ABD ekonomisiyle ilgili bazı temel göstergelerin bir duraklamaya işaret etmesiyle birlikte önce ABD sermaye piyasalarında başlayan, sonra bir tür salgın hastalık gibi küresel kapitalizmin diğer temel tapınaklarına yayılan panik ve düşüş son günlere damgasını vurdu. Gerçekten iktisat ilminin teknik jargonuyla durgunluk ve gerileme olarak adlandırılabilecek bir sürece mi giriyor dünya kapitalizmi?
Bu sorunun cevabını iki şekilde cevaplandırmak mümkün. Burjuva iktisadının içinde, sınırlarında, çeperlerinde kalarak cevaplandırmayı seçerseniz net bir cevap vermek mümkün değil. Nitekim şu aralar küresel sermayenin borazanı yayın organlarında bu ani çöküşün daha uzun erimli bir durgunluğa işaret edip etmeyeceği tartışılıyor. Karamsarlar bunun Amerikan kapitalizminde başlayan ve tüm kapitalizme yayılacak olan bir durgunluk olabileceğini ifade ederken, iyimserler “abartmayın, uzun vadeye etkisi olmayacak kısa vadeli ani bir panik süreci” diyerek geçiştirmeye çalışıyorlar.
Buraya kadar her şey iyiydi...
Peki ne oldu? ABD Merkez Bankası FED 2022’de başlayan enflasyonist sürecin önünü alabilmek için o vakitten bu yana faiz oranlarını artırma veya yüksek seviyede tutma kararı almaktaydı. Aslında bunda da başarılı oldular, enflasyon gerçekten düştü. Dahası yüksek politika faizleri ve onları takip eden diğer faiz oranlarında artış Amerikan kapitalizminin son yıllarda yekünüyle küresel sermaye çekmesine yol açtı. Bunun iki etkisi oldu. Birincisi, faiz oranının yüksekliğine rağmen sermaye girişi hem ekonomik büyüme oranını makul bir düzeyde tuttu hem de tüketim harcamalarında büyümeye eşlik eden bir atışa yol açtı. Bunlara ek olarak, giren sermayede artış ABD kapitalizminin en mahrem mekanı olan Wall Street sathında hisse getirilerinin ve fiyatlarının artışına da yol açtı. Kapitalizm artık tam bir gazino kapitalizmi formunda olduğu için bu artış tüketim artışlarını da besledi (en azından zenginler için). Buraya kadar her şey iyiydi. Hatta 2024’ün birinci çeyreğinde görece idare eder bir büyüme oranının üstüne ikinci çeyrekte hatırı sayılır yüksek bir büyüme oranı gelince burjuva iktisatçılarının ve sermayenin yayın organlarının ağzı kulaklarına vardı.
6,4 trilyon dolarlık bir kayıp söz konusu
Ancak son açıklanan makroekonomik göstergeler birden tüm havayı tersine çevirdi. Son açıklanan rakamlarda işgücü piyasalarında yavaşlama emareler ortaya çıktı. İşsizlik oranının yüzde 4,3’e yükseleceğine dair uyarı kendi gölgesinden korkan spekülatör kapitalistleri birden satış baskısına soktu. Böylece Wall Street ve diğer sermaye piyasalarında hisse senetleri kısa bir süre içinde hızla değer kaybettiler. Üstelik son zamanların en gözde sektörlerindeki son model gözde şirketlerin hisseleri en çok kaybedenler arasındaydı. Özelikle bilişim ve dijital ticaret şirketleri en çok kaybedenler listesinde zirveye çıktılar. Bir hesaplamaya göre 6,4 trilyon dolarlık bir kayıp söz konusu. Üstelik ABD kapitalizminin hastalanması dünya kapitalizminde de sarsıntıya neden olduğu için çöküş dünya kapitalizminin diğer arenalarına da taşındı birden.
