Kemal Okuyan yazdı: Komünistler, Millet İttifakı ve seçimler…

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Bizim Gazete'nin 23. sayısında yayınlanan yazısında 'Erdoğan bıkkınlığı hepimiz için geçerlidir. Gelin, o bıkkınlığı en iyi şekilde değerlendirelim' dedi.

Haber Merkezi

Haftalık siyasi gazete 'Bizim Gazete'nin yeni sayısı bu hafta 'Halk bunları sevmiyor' manşetiyle çıktı. Gazetede TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'ın da "Komünistler, Millet İttifakı ve seçimler…" başlıklı yazısı yayınlandı.

Okuyan yazısında, "Komünistler için bu dönem gerçeklikten kopmuş bir keskinliğin dışa vurulmasıyla geçiştirilemez. Tersine keskinleştirilmesi gereken, devrimci hedeflerdir. Düzen siyasetine en sert darbenin indirilmesi ancak ve ancak emekçi halkın duygu ve yönelimlerini veri alan ancak o duygu ve yönelimlerin peşinden sürüklenmeyen yaratıcı müdahalelerle mümkündür" diye yazdı.

Kemal Okuyan'ın yazısının tamamı şöyle:

"Kimileri Altılı Masa’ya baktıklarında Erdoğan’ı yenecek iradeyi görebilir. Biz ise aynı masada AKP Türkiyesi’ni, AKP’nin zaferini görüyoruz. Masada oturanlar, masada konuşulanlar, masada yazılanlar…

Oysa Türkiye toplumu, alt edemese de AKP iktidarını kabullenmeyeceğini de göstermişti defalarca ve en fazla Gezi’de.

AKP’yi alt etme adı altında AKP’ye teslim olma çağrısıdır Altılı Masa’nın varlığı.

En son bir mutabakat metni açıkladılar, her tarafından yine AKP akıyordu. Babacan’ın, Davutoğlu’nun, Akşener’in, Karamollaoğlu’nun oturduğu masadan farklı bir şey çıkmazdı zaten.

Evet, Millet İttifakı, Erdoğan’dan kurtulmak isteyen geniş toplumsal kesimlere AKP’ye boyun eğilmesini, ona teslim olunmasını, onun zihniyetinin kabullenilmesini vaaz edenlerin masasıdır.

Yıllarca AKP’nin yaratmak istediği karanlık Türkiye’yi reddeden ama onu gündemden düşüremeyen, iktidarı yenemeyen halk önümüzdeki seçimi Erdoğan’dan kurtulmak için tek fırsat olarak gördüğü sürece Millet İttifakı’nın AKP’lileşmesi, o zihniyetle hareket etmesi hızlanmakta, nihai şeklini almaktadır.

Önümüzdeki seçimlerin en büyük çelişkisidir bu. Bu ülkenin derin sorunlarının Erdoğan’dan ibaret görülmeyip eşitsizlik ve adaletsizlik üreten düzenden kaynaklandığının kavranması, Erdoğan’dan kurtuluşun ise seçimlere daraltılmış bir stratejiye yaslanmaması için komünistlerin yıllar boyu yaptığı uyarıların hiç etkisi olmadı değil. 

Birkaç yıl öncesine kıyasla çok fazla kişi bu gerçeğin farkına vardı. Ancak bu gerçeğin farkına varanların dahi kilitlendiği bir hedef Erdoğan’ın bu kez yenilmesi.

Aslında bu fikirle, Millet İttifakı’nın duruşu arasında bir ilişki yok. Mutabakat metinleri, açıklamalar, hatta pazarlıklar kimsenin umurunda değil. Bir açıdan iyi bir şey; Altılı Masa’da cisimleşen politikalara bir onaydan söz etmek mümkün değil. Ama tam da bu nedenle ortada büyük bir sorun var: Toplum Erdoğan’ı yeneceğim derken, AKP’li yıllarda sergilediği ve biriktirdiği direnci de kaybetme riskini alıyor.

İşte bu noktada komünistler ne yapmalı?

Bu soruyu yanıtlamayı kolaylaştıracak hareket noktalarına sahibiz.

