Kemal Okuyan: TKP emekçi halkın cumhurbaşkanı adayını çıkaracak

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan Flash TV’de Hakan Aygün ve Gizem Fidan’ın sorularını yanıtladı, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Haber Merkezi

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan Flash TV’de Basın Kulübü programına konuk oldu. Hakan Aygün ve Gizem Fidan’ın sorularını yanıtlayan Okuyan gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Okuyan'ın açıklamalarının satır başları şöyle:

(Solun bölünmüşlüğü) Sol bütün dünyada parçalı ama Türkiye’de biraz fazla parçalı.

İttifaka değil ama sol birliğe, solun tamamen birleşmesine hayır derim. Solu birleştirmeye dönük çabalar genellikle daha fazla parçalanmayla sonuçlanmış. Gerçek ayrımlarla gerçek olmayan, anlatamayacağınız ayrımları ayırmak lazım. Önemli meseleler var, laiklik, sermaye karşıtlığı, emperyalizm karşıtlığı gibi. Aynı şeyleri savunanlar yan yana gelebilmeyi, birlikte yürümeyi öğrenmeli, çok yakın olanlar da birleşmeli.

Bugün Türkiye’de 50 tane sol varsa, bana göre bu 5’e kadar daralabilir. Yan yana gelmeliler, herkesin ayrımı da gerçek değil. Tarihin yazabileceği ayrımlar önemlidir, 50 yıl sonra aralarındaki ayrım yazılamıyorsa gereksiz bir ayrımdır.

Bizim yaklaşımımız önce nasıl bir Türkiye’yi, neyi savunduğumuzu ilan etmek üzerine. Sonra da çağrı yaparak genişlemeliyiz. Önce yan yana gelelim, sonrasına bakarız doğru bir yöntem değil. Böyle bakınca laiklik, emperyalizm karşıtlığı ve sermaye karşıtlığında anlaştığımız herkesle yan yana geliriz. Kimseyi dışlama niyetinde değiliz.

(EMEP, Sol Parti ve TKP arasındaki diyalogda süreç ne aşamada?) İlkeler düzeyinde mutabıkız ama sürecin devamına dair bazı detaylarda farklı düşüncelerimiz var. O yüzden ortak çağrı yapılamadı, bu bir sorun elbette. Aşılamayacak farklılıklar değil bunlar diye düşünüyoruz ama olmazsa da bu konuda anlaşanlar devam edecek, biz de çok fazla beklemeyeceğiz.

(Ortak Cumhurbaşkanı adayı) Biz TKP olarak "sürece bir bakalım" diyerek yaklaşmıyoruz. Başkalarına bakarak hareket etmeyeceğiz. Mutlaka emekçi halkın adayının çıkartılmasından yanayız. Bunu başkalarıyla birlikte yapmanın yollarını arıyoruz. Kimse ikna olmazsa TKP aday çıkarak. Profili ne olur derseniz: Bugün çile çeken büyük çoğunluğun dertlerini sağlıklı şekilde ifade edip, mücadeleye ikna edecek ve “ben” demeyecek bir aday olmalı.

(Seçim düzenlemesi) Dünyanın her yerinde iktidarlar kendileri için en uygun seçim düzenlemelerini yaparlar. Bu adımın birkaç amacı var: İttifaklar sistemini küçük partiler için çekici kılan şeyi ortadan kaldırdı. Başka partiden aday göstermek zorunda kalabilirler ama orada da zorluklar var, milletvekilliği transferini de zorlaştırdılar. Sonra HDP’ye dönük boyutu var bu işin. Kapatma davası sürüyor, parlamentoda grubu olan bir partinin otomatik seçime girmesini engelliyorlar.

Çeşitli hesaplar var ama olan şey basit aslında: Bu kadar fazla seçim endeksli siyasete Erdoğan’ın yanıtıdır bu değişiklik. Siyaset seçime daraltıldığı sürece bütün toplumları pasifize eder. O yüzden "seçim tek çözümdür" derseniz, iktidar da istediği düzenlemeyi yapar.

