Okul dendiğinde velilerin aklına neden ilk önce para gelir?

Türkiye’de 2023’te de eğitimde piyasanın ve paranın düdüğü öteceğe benziyor. Bunu tersine çevirmenin yolu mu? Her yurttaş için parasız, laik ve bilimsel eğitim hakkını savunmakla başlamak gerekiyor.

Savaş Sarı

Okullar açıldı, açılıyor. Her yıl olduğu gibi veliler için telaşlı, biraz da endişeli bir dönem yaşanıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nca geçtiğimiz yıl Eylül ayında eğitim alanına dair istatistiki bilgiler sunan bir rapor paylaşılmıştı. 2021-2022 yılı eğitim istatistiklerini veren bu rapora göre Türkiye'de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde toplam 19 milyon 155 bin 571 öğrenci eğitim alıyormuş. Bu öğrencilerin 15 milyon 839 bin 140'ı devlet okullarında eğitim alırken, 1 milyon 578 bin 233'ü özel okullarda, 1 milyon 738 bin 198'i ise açık öğretim kurumlarında eğitim aldığı belirtiliyor raporda. Özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin toplam eğitim alan öğrencilere oranı yüzde 9 imiş. Bu oran, okul öncesi eğitim için yüzde 19, ilkokul için yüzde 5,7, ortaokul için yüzde 6,5 ve ortaöğretim için ise yüzde 11,3 olarak gerçekleşmiş. Özellikle lise ve dengi okullarda her on öğrenciden birinin özel okula gittiğini söyleyebiliriz bu istatistiklere göre.

Eğitim gören öğrencilerin 1 milyon 885 bin 4'ü okul öncesi eğitimde, 5 milyon 433 bin 901'i ilkokulda, 5 milyon 293 bin 67'si ortaokulda, 6 milyon 543 bin 599'u ortaöğretimdeymiş. Ortaöğretimdeki 6 milyon 543 bin 599 öğrencinin ise 4 milyon 92 bin 604'ü genel liselerde, 1 milyon 833 bin 717'si mesleki ve teknik liselerde, 617 bin 278'i de imam hatip liselerinde eğitim alıyormuş. Yine lise ve dengi okullarda her on öğrenciden birinin imam hatip liselerine gitmek zorunda olduğu görülüyor bu istatistiklere göre.

Türkiye nüfusunun neredeyse bütününü belirleyen bir gündem eğitim ve öğretim. İki yıl öncenin rakamları ile 19 milyonun üstünde bir öğrenci nüfustan, onların ailelerinden söz ediyoruz.

2023-2024 eğitim öğretim yılı okul öncesi eğitim ile ilkokul 1. sınıfa başlayacak öğrenciler için bu hafta başladı. İlk ve orta öğretim kurumlarının tamamında ise dersler 11 Eylül 2023 tarihinde başlamış olacak. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre deprem afet bölgesi illeri olarak belirlenen Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde 2022-2023 eğitim öğretim yılının ikinci dönemine yönelik öğrenme kayıplarının giderilmesi amacıyla 11 Eylül ile 6 Ekim 2023 tarihleri arasında Bakanlıkça hazırlanacak bir program eğitim öğretim faaliyetleri ile birlikte uygulanacak.

Deprem bölgesi başta olmak üzere deprem riski olan birçok ilde 6 Şubat depremi sonrası okulların depreme dayanıklılığının kontrolü amacıyla alel acele adımlar atılmaya başlanmıştı. Milli Eğitim Bakanlığı o süreçte bir dizi okulu boşaltı, kimilerinin depreme dayanıklılığını artırma amaçlı tadilatlara başlandı. Bu süreçle birlikte birçok yerde okulların birleştirildiği ikili eğitime geçiş ve özellikle deprem bölgesinde taşımalı eğitim uygulamalarına başvuruldu. Görünen o ki başta deprem bölgesi olmak üzere birçok yerde 2023-2024  eğitim öğretim yılı da benzer uygulamalar ile başlayacak. Baktığınızda ortada bazı hazırlıklar var gibi görünmekle birlikte genel tablo pek öyle değil. Okullar yeni eğitim ve öğretim yılına hazırlıksız giriyorlar. Sorun sadece okul binalarının depreme dayanımı da değil, asgari kimi olanakları sunabilecek bakım, düzen ve plândan uzak okul binaları ile karşı karşıyayız. Uzun süredir olduğu gibi.