Başa yazılacak olan, Türkiye devriminin çıkarlarıdır. Takınılacak her tutum, geliştirilecek her strateji, alınacak her inisiyatif bu ülkeyi toplumsal kurtuluşa, yani sosyalist devrime yakınlaştıracak bir içerik taşımalıdır.

Başa bu yazılacaksa, Türkiye devriminin önündeki engeller iyi saptanmalı ve onları aşmanın yolları bulunmalıdır.

Şu anda özellikle üç engel üzerinde durulmalıdır.

Birincisi toplumda biriken çaresizlik, umutsuzluk hissi. Bu his derin ekonomik sorunlardan, her geçen yılın bir öncekinden daha kötü olmasından, geleceksizlikten, karamsarlığın dünyanın her yerini sarmasından kaynaklanıyor. Geniş bir kesim için, Erdoğan’ın bugüne kadar aşılamaması da çaresizlik ve umutsuzluk üretiyor.

İkinci engel olarak Türkiye’de sosyalizmin bir seçenek olarak hâlâ küçük bir toplumsal kesimin aktif desteğine sahip olması, kökleşme örneklerinin son yıllarda sayıca artsa da hâlâ belli yerelliklerle sınırlı kalmasıdır.

Üçüncü engel, bütün biçimleri ile sosyal demokrasidir. Sosyal demokrasi, sağcı hükümetlerin yarattığı toplumsal tepkileri yumuşatmakta, o tepkilerin düzeni sorgulama noktasına gelmemesi için araya girmekte, sahte umutlarla  emekçi halkı örgütsüzlüğe ve kolaycılığa ikna etmektedir. 

Komünistler, 2023 seçimlerinde bu üç engeli zayıflatacak bir çizgide mücadele etmek zorundadır.

Erdoğan’ın bu seçimlerde alt edilmemesinin toplumdaki tepkiyi daha da radikalleştirme olasılığı bir dizi nedenle tamamen gündem dışıdır. Erdoğan’ın yeniden seçilmesi çaresizlik ve umutsuzluk hissinin daha da derinleşeceği bir Türkiye demektir. Bu çaresizlik ve umutsuzluk bir tek komünistleri içine almayacak ama onların da hareketini en azından bir süre kısıtlayacaktır.

Erdoğan’ın yenilgisinin bu çaresizlik ve umutsuzluğu dağıtacak biricik şey olduğuna ikna olan toplumsal kesimlerin sıkışmışlığını istismar eden Millet İttifakı’nın ve onun içindeki ve yanındaki sosyal demokrat partilerin inandırıcılığının artmaması, tersine foyalarının ortaya çıkması için çok sert bir yaklaşım geliştirmek de gerekiyor. “Siz iktidardan çok muhalefetle uğraşıyorsunuz” eleştirisine kulakları tıkayarak…

Yıllarca Erdoğan ve AKP iktidarı ile ona tepki duyan halk kesimlerinin arasına giren ve böylelikle hükümeti kurtaran muhalefetle hesaplaşmak için Erdoğan saplantısının aradan çıkması gerekiyor! Düzenle hesaplaşma açısından da bu noktaya gelindiği ortada.

Komünistlerin stratejisi budur ve seçimleri de içine almalıdır. Erdoğan gitmeli, aynı anda muhalefetin etkisi kırılmalıdır. Sosyalist seçeneğin hızla kökleşmesi ve güçlenmesi için en uygun ortam böyle yaratılacaktır.

Komünistler için bu dönem gerçeklikten kopmuş bir keskinliğin dışa vurulmasıyla geçiştirilemez. Tersine keskinleştirilmesi gereken, devrimci hedeflerdir. Düzen siyasetine en sert darbenin indirilmesi ancak ve ancak emekçi halkın duygu ve yönelimlerini veri alan ancak o duygu ve yönelimlerin peşinden sürüklenmeyen yaratıcı müdahalelerle mümkündür.

TKP, bu görevin üstesinden gelebileceğini göstermekte, yalnız saflarına yeni katılanları değil, yılların mücadelesinin ardından yeterince yol alınmamasının getirdiği doğal yorgunluğu hissedenleri de heyecanlandıracak olanaklar yaratmaktadır.

Erdoğan bıkkınlığı hepimiz için geçerlidir. Gelin, o bıkkınlığı en iyi şekilde değerlendirelim."