Burada bir şey önereyim: Herkes barajdan şikayetçi madem, bütün partiler “baraj ittifakı” diye ittifak kursunlar, herkes o listede yer alsın, baraj ortadan kalksın. Kabul etmezler, çünkü samimi değiller. Yüzde 10 barajı bazı partilerin işine geliyor, sadece iktidarın değil. Baraj ortadan kalkarsa birçok partinin oyu düşer, istemiyorlar bunu.

(Siz bu düzenlemeyi bozmak için HDP listesinden seçime girer misiniz?) Hayır, niye HDP seçmenine saygısızlık edelim. Kendimize yapacağımız saygısızlığı kenara koydum. Onlar bize değil, kendi partilerine oy veriyor. Bu dediğim CHP için de geçerli. Bazen CHP'nin de adı geçiyor çünkü. Bu doğru, etik bir şey. (Ama iktidarın oyunu bozulacak böylece?) İyi de bunun sonu yok ki, tek derdimiz iktidarın oyununu bozmak değil. Ayrıca o niyetle başlarsanız Erdoğan yeni bir hamle daha yapar. Meclis’te mutlaka, ne pahasına olursa olsun temsil edilelim düşüncesi çok büyük bir tuzaktır. Erdoğan’ın son hamlesi bunu gösterdi. Her şey eski sisteme göre planlanıyordu, her şey değişti.

Türkiye toplumu seçimlere diri girmeli. Bu kadar hesap yapan bir iktidar seçim gününü de hesaplar. Karanlık tablo çizmek için söylemiyorum bunu ama bu tuzakların tek ilacı örgütlü bir toplumdur. Toplum örgütsüz. Şu anda seçim yapılsın dediğinizde toplumu hazır olmadığı bir sınavla karşı karşıya bırakıyorsunuz. Teknik bir seçim güvenliği konusu değil dediğim. Seçim hilelerine ancak örgütlü, uyanık bir toplum karşı durabilir. Şu an böyle bir toplum yok.

(Seçim değişiklikleri iktidarın ömrünü uzatır mı?) AKP herhangi bir parti değil, uluslararası gelişmelerde de biraz şansı yaver gitti hep. Biraz da deneyim kazandılar tabii. Ukrayna meselesi mesela iktidarın işine yaradı. ABD’nin onay ve ittirmesiyle yapıyor bunu ama birinin Rusya’yla temas etmesi lazım. Burada Türkiye bir rol oynuyor.

ABD ve AB’nin elinde alternatif bir iktidar hazırlığı var zaten. Muhalefet eğer iktidara gelirse ABD ve AB’ci olacak, bunu sağlama aldılar. Ama AKP’yi de sağlama aldılar. Dolayısıyla Erdoğan’la devam etme opsiyonu bir yıl öncesine göre arttı. O yüzden Erdoğan gidiyor söylemine ihtiyatla yaklaşmak lazım. Savaş koşulları, ekonominin kötüleşmesi vs… Bunlar bazen istikrar arayışını artırır. Diğer seçeneğin belirsizliğinden kaçabilir insanlar. Erdoğan da -beğenelim beğenmeyelim- deneyimli bir siyasetçi. Ben hala işinin çok zor olduğunu düşünüyorum ama bunları da göz önünde bulundurmak lazım. Erdoğan gidiyor seçimleri bekleyin meselesi zaten yanlıştı, halkı edilgenleştiriyordu. Şimdi bir de bu gelişmeler var.

Bu yıl çok enteresan gelişmelere gebe, iktidar yeni kartlar açabilir. O yüzden bu yılı emekçiler daha fazla dayanışarak, örgütlenerek, daha fazla tepki göstererek, hakkını arayarak geçirmeli. Öylece durup seçimi bekleyerek geçmez bu yıl, seçimler de ancak bu hazırlıkla anlam kazanır.