Karaburun'da yurttaşlar engelledi, ÇED toplantısı yapılamadı: 'Bir felaketin başlangıcı'

Karaburun Yarımadası'nda yapılmak istenen güneş enerji santrali ÇED toplantısı yapılamadı. Bölgede yaşayanlar GES projelerine karşı çıkıyor.

Haber Merkezi

ÖRES Elektrik Üretim A.Ş. tarafından 17 Mart 2022’de Karaburun Parlak Köy Kahvesi'nde yapılacağı duyurulan güneş enerji santrali (GES) projesi ÇED toplantısın Karaburunlu yurttaşlar ve Karaburun Kent Konseyi tarafından protesto edildi.

GES’in kurulması planlanan alanın Batı Köyleri bölgesinin en önemli keçi meralarından biri ve kentsel sit tesciliyle koruma altına aldırılan Sazak Köyü’ne bitişik olduğunu belirten Kent Konseyi, projenin 30 hektarlık merayı ve bitki örtüsünü yok edeceğini duyurmuştu.

GES projesi için düzenlenmek istenen ÇED halkın katılımı toplantısı firma yetkililerinin toplantı saatinde, toplantı yerinde bulunmamaları sebebiyle yapılamadı. Firma yetkililerinin toplantı alanına gelmemesi üzerine Parlak Köyü sakinleri ve Karaburunlu yurttaşlar, firma yetkililerinin halkın katılımı toplantısını düzenlemek üzere belirtilen saatte ve belirtilen yerde bulunmadıklarını ve toplantının yapılamadığını imzalı tutanak ile kurumlara göndermek üzere kayıt altına aldılar.

'GES girişimi bir felaketin başlangıcı'

Konuyla ilgili Kent Konseyi'nden yapılan açıklama şöyle:

"Parlak’ta yapılması plananan GES girişimi bir felaketin başlangıcı. Karaburun yüz ölçümünün yüzde 89’u 6 proje sahası olarak RES firmalarına tahsisli. Bütün firmaların ÖRES’in yaptığı gibi türbinlerin altlarını güneş panelleriyle doldurması durumunda yaklaşık 350-400 hektarlık mera, orman ve tarım alanının yok edilmesi anlamına geliyor.

Bu yok oluştan ilk olarak Yayla, Sarpıncık, Parlak, Salman, Hasseki, Küçükbahçe gibi geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlayan köyler etkilenecek. Bütün meralar yok edilecek küçükbaş hayvancılık bitecek, yok edilecek biyolojik çeşitlilikle birlikte ekosistem hizmetleri büyük tahribata uğrayacağı için bölgede tarım yapılamaz hale gelecek. Devlet onayıyla yürütülen bu süreç, bilinçli olarak bölgede yaşayan insanları göçe zorlamak, tehcir etmek demek. Doğanın yok edilmesiyle birlikte yaşanan tehcirle temel insan hakları ihlalleri de gerçekleşmiş olacak.

'Akdeniz çanağının en değerli ekosistemleri'

Çok değil, 20 gün kadar önce T.C Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı yetkilileri Karaburun’a gelip hiçbir sivil toplum örgütünü davet etmeden, sadece ilgili olduklarını düşündükleri resmi kurumları davet ederek Özel Çevre Koruma Alanı (ÖÇKB) sürecinde Karasal Alan Biyolojik Çeşitlilik Araştırma Projesi’nde elde edilen verileri ve bulguları paylaştıkları bir toplantı düzenlediler. Toplantıda kendi uzmanlıklarıyla ilgili veri ve bulguları paylaşan uzmanlar ve bakanlık yetkilileri Karaburun-Ildırı Körfezi Özel Çevre Koruma Alanı’nın sadece İzmir ya da Türkiye için değil, özellikle Akdeniz Havzası ve Yeryüzü için çok önemli, çok kritik ve kıymetli ekosistemleri barındırdığını, nesli küresel ölçekte tehdit altına ya da azalış gösteren pek çok bitki ve hayvan türü bulunduğunu; ÖÇKB alanının sadece kendi sınırlarında değil alanla ekosistem ve kültürel açıdan ilişkili, çevresindeki bölgelerle birlikte mutlak korunması gerektiğini dile getirdiler.

Örneğin Yarımada’nın IUCN kategorisine göre 11 tanesi hassas (VU), 2 tanesi tehlikede (EN), 5 tanesi ise küresel ölçekte hassas (VU) olmak üzere toplam 259 kuş türüne ev sahipliği yaptığını belirttiler. Yine örneğin 3 tanesi lokal endemik tür olmak üzere 269 omurgasızın Yarımada’da yaşadığını belirttiler. Bir başka örnek: 1962-2018 yılları arasında Tüm Türkiye’de yapılan Kış Ortası Su Kuşları Sayımlarında 2018 yılına dek en fazla 102 birey Gri Balıkçıl, 107 birey Büyük Ak Balıkçıl görülmüş iken 2021 yılında Sadece Karaburun’da görülen Gri Balıkçıl sayısı 376, Büyük Ak Balıkçıl Sayısı 62. Yüzlerce kuş, onlarca memeli, binlerce omurgasız ve bitki türleri, Akdeniz çanağının en değerli ekosistemleri… 

'Yarımada’yı rahat bırakın'

T.C Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na soruyoruz: Karaburun’u neden ÖÇKA ilan ettiniz, Karasal Alan Biyolojik Çeşitlilik Araştırma Projesini neden yürütüyorsunuz? Açıkladığınız bu biyolojik çeşitlilik verileri sizler için sadece rakamdan mı ibaret? Bir yandan bu araştırmayı yürütürken diğer yandan tespit ettiğiniz tüm bu bitkilerin, canlıların, ekosistemlerin yok olmasına sebep olacak RES, GES gibi yatırımlara neden izin veriyorsunuz? Biyolojik çeşitlilik verilerinin bulunduğu dosyayı 'Yaşamına son verdiklerimiz sıralı tam liste' şeklinde mi kaydettiniz? Son bitkiyi sökene, son kuş gidene kadar, son çoban yılana, son köylü göçene kadar devam mı edeceksiniz? Yarımada’yı rahat bırakın, bu katliama son verin!"