto cüzdanlar eliyle muhafaza edilip ilgilisine aktarıldığı yahut uhdede tutulup ihtiyaç halinde lüks yaşam içerisinde kullanıldığı, bu suretle aklama sürecinin işletildiği kanaatine ulaşılmıştır."