Kuşdili Çayırı otopark değil çayır olmalı

Mimar ve yazar Arif Atılgan, Yoğurtçu Parkı için Kuşdili Çayırı alanının şantiye olarak tutulmasının gerekli olmadığını ve önerilen Kuşdili Projesinin de bu haliyle yapılmaması gerektiğini savunuyor.

Gamze Erbil

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Kadıköy’deki Yoğurtçu Parkı ve Kuşdili Çayırı için gündeme getirdiği projeler üzerine yerel konularla ilgili çalışmalarıyla tanınan mimar ve yazar Arif Atılgan’la konuştuk. Atılgan, Yoğurtçu Parkı için şantiye olarak kullanılacak Kuşdili Çayırı için geçmişte gelen projelere karşı mücadelelerini ve bugünkü projeyi değerlendirdi. Arif Atılgan Kalamış yat limanı için de oldukça karamsar senaryolar üzerinde duruyor. Çözüm halkın mücadelesi, diyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) Kuşdili Çayırı için hazırladığı yeşil alan projesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Burası için daha önce de farklı projeler gelmişti, ne oluyor?

Kuşdili Çayırı için hazırlanan planı gördüm. Oraya bir park düzenlemesi yapılmış. Öncelikle Kuşdili’yle ilgili şimdiye kadar yapılan planların hikâyesini anlatayım. 

İlk olarak 2006 yılında o zamanki İBB yönetimi, Kuşdili’ne bir AVM projesi çıkartmıştı. Kadıköy’deki ünlü bir müteahhitin yeni kurduğu bir şirkete yap-işlet-devret usulüyle 30 yıllığına o alanı vermişlerdi. O zamanki İBB yanlış bir iş yapmıştı. Bakın bunu hep söylüyorum, orası kamuya ait yeşil alan. 1967 yılında düzenlenmiş bir belge var. O zamanki Kadıköy Belediyesi’nin yetkililerinden almıştım. Kuşdili Çayırı yeşil alan gözüküyor. Yani kamunun, yani halkın mülkü… O tarihteki İBB yönetimi mülkiyeti kendine ait olmayan alanı ihaleye çıkarmıştı. O zamanlar ben hem Mimarlar Odası’nın hem Kent Konseyi’nin başkanıydım, kurulda da gözlemci üyeydim. İtiraz ettik “İBB’nin kendi mülkü değil nasıl ihaleye verir” diye ve o ihale iptal oldu. 

O zaman tecrübe kazandılar. Önce içerisinde AVM olan planı yaptılar. Plan yapıldığı için İBB mülkiyeti üzerine alma hakkını elde etti ve tüm alanın sahibi oldu. Daha sonra da ihaleyle işi ve dolayısıyla alanı aynı şirkete verdi.

Yine itiraz ettik, dava açtık. Plan iptal oldu. Kuşdili Platformunu kurduk, konu halkın mücadelesi haline geldi. Başka planlar da yapıldı. Ama bu planların hiçbiri şu an geçerli değil. Gerekli bütün itirazlar yapıldı, o planların hepsi iptal oldu. Bildiğim kadarıyla en son 2018’de bir plan geldi o da iptal oldu.

Plan iptal olunca mülkiyetin onlardan çıkıp tekrar bize, yani halka dönmesi gerekir. Ama şimdi hâlâ İBB’nin mülkiyetinde, sürekli yeni planlar yapılıyor.

Evet, bugünlerde de yeni bir plan var. Henüz bu plan konuşulmuyor ama. Oranın şantiye olarak tutulmasının sebebi Yoğurtçu Parkı’ndaki plan olarak gösteriliyor. Kurbağalıdere Projesi bittikten sonra Yoğurtçu Parkı için defalarca proje başlatılacağı söylendi, hiçbiri hayata geçmedi. Bugün yine yeni bir proje olacağı söyleniyor. Kuşdili de hep şantiye olarak kalacak belki de…

Biz Kuşdili için önerilen plana dönelim yine, onunla ilgili değerlendirmeniz nedir?

1980’lerde Salı Pazarı getirilmişti oraya. Salı ve Cumartesi günleri kuruluyordu. Ancak Cumartesi günleri Fenerbahçe Stadında maç olduğu için pazar Cuma gününe alınmıştı. Pazar kurulmadığı günlerde alan otopark olarak kullanılmaya başlandı. Pazar oradan kaldırılınca da devamlı otopark yapıldı ve o zamandan beri otopark olarak kullanılıyor. 

