Kavşaktaki Adam Diego Rivera

“Kavşaktaki Adam” resmi, büyük sermayedar Rockefeller ile komünistliği su götürmez Diego Rivera’yı karşı karşıya getirir. Olay, sanatçı ve hamisinin kavgası değil, ideolojik bir kavgadır.

Fide Lale Durak

Diego Rivera, 1933, “Evrenin Hâkimi Adam / Man Controller of the Universe”, Mexico Güzel Sanatlar Sarayı

Meksika’da duvar resminin ayrı bir önemi vardır ve bu önem Meksika Devrimi ile iç içe geçen tarihinden gelir. Meksika’da devrim öncesinde, halkın ancak yüzde 16’sının okuma yazma bildiği, köylülerin neredeyse tamamının topraksız olduğu, petrol rezervlerinin yüzde 70’inin Amerikan sermayesine ait olduğu, Porfirio Diaz diktatörlüğünde bir yönetim vardı. Diaz, Meksika’da 1879 – 1920 yılları arasında süren devrimci ayaklanmalara yenik düşer ve yeni bir burjuva anayasası ve yönetimi gelir. Devrim sonrasında ülkenin değişimi kadar kültürel ve sanatsal gelişimi de yeni hükümet tarafından planlanır. Toplumun görsel kültürü hükümet tarafından oluşturulmaya başlanır. 

Dönemin Eğitim Bakanı, Meksika’da okur yazar oranının düşüklüğünü de göz önünde bulundurarak, halka görsel anlatıyla ulaşmanın iyi bir yol olduğunu düşünür ve “Duvar Resmi Programı”nı başlatır. Program, kilisenin halk üzerindeki etkisini azaltma, halka devrim ile gelen reformları anlatma ve tarih bilinci kazandırma amacındadır. Yurt dışında yaşayanlar da dahil olmak üzere tüm Meksikalı sanatçılara çağrı yapılır. Böylece 20. yüzyılın başında, Rivera’nın da içinde bulunduğu, kendilerine “Halkın Hisleri” ismini veren bir inisiyatif (diğer sanatçılar; Leal, Charlot, Siqueiros, Orozco), duvar resmi hareketini başlatır. Bu dönemde yapılan resimler, sanatçıların eğitimleri ve sanatsal üslupları göz önünde bulundurularak, Avrupa sanatının etkisinde olmakla (en çok Art Nouveau benzetmesi yapılmıştır) yaftalanır. Sanatçılar, devrime olan bağlılıklarını ve sanatsal bakışlarını anlattıkları bir manifesto yayınlayarak kararlı duruşlarını devam ettirirler. Böylece, oluşmaya başlayan modern Meksika sanatının içinde duvar resmi, onun ayrılmaz bir parçası haline gelir.

Diego Rivera, Meksika duvar resminde “Üç Büyükler” (Los Tres Grandes) olarak adlandırılan ressamlardan biridir. Devrim hükümetinin taleplerine uygun olarak, sosyalizmin doğrudan Meksika’daki mücadelesini yansıtan imgeleri, özellikle kamu binalarına ve açık alanlara resmetmiştir. Üç Büyükler’in 1924 yılında yayınladıkları manifestoda belirttikleri amaçları, emekçi halkın müzeleri gezmeye zaman bulamadığı gerçeğinden yola çıkarak sokakları, caddeleri müzeye çevirmek ve sanatlarını halkla buluşturmaktır. Rivera, büyük boyutlarda yaptığı resimlerinde köylülerin ve işçilerin yaşamlarının yanı sıra, geçmişte Meksika halkının İspanyollara ve Fransızlara karşı verdiği mücadeleyi, halkın Hristiyanlaştırılma sürecini ve bu sıradaki eziyetleri, diktatörlüğü ve tabi ki devrimi, yani Meksika’nın tarihini de ele alır. 

Rivera’nın Meksika için önemli bir sanatçı olmasının yanında dünyaca tanınmasına neden olan, Nelson Rockefeller ile duvar resmi siparişi üzerine yaşadığı olaydır. Kısaca olay şöyle gelişir; Rivera 1931 yılında, ABD’de saygın bir sergi salonunda retrospektif sergi açmış, hemen ardından San Francisco ve Detroit’de ses getiren, başarılı duvar resimleri yapmıştır. ABD’de Meksikalı duvar ressamı olarak ününü artırmaktadır. Herhalde bu ünün de etkisiyle, petrol zengini ailenin torunu Nelson Rockefeller, New York’da bulunan şirket merkezi için Rivera’ya duvar resmi sipariş eder.

