İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, 11. gününde devam ediyor.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nce adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı olduğu iddia edilen Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu ve bazı tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı.
Çok sayıda basın mensubunun takip ettiği duruşmanın yapıldığı salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.
18 Kasım'da başlayan, toplam 22 tutuklunun savunmalarını yaptığı duruşmanın 11. gününde ilk olarak TRG Hospital'de doktor olarak çalışan tutuksuz sanık Mehmet Gürül, sanık kürsüsüne geldi. Gürül hakkında, "Şüphelinin 112 sistemi kullanılmaksızın hasta sevki, hastaların basamaklarında oynamaya yapıp ve gerçeğe aykırı şekilde epikriz düzenleyip ilaçları SGK'ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği” belirtiliyor.
‘Fırat Sarı, Doğukan'ın dinlendiğine dair bilgi vermişti’
Tutuksuz sanık doktor Mehmet Gürül, "Curosorf ilacı SGK’dan satın alınmıyor, firmadan satın alınıyor. Gerektiği kadar alınıyor. İlaç saat kaçtan kaça alındığı kaç doz alındığı yazılır. Curosorf ilaçların satıldığı hakkında duyumlar aldım. Bu ilaçlar satılıyorsa benim hastanem alıyorsa ve ilaçlar soğuk zincir olarak uygun şartlarda satılmıyorsa bozulur. İlaç nerede satılıyor konusunda Fırat Sarı ile konuşursak bilgi almaya çalıştım. İlaçlar ne kadar buzdolabında da saklansa, derecenin düşmesi halinde İl Sağlık arayarak bilgi verir. Curosorf ilacın satıldığını ilk duyduğumda şoke oldum. Fırat Sarı bana, Hasan ile Doğukan’ın ilacı sattığını söylediğinde şok oldum. Hasan, hastaneme geldiğinde kendisini sıkıştırdım. SGK’nın dolandırıldığını bırakın, ilaçlar uygun koşullarda saklanmadığında bebeklere zarar verirdi. Tapelerde geçen Sert bebek, evlilik dışı bebekti, anne bebeği alırsa bir daha evlenemeyeceğini söyledi, biz anneyi ikna ettik bebeğin tedavisi yapıldığında anneye geri verdik. Bebek yetiştirme kurumuna verilecekti, 'Bizden daha iyi bakarsınız sizde kalsın' dedikleri bebektir. Fırat Sarı bana, Doğukan'ın dinlendiğine dair bilgi vermişti. Tanıdığı bir polis telefonlar dinlenir demişti onunla ilgili aldığım duyumlar hakkında aramızda geçen konuşma. Dijital görüntüler, hastaların akciğer görüntüleri silinmedi. Plastik ve küçük tüplerdir. Hastayı entübe olarak görmediği zaman entübe olarak not etmez, hastalar entübe ama raporlarda entübe yazmıyor, raporların düzeltilmesi konusunda konuştum. Curosorf satışında herhangi bir müdahalem olmadığı gibi satışına da karşıyım. Bu ilaçlar bebeklerin iyileşmesi için kullanılan bir ilaç" dedi.
‘Benim hastanemde hastalarıma sadece ben bakarım’
Sanık Gürül savunmasının devamında, "Hasan Basri benimle sadece 2 ay çalıştı. Doğukan’ı ilk kez kolluk sürecinde gördüm. Benim hastanemde hastalarıma sadece ben bakarım, Fırat Sarı bakamaz. Yetişemediğim sırada İlker Gönen’e sorardım. Hasta olduğu zaman 112 sırayla hastaneleri arar. Beni aradıklarında hastaları söylerler, benim hastanemde tedavi olacak bir hasta ise ben o şekil kabul ederim. Gıyasettin özellikle beni aramıyordu. 112 dönem dönem usulsüz hasta sevkinden sıkıldığında, bizim yerimize hastaneyi arar hastane de bize aktarırdı. 112 bizi devamlı arardı. Hastanenin işletmesi, hastanenin kazanmasını ister. Fırat Sarı’dan da hasta sayısı düşünce bilgi vermek için arandığını duydum. Savcı, Mert ile aranızda geçen 'Abi biraz yatır iyi olur, ben yatırırım yatırmasına 2. basamak olacak' şeklindeki cümlelerin geçtiği tapelere cevap veren sanık, "29. gününde bebeği yenidoğana yatıramayız, bebek 3. basamak dahi olsa. Mert’e telefonda sana ne demek kırıcı olurdu o yüzden geçiştirmek için öyle konuştum. Mert bana emir veremez" dedi.
Savcının, "Fırat Sarı'ya 'Neden epikrizleri yazacağız, konuşmamız lazım' dedin" sorusuna cevap veren sanık Gürül, "Denetlemeye gelen doktor hastaların yattıkları epikrizleri istemiş, hastanın o günkü bulgularla, eski bulguları da dahil edilerek tedavi süreci olur, yaptığımız yanlış mı nedir o konudaki konuşmalarımız bunlar" cümlelerini kullandı.
‘Hukuki süreçlerden ötürü epikrizler evimde’
Sanık Gürül, "Güney Hastanesi'nde çalışmadım, evrak verdim fakat beni işe başlatmadılar. SGK başlangıcımı yapmadılar. Ekim ayı sonlarıydı sadece birkaç gün gittim, bebeklerine baktım. Kaya bebeği hiç görmedim" dedi.
Savcının, "Hasan Basri, Doğukan’ın ve senin aleyhine beyanda bulunuyorlar" sözlerine cevap veren sanık, "Hasan ile husumetim ilaç satışını yakaladığım için, sadece Hasan ile 2 ay çalıştım. Hasan Basri hariç diğerleriyle hiç çay içmişliğim yok, husumetim de yok" dedi.
Savcının, "Slip neden dosyada yok" sorusuna cevap veren sanık Gürül, "Hastanın tedavisinde kullanmak için not alıyorum ama slip olmadığı için çıkmamış o yüzden onlar yok, kan gazların birkaç tanesi slip olmadığı için elle yazılmış olabilir" yanıtını verdi. Savcının 'Epikrizler neden evinde bulunuyor' sorusu üzerine ise sanık, "Epikrizi yazılan hastalar hukuk sürecinde olduğum hastalardı. Avukatıma danışmam gereken şeylerdi, polise ifade vermişim, dosyalar bende onlar sorulmuyor, epikrizlerin bir kısmı 2-3 sene öncesi olan epikrizlerdir. Soruşturmalardan biri Ankara idari mahkemesinde hepsi hukuki süreçlerden dolayı evimde bulunan epikrizlerdir" dedi.
‘Hastanemizin reklamını yapacaklarını söylediler’
TRG Hospistal Hastanesi Müdürü Sanık Murat Mantuş ise savunmasında, “Medisense şirketinden Fırat Sarı ile anlaşmadan önce en az 3-4 kere geldiler. En son geldiklerinde yenidoğan sorumlusu Volkan Bey, yorulduğunu söyleyince, doktor arayışına girmiştik. Sektörde doktor bulmak çok zor, bulunsa anlaşmak zor, devletten gelen bir doktor bizden cirodan yüzde 40 istediğini söyledi. Medisense şirketi gelince bize 'Çevremiz var, doktor, hemşire konusunda yardım ederiz' dedi. İş anlaşma aşamasına gelince, hangi şartlarda nasıl anlaşacağız konusunda konuştuk. Birinci kısmı gerektiğinde doktor ve personel tavsiye edilecekti, mülakatları biz yapacağız, gelenlere eğitim verebileceğiz. Diğer konu ise, hastanemizde kurumsal pazarlama departmanı var. Çok geniş bir çevre söylediler sanırsam İzmit’e kadar. Yoğunbakımı olmayan, tıp merkezleriyle bağlantıları olduğunu, bizim hastanemizdeki hekimlerle irtibat kurup hastanemizin reklamını yapacaklarını söylediler. Ben de 'Tamam düşüneyim' dedim. Sağlık turizmi kapsamında hasta yönlendirme konusunda anlaşıyoruz, böyle bir durum olabilir mi diye sordum. Murat Bey, 'Bu konuda yasal olmayan hiçbir şey yok, hastaların tedavi olacakları kurumları seçme özgürlüğü var' dedi. Kendileriyle çalışmaya başlamamış bu şekilde oldu" dedi.
‘Her şeyi kontrol ederek ruh hastası izlenimi vermeye çalıştım’
Sanık Mantuş, "Geldiğim günden itibaren, vergi kurumumda emekli olan çok kişi vardı, maaşlarını tam gösterip SGK’larını ödettirdim. Usulsüz kazanç elde etmek isteyen insan bunun asgari ücretini bankaya geri kalanını elden verirdi. Hekimin karşı çıktığı hiçbir şeyi irdelemedim çünkü uzman derim, epikrizden, kan gazından, uzun yatıştan anlamam. İhmali suretten kasten öldürme suçundan, Kadan bebek rahmetli olduğunda hastanede doktor bulunmaması konusunda suçlanıyoruz. Kadan bebeğe Dursun Bey müdahale etti. Ben bu suçlamayı kabul etmiyorum. Raporlarda Kadan bebeğe kimin müdahale ettiği gözüküyor. Kameralara sürekli baktım, kontrol ettim, temizlik olsun, yemekhaneyle toplantı yapacaksam ekmeğe kadar bakardım. 'Bu adam ruh hastası bunlara bakıyorsa herşeyi kontrol eder' izlenimi vermeye çalıştım. Kurumsal pazarlama departmanında herkes maaş + prim şeklinde çalışır. Çalışanlar örnek olarak okula gidip hastanemiz hakkında bilgi verirler, gelen hastalardan da prim alırlar" şeklinde konuştu.
