PKK lideri Öcalan'ın avukatı Yürekli, "Öcalan'ın özgürlüğüne kavuşmadan sürecin başarıya ulaşamayacağını" söyledi. Bahçeli'nin tutumunu öven Yürekli, "Türkiye solunu" ise "Kürt sorununu anlamamak" ve "Türkiye devletinin inşa sürecini idrak edememekle" suçladı.
Haber Merkezi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yaptığı çağrıyla başlayan yeni İmralı süreci, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın silah bırakarak örgütü feshetme çağrısıyla devam etti. Öcalan'ın çağrısının üzerinden yaklaşık 1,5 ay geçmesine karşın henüz somut bir adım atılmadı.
Süreci değerlendiren Öcalan'ın avukatı Cengiz Yürekli, "gelişmelerin kendilerini umutlandırdığını ancak İmralı'daki koşullarda herhangi bir değişiklik olmadığını" söyledi. Sürecin "başarıya" kavuşması için demokratik müzakere koşullarının oluşması gerektiğini savunan Yürekli, "Öcalan'ın tecrit koşullarında bu süreci yürütmesi ve başarıya ulaştırması mümkün değil" dedi.
Öcalan'ın özgürlük durumunun hukuksal açıdan da tartışmaya açıldığını söyleyen Yürekli, Türkiye Cumhuriyeti'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne tabi olmasına karşın mevzuatta "umut hakkı"nın yer almamasına dair de "Yapılması gereken mevzuatta değişikliğe gidilerek, ilgili yasal hükümlerin değiştirilmesidir. 'Umut hakkı'na alan açılması yasal zorunluluktur" ifadelerini kullandı.
Öte yandan Yürekli, isim vermeden sol ve sosyalist partileri eleştirdi, "Bahçeli'nin sürece dair sergilediği yaklaşımın sergilenmediğini" söyledi. Yürekli bunun nedenini ise "Kürt sorununu anlamamak" ve "Türkiye devletinin inşa sürecini idrak edememek" olduğunu iddia etti.
'Sürecin sağlıklı bir şekilde ilerletilmesi için Öcalan'ın koşullarının değişmesi gerekiyor'
Abdullah Öcalan'ın avukatı Cengiz Yürekli, karşılıklı yapılan çağrılar ve sonrasında yaşanan gelişmelere dair Mezopotamya Ajansı'nın sorularını yanıtladı
Sürecin, "İmralı sisteminin lağvedilmesi ve İmralı'daki koşulların düzeltilmesine yönelik kendilerini umutlandırdığını" söyleyen Yürekli, öte yandan politik ve toplumsal tartışmalardan bağımsız olarak İmralı koşullarından hukuki açıdan herhangi bir değişim olmadığını kaydetti.
Yürekli, "Sayın Öcalan öncülüğünde başarıya götürülmek istenen bir süreç söz konusudur" dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
"Ancak bu sürece denk düşen değişiklikler, olumlu gelişmeler söz konusu değil. Bizler hâlâ müvekkillerimizle görüşemiyoruz. Hâlâ İmralı'da tutulan müvekkillerimizle en ufak bir yazışma, en ufak bir iletişim söz konusu değildir. Hatta biz bunu gündemleştirmekte biraz eksik kaldık. Bunun da özeleştirisini verebilirim. Şubat tarihinde yeniden bir aile görüş yasağı söz konusu oldu. Bu yönüyle mevcut kısıtlamalar devam ediyor.
Bu sürecin sağlıklı bir şekilde ilerletilmesi için Sayın Öcalan'ın koşullarının değişmesi gerekiyor. Sayın Öcalan'ın özgürlüğü gündeme gelmiştir. Bunun sağlanması gerekiyor. Özgür çalışma koşullarının oluşturulması gerekiyor. İmralı sisteminin lağvedilmesi gerekiyor. Ama tüm bunlardan önce sürecin gerekliliğinden bağımsız olarak, tamamen hukuksal gereklilik anlamında avukat ve aile ziyaretlerinin gerçekleşmesi gerekiyor. Giden heyetler ve aileler aracılığıyla İmralı’daki koşullarda bir değişimin olmadığını öğrendik."