Burası 46 dönümlük alan olarak geçer. Kadıköy’ün tarihinde Kuşdili Çayırı olarak yer alır. Açıklık, koruluk, doğal bir yeşil alan. Yüz yıl öncesinde Kadıköy insanları burada piyasa yaparmış. Sineması var, tesisleri var. Sosyal hayat burada olurmuş. 

Bugünkü yeni yapılan plana baktığımda Kuşdili Caddesi tarafındaki 5-6 dönümlük parça özel mülkiyete geçmiş ve bütünden koparılmış. 40 dönüm civarı yer kalmış, çevresinden yol da geçmiş. Otoparka doğru kavis yapan derenin yatağı da düzleştirilmişti. Orada bir alan çıkmış. 

Şimdi buraya bir yeşil alan projesi veya park düzenleme projesi yapılmış. Gördüm. 

Elde kalan 40 dönümlük yerin yaklaşık sekiz dönümlük kısmı İtfaiye Müdürlüğü’ne ayrılmış. Yanında yine bir sekiz dönüm civarı alan da otopark olarak ayrılmış. Eski otopark korunmuş aslında. Bütün bu bölümler çıktıktan sonra park için 20-25 dönümlük bir alan kalıyor. Bakın park diyorum artık, Kuşdili Çayırı diyemiyorum.

Gördüğüm kadarıyla, ortada bir yürüyüş yolu var kenarlarına ağaçlar dikmişler. Orası Söğütlüçeşme İstasyonu ile Kuşdili Caddesi arasında yol olacak. Oradan gelip gidecekler; bir nevi sokak olacak yani. Yeşil alan hissi vermeyecek. Ağaçlar da bir müddet sonra kurur gider. Orası öyle olmaz. Olmamalı. Dilim varmıyor ama Kuşdili Çayırı kuşa dönecek diyeceğim neredeyse.

Bugüne kadar çayır yok olmadı. Bakın Kuşdili Çayırı diyoruz, çünkü alan duruyor. Alan önemlidir, alanın üstü otopark şu anda, oradaki asfaltı kaldırıp toprağı çıkarırsanız tekrar ağaç çıkar. Makilik olur, çayır olur. Ama bu projeyle yok ediliyor. 20-25 dönüme dikeceğiniz 5-10 ağaç göz aldatmaca olur. Bunu böyle yapanlar “Kuşdili Çayırı’nı yok edenler” olarak tarihe geçerler.

Kuşdili Çayırı’na öyle bir şey yapılmamalı, yani o projeyi yapmasınlar. Hiç uğraşmasınlar. Orada yapılması lazım gelenler belli. Bir kere Kuşdili Caddesi’nin yakınındaki 5-6 dönümlük yeri satın alsınlar. Orası 46 dönümün içindeydi. Bu alan özel mülkiyette kalırsa ileride oraya inşaat yapıldığında arkadaki Kuşdili Çayırı alanı, hem geride hem de çukurda kalacaktır. Otoparkı ve İtfaiyeyi de oradan kaldırsınlar. İtfaiye’nin bulunduğu yerde tarihi Kuşdili Sineması vardı. 100 küsur yıl önce Kadıköy’ün üç sinemasından biri olan bu tek katlı sinema binası tekrar yapılabilir.

Sonuçta 46 dönümlük çayır, içerisindeki tarihi Kuşdili Sineması’yla birlikte koru olarak yeniden oluşturulmalıdır. Emin olun, bunu yapan yetkili arkadaşlarımız ise “Kadıköy’e Kuşdili Çayırı’nı geri getirdiler” diye tarihe geçerler.

Şu anda Kuşdili Çayırı alanının şantiye olarak kullanılan kısmının bir bölümünün de otoparka dönüştürüleceği söyleniyor. Yarısı Yoğurtçu Parkı projesi şantiyesi ve diğer bölüm de otopark olarak kullanıma açılacak deniyor. Otopark alanı genişleyince bu sefer otopark ihtiyacı daha da artmayacak mı?

Bu mevcut otopark iki katlı, üç katlı da yapılabilir ve araba sayısı artabilir. Şantiye olayı ayrı bir sorun bizim için. Biz Türk insanı olarak şantiyede yaşamaya alıştırıldık. Bu kadar senedir İstanbul’da büyüdüm, şimdiye kadar inşaat olmayan bir sokakta, caddede yaşadığımı hatırlamıyorum. Biz hep şantiyede yaşıyoruz esasında, şehirde yaşadığımızı sanıyoruz ama... İşte onun için de o durumdan kimse rahatsız olmuyor. Evet. Eski inşaat firmasının şantiye alanı Kuşdilinde kaldı. Kaldırılmalıdır o. 

