Malatya’da elektrik kaçağı nedeniyle bir çocuk yaşamını yitirdi: Nedeni ‘ruhsat sorunu’ mu?

Malatya’da 16 yaşındaki bir çocuk, ruhsatsız evin bahçesinde elektrik kaçağı yüzünden yaşamını yitirdi. Olay, kentte depremden sonraki yapılaşmanın yetersizliğini gündeme getirdi.

Gamze Kulak-Yekta Armanc Hatipoğlu

6 Şubat depreminin etkilediği Malatya’nın Akçadağ İlçesi’nde bulunan Aliçeri Mahallesi’nde, 2 Ağustos Cuma günü gece saat 20.30 sıralarında 16 yaşındaki Batuhan Vahap Akbaş, dedesinin inşa edilen evinin beton kısımlarını sularken dengesini kaybederek yan taraftaki elektrik kablolarına temas etti. Elektrik akımına kapılan çocuk, kaldırıldığı Akçadağ Şehit Gökhan Aslan Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.

Çeşitli medya kuruluşlarına konuşan Aliçeri Mahalle Muhtarı İlhan İnce, elektrik sorunuyla ilgili daha önce Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş’ye başvuruda bulunduklarını, kendilerine dönüş sağlanmadığını aktardı. Karar gazetesinden Merve Şişman’a konuşan İnce, Fırat Elektrik’in kendisine “Evlerinizin tapusu yok. İhaleye veremeyiz bu şartlarda. Evlerinizin ruhsatı, projesi olacak ki kablolarınıza ve direklerinizi değiştirelim” dediğini kaydetti ancak soL’un ulaştığı kaynaklara göre şirket yetkilileri yakın zamanda mahalledeki elektrik sorununun çözüleceğini söyledi.

Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş. kamuoyuna yaptığı ilk açıklamada “Elektrik şebekesi altında izinsiz inşası devam eden yapıyı inşa eden kişi tarafından şirketimize haberde iddia edildiği gibi ‘aylar öncesinden’ bir başvuru yapılması söz konusu değildir” ifadelerini kullandı.

Şirket, yaptığı ilk açıklamada şunları söyledi:

“Bölgede ekiplerimizin yaptığı ilk incelemelere göre, olayın Mazkarlar mezrasında bulunan enerji hattının altına yetkili ve ilgili kurumlardan izinleri tamamlanmadan yapılan inşaatta meydana geldiği, merhum vatandaşımızın inşaatın çatısında beton sulaması yaptığı esnada elektrik akımına kapılarak hayatını kaybettiği tespit edilmiştir. İzin süreçleri tamamlanmadan başlayan ve elektrik şebekesi altında izinsiz inşası devam eden yapıyı inşa eden kişi tarafından şirketimize haberde iddia edildiği gibi ‘aylar öncesinden’ bir başvuru yapılması söz konusu değildir. Konuyla ilgili tarafımıza yapılan ilk ve tek başvuru, temmuz ayında iletilmiş olup, talep edilen elektrik hattı yer değişikliğinin ivedilikle ağustos ayı içerisinde yapılacağına dair şirketimize ait cevap, başvuru sahibiyle paylaşılmıştır. Bu kazanın açıklığa kavuşması için soruşturma sürecinde yetkili mercilerle tam bir iş birliği içerisinde çalışmaya ve yasal süreçlerin suhuletle tamamlanması için ilgili kamu kurumlarına tüm desteklerimizi sunmaya hazır olduğumuzu belirtmek isteriz.” 

Akçadağ’da yaşanan facia ve Fırat Elektrik’in “ruhsatsız yapı” yanıtı, meslek odaları tarafından enerji dağıtımının özelleştirilmesi ve özellikle kırsalda imar planı olmayan bölgelerde yapı ruhsatı almanın epey zor olmasıyla bağdaştırılıyor.