Bizim açımızdan sorun, burjuva iktisadının jargonuyla kısa vadeli bir çöküntü müydü, yoksa uzun vadeli yaygın ve derinlikli bir durgunluğun ilk semptomu muydu sorularına cevap vermek değildir. Bu jargonla düşünmüyoruz. Kısa sürede bir tür yangına dönüşen bu çöküntü hangi sistemik soruna işaret etmektedir? Bizim için anlamlı soru budur.
Kısa süreli iyiye gidiş ani çöküntülerin tohumlarını ekiyor
Peki neye işaret etmektedir? Birincisi dünya kapitalizmi (hem merkezi hem de çevresi) yapılanmasından ve sistematik örüntüsünden gelen sorunlarla baş edemiyor artık. Üstelik kısa süreli iyiye gidiş ani çöküntülerin tohumlarını ekiyor. Nitekim Amerikan kapitalizminin yaşadığı enflasyonist sürece verilen politika düzeyindeki tepkiler bugünkü anlık çöküşü getirdiler. ABD Merkez Bankası’nın faiz artırımı tüketici harcamalarını kısmak yerine, spekülatif ve yağmacı bir finansallaşmayı tetikledi, bu ölçüde finansallaşma ise gelir dağılımı iyice bozulmuş Amerikan kapitalizminde servet, sermaye ve mülk sahiplerinin hem finansal yatırımlarını hem de teşhirci tüketimlerini arttırdı. Dahası bu kesimlerin finansal yatırım aracı talebi artmaktaydı. Ama bu tam olarak içi boş bir şişmeydi. Bu ölçüde bir şişkinliği açıklayacak reel bir büyüme düzeyi yoktu. Bu sadece Amerikan kapitalizmi için değil küresel kapitalizm için de geçerliydi.
Finansallaşma sermeye birikiminin krizine verilen bir cevaptır, ancak kalıcı olarak çözmek yerine kısa vadede semptomları hafifleten ve uzun vadede daha büyük bubi tuzakları yaratan bir süreçtir. Zımni olarak emek gelirlerini ve borçlu azgelişmiş kapitalist ülkelerin gelirlerini eriten bir süreçtir. Diğer taraftan bundan kârlı çıkan gelişmiş kapitalist ülkeleri de kısa vadeli iyileşmeler- etkisi uzun olacak ani çöküşler sarmalına sokan içi boş köpükler ve balonlar yaratan bir süreçtir. Özünde krizden bir türlü kurtulamayan kapitalizmin krizi erteleme refleksidir; ancak pek tabi ki bu ertelemenin azgelişmiş kapitalist ülkeler ve bilcümle emekçiler için maliyeti büyüktür. Şimdi başa döndük, bu ölçüde bir çöküş sistemik durgunluğun artık daha fazla gizlenemeyeceği bir ortam yaratacaktır.
Şimşek’in iyimserliğinin boş bir iyimserlik olduğu çabucak görülecektir
Türkiye kapitalizmi mi? Yapısal olarak yürüyen bir kriz olduğunu söylemiştik. Nitekim Türkiye kapitalizminin dünya kapitalizmden gelen dalgalara ve artçı şoklara karşı hiçbir korunağı yoktur. Bu kısa anlık ve derin çöküntü eğer ardından gelecek küresel sistemik durgunluğun bir göstergesiyse eğer Mehmet Şimşek’in iyimserliğinin (petrol ve enerji fiyatları düşer ve bu bizim lehimize olur türünden bir kelam etmişti en son) boş bir iyimserlik olduğu çabucak görülecektir. Nitekim ithalatta yavaşlama zaten Türkiye kapitalizminin durgunluğa gireceğinin göstergesiyken dünya kapitalizmindeki durgunluk eğilimlerinin daha da güçlenmesi Türkiye kapitalizminin yapısal durgunluğunu derinleştirecektir. Düşürülmeyen bir enflasyonun yanında büyük bir ihtimalle işsizlik daha da yükselecek ve stagflasyonist eğilimler daha baskın hale gelecektir.