Orada hâlâ bu kadar şantiye kurulacaksa, bu da açıkçası insanı tedirgin ediyor. Yoğurtçu Park’taki basit bir park düzenlemesi için böyle bir şantiye gerekli değil. O zaman daha başka bir şeyler mi yapılıyor, diye insan düşünüyor. Böyle bir şantiye alanı kurulacaksa orada yapılaşma mı olacak? Parktaki düzenleme için, öyle ayrı bir şantiye alanına gerek olmadığını düşünüyorum. Bu şantiye alanının oradan kaldırılması gerek bence. Ama genel olarak şantiye görüntüsüne bizim insanımız alışmış ve rahatsız olmuyor. Yani orada yaşayanların rahatsız olması, “kaldırın bunu artık” demesi gerekir.

Yoğurtçu Park 1923-1925 yılları arasında bataklıkmış. Süreyya İlmen burayı kurutmak için Sıçan Yolu tabir edilen moloz taşlarından blokaj yaparak suyu dereye akıtmış. Sonra da bugün hala var olan ağaçları dikmiş. Burayı park haline getirmiş. 

Günümüzde Yoğurtçu Park’ın zemini çukurda kalmış. Bir yanındaki Kurbağalıdere Caddesi ile diğer yanındaki Kurbağalıdere’nin kenarındaki yürüyüş yolu yüksekte kalmış. Zeminde biriken su sadece insanları rahatsız etmekle kalmaz. Ağaçları ve diğer bitkileri kurutur. Yapılacak drenaj ile zemin suyunun dereye değil Caddenin altından geçen kolektöre aktarılması gerekir. Zira ağzı çok daraltılan dere aşırı yağışlarda yükselebilir.

Otopark meselesine gelince… Kadıköy’de genel anlamda bir otopark sorunu var. Sorunu ortaya koymak lazım. Evet. Kadıköy’e hafta sonu arabayla girilmiyor. Bunu düşünmesi gerekir yetkililerimizin. Bunu biz nasıl çözeceğiz? Otopark mı yapacağız, yoksa başka bir düzenleme mi? Sorunu kabul edip ortaya koymak, çözüm için de tartışmak gerekli. 

Kadıköy’e otopark yaptığınız müddetçe bir o kadar daha otoparka ihtiyacınız olur. Şimdiye kadarki pratik de böyle; bir kere bunu bir düşünmek lazım. Kadıköy’e eninde sonunda araba sokulmayacak, öyleyse artık oturup cesaretle bunun kararının verilmesi gerekir. Kadıköy’e araba sokulmayacak. Engelliler için otopark olabilir, o ayrı bir konu. 

Söğütlüçeşme Meydanı önemli. İstasyon orada, Gar orada, otobüs durakları orada. Oraya bir noktayı koymak lazım; Söğütlüçeşme’den aşağı araba girmeyecek. Oradan yukarısı nasıl çözülür, onu oturup konuşacaklar, tartışacaklar. Kadıköy merkeze tramvaylarla ring seferleri yapılabilir. Bunlar hep tartışılmalı. Çözüm bulunur.

İnsanların kamu araçlarında seyahat etmelerini cazip hale getirmeliler. Arabasını şehir merkezinde park etmeyi pahalı hale getireceksin. Şehrin merkezinde süper bir fiyat olur dışarı çıktıkça ucuzlar ve sonunda bedava olur. Yani şehir içine özel arabayla girmeyi zorlaştıracaksınız. Ana prensip bu olmalı. 

Kalamış Yat Limanı ihalesi iptal edildi, siz bu konuyu da izliyordunuz. Nedir son durum?

Ben orada çok kötümserim. Bir şey bildiğimden değil, hislerimi söylemek istiyorum. Komplo Teorisi gibi diyelim. 

Şimdi tepeden dronla bölgeyi bir görelim; kuşbakışı görelim. Devlet Demir Yolları Kampı var Fenerbahçe’de. Sanırım 5-10 sene önce, Özelleştirme İdaresi’ne devretmişlerdi orayı. Oraya da marina yapılacaktı, sonra durdu. Şimdi düzenleme yaptılar, galiba tesis olarak kullanılıyor şu anda ama orası uykuda.

Fenerbahçe yarımadasını hiç konuşmuyorum, konunun dışına çıkarıyorum ki, o da girer aslında. Oradan geliyorsunuz Fenerbahçe-Kalamış Marina’ya. Özelleştirme İdaresi’ne verildi, onlar planlar yaptılar. Kapasiteyi yükseltmeyi ve tesisleri çoğaltmayı hedeflediler. 