‘Özel şirketlerin kâr amaçlı şirket çalışma politikası, enerji sektörünün de ruhuna işlenmiştir’

Malatya Elektrik Mühendisleri Odası İl Temsilciliği, olayla ilgili yaptığı basın açıklamasında enerji dağıtımının özelleştirilmesine değindi. “Özel şirketlerin kâr amaçlı şirket çalışma politikası, enerji sektörünün de ruhuna işlenmiştir” denilen açıklamanın tamamı şu şekilde:

“02 Ağustos 2024 Cuma günü, Malatya Akçadağ İlçesi Aliçeri Mahallesi’nde inşaat sulaması esnasında meydana gelen elektrik çarpmasında hayatını kaybeden Batuhan Vahap Akkuş’a Allah’tan rahmet, ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Türkiye’nin her yerinden son zamanlarda gelen acı haberler hepimizin içini yakmaktadır. Suçlu aramak birinin yıllarca sürecek davalar sonucunda kimin haklı kimin haksız olduğu kararını vermek ne bir annenin ne de bir babanın acısını bitirecek ve hayatın baharındaki kardeşimizi de geri getirecektir. Yapılan hatalar, eksiklikler ve ötelenmiş, zamana yayılmış işler ne yazık ki bu tür acı olaylara sebep olmaktadır. En acısı ise bunun da zamanla unutulup olağanlaşmasıdır. Bizlerin bulunduğumuz her yerde sorumluluklarımıza sahip çıkıp gerekeni yapmamız gerekmektedir. İşini yapan mühendis, çalışan her vatandaş, emekçi, köydeki muhtar, kurumlardaki çalışanlar yani hepimiz bu acılarda payımız olduğunu unutmayalım. Ve bir kez daha diyoruz ki:

TEK (Türk Elektrik Kurumu) yıllarca devlet güvencesinde enerji sektöründe faaliyet göstermiş olup 2009-2013 yılları arasında enerji sektöründeki özelleştirmeler sonucu kâr amaçlı kurulmuş özel şirketlere devredilmiştir. Bu tarihten itibaren işyükü artmış, ama artan iş miktarına rağmen çalışan gücü artan iş miktarına karşılık yetersiz kalmıştır. Özel şirketlerin kâr amaçlı şirket çalışma politikası, enerji sektörünün de ruhuna işlenmiştir. Zamanla yatırım, bakım-onarım ve hizmet sektöründe eksiklikler baş göstermiş olup aynı zamanda özel şirketteki meslektaşlarımıza da daha az ücrete karşılık daha çok işyükü olarak yansıtılmıştır. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, ulaşım, yol, su, enerji gibi toplumun temel hak ve ihtiyaçları olan bu hizmetlerin kalite artışı için personel sayısında ve ücretlerde düzenlemelerin devlet güdümünde yapılması ve güvenceye alınması şarttır.

Son zamanlarda artış gösteren elektrik kaynaklı çıkan yangın ve kazaların önüne geçmek için tüm resmî kurumların ve özel şirketlerin Yüksek Gerilim İşletme sorumluluğunun ne kadar önemli olduğunu görmesi ve Yüksek Gerilim İşletme sorumluluğu uygulamasına katkı sağlaması gerekmektedir. Ulaşımı zor ve mesafesi uzak yerlerde yerel halktan muhtara ve oradan enerji sağlayan yerel kuruluşlara enerji nakil hatlarında tespit edilen sıkıntıların bildirilmesi gerekmektedir. Özellikle elektrik tellerin içinde kalmış ağaçlar, izolatör kırılması sonucu direklere temas eden teller, eğilmiş ağaç direkler veya darbe almış direkler, seyimi artmış elektrik telleri, herhangi bir temas sonucu kıvılcım çıkaran teller vs. gibi hatlarda görülen eksiklikler varsa derhal bildirilmesi önemlidir. Kamuoyuna saygılarımızla.”

‘Rezerv alan belirleme ve yapım sırasında belirsizlikler ve kargaşa var’

Konunun detaylarını İnşaat Mühendisleri Odası Malatya Temsilcisi Bedir Özten'le, TOKİ evlerinin durumunu da TOKİ köy evleri projelerinde çalışan M.T. ile konuştuk.

