Öğrenciler anlattı: Barınma büyük sorun, ama çok daha fazlası var

Türkiye’de üniversiteler açılırken barınma konusu öğrenciler için büyük bir krize dönüşmüş durumda. Ancak öğrencilerin sorunları barınmadan ibaret değil, fazlası var.

Haber Merkezi

Türkiye’de üniversiteler açılırken barınma konusu öğrenciler için büyük bir krize dönüşmüş durumda. Öğrencilerin önemli bir bölümü kalacak yurt bulamazken, bir diğer bölümüyse artan kiralar ve masraflardan şikayetçi.

Pandemi önlemlerinin gevşetilmesinin arkasından gelen okulların yüz yüze eğitime geçiş hamlesinin yönetilemediği gözlemleniyor. Barınmada yaşanan kriz, bu alandaki plansızlığın ayyuka çıktığını ortaya koydu. Plansızlık hali, özellikle yurda yerleşme döneminde pek çok soruna neden oldu. Yurtlarda kalacak yer bulmak ciddi bir sorunken, bu sorunları atlatıp yerleşme hazırlıkları yapanlar sürekli değişen tarihler ve uygulamalarla boğuşmak durumunda kaldı. Öte yandan, daha önce yurtlarda kalmakta olan öğrencilerin kayıt yenileme süreçleri tam bir muamma! Marmara Üniversitesi’nde ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) yaşanan sorunlar, esasında meselenin sadece KYK yurtlarında yaşanmadığını ve üniversitelerin kendilerine ait yurtlarda da benzer problemlerin ortaya çıktığını gözler önüne serdi. Ayrıca, bu süreçte kadın öğrencilerin birçok farklı başlıktaki bu sorunlarla çok daha sert bir şekilde karşı karşıya kaldıkları da gözlemlenebiliyor.

Sonuç olarak başta büyük şehirler olmak üzere ülkenin pek çok yerinede ciddi bir barınma krizi var. Tüm bu başlıkları, barınma meselesindeki krizin boyutlarını, içeriğini ve son durumunu İstanbul, Ankara, İzmir ve Edirne’den üniversite öğrencileriyle konuştuk. Öğrencilerin anlattıkları sorunların barınmadan ibaret olmadığını da gösterdi.

‘Önce 2 kişiye düşürdüler, sonra 4 kişiye çıkardılar’

Furkan (İstanbul Üniversitesi): İstanbul’da üniversite öğrencisiyim ve bir KYK yurdunda kalıyorum. Henüz okul açılmadan yurt sürecinde pek çok usulsüzlükle karşılaştık ve açıkçası bunların ardı arkası kesilmedi. Öncelikle yurtlarda üç kişi kalıyorken iki metre kuralı ortaya çıktı ve odaların iki kişilik hale getirileceği söylendi. Medyaya da yansıyan haberlerde de görüldüğü gibi, bunun tam tersine, odalar üç değil dört kişilik hale getirildi. Bu karşılaştığımız ilk gariplikti. Pandemi koşullarında bu kadar riskli bir kararı hiç düşünmeden aldıran şey, sanıyorum mevcut barınma krizi.

Tabii bununla da kalmadı… En başta 12 Eylül’den itibaren yurda yerleşebileceğimiz söylenmişti. Daha sonra, 22-27 Eylül tarihleri arasında ‘’Teknofest’’ organizasyonunun elemanları yerleştirileceği için yurtta kalamayacağımız söylendi. Kısacası, bilet alacağım süreçte bileti alıp almadığım, yurda yerleşmek için ne gibi hazırlıklar yapmış olduğum hiç düşünülmeden “program değişti” denilip kendi yurdumuzda kalamayacağımız söylendi. Nerede kalabileceğimi sorduğumda ise ‘’Diğer yurtlarla görüşüp geçici süreliğine kalabilirsiniz’’ dendi. Birkaç gün arayla aramalarıma devam ederken sondan bir önceki görüşmemizde, bir değişiklik daha yapıldığı ve okulumuzun açılmasından bir gün önce gelip yurt kayıt yenilemesi yapabileceğimiz söylendi. Ve son aramamda ise, bütün bunlardan farklı olarak, 1 Ekim'den itibaren yurtta kalabileceğimi söylediler.