Devam ediyoruz… Yoğurtçu Parkı çukurda kalıyor, ağaçlar çürüyor, şu an çözüm aranıyor... Derenin kenarında yürüyüş yolları yapılıyor; projeler düşünülüyor... Ve geliyoruz Kuşdili Çayırı’na. 46 dönümlük yer. Burayla da ilgili 2006 yılından beri planlar geliyor-gidiyor. Ama hâlâ mülkiyeti halkın olamadı. Çeşitli planlamalar-düzenlemeler yapılmaya devam ediyor. 

Fenerbahçe tesisleri, Kalamış, Yoğurtçu Parkı, Kuşdili Çayırı… Topladığınız zaman 200-300 dönüm gibi bir yer ediyor. Kaldı ki, proje alanı Bağdat Caddesi’ne kadar genişletilebilir de. Türkiye’nin en değerli toprakları İstanbul’da, İstanbul’un en değerli toprakları Kadıköy’de, Kadıköy’ün de en değerli toprakları bu saydığım yerde. 

Biz o planı-bu planı konuşuyoruz ama pat diye Cannes’da gayrimenkul fuarında Kalamış çıkıyor görücüye. Ben de o zaman komplo teorisini düşünmek zorundayım. Orada sunulan teklifte sadece Kalamış marina tarif ediliyor ama orayı vermişlerdi zaten Türkiye’nin en büyük sermayelerinden birine daha önce. Geri aldılar. Cannes’daki gayrimenkul fuarında yeniden sunuluyor. Sadece Kalamış’ı sunduklarını düşünmüyorum o zaman ben, Kalamış’ın çevresiyle birlikte olduğunu düşünüyorum. Diğer yandan şunu da düşünüyorum, Haydarpaşa’da tarihi kalıntılar çıkınca Haydarpaşa’da düşünülen planlar, projeler askıya alındı. O kalıntıları yok edemiyorlar; projeler kalıntıların bulunduğu alanda yapılacaktı çünkü. 

O zaman benim de aklıma şöyle bir şey geliyor: Haydarpaşa Port olamayacak. Onun yerine Kalamış Port mu yaratılacak? 

Haydarpaşa projeleri de daha önce bu fuarda yatırımcılara sunulmuştu değil mi? 

Haydarpaşa Port da ilk kez Cannes Gayrimenkul Fuarı’nda sunulmuştu. Ve orası da başlangıçta 1.000.000 metrekarelik bir alandı. Sonra 2.000.000 metrekareye çıktı. Daha sonra neredeyse Üsküdar’a kadar bir alanı da katarak 4.000.000 metrekarelere çıkarıldı. 

Onun için Kalamış sunuluyorsa sadece Kalamış’la sınırlı kalmaz diye düşünüyorum.

Peki bu tür gelişmeler nasıl engellenebilir?

Baktığınızda Özelleştirme İdaresi “şöyle şöyle yapacağım” diyor. Ama karşıt siyasi görüşteki ilçe belediyesi ya da büyükşehir belediyesinden umduğum tepkiyi göremiyorum. Kalamış için Kadıköy Belediyesi “Orayı bize verin. Bu haliyle kullanalım” diyor. 

Yani yine halktan yana olan halktır. Halk kendi sorunlarına sahip çıkmalı. Siyaseti kendisi için yönlendirmeli. En iyi, halk karşı çıkarak önleyecektir bu planları. 

Bu alan için hayalimi paylaşmak isterim…

Kuşdili Çayırı’nın 100 sene önceki gibi çayır, koruluk haline getirildiğini düşünün. Yeldeğirmeni, Hasanpaşa, Acıbadem, Osmanağa gibi çevredeki mahallelerin hiçbirinin parkı yok. Burası oksijen, nefes olacaktır insanlara… Temizlenmiş derenin kenarlarının ağaçlandırıldığını düşünün... Yoğurtçupark aynı haliyle korunarak bakımlı halde hizmete devam etsin... Kalamış’taki marinanın tamamen kaldırıldığını, oraların yemyeşil olduğunu düşünün... Fenerbahçe burnundaki özel tesislerin kaldırıldığı, kendi orijinal kıyılarının halka açıldığı bir yarımada haline geldiğini düşünün... DDY kampının sosyal tesis vs. olarak gene halk açık olarak kullanıldığını düşünün... 

Ne kadar nefis bir şey olur değil mi halk için. Cennet.