Özten, sözlerine bölgedeki kaçak yapılaşmaya değinerek başladı:

“Çeşitli kaynakların söylediğine göre deprem sonrası Malatya 30 binin üzerinde kaçak yapı yapılmış ve yapılmaya devam ediyor. Kaçak yapılaşmanın birinci nedeni barınma sorununu ilgili kuruluşların çözememesi ve yurttaşın buna inancının kalmaması. İkincisi de özellikle kırsalda imar planı olmayan bölgelerde yapı ruhsatı almanın nerdeyse imkânsız, sürecinin uzun olması ve maliyetli olması. Bu kaçak yapıların ruhsatlandırılması için kanun yapma çalışmalarının olduğunu duyduk.”

Özten, kalıcı konut projelerinin oldukça yavaş ilerlediğini ve kargaşa olduğunu, TOKİ’nin yaptığı köy evlerinin amaca uygun olmadığını kaydetti:

Şu anda kentimizde konut ihtiyacının karşılanması için bakanlığın TOKİ vasıtası ile kent çeperlerinde (İkizce, Çamurlu ve Gelinciktepe gibi bölgelerde) ve kırsalda köy evleri adı altında kalıcı konutlar, yerinde dönüşüm ve rezerv alanlar projeleri ile devlet konut ihtiyacını karşılamayı amaçlıyor.

Kalıcı konut projeleri oldukça yavaş ilerlemekte. Yurttaşlar rezerv alan dışında kalan yıkılmış olan binalarını yerinde dönüşüm ile yapmaya çalışıyor yerel yönetimler ve bakanlık ruhsatlandırma sürecini çok yavaş ve zorluklarla ilerletiyor. Kent merkezinde şu ana kadar alınan yerinde dönüşüm ruhsatı 5'i, 10’u geçmez.

Rezerv alan belirleme ve yapım sırasında belirsizlikler ve kargaşa var, ilgili kuruluşların bu konuda amacı sanki; ivedilikle barınma ve işyeri problemlerini çözmek değil bireysel, grupsal çıkar ve rant sağlamak gibi görünüyor. 6 Şubat depremlerinin üzerinden geçen 18 aylık bir süreçte geldiğimiz nokta sürecin son derece kötü yönetildiğini ortaya koyuyor.

Kırsalda yaşayan yurttaşlarımız çoğunlukla tarım ve hayvancılık yapıyor. TOKİ tarafından kırsalda yapılan köy evleri; mimari ve vaziyet planı olarak bu amaca uygun yapılmamıştır ve yapılmamaktadır. Çiftçi yurttaşlarımız bu ihtiyaçlarını kaçak yapılarla karşılamaya çalışıyor. Ayrıca yapılaşma toplumsal yapıya uygun olarak yapılmalı.”

‘Bu tür işlerin bir an önce kamulaştırılması gerekir’

Elektrik dağıtımının özelleştirilmesi konusuna değinen Özten, özelleştirmeden sonra enerji nakil hatları, trafolar ve dağıtım merkezleri gibi tesislerin bakım, onarım ve yenilenmesine yeterince kaynak ayrılmadığını söyledi. Özten, elektrik dağıtımı gibi kamuyu ilgilendiren hizmetlerin bir an önce kamulaştırılması gerektiğini kaydetti:

TEDAŞ’ın kamu odaklı elektrik dağıtım hizmeti özelleştirildikten sonra kâr amaçlı oldu. Bu hizmetin özelleştirilmesinden bu yana hizmeti yapan özel firmalar daha fazla kâr amaçlı; enerji nakil hatları, trafolar ve dağıtım merkezleri gibi tesislerin bakım, onarım ve yenilenmesine yeterince kaynak ayırmadılar. Az personelle daha fazla iş, ucuz ve niteliksiz işgücü ile kârlarını artırmaya çalıştılar. Mevcut uygulama ile devam ederse ülkemizin genelinde olduğu gibi bölgemizde de sıklıkla bu tür beklenen kazalar sayısı ve büyüklüğü artarak olmaya devam edecek. Özelleştirmeden bu yana birçok bölgede yenileme çalışması yapılmamış durumda. Bu firmalar için enerjinin tüketici sayacına gitmesi yeterli, gitmediği zaman müdahale edilip gitmesini sağlamak amaçlı bakım onarım yaparlar. Daha anlaşılır olması açısından şöyle örnekleyebiliriz; araba gittiği sürece yağına suyuna bakmazsınız, periyodik bakımını yaptırmazsınız, arızalandığı zaman sadece gitmesini sağlayacak onarımı yaparsınız, bir gün de daha büyük bir arıza verir ve mal ve can kaybına neden olur, durum bu.

Bu olumsuzlukların önüne geçmek için; bu işlerin kamucu anlayışla yeniden düzenlenmesi gerekir. Öncelikle kamunun yüzde yüzünü ilgilendiren bu tür işlerin bir an önce kamulaştırılması gerekir.”

‘Şehirde insan hayatından çok rant hüküm sürüyor’

TOKİ projelerinde çalışan M.T., depremden sonra kentte insan hayatından çok rantın hüküm sürdüğünü söyleyerek başladı:

“6 Şubat depremlerinin ardından büyük yıkıma uğrayan şehirde insan hayatından çok rant hüküm sürüyor. Her ne kadar basında ders aldıkları tedbirleri artırdıkları söylense de uygulama tam tersini gösteriyor.

Yıkıma uğramış koca tarlalara dönmüş alanlara bina yapmaktansa daha çok rantın olduğu rezerv alan adı altında haneler, işyerleri gasp edilir gibi yıkılıp ülkenin belli başlı müteahhitlerine peşkeş çekiliyor. Üstelik eski milletvekili veya il başkanlığı yapmış insanlar gibi birçok insanın işyerleri tek bina kalacak şekilde rezerv alan dışında bırakılıyor. Ama diğer esnafa ve hane sahiplerine 15 gün içinde boşaltılması için tebligat iletiliyor. Üstelik şehirdeki çoğu insan hâlâ konteyner kentlerde yaşarken ve kiralık ev bulmak imkânsız hale gelmeye başlamışken yapılıyor bu uygulama.”

‘Deprem konutları ve çalışma koşulları halkın yararına değil’

Deprem konutlarının ve çalışma koşullarının halkın yararına olmadığını söyleyen M.T., iş güvenliği ve ücret konusunda sıkıntılar yaşandığını kaydetti. M.T., “Yapı denetim sadece telefondan çekilen bir fotoğrafa ofisten çıkmadan onay veriyor” dedi:

“Yapılan deprem konutları ve çalışma koşulları halkın yararına değil. Biz sosyal güvencesiz, iş güvenliği koşullarının olmadığı ve sağlanmadığı koşullarda çalışmak zorunda kalıyoruz. Ücret ödeme konusunda ise her gün şehrin farklı bir yerinden ödemesini alamayan işçilerle ilgili bilgi geliyor. Taşeron veya müteahhit, bir ekibin parasını ödemeyerek onların işini bırakıp gitmesini sağlıyor, hemen ardından farklı bir şehirden farklı bir ekip getirip çalıştırıyor ve bu döngü sürekli devam ediyor. Bu ne denetleniyor ne de şikayetler dikkate alınıyor.

Yapılan binalarda yine müteahhitlere ve firmalara kârları için göz yumuluyor. Örneğin betonların bu sıcak havada bile sulanmaması, beton dökülürken sulandırılarak dökülmesi, membran gibi yalıtımların sadece gözle görülebilecek alanlarda kullanılması gibi onlarca hatta yüzlerce normalde yasal olmayan uygulamalar devam etmekte. Evet, yapı denetim gerçeği var ama uygulamada yok. Yapı denetim sadece telefondan çekilen bir fotoğrafa ofisten çıkmadan onay veriyor. Deprem kuşağında olan bir şehirde bu tür uygulamalar bize tekrardan 6 Şubat acısını yaşatması muhtemeldir.”

M.T., sözlerini TOKİ’nin köy evlerindeki eksikleri anlatarak noktaladı:

Yapılan köy evleri köylüler gözünde tam bir saçmalık. Bırakın ahırı, kümes yapacak yeri bile olmayan, birbiriyle iç içe ve en önemlisi bahçelerden tarlalar çok uzak alanlara yapılan evlere köy evi diyorlar. Köylünün üretimine katkı sağlamaz aksine üretimi zorlaştıracak bu evler. Köylü buna karşı gelip kendi bahçesinde ev yaptığında ise ruhsat, elektrik su vermeme, altyapı problemlerinim çözülmemesi gibi baskıyla karşı karşıya kalıyor.”