Resmin orta kesiti

Diego’nun Rockefeller’in siparişi üzerine yapacağı “Kavşaktaki Adam” resmi, sosyalizm ve kapitalizmi konu alan ama Marx, Engels, Trotskiy portrelerinin yanına bir de Lenin portresinin eklenmesiyle burjuvazinin kırmızı çizgisine takılan, bu yüzden henüz tamamlanmadan yok edilen duvar resmi olarak tarihe geçecektir. Rockefeller’in resmi yok etme kararına tepkiler yağar ancak Rivera ile olan sözleşme her durumda iptal edilir. Resmin yok edileceğini anlayan Rivera yıkılmadan önce birkaç fotoğrafını çekmeyi başarır. Böylece “Kavşaktaki Adam”ın ilk halinden geriye sadece birkaç siyah beyaz fotoğraf kalır. Rivera, resmin aynısını Meksika’da yapmak üzere hükümet ile görüşür. Altı ay gibi kısa bir sürede Meksika Güzel Sanatlar Sarayı’nın duvarına resmin aynısını yapar. Bu versiyonun adı ise “Evrenin Hâkimi Adam”dır.  

Diego Rivera, 1933, “Kavşaktaki Adam / Man at the Crossroads”, Rockefeller Binası, New York (yok edildi)

“Evrenin Hakimi Adam” resminin ortasında evrenin hakimi olarak bir işçi, devasa bir makineyi dönemin hâkim iki ideolojisinin, yani kapitalizmin ve sosyalizmin olduğu bir kavşağa doğru yönlendirmektedir. Resmin solunda kapitalizm, sağında ise sosyalizm anlatılır. Kompozisyonun ortasında yer alan statik dikey eksen, her iki tarafı yani sosyalizmi ve kapitalizmi karşılaştırmaya itmek için yapılmış bilinçli bir düzenlemedir. Sol üstte, Birinci Dünya Savaşının vahşeti ve yıkıcılığı, sağ üstte Sosyalist Devrimin ihtişamı vurgulanır. Yine sağ tarafta gamalı haç işareti olan kafası kesilmiş bir heykel ve hemen dibinde Marx, Engels, Trotskiy ve işçiler görülür. Bu sembolik kafa kesme şüphesiz sosyalizmin ideolojik üstünlüğünün simgesidir. Resmin diğer tarafında ise Hristiyanlık haçı takan, elleri olmamasına rağmen tuttuğu şimşek nedeniyle Tanrı Zeus olduğu anlaşılan başka bir heykel daha vardır. Başka bir yoruma göre bu heykel; elleri kesilmiş ve boynuna haç takılmış olmasına rağmen yıldırımını düşürmeyen ve başı da kesilememiş Marx’dır. Yine resmin sol tarafında işçiler polisle çatışır, zenginler ise kumar masalarında eğlencededir. İlginç olan bir detay ise zenginlerin olduğu tarafta Nelson Rockefeller (gözlüklü portre) portresinin de bulunmasıdır. Resmin yok edilmesine neden olan tartışmalı Lenin portresi ise, işçilerin ellerini kendi ellerinin arasında birleştirir. Rivera, insalık boyunca halkı baskı altına almış olan siyasi unsurları, kiliseyi ve hatta sanat tarihinin benzer antik anlatılarını aynı yere koyarak, kapitalizm tarafında eleştirir; sosyalizmi ise saygın bir şekilde ele alır.

“Kavşaktaki Adam” resmi, büyük sermayedar Rockefeller ile komünistliği su götürmez Diego Rivera’yı karşı karşıya getirir. Olay, sanatçı ve hamisinin kavgası değil, ideolojik bir kavgadır. Rockefeller, Lenin’in portresinin resimden çıkarılmasını ister, ancak Rivera bunu reddeder. Sonuçta sermaye sahibi sanatçının parasını öder ve “duvar benim duvarım” diyerek beyaza boyar. Böylece resim yok edilir. Ancak protestolar devam etmektedir. Bu protestoların birinde, E.B. White’ın muhteşem bir şekilde kaleme aldığı, 1930 yılında The New Yorker gazetesinde yayınlanan şiirinden, “gördüğümü çiziyorum” dizeleri yazılır. White, şiirde Rivera ve Rockefeller arasında geçenlerin, aslında nasıl da ideolojik bir kavgaya dönüştüğünü teatral bir kurgu içinde anlatır ve şöyle der: 

Ne Görüyorsam Onu Resmederim1

‘Ne görüyorsam, onu resmederim’ dedi Rivera.

‘Ne düşünüyorsam, onu resmederim’ dedi Rivera
(…)
Ama Lenin’in başı kalmalı!

Benim gibi bir adamda iyi bir zevk yoktur
Dedi John D’nin torunu Nelson
(…)
Bildiğiniz gibi burası kamusal bir alan
Ve sanatını engellemekten hoşlanmasam da
Tanrı’ya ve Gamper’a borcum var.

Hem sonuçta,
Duvar benim duvarım…
Öyle mi değil mi göreceğiz, dedi Rivera.”

Resmin sağ kesiti

Resmin sol kesiti