İstanbul Resim Heykel Müzesi’nin Cumhuriyet’in kadın ressamlarına ayrılan odasında bulunan bir resim, çelişkili romantizmi ve naif yaklaşımıyla dikkat çeker. Müfide Kadri’ye ait olan bu eserde bir erkek yanındaki kadının koluna girmiş, deniz kenarında romantik bir yürüyüşe çıkmışlardır. Ancak erkeğin efeliği, kadının kendi halindeki duruşu, aralarındaki ilişkinin eşitsizliğine dair bir duygu hissettirir.
Resmin yapıldığı yıl 1907’dir, ve ressamı Müfide Kadri henüz 17 yaşındadır. Zaten verem sebebiyle son bulacak 22 yıllık yaşamındaki eserlerinin tümü gençlik çağına aittir.
Müfide Hanım, Mihri Müşfik ile birlikte ilk kadın ressamlarımız olarak anılırlar. Bazı kaynaklar Müfide Kadri’nin, bazıları Mihri Müşfik’in ilk kadın ressam olduğunu söyler ama bu önemsiz bir ayrıntıdır. Osmanlı’nın son döneminde Batıcılık ile ulaşılmaya çalışılan modernizmin, resim alanında ilk örneklerini vermiş olan bu kadınların eserleri, dönem hakkında bize çok şey anlatır.
Müfide Hanım’ın hayatı hakkında çok az şey biliyoruz. 1890’da İstanbul’da doğduğunu, annesini doğum sırasında, babasını da çocuk yaşlarda kaybettiğini, Kadri Bey tarafından evlat edinilip yetiştirildiğini, Osman Hamdi gibi önemli isimlerden resim dersleri aldığını, aynı zamanda ut, keman, piyano çalabildiğini biliyoruz ama düşüncelerini, duygularını, karakterini bilmiyoruz. Çünkü bize ilk elden bıraktığı yazılı bir şey yok.
Ama, Sahilde Aşk gibi dönemi için çarpıcı sayılabilecek resimlerinden, Beklemek’teki gibi hülyalı yalnızlığı olan kadınlarından ona dair tahminlerde bulunabiliriz. Bir de Halide Edip’in ona adadığı Son Eseri adlı kitabından iç dünyasının derinliğini hissedebiliriz.
Son Eseri romanının yazılış hikayesi, bize hayatı hakkında çok az şey şey bildiğimiz bir kadın ressamdan bahsetmesi itibariyle, en az içeriği kadar ilginçtir. 1910 yılında hayatının önemli bir dönüm noktasında olan Halide Edip, birden fazla kadınla evlenmenin yasal olmasına rağmen, eşi Salih Zeki’nin başka bir kadınla evlenmesi nedeniyle onu terk etmiş ve çocuklarıyla birlikte arkadaşı Nakiye Hanım’ın evine yerleşmiştir. Bir taraftan öğretmenlik yapmakta, bir taraftan da romanlarını yazmakta, muhtemelen kendisiyle baş başa kaldığında da yaşadıklarının muhasebesini yapmaktadır.
Müfide Hanım ise çocukluk arkadaşıdır. 1913’te tefrika edilmeye başlanan Son Eseri’nin yazılmasına vesile olan Müfide Hanım’ın hayatı bir yıl önce sone ermiştir. Halide Edip romanın girişinde şöyle der:
“Son Eseri[’ni] ithaf ettiğim Ressam Müfide, pek genç ölen ve çok sevdiğim eski bir arkadaş ve dosttu. Kahramanı bir genç kız olan bu roman, onun hayatını tasvirden ziyade ismini yaşatmak için yazılmıştı. Tekrar basmaya karar verilince sırf Müfide’nin ismi mevzu olduğu için baştan okudum. Ve hiçbir esere yapmadığım şeyi yaptım. Yani imkân dairesinde ıslaha çalıştım. Herhalde romanın kendisini yazmak için vaktiyle sarf ettiğim zamandan daha çok vakit verdim.”1
Halide Edip, Müfide Kadri’nin sadece adını yaşatmak amacıyla bu romanı ona ithaf ettiğini yazsa da, bir makalede Kâmuran isimli romanın kahramanı ile Müfide Kadri’nin kişiliği ve görünüşüne dair benzerliklere değinilir. Hatta Halide Edip’in kendisini de dahil ederek kurmaca, otobiyografi ile biyografi arasında melez bir kadın karakteri çıkardığı belirtilir.2 Romanda Kamurân’a âşık olan Feridun’un onu ilk kez görüşü şöyle betimlenir:
“Fakat onda en çok beğendiği, meşhur muharriri görmüş bir küçük hanımın telaşı yok. Arkasındaki beyaz, keten kostümü kadar tavrı da serin. İkimiz de birbirimizi, yol keşfine çıkmış birer mühendis gibi ölçüyoruz. Başında gene uzun, beyaz bir tül sarılı, uçları arkaya atılı. Yüzü güneşte altın gibi yanmış. Gözleri yuvarlak, büyük, uzun kirpikleri arkasından insana serbest serbest bakıyor. Belki bunlarda biraz da hüzün var, belki kirpiklerinin tesiri. Kaşlarının rengi kirpiklerinden daha açık, düz ve gür iki hat. Saçları gözlerinden daha koyu bir kestane rengi, çepçevre başına sarılmış. Şakaklarında, dudaklarının üstünde hafif ipek tüyler bir çiçek yaprağına benziyor. Dudakları kırmızı, dolgun, burnu küçük ve biraz yana doğru çarpık.