Bu, deprem bölgesinde okuyacak çocuklarımızın öğrenimlerine fazlasıyla elverişsiz koşullarda başlayacağı anlamına geliyor. Ama dediğimiz gibi elverişsizlik hali deprem bölgesi ile sınırlı değil ve Türkiye’nin her yerinde devlet okulları için tablo hiç iç açıcı değil.

Okul binalarının yapı ve kullanım alanlarının kendi haline bırakılmışlığı hissi uyandıran bu tablo, eğitim öğretim vermeye elverişlilik başta olmak üzere, temizlik, beslenme, ısınma ve sağlık olanakları açısından  da pek farklı değil. Çünkü, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinde okullar için bina, kitap, derslik ve öğretmen maaşları için belli bir bütçe var ama gerisi yok.

Bakanlık varsayıyor ki okul binaları yapar, sınıflara sıraları, tahtayı ve ders kitaplarını koyarsa çocuklarımızın eğitim hizmeti alabilmesi için yeterli olanaklar yaratılmış olacak. Özür dilerim, bir de akıllı tahtalar, bilmem kaç öğrencide bir oranda verilen tabletler ve laboratuarlara konan bilgisayarlar var. Okulların elektrik, su, ısınma masraflarının, güvenliğinin, temizliğinin sağlanması, okulun ortak kırtasiye ihtiyaçlarının karşılanması belli ki Bakanlığın sorumluluğunda olmayan giderler. Öğrencilerin eğitim saatleri esnasında  beslenmesi, okula gidiş gelişleri için ulaşım olanaklarının yaratılması gibi başlıkları hiç anmıyorum bile.

Her gün benzer haberlere denk geliyoruz. Çocuklarımızın okula başlaması için ailelerin yaptığı kırtasiye ve giyim giderleri 7 ila 8 bin lira gibi rakamlardan başlıyor.

Çocuğunuzu bir okula yeni kaydediyorsanız kayıt için okul yönetimleri 5 ila 60 bin lira arasında değişen bağış taleplerinde bulunabiliyorlar. Çocuğunuzu kaydedeceğiniz devlet okuluna ve kaydettirmek istediğiniz öğretmene göre değişiyor bu rakamlar.

Okullar daha yeni başlıyor ama okul aile birliklerinden ve okul yönetimlerinden velilere mesajlar da gelmeye başladı muhtemelen. Okulun bir sınıfı ya da bir ortak kullanım alanı tadilata girecek şu kadar para, okulun birikmiş elektrik ve su borcu için şu kadar para, okula hizmetli personel alınması gerek şu kadar para, tuvaletlere sabun için şu kadar para diye sıralanan bir giderler listesi velilerin üzerine boca ediliyor. Daha bunun yakacak parası, okul kapısındaki güvenlik görevlisinin maaşı, neler neler var. Ve tabi servis ücretleri, çocuğunuz okulda beslenme ihtiyacını karşılayacaksa beslenme için verilmesi gereken ücretler, liste böyle uzayıp gidiyor.

Bir de özel okullar var. Bahsettiğimiz Milli Eğitim Bakanlığı raporuna göre 2021-2022 eğitim öğretim yılında 56 bin 200 devlet okuluna karşı, 14 bin 179 özel okul faaliyet yürütüyormuş 2021 yılında. Özel okulların senelik ücretleri de 70-80 bin liralardan başlıyor 450 bin liraları bulanları var.

Bu arada Türkiye’nin normali haline gelen başka veriler de var. Rakamlarla daha fazla sizi meşgul etmeyelim ama artık lise öğrenimi gören çocukların arasında bile hiç azımsanmayacak oranda bir toplam okurken çalışmak zorunda. Ya da çalışabilmek için okullarını bırakıp açık lisede öğrenimine devam etmek zorunda kalıyor.

Anlayacağınız çocuğunuz okul çağına mı geldi, okutmak için paranız olması gerekiyor. Ne kadar paranız varsa da çocuğunuz o kadar az sefil oluyor okurken.

Bu büyük bir saçmalık. Bir yanda Teknofest gençliğinden söz edip gençlerin bilim ve teknoloji ile buluşmasına dair hamaset nutukları çekilecek, öte yanda milyonlarca öğrenci ve velileri paraları kadar bilgiye ulaşabileceği, paraları yettiği kadarı ile uygun ortamlarda eğitim alabilecekleri kadere kısmet bir eğitim sitemine mahkum kılınacak.

Türkiye’de 2023’te de eğitimde piyasanın ve paranın düdüğü öteceğe benziyor.

Bunu tersine çevirmenin yolu mu?

Her yurttaş için parasız, laik ve bilimsel eğitim hakkını savunmakla başlamak gerekiyor.