Bunların üstüne, yurtta kalmadığımız ayın parası "yatak ücreti" adı altında alındı. Bu tüm Türkiye'deki KYK yurtlarında istenmiş. Bunun haricinde, bizim yurdumuzda 250 TL yatak ücretine ek, bir de 170 TL depozito istediler. Bunu niçin istediklerini sorduğumda ise aldığım cevap şuydu: "15 Şubat’ta para verdiniz de kalamadınız ya, bu da onun gibi. Parayı veriyorsunuz ama kalamıyorsunuz ama parayı vermeniz zorunlu. Vermezsen atılıyorsun senin anlayacağın…" Bir söylenti, vermek zorunda bırakıldığımız yatak ücretinin odaya bizim isteğimiz dışında konulan o dördüncü yatak için istendiği. İfade ettiğim gibi, bu sadece bir söylenti ve bu nedenle teyide muhtaç bir bilgi ama bu farkın yatak sayısı bizim gibi üçten dörde çıkan tüm yurtlarda istenmiş olmasından dolayı ortaya çıkmış gözüküyor. Bu vesileyle, sadece bu konuda değil, her konuda içeride tam bir bilgi kirliliğinin söz konusu olduğunu belirtmiş olayım.

Ayrıca, biz ara tatillerde yurttan eşya almak için veya yurda eşya bırakmak için gidebiliyorduk. Bir de yanılmıyorsam, o durumda günlük kalım ücreti vererek yurtta kalabiliyorduk. Bu sefer yurdun kapısına gitsek dahi yurda giriş yapamayacağımız söyleniyor.


‘Yemek parası yetmiyor’

Akif (Ankara Üniversitesi): Ben Ankara Hukuk Fakültesi öğrencisiyim. KYK yurdunda kalıyorum. Türkiye’de üniversite kazanan her öğrenci ilk olarak KYK başvurusu yapar ve çok büyük çoğunluğu yedekte kalır. On binli sayılara ulaşan yedek listesinde bulunanların bir kısmı çaresiz bir şekilde ya eve çıkma arayışına girer ya da yıllık fiyatı 30 bin TL’ye varan özel yurtlara başvurmak zorunda kalır. Üniversitemizin çevresinde özel yurtların sayısı artarken KYK yurtlarında herhangi bir artış yok. Yeni olmayan bu sorunu bugün çekilmez yapan ise eve çıkmanın maddi olarak imkânsız hale gelmesi. KYK yurtlarında kalacak olanlar öğrenciler için de durum pek iç açıcı değil. En baştan şunu söylemek gerekir ki devlet yurtları bilinenin aksine ücretsiz değil. Bugün en alt sıradaki yurtlar bile 280 TL’den başlıyor. Benim kaldığım yurt bugün 375 TL. Bundan bir yıl öncesine göre 100 TL zam yapılmış durumda. Bu yıl yeni olan bir diğer başlık ise KYK’nın, öğrencilerin akademik takvimin başlangıcını esas alarak bir günden daha erken yurda giriş yapamayacağı yönünde aldığı karar. Türkiye’nin her yerinden okumaya gelen öğrenciler içinse bu durum gerçek anlamıyla bir fiyasko. Yolculuk biletlerini daha ucuz olması için bir ay öncesinden alanlar, kalacak yeri olmayanlar, çalışanlar… Bununla birlikte pandeminin hala devam ettiğini düşündüğümüzde bir güne sıkıştırılan yurda giriş işlemleri, birçok yurtta uzun kuyruklara neden oldu. Yurda girdiğimizde hijyen ve temizlik adına yapılan tek şey maske takma uyarısından ibaret. Bununla beraber birçok oda kontenjanında birer kişilik artış yapılmış. Tahmin ettiğimiz gibi yemek fiyatlarında da ciddi bir artış var. İçinde tavuk olan bir porsiyon yemek 8.5 TL. Devletin tanıdığı yemek fişi hakkı ise 13 TL. Yani her sabah ve akşam fiş hakkımızın da üzerine cebimizden de para koymak zorunda kalıyoruz. Önemli sorunlardan bir başkası ise devlet yurtlarının bulunduğu konum. Benim kaldığım yurt Ankara’nın güvenlik açısından en sorunlu mahallerinin yanında, tekinsiz bir yerde. Akşamları dönecek olanların endişesine karşı söylenen ise geç saate kalmamaları yönünde… Bunun dışında ne bir önlem var, ne de bir başka iyileştirici gelişme…

