Küba'nın sosyalist ekonomi politikalarını ve bu politikaların toplumsal etkilerini anlamak isteyenler için önemli bir kaynak olan "Cuadrando la Caja" TV programının konukları, Havana Üniversitesi Demografi Çalışmaları Merkezi'nden bir profesör ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı idi.
Haber Merkezi
Küba'nın sosyalist ekonomi politikalarını ve bu politikaların toplumsal etkilerini anlamak isteyenler için önemli bir kaynak olan "Cuadrando la Caja" TV programının konukları, Havana Üniversitesi Demografi Çalışmaları Merkezi'nden bir profesör ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı idi.
Laura Prada: Hoş geldiniz, burası Cuadrando la Caja, ülkemizi oldukça meşgul eden ve endişelendiren ekonomik konuları sosyalist bir perspektiften tartışmak için oluşturulmuş bir alan. Bugün kadınlar ve ücretsiz emek hakkında konuşacağız. Konuya derinlemesine girmek üzere, bize Havana Üniversitesi Demografi Çalışmaları Merkezi'nden demografi bilimleri doktoru ve gazeteci Dixie Edith Trinquete ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Ariel Fonseca eşlik ediyor.
Laura Prada: İlk olarak şunu sorarak başlamak istiyorum: Ücretsiz emek tam olarak nedir?
Ariel Fonseca Quesada: Bunlar, yaşamın ekonomik ve toplumsal olarak yeniden üretimini sağlayan faaliyetlerdir ve temelde üç özelliğe sahiptir: Bu faaliyetler karşılığında bir ücret alınmaz; esas olarak ev ortamında, aile ya da topluluk içinde gerçekleştirilirler ve günlük hayata anlamlı bir katkı sağlarlar. Küba’da son dönemde kaydedilen önemli ilerlemelerden biri, genellikle bakım hizmetleriyle ilgili olan bu faaliyetlerin bir tür ‘emek’ olarak tanınması oldu.
Laura Prada: Ücretsiz emek ile kadınlar neden bu kadar yakından ilişkili?
Dixie Edith Trinquete: Çünkü istatistiksel olarak sadece Küba’da da değil, dünya genelinde bu ücretsiz yapılan işlerin büyük çoğunluğunun kadınların omuzlarında olduğu doğrulanmıştır. Küba’da yapılan çeşitli anketler -ki bunlardan sonuncusu 2016 tarihli toplumsal cinsiyet eşitliği anketidir- kadınların, erkeklere kıyasla haftalık olarak ücretsiz ev içi işlere iki katından fazla zaman ayırdığını ortaya koymuştur. Bu süreye yalnızca doğrudan yapılan işler değil aynı zamanda bu işlerin planlanması da dahil. Kadınlar her hafta yaklaşık 21 saatlerini yapılacak yemekleri ve alışverişi planlamaya ve organize etmeye ayırıyor, erkeklerse yaklaşık 10 saatlerini. Bu, önemli bir farktır ve bu fark, tarihsel olarak Batı toplumlarında yaşamın nasıl organize edildiğiyle ilgilidir. Erkekler ev dışında çalışmaya, kadınlar ise ev içinde çalışmaya göre eğitilmişler. Bu temel yapı bugün hâlâ geçerliğini koruyor. Ücretsiz işlerin yükü esas olarak kimin omuzlarında? Kadınların.
Laura Prada: Bu olgu ülkemizde nasıl bir seyir izliyor?
Ariel Fonseca Quesada: Bu durumu ülkede kullanılan bazı göstergeler üzerinden, örneğin istihdam oranı ya da iş gücüne katılım oranı gibi kriterlerle ele alacak olursak: Küba’da erkeklerin iş gücüne katılım oranı yaklaşık %77’dir; yani çalışma çağındaki her 100 erkekten 77’si resmî olarak istihdam edilmektedir. Kadınlarda ise bu oran daha düşüktür: Her 100 kadından sadece 55’i resmî ya da ücretli bir işte çalışmaktadır. Bu da yaklaşık %22’lik bir fark olduğunu gösteriyor.