Bunlara nasıl dikkat ettim. Damla damla değil, bir yudumda içilen ve hemen insanı saran eski bir şarap gibi bu güzellik beni sardı.”3
Tarif edilen Kamurân gerçekten de Müfide Hanım’ın otoportresine ve aynı zamanda Sahilde Aşk resmindeki kadına benzemektedir. Müfide Hanım hiç sahip olamadığı aşkı anlatmıştı belki de resminde.
Müfide Kadri’nin dönemin ünlü ressamlarından Sami Yetik ile evlenme planları olduğu ama ileri derecede tüberküloz olduğu için bunun hiç gerçekleşmediği bilinir. Romanda hiç kavuşulamayan kadındır Kamurân, Müfide Hanım da öyledir, kavuşamamışlardır Sami Yetik’le.
İşte Sahilde Aşk’ta, bu hayali aşkın kahramanı olan erkek Müfide Hanım’ın koluna girer. Henüz kılık kıyafet devrimi gerçekleşmemesine karşın bu Beyefendi, kafasındaki fesi, belindeki kuşağıyla dönemin modasına uygundur. Çizmeleriyle ve parmağını cebine takışıyla özgüvenli duran erkeğin yanında kadın içe dönük, kendi dünyasında ama mutlu görünür. Belki de o zamanlar Müfide Hanım için mutluluğun tanımı böyledir.
Diğer taraftan, ressam Peder Severin Krøyer’in kendisinden sekiz yıl önce yaptığı Skagen Sahilinde Yaz Akşamı resmini gördüğü neredeyse kesindir. Batılı giyim kuşamıyla, saf beyazlar içinde ve köpekleriyle ideal mutlu bir çift olan bu Danimarkalı çift, ressam ve karısıdır. Norveç doğumlu Danimarka asıllı sanatçı, 1891 yılında daha sakin bir hayat için karısı Marie ile birlikte memleketine dönmüş ve yerleşmiştir.4
Empresyonizmin iyi bir örneği olan Skagen Sahilinde Yaz Akşamı, Müfide Kadri için gelecekte hayalini kurduğu yaşamın bir görüntüsüdür. Müfide Hanım’ın fırçası da empresyonisttir. Renkleri pozitif, çizgisi yumuşak başlıdır. Kadınları hep hülyalıdır. Müfide Hanım’ın iç dünyasının zenginliğidir ona henüz 17 yaşında olgun resimler yaptıran. Resimlerindeki kadınlara da yansır bu derinlik.
İlk kadın ressamlarımızdan Müfide Kadri’nin az sayıdaki eserlerini İstanbul, Ankara ve İzmir Resim Heykel Müzelerinde görmek mümkün. Fırsatınız olduğunda dikkatlice izlemenizi öneririm. Belki size de Halide Edip’e ettiği gibi arkadaşlık eder, kendimizle baş başa kaldığımızda başka Kamurân’lar yaratmamıza ilham olur.
- 1. Halide Edip Adıvar, Son Eseri. (Haz. Mehmet Kalpaklı-S. Yeşim Kalpaklı), Can Yayınları, 2008, s.13.
- 2. S. Dilek Yalçın Çelik, “Halide Edip Adıvar’ın Son Eseri’nde Müfide Kadri’nin Adını Yaşatmak”, STAD Sanal Türkoloji Araştırmaları Dergisi, 2016, s.22.
- 3. Adıvar, s.41.
- 4. Vikipedi, "Peder Severin Krøyer", erişim 9 Kasım 2024, https://en.wikipedia.org/wiki/Peder_Severin_Kr%C3%B8yer