Manevi Danışmanlık yüksek lisans programı neyi amaçlıyor?

Üniversitelerde “Manevi Danışmanlık ve Rehberlik Tezsiz Yüksek Lisans” programlarının açıldığı haberi alanda şok yarattı. Bu gelişme sadece kimi meslek alanlarının sınırlarına yönelik bir saldırı veya çığ gibi büyüyen işsiz imamlara kadro yaratma çabası olarak okunmamalıdır. Beş yıllık süreçte bu alanda yaşananlar, Türkiye’nin gericileştirilme sürecinin bir parçasıdır.

Şule Gündoğan

Geçtiğimiz haftalarda açık öğretimde psikoloji lisans programları olaylı şekilde kapatılmışken, “Manevi Danışmanlık ve Rehberlik Tezsiz Yüksek Lisans” programlarının açıldığı haberi alanda ikinci bir şok yarattı. Manevi danışmanlık konusu aslında gündeme beş yıl önce girmişti.

Türkiye’de tüm kurumsal gelenekler sözde “yeni” özde “geri” bir Türkiye için budanıp yok edilirken, iktidar sağlık alanında da son beş yılda yeni ve başka “büyük adımlar” attı. 2015 yılında yasalaşan “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları” sağlık alanında gerici birçok düzenlemenin de habercisi oldu. Benzer girişimler hızla birbirini takip etti.Keza aynı yıl içinde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hastanelerde “Manevi Danışmanlık ve Rehberlik” için pilot uygulamalar başlatıldı.

Bu girişim psikiyatri ve psikoloji alanındaki farklı dernekleri harekete geçirdi. Çocuk Gelişimi ve Eğitimcileri Derneği, Psikiyatri Hemşireleri Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği, Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği gibi meslek derneklerinden oluşan “Ruh Sağlığı Meslekleri Platformu” konuya hızlıca müdahil oldu. “Manevi Danışmanlık ve Rehberlik” olarak tanımlanan bu gerici meslek alanı için yapılan görev tanımlarının, hali hazırda Ruh Sağlığı Meslekleri Platformu’nu oluşturan meslek gruplarının görev alanlarını ihlal ettiği açıklandı. Platform, bu bilimdışı girişimin yasal alanda da takipçisi olacağını deklare etti.

Akademiden destek arayışı

Biraz yasal sıkıntılar, biraz meşruiyet ihtiyacı gibi sebeplerle, iktidar kanadında bu “danışmanlık” ve “rehberlik” unvanlarına bir kılıf ihtiyacı doğdu. Manevi danışmanlık eğitimi için gerekenler üniversitelerin psikoloji, rehberlik ve psikolojik danışmanlık, psikiyatri gibi bölümlerine 2015 yılında soruldu. Bölümlerden manevi danışmanlığın eğitsel ayağını hazırlamaları ve hatta yürütmeleri istendi.

Ancak üniversitelerin ilgili bölümleri “manevi danışmanlık eğitimine” çok da gönüllü olmadı. Üniversitelerde ilgili bölümlerin akademisyenlerine, imamlara psikoloji eğitimleri vermeleri için dolaylı yollardan baskılar yapıldığı ortaya çıktı. Hatta okul yönetimleri ile yapılan toplantılarda ilgili meslek gruplarına “Nasıl olsa uygulanacak, en azından işin içinde sizler olursanız doğru yapılır!” ifadeleri ile destek olmaları istendi.

Hastanelerde manevi danışmanlık

Manevi danışmanlık konusu bir süre sessize alındı, ancak iktidar planladığı adımları atmaktan geri durmadı. 2016 yılında hastanelere Manevi Bakım Birimleri açıldı. Kamu yararına çalışması gereken devlet kurumlarında göçmenler, madde bağımlıları, suça teşvik edilmiş çocuklar gibi kırılgan gruplar için yürütülen proje ve psikososyal uygulamalara “manevi danışman” kisvesiyle imamları dâhil etmeye çalıştılar.

Ancak “manevi danışmanlık” için mümkünse “diploma”, olmazsa “sertifika” niteliğinde bir kılıfa hâlâ ihtiyaç duyulmaktaydı. Alanın gerçek sahibi olan akademik birimlerden beklenen olumlu adım gelmeyince, ilahiyat fakültelerinde görev yapan bazı akademisyenleri “din psikoloğu” olarak Psikoloji, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümlerine yerleştirmeye ve buna uygun yeni bölümler açılmaya başlandı. 2016 yılında İzmir Katip Çelebi, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi gibi farklı üniversitelerde Manevi Danışmanlık ve Rehberlik Anabilim Dalları oluşturuldu. Bu programlar 2017 yılında öğrenci alımına başladılar. Ancak konu gündeme üç yıl sonra girdi! Konuyu gündeme taşıyan ise ilgili meslek örgütleri değil, alanlarına sahip çıkmak isteyen üniversite öğrencileri oldu. Ruh Sağlığı Meslekleri Platformu’nu oluşturan meslek gruplarının konuya dair yapacağı açıklamalar merakla beklenmekte.