‘İki yüz kadın öğrenci sokakta kaldı’

Berivan (Marmara Üniversitesi): Okulumuzun içinde öğrencilerin kalabildiği iki yurt var bunlardan biri de kadın öğrencilerin kaldığı Özmen Aktar öğrenci yurdu. Bu yurt tıpkı KYK yurtları gibi kişilerin ihtiyaç durumunu ölçen bir ölçekte her sene alım yapıyor. Kayıtlı olan öğrenciler de her sene kayıt yenileme sayfasından kayıtlarını yenileyip, hakları olan yurtta kalmaya devam ediyorlar. Bu sene bu “kayıt yenileme” sayfası sistemde açılmadı ve kaygılanan arkadaşlarımız ilgili kişilere ulaştığında bunun bir problem arz etmediğini, yeni öğrenciler için açılacak başvuru sayfalarına başvurmalarının yeterli olacağını, zaten sistemde kayıtlı oldukları için bu işlemlerin bir formaliteden ibaret olduğunu öğrendiler. Ancak böyle olmadı ve kayıtlı arkadaşlarımız artık yurtta kalamayacaklarını öğrendiler. Nöbet tuttular, sokakta kaldılar, ilgili kişilere ulaşmaya çalıştılar ama cevap alamadılar. İçerisinde engelli arkadaşlarımızın da olduğu iki yüze yakın kadın arkadaşımız sokakta kaldı. Şu an Marmara Üniversitesi’nde ders seçim haftası ve 4 Ekim’de derslerimiz başlıyor. Okulumuzun açılmasına birkaç gün kalmışken yaşadığı şehirden dönemeyen, dönüp bir şekilde burada kalmaya çalışan arkadaşlarımız derslerini düşünebilmek yerine nasıl barınacaklarının kaygısıyla yaşıyorlar…

‘Üniversite yurt yerine cami açıyor’

Kumsal (İTÜ): İTÜ’deki altyapı sorunu öğrenciler için her zaman güncel bir problemdi. Yurt kapasitelerinin eksikliği bir yana yemekhane ve derslik gibi alanlarda da yetersizlik hissediliyordu. Şimdi yüz yüze eğitim tekrar başlarken üniversitesine, kampüsüne ilk defa gelecek arkadaşlarımız var. Online eğitime geçildiğinde evlerini kapatıp memlekete dönenler var. Bir de tüm bunları fırsat bilen yurtların yetersizliğinden faydalanan bir düzen var. Ev kiralarına, özel yurtlara ve hatta İTÜ’nün yurtlarına yapılan akıl almaz zamlar düpedüz fırsatçılıktır. Fakat yapılan bu zamlar sadece bir sonuç olabilir. Okuldaki öğrencilerin sadece yüzde 10’unu barındırma kapasitesine sahip olan İTÜ, okulun maddi ve fiziki kaynaklarını devasa bir camiye harcamakta beis görmüyor. KYK yurtlarına başvuru yapan öğrencilerin yüzde 50’sinin açıkta kaldığı hafta iktidar yetkilileri, New York’ta milyonlar harcanan ‘Türk Evi’nin müjdesini vermekten çekinmiyor. Bu düzenin öğrenciye verdiği değer bu. Sadece İTÜ’de binlerce öğrenci açıkta bırakılarak aynı zamanda da örgün eğitim hakkından da mahrum kaldı. Gün içinde onlarca yeni üniversiteli arkadaşlarımızla ve onların endişeli aileleriyle konuşuyoruz. Doğalında gelişen bir yardımlaşma da oluştu bir yandan. Evini açanlar, burs verenler... Yaşatılan bu mağduriyetin kalıcı olarak ortadan kalkması için günü kurtaran çözümlerden çok daha fazlasına ihtiyacımız var. Bir arada ve dayanışarak, bize lütufmuş gibi sunulan eğitim ve barınma gibi temel insan haklarımız için mücadele etmeliyiz.