'Toplumsal taleplerde Öcalan'ın özgürlüğü en üst düzeyde'
"Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü gündeme gelmiştir” ifadesini ilk defa kullanmadıklarını belirten Yürekli, "Öcalan'ın özgürlüğünün hukuki kapısı aralanmıştır dedik. Özgürlüğü gündemdedir dedik. Yürüyen süreç Sayın Öcalan'ın muhataplığı ve öncülüğünde yürüyor. Bunun gerekliliği de demokratik müzakeredir. Demokratik müzakere, kavramsal olarak müzakere edenlerin eşit koşullar altında bulunması anlamına geliyor" dedi.
Yürekli, demokratik müzakere koşullarının oluşması gerektiğini söyledi ve "Müzakere eden bir taraf sınırsız koşullara sahipken, Sayın Öcalan'ın tecrit koşullarında bu süreci yürütmesi ve başarıya ulaştırması mümkün değil. Asla kendi koşulları için bir talebi söz konusu olmadı. Ama bir de işin doğası gereği olarak demokratik müzakere koşullarının oluşması gerekiyor" diye konuştu.
Öcalan'ın fiziki özgürlüğe kavuşmadan "çözüm" gelişmeyeceğini söyleyen Yürekli, "Çünkü bu çözümün yaratanı da, öncülük edeni de, temel muhatabı da Sayın Öcalan'dır. Onun özgür çalışabilir koşullara ulaşmadan bu süreci yürütmesi mümkün değildir. Yani bu objektif olarak hayatın olağan akışının gereğidir. Gelinen aşamada, toplumsal taleplerde Sayın Öcalan'ın özgürlüğü en üst düzeydedir" dedi.
'Umut hakkı'na alan açılması yasal zorunluluktur'
Öcalan'ın özgürlük durumunun hukuksal açıdan da tartışmaya açıldığını söyleyen Yürekli, "Her ne kadar süreçle bağlantılandırılsa da, sürecin ilerlemesi için bu hukuksal zemin belki de bir araç kılınabilir. Böyle bir rol oynayabilir. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını Sayın Öcalan şahsında 'ihlal' olarak değerlendirdi ve özgürlüğünün tartışılmaya açılması gerektiğini talep etmişti" dedi.
Sözlerine "umut hakkı" kavramı üzerinden devam eden Yürekli, şöyle konuştu:
"Umut hakkı kavramı süreçten bağımsız bir şekilde ve bu süreçten çok önce gündeme gelmiş bir şeydir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin gündemindedir. Komite, 2025 Eylül ayında yeniden gündemine alacak ve muhtemelen bundan önce Türkiye hükümetiyle de belli yazışmaları olacak. Biliyorsunuz anayasal olarak bu karar Türkiye yasalarının üstündedir ve uygulanması gerekiyor. Böylesi bir hukuki zorunluluk var. Ama geldiğimiz aşama itibariyle, yürüyen süreç itibariyle, bu sürecin başarıya gitmesi açısından Sayın Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün tartışılması gerekir. Bu yönüyle 'umut hakkı' buna bir zemin sunabilir."
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un "umut hakkı"nın mevzuatta olmadığına ilişkin açıklamaları hakkında da konuşan Yürekli, Türkiye Cumhuriyeti'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne tabi olduğunu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yargılama yetkisinin kabul edildiğini ifade etti. Yürekli, "Yani mevzuata konulması konusunda bir mecburiyeti söz konusudur. 'Umut hakkı'nın mevzuatta yer almaması mevzuata aykırılık oluşturuyor. Şu an yapılması gereken mevzuatta değişikliğe gidilerek, ilgili yasal hükümlerin değiştirilmesidir. 'Umut hakkı'na alan açılması yasal zorunluluktur" değerlendirmesinde bulundu.
Sosyalistlere 'eleştiri': 'Bahçeli'nin sergilediği yaklaşımı sergilemediler'
Yürekli "Muhalefetin bu süreçte tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu "Devlet Bahçeli çok ciddi bir şey yaptı. 'Öcalan gelsin Meclis’te çağrısını yapsın, 'umut hakkı'ndan yararlansın' dedi. Bu yaklaşım, Kürt sorununun çözümsüzlüğünü iktidar ve muhalefet arasında bir baskı aracı olmaktan çıkaran bir yaklaşımdır. AKP, 2002'den beridir, 'Ben Kürt sorununu çözmek istiyorum ancak buna engel olan güçler söz konusu' diyordu. Bu güçler olarak tarif edilen de Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP'dir. Siyasi yelpazenin en sağında olan siyasettir. 2013-2015 sürecinde öyleydi. Bahçeli bu kozu gerek muhalefetin gerek iktidarın elinden aldı" diyerek yanıtlamaya başladı.
