Okuyan, Terkoğlu'nun sorularını yanıtladı: 'Helalleşmenin masal olduğunu söylemek zorundayız'

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, soL TV'deki Bakış programında bu hafta gazeteci Barış Terkoğlu'nun sorularını yanıtladı.

Haber Merkezi

soL TV'deki Bakış programında TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan bu hafta gazeteci Barış Terkoğlu'nun sorularını yanıtladı.

Programda Kılıçdaroğlu'nun "helalleşme" ifadesi ile başlayan tartışma, solda ittifak görüşmeleri ve Selahattin Demirtaş'ın sola yönelttiği sorular ele alındı.

'Ekonominin temellerinde ne olduğunu sormadan bu döviz krizini açıklamak zor'

Terkoğlu'nun dolardaki artışa dair sorusuyla başlayan programda Okuyan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Döviz krizi diye adlandırılan, liranın değer kaybetmesiyle ilgili sorun, bu kırılganlık ya da geniş toplumsal kesimlerin zararına işleyen ekonominin temellerinde ne olduğunu sormadan bu döviz krizini açıklamak zor. 

'Batı basınında bir iktidar değişikliği konuşuluyor, hatta takvimlendirilmeye başlandı'

Gerçekten de batı basınında bir iktidar değişikliği konuşuluyor, hatta takvimlendirilmeye başlandı. Türkiye ekonomisindeki gelişmelerle beraber, iktidar değişikliği beklentisinin çok baskın olduğu hatta bu işin bittiğine dair değerlendirmeler yapılıyor. Bir yandan da Türkiye'deki varlıkların üzerine çöken bir yabancı sermaye var. Türkiye şu anda akbabaların üzerine üşüştüğü bir ülkeye dönüşmüş durumda. Yağmalanıyor şu anda Türkiye. 

'Kapitalizmde krizler geciktirildikçe şiddeti artar. Yaşadığımız bu'

(Bu bir dış operasyon olarak mı görünüyor senin gözünde, yoksa içerdeki durumla ilgili mi? Yoksa ikisi birden mi?) İkisini birbirinden ayırma şansımız yok. Şu anda Türkiye ekonomisinin kırılganlığından söz ediyorsak müdahaleye açık olduğunu da söylemiş oluyoruz. Müdahaleye açıklık, kolay para kazanılır hale gelmesi demek. Operasyon diye adlandırılacak şeyler oluyor, bu olmadan kapitalizm olmaz.

Öte yandan da şunu unutmamak gerekiyor. Türkiye'de yaratılan sahte iyimserlik, işte AKP'nin daha önceki yıllarından, bunun bir bedeli olacaktı. Bu ekonomik politikalar yarını çok düşünmeden ülkenin kaynaklarının talan edildiği, ucuz iş gücünün bir kural haline geldiği ve buna güvenildiği... Çünkü örgütsüz bir iş gücü var Türkiye'de, hakkını arayamıyor. Dolayısıyla orayı garanti altına aldılar ve mutlak bir talan üzerine kurulu. Toplumu borçlandırarak çeşitli araçlarla belli bir tüketime alıştırdılar, şimdi bu saadet dönemi bitti. Pasta daraldığı için tablo bu. Bu balon eninde sonunda patlayacak deniliyordu, bu gerçekleşiyor. Kapitalizmde krizler geciktirildikçe şiddeti artar. Yaşadığımız bu. 

Ortada sadece dış operasyona bağlanacak bir durum yok, Türkiye ekonomisi kırılgan ve çok ciddi yapısal sorunları var. Ama öte yandan tabii ki böyle bir ülkeden yararlanmaya çalışıyorlar.

'Ne alırsa Türkiye'de emekçiler, haklarıdır'

(TKP olarak asgari ücret tartışmalarına ilişkin ne söylüyorsunuz?) Şu anda Türkiye'de asgari ücret telaffuz etmek bir intihar. Asgari ücret 5 bin lira olsun dediğinizde, yoksulluk ve açlık sınırı sürekli yukarı çıkıyor, bunu dediğinizde bile açlık sınırında bir rakam telaffuz ediyorsunuz ama 5 bin lira bugün neredeyse iki katı mevcut asgari ücretin. Dolayısıyla böyle bir risk taşıyor. Ne alırsa Türkiye'de emekçiler haklarıdır. 

'İşçi ücretindeki artışı fazlasıyla geri alıyorlar'

Türkiye'de hükümet de patronlar da artıştan bahsediyorlar. Enflasyon toplumun bir kesiminden bir başka kesimine kaynak aktarımıdır. İşçi ücretindeki artışı fazlasıyla geri alıyorlar. İşçilere yapılacak zammın en az iki katını geri alacakları bir tabloda meselenin özünü anlatmak zorundayız. 