‘Tek sorun yurt değil, hayat pahalılığı da artacak’

Bahar (Ege Üniversitesi): İzmir’de devlet yurtlarının sayısı az ve çıkması da zor. Odaların kapasitesi 4-8 kişi arasında ama mecburiyetten kalıyoruz. Devlet yurtları sayısındaki azlık bizi sıkışık yaşamak zorunda bırakıyor. Ayrıca KYK çıkması için aylarca yedeklerde bekleyen öğrenciler var, kimisi yurt çıkmadığı okulu bile bırakabiliyor. İzmir’deki Zübeyde ve Ege yurtları çok eskiydi, sürekli tadilat gerektiren eksiklikler ortaya çıkıyordu. Pandemi döneminde binalar yenilendi ama ücret 200 TL’dden 450 TL’ye çıktı. Ancak yine de özel yurtlara kıyasla çok daha uygun, çünkü özel yurtlar bu fiyatın en az iki katını almalarına rağmen yemek, çamaşır vs gibi ihtiyaçları kapsamıyor. Ayrıca, bu yurtlar bir senelik sözleşme isteyip öğrencileri daha fazla mağdur ediyor.

Barınma sorununun çözümünde ise bazıları kendi eş, dost, akrabalarına haber veriyor, çözmeye çalışıyor. Bazılarının ise böyle bir olanağı bulunmuyor. Bu tabloda öğrencilerin başlattığı dayanışma daha da önemli hale geliyor. Bazı arkadaşlarımıza geçici kalacak yer, bazılarına ise hayatını idare edebileceği yaşam alanları sağlayabildik.

Krizin kentteki boyutu şimdilik yalnızca barınma meselesiyle kendini gösteriyor ancak okulun başlamasıyla başka problemler de eklenecek. Ders kitaplarının masrafı, ulaşımın pahalı oluşu, elektrik-su faturaları da eklenecek. Burs ya da devlet kredisi bunları karşılamaya ise yetmeyecek. Yani yakın zamanda şehrin ve öğrencilerin gündeminde hayat pahalılığı daha da yakıcı bir sorun olarak baş gösteriyor olacak.

‘Kadın öğrencilere ayrımcılık var’

Ayçe İdil (Trakya Üniversitesi): Trakya Üniversitesi, Mimarlık bölümünde okuyorum. Edirne’ye yerleşme sürecindeyim ve bu süreçte birçok arkadaşım gibi ben de sıkıntı yaşadım. Öncelikle KYK başvurularının geç başlaması nedeniyle bir başka yurt veya ev arayışına girişmek zorunda kaldım. Gittiğimiz özel yurtlarda, apartlarda ise bize saat sınırı olduğu söylendi ve bu saatler erkek öğrenci yurtlarına, apartlarına göre daha erken saatlerdi. Bununla beraber, kadın yurt ve apartlarında arkadaş seçimlerimizden, giydiğimiz kıyafete kadar ciddi bir müdahale söz konusuydu. KYK yurtlarındaki gerici ortam bununla değil: Çeşitli tarikatların etkinlikleri, yurttaki ‘‘ablaların’’ ahlakî telkinleri… Bunlar olağan hale gelmiş durumda.

Kısacası KYK yurdu aslında kadınlar için ‘‘zorunda kalınan’’ bir yere dönüşmüş durumda ama diğer seçenekler de çok iç açıcı değil. Çoğu arkadaşım KYK yurtlarına yerleşemedi ve açıkta kaldı. Hal böyleyken ev arayışına girişmek zorunda kaldılar. Karşılaştıkları tablo, ülke genelindekinden farklı değildi; tüm Türkiye’de olduğu gibi, Edirne’de de pandemi sonrası okulların açılmasıyla yurt ve apart fiyatlarında, ev kiralarında olduğu gibi ciddi bir yükselme yaşandı. Öte yandan, hem bahse konu fahiş zamlar, hem de emlakçıların ‘‘krizi fırsata çevirerek’’ artırdığı komisyonlar nedeniyle, altında kaldığımız maddi yük daha da büyümüş oldu. Tüm bu süreçler kadının toplumdaki ikincil konumu nedeniyle kadınlar için iki kat daha zor. Ev, yurt, apart… Hangisi olduğu fark etmeksizin, barınma hakkı bir bütün olarak gasp ediliyor ve kadınlar bu tabloda gerçekten de daha eşitsiz bir konumda.