Ortadoğu, Lübnan ve Feyruz: Bir ulusu şarkılarla beslemek

Feyruz sadece söylediği şarkılarla değil aynı zamanda aydınlanmacı bir kuşağa ilham olmasıyla da biliniyor. Şarkılarında Lübnan iç savaşından Filistin'e bir çok öge var

Özkan Öztaş

Lübnan tarih boyunca belli açılardan kültürel üretimin merkezlerinden oldu. Doğal olarak öne çıkan şehri de Beyrut. İskenderiye ile olan ilişkileri, liman ticareti ve Şam-Bağdat güzergahında bir rota olması tarihte her daim belirlenen ve belirleyen yer haline getirdi Lübnan'ı. 

Gılgamış Destanı'nda buralar ölümsüzlüğün arayışında sedir ormanlarıyla kaplı bir ülke olarak tarif edilir. Gılgamış Enkidu'yu da yanına aldığı bu amansız yolculukta ölümsüzlüğü ararken sedir ormanlarıyla kaplı bu ülkeden de geçmek zorunda kalır. Lübnan bayrağındaki sedir ağacının kökleri maziye dayanır bu nedenle. 

İşte ileride bir gün bu topraklarda dünyaya gelecek bir sanatçının, Arap aydınlanmacılığına ivme kazandıracağını, Filistin mücadelesinin uluslararası arenadaki sesini yükselteceğini hatta Lübnan iç savaşını dahi sona erdirme noktasında bir dayanak oluşturacağını söyleselerdi inanılır mıydı sorusu geliyor akıllara. Evet Feyruz tüm bu örneklere vesile oldu ama sorsalardı inanılırdı bir yanıyla. Çünkü bu topraklar insanların masallara ve destanlara inanma ihtiyacı duyduğu zorluklarla mayalandı yüz yıllardır. Feyruz o sancıların hem kaynağı hem de sonucudur. 

21 Kasım 1935 yılında dünyaya gelen Feyruz bugün 87. yaşını geride bırakırken kendi ifadesiyle hayatını daha dingin ve huzurlu yaşamaya çalışıyor. Ve Feyruz yarattığı efsane ile kutladığı yaş gününde geçmişteki üretimleriyle anılıyor. 

Lübnan ve Feyruz 

Feyruz 1935 yılında dünyaya geldi. Hemen ardından 1947'de Modern Lübnan devletinin kurulması ve  bu devletin kendi ayakları üzerinde durma iradesi Feyruz'un bilincini etkileyen önemli bir etmen.

Feyruz'un ailesi Mardin'den Lübnan'a göç eden bir aile. Aile içinde Süryani ve Arap kültüründen izler mevcut. Feyruz'un çocukluğundan beri müzikle ilişkisi hep olagelmiş. Hayranlık duymuş müziğe. Ama evlerine radyo alacakları para olmadığı için hayran olduğu sesleri, şarkıları sürekli komşularından dinlemek durumunda kalmış. Komşulara zahmet vermeden, çekine çekine, misafirliklerin radyo dinlemek için tek araç olduğu o dönemler o yıllar. Komşuluğa duyulan ihtiyacın ötesinde bir ahşap kutu içinden yayılan büyüleyici bir sestir Feyruz için misafirlikler. Ve o kutudan yayılan seste Arap halkının o güne değil belki de kadın figürü ile en etkileyici isimlerinden biri: Ümmü Gülsüm...

Evet, Feyruz Mısır'ın bu duayen sanatçısını her dinlediğinde büyülenir her Arap gibi. Ve şarkılar söylemek ister. Bunun yolu da ders almasından geçer ve çalışmalara başlar. Ancak tuhaf bir durum vardır derslerinde. Feyruz'un yetişme döneminde Lübnan'ın müzikal açıdan en önemli hocaları o dönem yöntemsel olarak bir özgünlük inşa etmişlerdi. Feyruz, uzunca bir zaman Kur'an öğrenir hocalarından. Başta anlaşılması zor olan bu yöntem ilerde Feyruz'a büyük bir avantaja katacaktı. Her çıkardığı sesi ve kelimeyi doğru seslendirmeyi öğrenen Feyruz bu sayede söylediği şarkılarla Cezayir-Fas-Tunus'tan Irak'a kadar koca bir Arap dünyasında herkesin dinleyeceği bir sanatçı haline gelebilecekti. Tıpkı hayran olduğu Ümmü Gülsüm gibi.

