Kaşıkçı davası kararına şerh düşen hakimden 'Krizdeki yargı' yazısı

Cemal Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan'a devredilmesine şerh düşmesinin ardından Kahramanmaraş'a atanan hâkim Nimet Demir Karar gazetesinde 'Krizdeki yargı' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Haber Merkezi

Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesine ilişkin davada dosyanın Suudi Arabistan'a gönderilmesine şerh düşmesinin ardından Kahramanmaraş’a atanan hâkim Nimet Demir, yargıda yaşanan sorunlara dair bir yazı kaleme aldı.

"Krizdeki yargı" başlığını taşıyan yazısı Karar gazetesinde yayımlanan Demir, "Sorunumuzun, daha doğrusu krizimizin adı, yargı" dediği yazıda şu ifadelere yer verdi:

"Çoğunlukla yargı sorununu ele alan hukukçular probleme yargının bağımsızlığı yönünden yaklaşır, bağımsızlığı ise idari yeterliliğe indirger, formel açıdan idari bağımsızlığı sağlayacak çözüm önerileriyle işi kotaracaklarını zannederler. Oysa ben aynı kanaatte değilim. İdari bağımsızlık, sorunun bir parçasıdır, ancak tamamı değildir. Ayrıca idari bağımsızlığı sadece formel açıdan ele almakta yanlıştır. Yargının idari bağımsızlıktan başka mali ve akademik bağımsızlık sorunları da bulunmaktadır. Bu sorunları hallettiğimizi var sayalım. Dört başı mamur bir yargıya kavuşmuş olacak mıyız? Tabi ki hayır. Günümüz itibariyle yargı sadece idari, mali ve akademik bağımsızlıkla yetinemez. Güçlü ve yaratıcı olması da gereklidir. Yani sorun çok yönlüdür."

2017 yılında yapılan yasal değişiklikle, Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun yeniden kurgulandığını hatırlatan Demir HSK'nin oluşumunda yürütmenin tam belirleyici olmasının yürütmeyle yargı arasında "efendi-köle, patron-işçi ilişkisine" neden olduğunu belirtti. Demir "Yürütme, HSK’da ki konumu vasıtasıyla, sopa ve havuç politikasıyla yargının efendisi ve patronu haline gelmiştir. Günümüzde yargı, yürütmenin ‘vali atar gibi idarecilerini atadığı’ bir kolonisi görünümündedir" ifadelerini kullandı.

Nimet Demir yazısında "Özgür, güçlü ve yaratıcı olması gereken yargımızın bir kriz yaşadığı malum. Bu krizin aşılması için yasama ve yürütmenin de kabullenecekleri köklü değişiklikler gerektiği, bu değişikliklerin yakın bir zamanda gerçekleştirilme iradesini görmediğimi belirtmek isterim. Krizle ilgili gerçek sorumluluğun yargı mensuplarında bulunduğu, yargı mensuplarının bu sorumluluğu kabullenerek çözüm yolunda yapısal değişiklikleri gerçekleştirmenin adımlarını atmaları gerektiği aşikârdır. Ancak bu aşamada acilen yapılması gereken bir şey var, oda yargı mensuplarının temsil ettikleri yargı erkinin daha fazla itibar kaybını engellemek adına bazı riskleri göze alarak sorumlu davranmalarıdır" görüşünü kaydetti.