Üniversitelerin akademik kültürü uzun zamandır dönüştürülmeye çalışılıyor. Geçtiğimiz yıllar içinde Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla, ilgili bölümlerin hiç görmediği öğrenciler yurtdışında eğitimlere gönderildi ve bölümlere bu kişilerin ileride bölümün daimi kadrosunda yer alacağı bilgisi bir sayfalık kâğıtlarla iletildi. Yurtdışına gönderilen öğrenciler bir puan sıralamasının sonrasında tahmin edileceği üzere mülakatla seçildi. Yakın zamanda açılan yeni bölümlerin akademik kadrolarına yaptıkları başvurularda “Oruç tutar mısınız?” sorusuyla tanıştı akademisyen adayları. Üniversitelerin organizasyonuna yönelik olarak, ilahiyat ve psikoloji bölümlerini aynı fakülte çatısı altında birleştirecek düzenlemeler de gündeme geldi.

Yüksek lisans programları imamları “danışman” yapıyor

Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz haftalarda önce psikoloji lisans eğitiminin açık öğretimde verileceği bilgisi açıklanmıştı, ancak gelen tepkiler üzerine bu karar geri alınmıştı. Psikoloji lisans eğitiminin açık öğretimde açılmasının ardında maddi kazanç, işsiz gençlerin boş vaatlerle oyalanması gibi birçok gerekçe olduğu dillendirildi, ama “manevi danışmanlık” için aranan kılıf olabileceği hemen hiç konuşulmadı. Basında konuyu bu açıdan ele alan tek bir isim oldu, soL yazarı ve eğitim bilimleri profesörü Rıfat Okçabol. Okçabol açık öğretim tartışmaları sırasında yazdığı yazısını “Olmaz, olmaz demeyin! Hedef 2023’e yaklaşıldıkça her tür sürprize hazır olmak gerekiyor” diye bitirmişti.

Açık öğretimde psikoloji girişimi psikoloji camiası ve ilgili meslek gruplarının tepkisiyle geri çekildi ama geçtiğimiz hafta içinde farklı üniversitelerden Manevi Danışmanlık ve Rehberlik Tezsiz Yüksek Lisans programlarının öğrenci alımı yapacağı sosyal medyada gündeme geldi. Hepsi de devlet üniversitesi olan altı üniversite, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi,  İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Muş Alparslan Üniversitesi ve Uludağ Üniversitesi Manevi Danışmanlık ve Rehberlik Yüksek Lisans programlarını ilan ettiler. Herkesin aklındaki “bu kadar imam hatip mezunu, bu kadar ilahiyat mezunu ne olacak” sorusu da gelinen noktada cevap bulmuş oldu.

Gericiliğin yeni bir yüzü

Ancak bu hikâye sadece kimi meslek alanlarının sınırlarına yönelik bir saldırı veya çığ gibi büyüyen işsiz imamlara kadro yaratma çabası olarak okunmamalıdır. Beş yıllık süreçte bu alanda yaşananlar, Türkiye’nin gericileştirilme sürecinin bir parçasıdır. Psikoloji ve psikolojik sağlık alanı bilimsel temeller üzerinde duran, köklü meslek gruplarının yer aldığı bir çalışma alanıdır. Bilim dışı uygulamalar ise halk sağlığı açısından büyük risk oluşturmaktadır. Ruh sağlığı alanında çalışanlar danışanlarına ve hastalarına din, etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim gibi kimlikler üzerinden ayrımcılık yapmamakla yükümlüdür. Dolayısıyla akıl sağlığı bilimsel kökenleri ve bağlayıcı etik ilkeleri itibariyle seküler eğilimleri güçlü meslek gruplarının çalışma alanıdır. “Yeni” Türkiye’de sağlık alanı, aynı eğitimde olduğu gibi, aynı sanatta olduğu gibi, aynı hukukta olduğu gibi top yekûn dinselleştirilmek istenmektedir ve her meslek grubu bu dönüşüme karşı ya mücadele edecek ya da dönüşmeyi kabullenecektir.