'Doktor bulduğumuz anda işletme sisteminden çıkmayı önerdim'
TRG Hospitalist başhekimi tutuksuz sanık doktor Volkan Karataş ise savunmasında, "18 yıl polislik yaptım, babamı yanlış tedaviler sonucunda kaybettim. Çalıştığım hastanede doktor arayışına girdim 12 yıl boyunca tanıdığım herkesi aradım. Doktor bulamadığımız durumda Nisa Danışmanlık Şirketi'nden yıllardır bahsediliyordu. Ben Murat beyle konuştuğumda Fırat Sarı'nın danışmanlık şirketinden bahsettim. İşletme sisteminin doğru olmayacağını söyledim. Eğer danışmanlık hizmeti alınacaksa da bunun doktorla ve belki sorumlu hemşireyle sınırlı kalması gerektiğini, doktor bulduğumuz anda da işletme sisteminden çıkmayı önerdim. Gözaltı sürecinin üçüncü gününde Murat Mantuş'u gördüğümde 'Beni kurtarmaya geldi' diye düşündüm ama o da içerideymiş. Kadan bebekle ilgili ihmali davranışla ilgili, benim yoğun bakımda doktor bulundurmadığım söyleniyor. Bebeğin takibinde Dursun Eryılmaz yoğun bakımda var olan hekimimizdi. Doktorumuz olduğu süreç içinde bebek hayatını kaybetmiştir. Bir kusuru var mı yok mu bilemem. Dolandırıcılıkla ilgili, benim var olan hastalarla ilgili basamaklar bilmediğim konudur. Doktorların bileceği konudur. Murat bey bana işletmeyi sorduğunda, 'Değerlendirilebilir' dediğimde görüşmüş. Kimlerle görüşüldü bilmiyorum; ama her gün gelen doktorları irdeledim" şeklinde konuştu.
'Fırat Sarı'yı yüz yüze görmedim'
Karataş savunmasının devamında, "Mert'in farklı hastanelerde olduğunu duymuştum bebek geçişlerinde ama bizim hastanemizde duymadım. Curosorf ilaçlara şahit olmadım. Eczanede tabanları bilinmeyen tek ilaç servislere alınmaz. İş denetimi sorumlu hemşire olarak Ceylan’ı yaptım. Kendimde gözlemledim, içeride bebek doktorun her gün gelip gelmediğini, sıkıntıların olup olmadığını Murat Bey de 7/24 kamera kayıtlarına bakıyor biz denetimleri bu şekilde yaptık. Danışmanlık hizmeti yapıldığından sonradan doktorlar geldikten sonra haberim oldu. Dursun Eryılmaz vardı hastanede. Fırat Sarı'yı yüz yüze görmedim. Mehmet Gürül, kendisi mi yoksa danışmanlık adı altında mı geldi bilmiyorum. 1.5 - 2 ay Dursun Eryılmaz bizimle çalıştı. Kadın doğumcularla yaşanan sorundan dolayı Dursun Eryılmaz ile yollarımızı ayırdık. Gece hem yenidoğan yoğun bakım doktoru hem de anestezi uzmanımız bulunur. Dışarıdan nöbet tutan doktorlarımız da oldu hiç doktorsuz kalmadık" dedi.
Kapatılan hastanenin idari amiri Satılmış Çim ölü bulundu
İstanbul İkitelli'de, dün öğlen saatlerinde bir kişinin otomobilinin içinde hareketsiz durduğunu görenler polis ve sağlık ekiplerine haber verdi. DHA'da yer alan habere göre sağlık ekipleri yaptığı incelemede araç içerisindeki kişinin öldüğünü belirledi.
Polis ekipleri ise ölen kişinin iki gündür kayıp olarak aranan Satılmış Çim olduğunu tespit etti. Çim'in cansız bedeni Yenibosna'daki Adli Tıp Kurumu'na kaldırılırken, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olayla ilgili inceleme başlatıldı.
Öte yandan Satılmış Çim'in 'Yenidoğan Çetesi' soruşturması kapsamında kapatılan özel bir hastanede idari amir olduğu öğrenildi.