Bahçeli'nin Kürt sorununa dair samimi bir davette bulunduğunu söyleyen Yürekli, "İddia başka olabilir, niyet başka olabilir, bunları tartışmıyorum ama böylesi de bir zemin sundu. ‘Eğer ciddiyseniz buyurun benim rızam var, Kürt sorununu çözün’ dedi. Muhalefete de ‘karnından konuşmasın, buyursun’ dedi" ifadelerini kullandı.
Yürekli, sol ve sosyalist oluşumların "Bahçeli'nin sergilediği yaklaşımı sergileyemediğini ve bunun da Kürt sorununu anlamamalarından kaynaklandığını" iddia etti:
"Heyet görüşmeleri oldu. Siyasal partileri ziyaret ettiler. Kendini sol ve sosyalist olarak tanımlayan, samimiyetinden şüphe etmediğimiz partiler ve siyasal oluşumlar bile Devlet Bahçeli'nin sergilediği yaklaşımı sergilemedi. Hiçbirinden 'Buyurun, Sayın Öcalan'ın özgürlüğünü talep ediyoruz' şeklinde bir yaklaşım gerçekleşmedi. Bu da maalesef Kürt sorununu anlamamaktan kaynaklanıyor. Bunun ciddiyetini kavramamakla ilgilidir. "
'Türkiye solunda Kürt sorununu anlayamama durumu söz konusu'
Yürekli, "Muhalefetin bu tavrını neye bağlıyorsunuz?" sorusunu da "Türkiye solunu" eleştirerek yanıtlamaya devam etti. Türkiye solunun konuya yaklaşımının "çok sorunlu ve problemli" olduğunu öne süren Yürekli, "Kürt sorununu anlayamama durumu söz konusu. Türkiye devletinin inşa sürecinin şekillenmesini anlamamak, idrak edememek durumu söz konusu" iddialarında bulundu.
Sözlerine "Şunu net bir şekilde söylemek lazım" diye devam eden Yürekli, şu iddiaları öne sürdü:
"İşçi kurumundan tutalım Komünist Partisi'ne, inanç kurumundan -Diyanet'i kastediyorum- diğer oluşumlara ve aydın bireylere kadar devletin ciddi tahakkümü altında şekillenmiş ve hatta devlet eliyle açığa çıkmış oluşumlardan bahsediyoruz. Yani kuruluşlarında da açığa çıkmalarında da cumhuriyetin tek tipçi paradigmasının etkisinde kaldıkları inkar edilemez. Ama aynı şekilde Kürt sorununu da anlayamama gibi bir durum söz konusu.
Mesela Sayın Öcalan, muazzam bir şekilde sosyalizme yoğunlaşmaktadır. Her görüşmede gündemi budur. Marksizm çözümlemeleri, değerlendirmeleri söz konusu. Marks, kendi döneminde, 1800'lerde İrlanda sorunu olsun -ulusal sorunları kastediyorum- Hindistan sorunu olsun, Rusya'daki durum olsun sürekli farklı fikirlerle çıkmış. Ancak bu fikirleri asla bir dogmatizmaya savrulmamış. Ne zamanki bir kıpırdanma görse, ne zamanki farklı bir şekillenme olsa her daim bunlara karşı bir devrimci potansiyel yakalamaya çalışmıştır. Aynı Marks, İrlanda'nın bağımsızlık savaşında enternasyonalle harekete geçmiş. Muazzam metinler yazmıştır. Onların tutsaklığının özgürlüğü için kampanyalar yürütmüştür. Maalesef Türkiye solunda -özellikle Sayın Öcalan şahsında- böylesi bir şeyi görmemiz söz konusu değil."
Ömer Öcalan, Abdullah Öcalan’la yaptıkları görüşmeyi anlattı: 'Halk kuşkulanmakta haklı' | ![]() |