Küba’da yaklaşık 700.000 kadın resmî bir gelir elde etmiyor. Ancak bu kadınların hepsi olmasa da büyük çoğunluğu ev işleri ve bakım faaliyetleri yürütüyor. Hayatın yeniden üretimi dediğimiz süreçten; çocuklarımızın, anne babalarımızın bakımı ile ilgileniyor. Bakım işi doğrudan ya da dolaylı olabilir: Bir çocuğu emzirdiğinizde, yıkadığınızda ya da ona yemek yedirdiğinizde bu doğrudan bakımdır. Ancak ona yemek yedirebilmek için önce o yemeği pişirmeniz ya da giydirebilmek için çamaşırları yıkayıp ütülemeniz gerekir. Bunlar saatler süren işlerdir. Profesör Dixie'nin de hatırlattığı gibi, Küba’daki cinsiyet eşitliği anketleri kadınların bakım işlerine erkeklerden haftalık yaklaşık 14 saat daha fazla zaman ayırdığını ortaya koyuyor. Bu da gösteriyor ki, Küba’da ücretsiz emek kadın yüzlü bir gerçekliktir. Bu durum, son 65 yılda elde ettiğimiz ilerlemeyi göz önüne aldığımızda çelişkili bir tablo yaratıyor olabilir. Çünkü ülkedeki profesyonellerin yarısından fazlası kadın. Devrimin zaferinden sonra kadınlar sosyal yaşama önemli ölçüde dâhil oldular; ancak eğitim ve iş alanlarına erişim açısından eşit olanakların olması, bakım işlerinde de kültürel bir değişim yaşandığı anlamına gelmiyor. Bu alanlarda bir denge sağlanması, erkeklerin de bakım işlerinde daha fazla yer alması gerekiyor.
Dixie Edith Trinquete: 2017’de yapılan yaşlanma anketine göre, katılımcıların %57’sinden fazlası bakım hizmetini bir kadından almayı tercih ettiklerini belirtti.
Laura Prada: Yani bir tercih söz konusu...
Dixie Edith Trinquete: Evet, bakım rolü toplumsal olarak kadınlara atfedilmiş durumda. Ayrıca kimin bakımını kimin üstleneceği konusunda da bir tercih söz konusu. Yani belli bir reddetme hali var: “Bana bir erkek mi bakacak? Hayır, hayır, hayır...” Bu bir yandan böyle iken diğer yandan Ariel’in bahsettiği durum kırsal bölgelerde daha yaygın. Kırsalda kentlere göre bakım işlerindeki kadın ağırlığı belirgin olarak daha fazla, istatistikler bunu gösteriyor. Bugün, Küba’nın en büyük iş gücü rezervinin kadınlar olduğu söyleniyor, bunun nedeni pek çok bakım sorumluluğunu üstlenmek için iş hayatından ayrılmış olması. Sadece gündelik ev işleri değil –ki bunlar zaten bir şekilde üstleniliyor– esas olarak hastalara, yaşlılara ya da torunlara bakmak gibi görevlerden bahsediyoruz.
Laura Prada: Bu, ev hanımı olmaktan farklı bir şey tabii...
Dixie Edith Trinquete: Kesinlikle öyle. Biz daha çok “ücretsiz emek” kavramını kullanmayı tercih ediyoruz.
Laura Prada: Peki, bunların farkı nedir?
Dixie Edith Trinquete: Örneğin siz tek başınıza yaşıyor ya da boşanmış ve formel bir işte çalışıyor olabilirsiniz; bu durumda kadının hane reisliği söz konusu olabilir. Buna ek olarak ev işlerini de üstleniyor olabilirsiniz, bu başka bir hikâye. Ama aynı zamanda hem ev hanımı olabilir hem de ücretli bir işte çalışıyor da olabilirsiniz.
Laura Prada: Burada bir nüans var.
Dixie Edith Trinquete: Evet, kültürel bir nüans.
Ariel Fonseca Quesada: Bunlar, son zamanlarda dönüştürmeye çalıştığımız kategoriler. Hatta bunlar tartışmasız olarak ataerkil kalıplardan geliyor ve kimleri nasıl adlandırdığımızı belirliyor. Genellikle, kadınların önemli bir kısmının çalışmadığı söylenir. Biz ise altını çizerek şöyle diyoruz: Ücretli olarak çalışmıyorlar; yani bir sözleşmeyle bir işe dahil değiller ya da yaptıkları iş karşılığında gelir elde etmiyorlar. Biz ev hanımı ya da ekonomik olarak aktif olmayan nüfus gibi kavramları aşmaya çalışıyoruz. Zira karşılaştığımız zorluklardan biri de bu kadınların yaptığını işlerin değerinin kavranmasıdır.
Laura Prada: Toplumsal bir tanınma yani…
Ariel Fonseca Quesada: Evet, tartışmasız bir toplumsal tanınma olacak. Ulusal İstatistik ve Enformasyon Ofisi’nin önünde duran bir zorluk da kadınların gerçekleştirdiği ve özellikle bakım faaliyetlerini içeren ücretsiz emeğin ağırlığını hesaplamak ve tanımlamak; bunun gayri safi yurt içi hasıla içindeki payını belirlemek. Bazı ülkeler bu konuda ilerleme kaydetti. Biz de birkaç yıldır, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Bakım Hizmetleri Alt Komisyonu ve Ulusal İstatistik ve Enformasyon Ofisi ile birlikte, bu emeğin toplumsal ve ekonomik katkısını hesaplamak üzere bir metodoloji üzerinde çalışıyoruz. Bu yüzden diyoruz ki, biz bu kavramları aştık, kategorileri değiştirdik. Akademi son yıllarda Küba’nın bu konudaki ilerlemesine katkı koydu. Latin Amerika’da ise bu konunun gelişmesini sağlayan feminist hareket ve akademi var. Küba’da kadınların ekonomiye ve topluma katılımında tartışmasız bir ilerleme söz konusu olsa da az önce sunduğumuz rakamlar hâlâ ele alınması gereken eşitsizliklerin varlığını gösteriyor.
Dixie Edith Trinquete: Uluslararası hesaplamalara göre, kadınların ücretsiz emeği bir ülkenin GSYİH’ya katkısı %20’yi aşabiliyor. Bu, ekonomik olarak küçümsenecek bir rakam değil. CEPAL (Latin Amerika Ülkeleri Ekonomik Komisyonu) de bu konuyu ele alıyor: Bir aile tüm bu işler için ne kadar ödeme yapmak zorunda kalırdı diye düşünün; o zaman ekonomik katkının boyutunu daha iyi anlayabilirsiniz. Tabii ki mikro düzeyde, Ariel’in de söylediği gibi, bu katkıyı hesaplamak için bir metodoloji oluşturmak gerekiyor. Ancak mikro ölçekte bir fikir edinmek için sadece şu hesabı yapın: Kadınların evde yaptığı her işi birine yaptırmak isteseydiniz, bu hizmetler için ne kadar ödeme yapmanız gerekirdi? Ve Küba’nın somut gerçekliğinde, bu rakam hiç de az değil.
Laura Prada: Küba toplumundaki ataerkil anlayışı ve terminoloji değişikliklerini değiştirmek için gösterilen çabayı görünür kılmak için hükümet politikaları yeterli mi?
Ariel Fonseca Quesada: Küba’da son dönemde bu politikalar açısından çok önemli bir gelişme yaşandı. Geçtiğimiz yıl 15 Ekim'de 109 No'lu Kararname kabul edildi. Bu kararname, Entegre Yaşam Bakımı Ulusal Sistemi’nin hayata geçirilmesinin önünü açan hukuki bir düzenlemedir. Üç yıldan uzun bir süre önce, 2030’a kadar olan ekonomik ve sosyal kalkınma programının bir parçası olarak Küba’da Onurlu Çalışma Projesini geliştirmeye başladık. Bu kapsamda ücretsiz emeği sadece görünür kılacak bir politika oluşturmakla yetinmedik, aynı zamanda bu gerçekliğe yanıt verecek eylemler, programlar ve hizmetlerin de hayata geçirilmesini hedefledik, özellikle de toplumsal sorumluluğu sağlanmasına yönelik olarak. Entegre Yaşam Bakımı Ulusal Sistemi’nin temel hedeflerinden biri de işte bu toplumsal sorumluluğa katkı sunmak: Yani ülkedeki tüm ekonomik ve toplumsal aktörlerin bu sürece katılması ve ailelerimiz içinde kadınlar ve erkekler arasındaki yeniden bir iş bölümünün yapılmasına katkıda bulunması.
Dixie Edith Trinquete: Bence şu anda, oldukça fazla yasal düzenlemenin yapıldığı ve birçok politikanın oluşturulduğu bir aşamadayız. Ariel, Entegre Yaşam Bakımı Ulusal Sistemi’nden bahsetti. Bu program daha geniş bir politikanın –yani demografik dinamiklerine yönelik bakım hizmetleri politikasının– bir parçası. Öte yandan, konuştuğumuz konuyla doğrudan ilişkili olarak Kadınların İlerlemesi için Ulusal Program da mevcut. Ayrıca, Aile Yasası’ndaki bazı maddelerden de örnek verebiliriz. Bu maddeler, ülke çapında hukuki düzeyde düzenlemeler getiriyor ve toplumsal ortak sorumluluğun nasıl kurulacağına dair ölçütler belirliyor. Hatta bu ortak sorumluluğun yasalar yoluyla nasıl teşvik edilebileceğine dair ölçütler de ortaya koyuyor.
Akademiden, yapılan araştırmalardan ve farklı araştırma merkezlerinden baktığımızda, tüm bu politikaları ve yasal düzenlemeleri aynı hedefe ulaştıracak şekilde nasıl bütünleştirilmesinin önemli bir mesele olduğunu görüyoruz. Zira bu düzenlemelerin hedefe ulaşabilmesi için birbirine entegre bir şekilde uygulanması; yani toplum düzeyinde hayata geçirilmesi gerekiyor. Çünkü toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümü ve ev içi emeğin eşitsiz dağılımı tam da burada –toplumun ve ailenin içinde– ortaya çıkıyor ve yeniden üretiliyor. Bu nedenle, zaman içinde oluşturulan ve kuşkusuz iyi yasal çerçeveler olan bu politikaların, gerçekten etkili olabilmesi için özellikle de bu iş yükünün en fazla hissedildiği alanlarda entegre bir şekilde uygulanabilmesi gerekiyor.
Laura Prada: Peki, bunu nasıl yapmalı?
Ariel Fonseca Quesada: Dixie, politikaların bütünleştirilmesinden bahsetti. Ülkemizde yıllardır çeşitli alanlarda bakım hizmetleri mevcut. Küba’da 60’lı yıllardan bu yana kreşlerin olduğunu kim bilmez? Ya da yıllardır yaşlılara yönelik yaşlı -büyükbaba/büyükanne- bakım evleri olduğunu? Yine “bakıcı” diye adlandırılan ve çoğunlukla çocuklara yönelik temel bakım hizmeti veren devlet dışı sektörden kişilerin sunduğu hizmetler de var. Ayrıca, Aile Destek Sistemi’ne (SAF) ait bazı kuruluşlardan da bahsedebiliriz.
Uzun yıllardır vermekte olduğumuz çok sayıda hizmet var ama bunlar hep nüfusun farklı bölmelerine odaklanmış ve farklı kurumlar tarafından sunulmuş. Artık ihtiyaç duyduğumuz şey, devletin bu bakım politikalarını bir araya getirebilmesi için bir mekanizma, bir araç. Yıllar boyunca yaptığımız çalışmalar kuşkusuz bizi bu sürece hazırladı, ancak bugün çok daha büyük bir zorlukla karşı karşıyayız. Küba nüfusunun %25,5’i 60 yaş ve üzerinde ve bakım gereksinimi ortaya çıkıyor. Bir de demografik fırsat penceresi1 meselesi var: Küba’da nüfus azaldı ki bu aynı zamanda çalışma çağındaki nüfusun da azalması anlamına geliyor. Bu yüzden mümkün olan en fazla kişinin çalışabilmesi için bakım hizmetlerine ihtiyacımız var. Tüm bu bakım ve istihdam politikalarını (özellikle resmi/ücretli istihdamı) birbirine entegre edecek yollar bulmalıyız. Bu noktada uzaktan çalışma gibi farklı çalışma şekilleri de devreye giriyor.
Dixie Edith Trinquete: Aynen öyle.
Ariel Fonseca Quesada: Bunca yıldır üzerinde çalıştığımız tüm bu hukuki düzenlemeleri artık birbirine entegre etmemiz gerekiyor. Bununla ilgili bir başka önemli konu da şu: Sistemin beş bileşeni var ve bunlardan biri de iletişim. Küba’da annelere doğum izni hakkı uzun yıllar önce tanındı; artık bu hak babalar için de geçerli, onların da babalık izni var. Ayrıca bir yaşından küçük çocukların bakımı için de haklar mevcut. Ancak bu hakkın tanınması, bunun bir kararnameyle onaylanmış olması her şeyi çözmüyor. Bu yasal haktan yararlanan baba sayısı 10’dan az. İşte bu yüzden, kültürel dönüşüm için iletişimin önemini vurguluyoruz. Yasal düzenlemelerle sınırlı kalamayız; toplumda gerçek bir anlayış değişiminin de hayata geçirmemiz gerekiyor.
Dixie Edith Trinquete: Bir işletme ya da kurumun yöneticisi de şunu öğrenmek zorunda: Erkek çalışanlarının da bu haklara sahip olduğu gerçeğini. Erkekler bu hakkı kullandıkları için damgalanmamalılar, küçümsenmemeliler. Çünkü çoğu zaman, bir erkeğin babalık izni için başvuru yapması durumda aldığı cevap şu olabiliyor: “Ama senin evinde çocuğunla ilgilenen bir kadın yok mu?”
Laura Prada: Kesinlikle.
Dixie Edith Trinquete: Bu mesele sadece ailenin içinde verilen eğitime ilişkin değil. Yine aynı noktaya, toplumsal sorumluluk konusuna geliyoruz: Bu, toplumsal tüm alanlarda iyi anlaşılması gereken bir konu. Bu başlıktaki bir yasanın etkili bir şekilde uygulanabilmesi için bu şart.
Laura Prada: Ve bizi gururlandıracak bir şey olmalı bu.
Dixie Edith Trinquete: Aynen öyle. Diğer önemli nokta ise analiz etmekle ilgili. Ariel, sorunların tanısının konulmasından bahsetti. Ve bu tanı yerel ve bölgesel bağlamlara göre de konulmalı. Belki de şu anda bazı belediyelerde üç adet SAF (Aile Destek Sistemi) merkezi var ama sadece bir tanesine ihtiyaç var. Ya da Havana’daki Plaza de la Revolución (Devrim Meydanı) gibi bazı belediyelerde 5 tane var ama aslında 10 taneye ihtiyaç duyuluyor. Bu sayılar tamamen varsayımsal. Buradaki önemli nokta şu; analizin yerel düzeyde yapılması gerekliliği. O bölgede nasıl bir nüfusun yaşadığını bilmek gerekiyor. Ve bu bağlamda, ülkenin demografik dinamiklerini anlamak büyük önem taşıyor. Çünkü Küba'nın en yaşlı nüfusa sahip belediyesi olan Plaza de la Revolución ile Ciego de Ávila’daki Morón belediyesi aynı değil. Yani bu konuştuklarımızı hayata geçirebilmek için, uygulamanın yapılacağı yeri çok iyi tanımak gerekiyor. Öyle yerler var ki, o mevcut kreşin tamire ihtiyacı var, ama bunun yerine yeni küçük yuvaların inşası teşvik ediliyor. Belki de yapılması gereken şey sadece o yuvayı onarmak ve kapasitesinin kullanılmasını sağlamak. Kısaca analizler sağlam bir şekilde zemine oturtulmalı ve söz konusu bölgenin somut koşullarından hareketle yapılmalı. Analizi genel düzeyde yapamayız.
Ariel Fonseca Quesada: Toplumsal sorumluluk konusuna dönersek, çocuk yuvaları örneği verildi. Bence bu oldukça somut bir örnek; yani sadece soyut olarak “başarmalıyız” demekle olmaz. Kreşler, tarihsel olarak devlet bütçesiyle finanse ediliyor ve Eğitim Bakanlığına bağlılar. Ama çocuk yuvaları öyle değil. Bu kurumlarda da eğitimle ilgili konuları Eğitim Bakanlığı yönlendiriyor ve buralarda çalışan “öğretmen”lerden (seños) de bakanlık sorumlu. Ancak yatırım, gider, bina, yemek gibi harcama kalemleri yuvanın bağlı olduğu kurum tarafından karşılanıyor. Bugün birçok fabrika, işletme ve kamu kurumu bu bakım görevine dahil olmuş durumda. Bence bu, ortak sorumluluk fikrinin gerçek bir göstergesi.
Laura Prada: Ve bu durum çalışanlar için de büyük bir rahatlık.
Ariel Fonseca Quesada: İşte bu yüzden tüm ekonomik aktörlerin ortak sorumluluğundan söz ediyoruz. Yaşlanan nüfus gibi etkenlerden kaynaklanan bakım ihtiyacının tamamını devletin -merkezi kurumlarının, ç.n.- tek başına karşılaması mümkün değil. İster çocuklar için olsun, ister yaşlılar için bu talebi tamamıyla karşılayamayız. Bu yüzden, yerel kalkınma stratejilerinde net bir analiz ile talebin ne olduğu açıkça belirlenmeli ve tüm ekonomik aktörler bunlar üzerinden sürece ortak edilmelidir.
Bugün, ekonomik aktörlerin çeşitlenmesiyle birlikte, bakım hizmetlerine yönelik küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) kurulmasına artık izin veriliyor. Bu tür bakım alanlarında faaliyet gösteren mikro, küçük ve orta ölçekli işletmeler var. Bence çok daha fazlasının sürece dahil olması gerekiyor çünkü karşılanamamış yoğun bir talep var. Aynı zamanda, bahsi geçen kentsel ve kırsal alanlar arasındaki uçurumu kapatacak şekilde hareket etmek de gerekiyor. Zira mevcut bakım kurumlarının çoğu şehirlerde bulunuyor. İnsanların kırsalda da istihdama dahil edilebilmesi için bakım hizmetlerinin sağlanması şart. Kırsal Halk Konseyleri bu konuya hak temelli bir perspektif ile yaklaşmalı. Yani mesele sadece “çocuk kreşe gidebilsin ki annesi çalışabilsin” değil; çocuğun o sosyalleşme ve eğitim alanına erişim hakkı olduğundan yola çıkmalıyız. Bakımı bir hak olarak görmek gerek, annenin çalışıp çalışmamasına bağlı olmamalı bu.
Dixie Edith Trinquete: Tüm ekonomik aktörleri dâhil etmek gerek. Sadece bakım alanında faaliyet gösteren KOBİ’ler değil, başka ekonomik aktörler de var olan bakım hizmetlerini destekleyebilir.
Laura Prada: Kesinlikle.
Dixie Edith Trinquete: Nüfus Araştırmaları Merkezi'nin (CEDEM) her yıl yaptığı izleme ziyaretlerinde çok ilginç deneyimlerle karşılaştık. Örneğin, bir Aile Destek Sistemi (SAF) merkezi, hemen yanında bulunan özel bir kafe, bir KOBİ tarafından destekleniyor. Bu kafe, SAF’ın yemek ihtiyacının bir kısmını karşılamayı toplumsal sorumluluğu olarak üstlenmiş. Bu tür destekleri sadece SAF’a değil, belki bir huzurevine, yaşlı bakım evine doğru nasıl genişletebiliriz? Bir de çok daha az dile getirilen bir konu var: Bakıma muhtaç kişilere bakım veren kişiler kendileri nasıl korunur, onlara kim bakar? Bakım meselesinin bir başla önemli yüzü de bu. Bu meseleye de dikkatle eğilmemiz gerekiyor.
Laura Prada: Küba’da ücretsiz emek üzerine yürüttüğümüz bu tartışmaya devam etmeden önce Gurú de Jatibonico’yu dinleyelim:
Yalnızca Devrimle birlikte
değer kazandı kadının bilgeliği
bilimde, sanatta ve üretimde.
Hayati bir adımdı
bu kitlenin tanınması.
Ne var ki, hâlâ yaşıyoruz
Kadının rolünü tanımlarken bir eksikliği
yalnızca ev işlerine indirgeyerek
Gurú, bakım verenlerin rolünün daha fazla tanınması gerektiğini söylüyor ve bu tamamen doğru. Ama en az onun kadar önemli bir konu daha var: "Bakım verenin bakımı". Peki, neden bakım verenle de ilgilenmek gerekiyor?
Dixie Edith Trinquete: Birincisi, kendisini bakım işlerine adamış insanların -ki çoğunlukla kadınlardır- sosyalleşme alanlarını büyük ölçüde daralıyor. Aşırı yüklü ev işlerine veya çocuk, yaşlı ve engellilerin bakımıyla uğraşan kişilerin öne çıkan özelliklerinden biri, sosyal etkileşimlerinin ve serbest zamanlarının azalmasıdır; kendi zamanını planlama ve hayat projelerini oluşturma olanakları ortadan kalkar, çünkü başka bir bakıma başka bir seçenekleri kalmaz. Bunu göz önünde bulundurmak, bu kişilerin öz bakımlarıyla ilgili meseleleri çözebilecekleri alanların sağlanması gerekir. Burada aklıma örneğin kuaför geliyor -önemsiz gibi görünebilir ama aslında öyle değil-, ya da bir başkasının onlara çamaşır yıkamada yardımcı olabileceği bir yer; benzer şeyleri yapan insanlarla bir araya gelebildikleri, belki bakım verdikleri kişilerle birlikte gidebildikleri ve orada sosyalleşip karşılıklı etkileşimde bulunabildikleri bir alan. Tıbbi hizmetlere, psikolojik desteğe, rehberliğe kolay ve etkili biçimde erişim sağlanabilmeli. Bakım süreçlerini destekleyecek yardımlar olmalı; hatta teknolojik destekler –örneğin bir tekerlekli sandalye… Bunlar daha spesifik şeyler olabilir ama yine de aynı zamanda bakım veren kişinin de bakımını sağlamak anlamına geliyor, ona yardımcı oluyor. Burada, fark ettiğimiz ve çok önemli olan, bakım verme konusunda karşılaşılan bir dizi zorluk ve engelin olduğu bir senaryo var.
Ariel Fonseca Quesada: Bunu Entegre Yaşam Bakımı Ulusal Sistemi’ni tasarlarken tespit ettik. Hedef kitleleri tanımlarken, ilk olarak “toplumun tamamı” dedik. Ancak hizmet tasarımı açısından dört öncelikli grup belirledik: Birincisi, bağımlılık derecesine göre, 12 yaşına kadar olan çocuklar, ki bunlar açık şekilde daha bağımlı olanlardır; ikincisi engelli bireyler; üçüncüsü kaza sonucu geçici bakıma ihtiyaç duyanlar; ve dördüncü grup –ki bu noktada “sistem mutlaka buna da yönelmeli” dedik– bakım veren kişileri kapsıyor, ücretli ya da ücretsiz gönüllüler olarak bakım verenler.
Ayrıca, sürekli bir bakıcıya ihtiyaç duymadan, teknik yardımlar alarak bireyin kendi başına var olabilmesi için bir dizi hizmet veya yardım sunulması gerektiğini düşüncesindeyiz. Örneğin; şu anda ülkemizde bir teleyardım hizmeti onay sürecinde. Günümüzde kaç yaşlı birey yalnız yaşıyor, kaçının ev telefonu ya da cep telefonu var? Yeni teknolojiler aracılığıyla ne kadar çok hizmet sunulabilir? Bakkallarda, eczanelerde kaç farklı haberleşme hizmeti sunulabilir? Bir kişi tek başına kendine bakma kabiliyetini yitirmiş olsa bile sürekli yanında birine ihtiyaç duymadan yaşayabilmesi için nasıl hizmetler sunabiliriz? Böylece hiçbir aile üyesinin bakıma muhtaç olan kişiyle kalmak için çalışma hayatından vazgeçmesine gerek kalmaz, bakım hizmeti başka yollarla tamamlanmış olur. Bu tür bakım hizmetlerine karşılık gelen hizmetler, bakıcıları düşünerek tasarlanmalı: Öncelikle, eğitim. Günümüzde sağlık alanında çok gelişkin bakıcı okulları var; bakıcıların sadece nasıl yıkanır, nasıl oturtulur gibi bilgilere değil, aynı zamanda hukuki konulara da hâkim olmaları sağlanıyor.
Bu konu üzerinde çok düşündük ve önümüzdeki beş yıl içinde entegre yaşam bakım sisteminin uygulanması bakım veren kişilere nasıl destek olunacağına dair mutlaka bir planımız olması gerektiğine karar verdik. Belediyelerce onaylanan her hizmetin ve eylemin “nasıl destek olurum, nasıl yardım ederim, nasıl bir nefes alma imkânı sağlarım?” düşüncesiyle uygulanması gerekiyor. Çünkü aile bireylerine bakan kişiler, bunu haftanın yedi günü, günün 24 saati yapıyorlar. Dolayısıyla şu sorular çok önemli hâle geliyor: Bakım veren kişinin dışarı çıkabilmesi, nefes alabilmesi, dinlenebilmesi için ne gibi mekanizmalar, araçlar geliştirebiliriz? Bunlar, Entegre Yaşam Bakımı Ulusal Sistemi’nin Bakım Hizmetleri Alt Komisyonunun tasarlayıp hayata geçirmesi gereken konulardır.
Laura Prada: Telegram kanalımıza gelen sorulardan biri de tam olarak buydu: Bu kişilerin hayatını nasıl kolaylaştırabiliriz?
Dixie Edith Trinquete: Evet burada, topluluk temelli alternatif ağlar oluşturmayı da düşünmeliyiz. Ariel, teknolojilerden bahsetmişti. Bu konuda ilginç bir deneyim var: Paloma Projesi’nin bakım verenler ağı örneğin, binlerce kişiden oluşuyor ve WhatsApp ile Telegram gruplarında bir araya geliyorlar. Bu gruplarda bakım vermeye yönelik araçlar, öneriler, belirli kişilere özel tarifler; müzikler, terapi egzersizleri vb. şeyler paylaşılıyor… Gerçekten çok ilginç bir ağ ve giderek büyüyor. Bu ağ, bakım veren çok sayıda kişiye psikolojik destek sağlıyor ve etkisini sürekli genişletiyor. Hatta bu deneyim radyoya da taşındı; bu konular üzerine iki sezon radyo programı yapıldı. Gerçekten de bu tür deneyimlerin yarattığı etkiyle, bakım veren kişilerin –aynı işi yapan başkalarıyla sosyalleşebilecekleri, fikir alışverişinde bulunabilecekleri– alanlara ihtiyaç duyduğu açıkça görülüyor. Bu, günümüzde fazlasıyla gerekli hâle geldi.
Laura Prada: Ariel, gelecekteki ihtiyaçlara yönelik politikalar tasarlanırken yaşlanan bir nüfusumuz olduğunu gerçeği dikkate alınıyor mu?
Ariel Fonseca Quesada: Entegre Yaşam Bakımı Ulusal Sistemi onaylanmadan önce mevcut duruma ilişkin bir çalışma yürütüldü ve temel araştırma alanları tanımlandı. Havana Üniversitesi’nin bakım üzerine çalışmalar yürüten önemli bir araştırma ağı bulunuyor. Bu ağ, ülkenin neredeyse tüm üniversiteleri ve araştırma merkezlerini kapsıyor. Bu akademik ağın mevcut çalışma ve araştırmaları politika tasarımında bize önemli destek sağladı. Bu sürecin en önemli sonuçlardan biri, bu araştırma merkezleriyle kurulan iş birliği oldu. Akademi ile yapılan bu iş birliği, devlet yönetiminin temel ilkelerinden biri olan bilim ve inovasyon ilkesinin hayata geçirilmesi açısından da önemli oldu. Akademinin sadece araştırmalarından faydalanmadık, aynı zamanda politika sürecini birlikte inşa ettik. Bu ağ, ulusal sistemin Bakım Alt Komisyonun da bir parçası. Hangi hizmetlerin uygulanacağına karar verirken, ilk bilmeniz gereken şey, yaşlılara, çocuklara yönelik bakım ihtiyaçlarının neler olduğu, bu bağlamda demografik dinamiklerin nasıl şekillendiğidir. Bu nedenle, Bakım Alt Komisyonu, devlet politikalarının demografik dinamiklere uygun hale getirilmesi ile ilgileniyor. Kuşkusuz ki, sistem dahilinde her bir belediyede birbirinin birebir aynı olan hizmetler tasarlanmak durumunda değil. Bakım hizmetleri programı kapsamında sunulacak hizmetler, hizmet verecekleri nüfusun ihtiyaçlarına göre uyarlanmalı.
Laura Prada: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda bu yapılanlardan memnun musunuz? Siz olsanız neyi farklı yapardınız?
Ariel Fonseca Quesada: Bakım Hizmetleri Alt Komisyonu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından koordine ediliyor, ancak içinde başka kurum ve kuruluşlar da yer alıyor. Politikalara daha fazla bütünsellik ve uyum kazandırmaktan bahsettiğimizde, bu yalnızca tek bir sektörün veya tek bir bakanlığın bu sistemi yürütmesi ve denetlemesine ilişkin bir bütünsellikten bahsetmiyoruz. Bu devletin bir aracıdır; başbakan tarafından imzalanmış bir kararnameye dayanır ve burada valiler ile belediye başkanları, demografik dinamiklerle ilgilenen komisyonlar aracılığıyla denetimden sorumludur. Bakım Hizmetleri Alt Komisyonu’nda ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı, Maliye ve Fiyatlar Bakanlığı (çünkü bakımla ilgilenen kişilere yönelik teşvikler olmalıdır), Halk Sağlığı Bakanlığı, İç Ticaret Bakanlığı vb. kurumlar yer almaktadır. Aynı zamanda Ulusal İstatistik ve Enformasyon Ofisi de bu yapının bir parçasıdır. Toplumsal alanlara yönelik hizmetler tek bir sektöre yönelik yaklaşımla ele alınamaz. Bu nedenle bizim çağrımız, hep birlikte hareket etmeye yöneliktir. Henüz tatmin olmuş değiliz; bence bu yolculuğun daha çok başındayız. Bir yasal düzenlemeyi hayata geçirdik, evet, ama şimdi asıl ihtiyacımız olan şey, uygulama planı ve bunun denetimi. Yalnızca bir politika belgesine ya da bir hukuki metne sahip olmak yetmez; her yerde bu sistemin düzgün şekilde uygulanmasını sağlamak gerekir.
Dixie Edith Trinquete: CEDEM’in (Nüfus Araştırmaları Merkezi) bu politikaların uygulanmasına danışmanlık ve eşgüdüm açısından katkı sağlarken özellikle vurguladığı bir nokta var; bu da duyarlılıkla ilgili. Ariel’in sözünü ettiği tüm insanlar –pek çok kurumdan, kuruluştan, topluluktan, hükümetten gelen kişiler– bu hizmetleri, bu mevzuatları uygulamaya koyarken bir an durup bunları hangi duyarlılıkla hayata geçirdiklerini sorgulamazlarsa, bu işin yapılması mümkün olmaz. Dünyanın en iyi aracına sahip olabilirim ama onu uygularken, bunu sadece günlük rutinimin bir parçası gibi yaparsam ve burada söz konusu olanın insanlar olduğunu, yaşlı bireyler olduğunu, bu ülkenin inşasına bir zamanlar her şeyini vermiş insanlar olduğunu düşünmezsem, bir şeyler eksik demektir. Duyarlılık unsuru, fark yaratan kilit unsurlardan biri olabilir.
Laura Prada: Her iki konuğuma da programa geldikleri ve dinleyicilerimizle bu bilgileri paylaştıkları için teşekkür ederim. Toplumsal sorumluluk ve duyarlılık, ülkemizdeki kadınları ve ücretsiz emeği daha iyi anlamamıza yardımcı olabilecek unsurlar. Cuadrando la Caja programında, ülkemizde yaşanan gerçekliğe biraz daha yaklaşmaya ve aynı zamanda bu gerçekliğin dönüşümüne katkı sağlamaya çalışıyoruz. Bir sonraki yayında görüşmek üzere.
Gazeteci: Laura Prada
Yayınlandığı Yer: Cubadebate
Yayın Tarihi: 17.03. 2024
Çeviri: Derya Ünlü
"Küba Gerçeği", 2023 Şubat ayında Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) girişimiyle başlatılan bir yayın. Küba'da siyaset, ekonomi, yaşam, kültür gibi konularda Kübalı yazarların ürettiği makalelerin çevirilerini yayımlayan Küba Gerçeği'nde çıkan makaleler, artık soL'da paylaşılıyor.
- 1
Demografik fırsat penceresi: Çalışma çağında olan 15-64 yaş aralığındaki bağımlı olmayan nüfusun bağımlı olan genç (0-14 yaş) ve yaşlı (65 ve üzeri) nüfusun toplamından fazla olduğu döneme “demografik fırsat penceresi” adı verilmektedir.