'Helalleşme' yanıtı

(Kılıçdaroğlu'nun helalleşme çağrısına ilişkin ne düşünüyorsunuz?) Bu, sonuçta dinsel boyutları olan bir kavram, bu kavramları siyasette kullanmak bizim itiraz ettiğimiz bir şey. Biz bir hata yaptığımızda özür dileriz. Ama dediğin çok doğru, Kılıçdaroğlu bir süredir kendi siyaset çizgisi açısından son derece başarılı bir şey yapıyor, bir iktidar adayı olduğu hatta bunun kesinleştiği şeklinde hareket ediyor. Bunu tek başına değil, ortaklarıyla birlikte yapıyor.

'AKP'nin ölüsü bile bir mücadele konusudur'

'Bunlar gitti' izlenimi vermek, böyle hareket etmek çok riskli. Türkiye'de gitti gidiyor denilecek bir iktidar yok. AKP'nin ölüsü bile bir mücadele konusudur. AKP zayıfladığında da Türkiye'de çok ilginç dinamikleri, toplumsal dinamikleri etkileyebilecek bir parti. Dolayısıyla gitti gidiyor türü bir iyimserlik bu halkı pasifize eder. Zaten muhalefetin örgütlü mücadeleye dair bir antipatisi var, bunu istemiyorlar. 

Bu ülkeye ilişkin yabancı sermayenin, uluslarası tekellerin, emperyalist merkezlerin tasarımlarının şiddetle reddedilmesi gerekiyor. Bunu dediğinde AKP ile yan yana geliyorsun deniyor, niye gelelim, AKP de bu tasarımların bir parçası zaten.

'Düzen muhalefeti dediğimiz muhalefet Erdoğan'ın ömrünü ciddi şekilde uzattı'

(Siz AKP iktidarının sonunun yaklaştığını düşünüyor musunuz?) Uzun süredir AKP'deki güç kaybını söylüyoruz. Aslında mesele şu, AKP'nin şimdiye kadar gitmemesinin bir kaynağı, Türkiye'de işçi sınıfının örgütsüzlüğü ve solun zayıflığı. Bir başka boyutu daha var bunun... Türkiye'deki düzen muhalefeti dediğimiz muhalefet Erdoğan'ın ömrünü ciddi şekilde uzattı. Öyle şeyler yaptılar ki, Erdoğan yeniden oyun kurabildi. Şimdi bunu uzun süredir yapamıyor, oyun kuramıyor. Kolay olmayacak, Türkiye istikrarlı bir geçiş, buna uygun bir coğrafyada değiliz. Erdoğan, AKP döneminin bu biçimiyle sona yaklaştığını söyleyebiliriz ama bu oldubitti türünden bir değerlendirme değil. İyimser bir değerlendirme de değil, Türkiye'nin başına yeni çoraplar hazırlandığına ilişkin çok fazla veri var. AKP'nin sona yaklaşması bizim için de sevindirici, çok talihsiz bir dönem oldu Türkiye için, halkımız için ama çok da iyimser bir tablo yok.

(Erdoğan gitsinden ibaret bir siyaseti tehlikeli buluyorsunuz?) Kesinlikle. Bu Erdoğan'ın gücü aynı zamanda. Bir aktör toplumu kendi üzerinden ikiye bölebiliyorsa o güçlüdür. Başka hiçbir aktör için bu söylenemiyor değil mi? Bu aynı zamanda Erdoğan'a kredi de açıyor. Burada eriyen bir Erdoğan'la karşı karşıyayız aynı zamanda.

'Bunların masal olduğunu söylemek zorundayız'

TKP, giden iktidarın yerine ne konulacağını sorgulamak zorunda. Helalleşiliyor, eskisi gibi siyaset olmayacak deniyor... Bunların masal olduğunu söylemek zorundayız.

'Türkiye'de sol emekçi halkın, sağ her zaman patronların yanında yer aldı'

Türkiye'de sol emekçi halkın, sağ her zaman patronların yanında yer aldı. Herkes uzlaşacak, helalleşecek deniyor. Hangi helalleşme, bir işçiyle patron nasıl helalleşecek? Açın bakın bütün bilançolara, deli gibi para kazandı patronlar, işçi sınıfı ise tarihinin en yoksul dönemlerinden birini yaşıyor.

Demirtaş'ın sorularına yanıt

(Demirtaş'ın sola yönelttiği soruya ilişkin siz ne diyorsunuz?) Türkiye'de sol kendini ciddiye alıyorsa, ki biz alıyoruz, seçimleri de içine alan bir alternatif geliştirmek zorunda, bu çok net. Kendi adayınızı mı çıkaracaksınız deniyor. Burada aday çıkarma, olması gereken bir tavır ama tek tavır değil. Neden tek tavır değil? Burada bir parantez açıyorum, Erdoğan'ın ömrünü uzatacak bir tavırdan uzak durmak gerekir, evet. Daha var seçimlere ama kendi alternatifini açıkça ortaya koymadan, sırf Erdoğan gitsin diye kişiliksiz bir siyaset geliştiremez sol. Solun adayı olmalıdır. Neden? Solun farkını güncel olarak anlatabilmek, seçeneksiz değilsiniz demek zorundayız. Seçimde bunu söylemezsek olmaz. Türkiye'de toplum hâlâ seçimlere bel bağlıyor, bu süreçte biz kılımızı kıpırdatmayacağız, bu olmaz. Sol muhalefetin çıkardığı adayı desteklemek görevine sahip değil. 