Tarih 1950'li yıllara geldiğinde Feyruz Ulusal Radyo'da şarkılar söylemeye başlar. Ulusal radyo, Arap bağımsızlığı, anti-emperyalizm ve Arap halkının kendi ayakları üzerinde durabilme iddiasına eşlik ediyordu.Bu ulusal radyoda yükselesen ses bir kadına aitti. Henüz 15 yaşında olan Feyruz'un sesi dinleyenleri büyülemeye yetiyordu. 

Feyruz Ümmü Gülsüm'ün tahtını yıkıyor

Feyruz'a değin Arap dünyasının en önemli sanatçısı olarak kabul edilen Ümmü Gülsüm, Mısır Radyo'sundan yankılanan sesi ile Arap milliyetçiliğini ve gelecek vadede Nasırcılığı etkileyecek bir zemin oluşturuyordu. Evet Cezayir'de yaşayan bir Arap ile Suriye'de yaşayan bir Arap'ın kendini aynı bütünün parçası hissettiği şarkılardı bunlar. Ancak Feyruz Ümmü Gülsüm'ün bu tahtını yerinden etmiş ve Arap halkının Ümmü Gülsüm'den sonra yeni bir efsanesi doğmuştu.

Feyruz aynı zamanda bu hamle ile Arapça müzikteki Mısır lehçesinin de tahtını elinden almıştı. Artık modern Arapça Lübnan-Suriye-Filistin lehçesinden yayılıyordu dünyaya. Ve bir şey daha: Feyruz söylediği şarkılarda modern biçimleri geleneksel ezgilerle harikulade buluşturmuş ve tüm Arap dünyasını etkilemeyi başarmıştı. Geleneksel Arapça şarkıları, dabkeleri, masalları ve efsaneleri Arap halkıyla yeniden buluşturmuştu. Hem de yeni bir duygu ile: "Arap halkları kendi ayakları üzerinde durabilir" duygusu ve bunu hissettiren şarkılar, Lübnan kimliğinin oluşumundan da bir imge haline geliyordu. Zira tüm bir Lübnan'ı bir arada tutabilen, onlarca mezhebi ve inanışı bir araya getirebilen tek şey Feyruz'ın şarkıları olmuştu.

Baalbek festivalleri ve Roma'nın 7 Sütunu

1958 yılında Lübnan'da çıkan iç savaşın ardından iktidara gelen Fuat Şehab Arap ulusunu var etmek için farklı yollar arar. Dönemin öne çıkan imgesi ise "Lübanlılıktır". Şehab, 1959 yılında geçmişte yapılan Baalbek festivalleri tekrar düzenler. Bu festivaller önceleri daha çok yabancı sanatçıların konuk olduğu etkinlikler iken 1959 yılı itibariyle yeniden başlayan festivallerin açılışı Feyruz ile yapılır 

Feyruz'un Arapça şarkılarla yapacağı konsere büyük ilgi olur. Artık Feyruz Baalbek festivallerinde Roma döneminden kalan Beyrut'taki Jüpiter Tapınağı'ndan geriye kalan altı sütunun önünde okuduğu şarkılarla duyurur ismini dünyaya. 1960'lı yıllara gelindiğinde Feyruz artık Arap dünyasının tartışmasız en önemli sesi haline gelmişti. Kendisi artık Roma tapınağının 7. sütunuydu. Roma'dan günümüze Arap dünyasının hem tarihi hem de kendisiydi artık. 

Kudüs'ün altın anahtarı ve Lübnan iç savaşı

Feyruz, 1948 yılında İsrail'in yarattığı yıkım ve savaşlarda yaşamını yitirenler için, Filistin sorununun merkeze alındığı imgeler ile 3 ayrı plak yapar. Bu şarkılar Feyruz'un Arap dünyasındaki etkisini de büyütür. 1964 yılına gelindiğinde ise Kudüs'ün altın anahtarı Feyruz'a verilir. Ancak bu süreçten sonra bir tavır gelişir Feyruz'da. Feyruz yaşanan İsrail işgali ve Arap dünyasının bir arada tavır geliştirememesine karşı bir tepki geliştirir ve o günden sonra bir daha hiç bir zaman konserlerinde gülmez ve konuşmaz. 

Feyruz'un konserlerinde takındığı ciddi tavır ve hiç gülümsemiyor olmasının nedeni Filistin sorunudur. Ve Filistin özgürleşene kadar da bir daha hiç bir zaman gülmeyeceğine dair söz verir. 

Cemal Abdülnasır'ın "Ah keşke Feyruz Mısırlı olsaydı" dediği bilinirken Feyruz şarkılarında bir mesaj veriyordu "Bizler binlerce yıldır güçlü şiirler yazan, sanatçı bir milletiz. Düşmana karşı birlikte hareket etmeliyiz". Ancak Arap devletleri arasındaki çıkar çatışmaları, sermayenin kendi çıkarlarına göre hareket etmesi Feyruz'un hayallerini gölgeler. Arap dünyasında 400 milyon insanı birleştiren tek unsur Feyruz olmuştur sadece. 

Ancak 1975 yılında başlayan Lübnan iç savaşı Feyruz'u derinden etkiler. Sokak çatışmalar, gençlerin öldürülmesi ve Arap halkının Müslüman, Hıristiyan olarak ayrışması Feyruz'u karamsarlığa iter. Ülkeyi bir arada tutan her şeyin yıkıldığı bu dönemde tüm sanatçılar hayati tehlikeleri nedeniyle ülkeyi terk ederken geride bir tek Feyruz kalır. Hala Beyrut sokaklarında yaşayabilen ve varlığını hissettiren bir sanatçı olarak Beyrut'u terk etmemiştir. 

Ama 15 yıl boyunca da hiç şarkı söylemedi. Arap halkını sesiyle cezalandırdı. 

Feyruz'un etkisini şu cümleler ile ifade edebiliriz. Lübnan iç savaşında ulusal radyoyu kim ele geçirirse geçirsin radyoda Feyruz çalıyordu. Ve İç savaş sırasında çatışmaların durduğu tek an 1986'da Feyruz'un eşini kaybettiği andı. Çatışmalar durmuş ve tüm taraflar Assi Rahbani'nin cenazesi için 3 gün ateşkes ilan etmişti. Feyruz Arap halkını kendi suskunluğu ile cezalandırmış ve bu ceza çok uzun sürmüştü. İç savaş bittiğinde Feyruz'u Beyrut'ta tekrar sahne almaya ikna etmeye ve artık bu cezanın bitmesini sağlamaya çalıştılar. 

Ve 1994 yılında Feyruz Beyrut'ta 50 bin kişinin canlı 125 milyonun da televizyonlarından seyrettiği bir konser verdi. Feyruz Lübnan'ı affetmişti. Ancak yine sahnede hiç gülmedi ve konuşmadı. Feyruz hayatının son döneminde yarattığı etki ile hatırlanıyor. Ancak işin kötü yanı Filistin'in içinde olduğu durumu hesaba katınca kısa vadede de Feyruz'un "sahnedeki yüzü" yine gülmeyecek gibi duruyor. 

Sadece Feyruz'un değil tüm Ortadoğu halklarının yüzünün gülmesi için eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyütmekten başka çare görünmüyor.