'TKP Erdoğan'ın ekmeğine yağ sürmez ama öte yandan kişiliksiz bir düzen siyasetine eklemlenmez'

Sol sorumlu davranmayı bilir, TKP Erdoğan'ın ekmeğine yağ sürmez ama öte yandan kişiliksiz bir düzen siyasetine eklemlenmiş, boyununu bükmüş bir tavır almayacağız. Umut ediyoruz ki bu, kolektif olarak solda başka partilerle alabildiğimiz bir tavır olsun.

Demirtaş'ın mektubu sadece bunu kapsamıyor. Biz bu sorulardan önce sorulması gereken sorular olduğunu düşünüyoruz. Sorduk da bu soruları, sorduğumuz partiler arasında Demirtaş'ın partisi de var. NATO, AB, emperyalizm, sömürü, laiklik konusunda ne diyorsunuz? Asıl sorulması gerekenler bunlar. Diğerleri taktik meseleler. 

'Solun görevi bugünkü düzenin daha çekilir hale gelmesini sağlamak değil'

Bürokraside yeni kurulacak dönemde sol kadrolarını koymayı düşünüyor mu diye soruluyor. Bunun Türkçesi sol bir aksesuar olarak yeni kurulacak döneme eklemlenecek midir... Solun görevi bugünkü düzenin daha çekilir hale gelmesini sağlamak değil. Biz eşitsizliğin, adaletsizliğin sürdüğü, topluma daha az acı verdiği bir şeyde, işte o uyuşturucuyu veren unsur olmak istemeyiz. 

'Türkiye solu bu ülkeyi yönetebileceğini, yönetmek istediğini göstermek zorunda'

Türkiye solu bu ülkeyi yönetebileceğini, yönetmek istediğini göstermek zorunda. Sağcı bir iktidara eklemlenerek, aksesuar olarak yapamaz bunu. Biz bu ülkeyi halkımızla birlikte yöneteceğiz demek zorundayız. Bunu göstermenin yollarından biri, şu anki verili güç dengelerine bakmaksızın ben varım demektir. Seçimde biz yokuz diyeceksiniz, sonra ben bu ülkeyi yöneteceğim diyeceksiniz. Bu olmaz, seçim her şey değil ama önemli süreçlerden bir tanesi. 

'En az AKP'ye karşı mücadele ettiğimiz gibi onlara karşı da mücadele ederiz'

(Sözünü ettiğin süreç öngördüğün gibi gerçekleşirse, sol sosyalistler ortak bir cumhurbaşkanı adayı gösterirse, ikinci turda iktidar değişikliği sağlanırsa böyle bir hükümette yer mi alırsınız, yeni cumhurbaşkanına muhalefet mi edersiniz?) Bahsettiğin türde bir iktidarın Türkiye'nin temel meselelerine çözüm getirmesi imkansız. Bu iktidarda bir iki tane soldan bakan yer alması bizim tavrımızı değiştirmez. Onlar için de üzgün oluruz. Onlar Türkiye'de emekçi halka dönük sömürü üreten bir sistemin parçası olurlar, en az AKP'ye karşı mücadele ettiğimiz gibi onlara karşı da mücadele ederiz. Biz orada tarafız, yer almayız.

'Tam bir zırvalık'

(TKP iktidarın içeriğini tartışıyor daha çok ama biçime ilişkin bir şey söylüyor musunuz? Sosyalistler nasıl bir iktidar sistemi önerirler?) Başkanlık sistemi, her versiyonuyla tamamen yanlış bir sistem. Çok demokratik bir reform gibi sunuldu, cumhurbaşkanını halk seçiyor. Aaa ne güzel halk seçiyor denildi. Tam bir zırvalık. Tek bir kişi halkın seçimini arkasına alırsa muazzam bir güç birikir. Dolayısıyla bunu Meclis'in seçmesi, yalnızca Cumhurbaşkanını değil, önemli tüm pozisyonların Meclis'ten seçilmesi gerekir. Halkın seçtiği cumhurbaşkanı Meclis'e karşı elini güçlendiriyor. İleride bir halk iktidarında, emekçi iktidarında Türkiye'de meclisin üstünde hiçbir güç olmayacak. Meclis istediği kişiyi görevden alabilecek. Bu başkan, bakan... Niye? O Meclis tabii ki örgütlü bir toplumun, aşağıdan yukarıya seçtiği bir meclis olacak, bugünkü meclis gibi olmayacak tabii ki. Dolayısıyla başkanlık sistemi sermayenin işleri kolaylaştırmak, denetimden kurtulmak için istediği sistem.

Programın tamamını izlemek için: