İzmir'deki 'Basmane Çukuru' kimin?

"Cemil Tugay’ın önerisi, hangisi olduğundan bağımsız bir şekilde, eski Semt Garajı alanına bir sermaye grubunun el atmasına neden olacağı için, Tugay birinci dereceden sorumludur."

Haber Merkezi

“Basmane Çukuru” ifadesinin, alanın piyasaya devredilmesi için bilinçli bir şekilde yaygınlaştırıldığını düşünüyor ve söyleşi boyunca, mümkün olduğunca alandan eski Semt Garajı alanı olarak bahsedecek olsak da, konunun kent gündemindeki yaygın ifadesini, daha anlaşılır olabilmesi için başlıkta kullanmayı tercih ettik.

Yıllardır İzmir kent gündeminin önemli başlıklarından biri olan ve “Basmane Çukuru” olarak anılan eski Semt Garajı alanı yeniden gündemde.

Bu sefer, konuyu gündeme getiren ise İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay'ın, 2020 yılındaki Ege Denizi Depremi’nde hasar gördüğü için yıkımına karar verilen Ana Hizmet Binası'nın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından yapılması karşılığında, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin eski Semt Garajı alanındaki hissesini TMSF’ye devretme önerisi oldu.

Kentte konuyla ilgili gündeme gelen son gelişmeleri ve TMSF'ye devir meselesini Semt Garajı'na dair süreci araştıran ve takip eden "TKP İzmir Kent Komitesi" adına TKP İzmir İl Başkanı Savaş Sarı'ya sorduk.

Eski Semt Garajı alanının devri konusu yeniden İzmir'in gündemi oldu. Siz konuyu nasıl takip ediyorsunuz?

İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin eski Semt Garajı alanındaki hissesini TMSF’ye devretme önerisi, uzun bir süre sessizlikle karşılandı. Zamanla kimi tartışma ve yorumları da beraberinde getirdi. Ancak kamuoyuna yansıyan boyutları ile eski Semt Garajı alanı da, diğer gündem başlıkları gibi sınırlı bir şekilde ele alınan, geçmişi gösterilmek istenmeyen, geçmişten kopuk şekilde ele alınan konulardan oldu.

Şehrin sorunlarını arkadaşlarımızın bilimsel açıdan ele alıp çalışmalar, raporlar hazırladığı ve kamuoyuyla paylaştığı TKP İzmir Kent Komitesi'yse konuya itiraz etti.

TKP İzmir Kent Komitesi, yıllardır konuyu takip ediyor, geçmiş dönem belediye başkanlarının sorumluluklarını açıkça ortaya koyuyor. Cemil Tugay’ın önerisine karşı ilk çıkış yapan da TKP İzmir Kent Komitesi oldu.

'Belediyenin hizmet alanı yapabileceği büyüklük ve nitelikte bir alanı yokmuş'

İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Cemil Tugay, yakın zamanda, eski Semt Garajı alanındaki belediye hakkının, 2020 yılında hasar alan büyükşehir belediye binasının inşaatı karşılığında, TMSF’ye devredilmesine dair bir öneriden söz etti. Ve bu devrin kamu yararını gerekçesi ile yapıldığını, çözüm için yapılacak bir feragat olduğunu aktardı. Sizce bu öneri, gerçekten kamu yararı içeriyor mu ve yaşanan sorunlara bir çözüm bulacak mı?

Öneri, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından, “iki önemli sorunu eş zamanlı çözüm” olarak sunuldu. Neydi bu sorunlar? Birincisi, belediye hizmet binasının yapılması. İkincisi de, “Basmane Çukuru” olarak anılan alanın geleceğinin ne olacağı.

İlkinden başlarsak… Dediğiniz gibi, 2020 Ege Denizi Depremi sonrasında, büyükşehir ana hizmet binası hasar gördü. Dönemin belediye yönetimi tarafından, güçlendirme yapılmasının maliyetli olacağı değerlendirildi ve binanın yıkımına karar verildi. Belediye hizmet binası da, İzmirlilerin bildiği üzere, Kültürpark içerisinde bulunan ve fuarlar için tasarlanmış olan hollere “geçici” olarak taşındı.

Geçici diyoruz çünkü Kültürpark içerisindeki hollerin gerekli çalışma koşullarını sağlamayacağı açıktı ve daha da ötesinde, Kültürpark’ın doğal niteliğinin böylesi kalıcı bir yoğunluğu taşıması mümkün değildi. Ve elbette, belediye yönetimi, yeni bir hizmet binası yapılmasını kendi hesabına yazılacak prestij olarak görüyordu.

Bu nedenle, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, bir süredir yeni hizmet binası yapılması ve binanın yapılacağı yeri bulma gündemi var.

Önce binanın yeniden yerinde yapılması tartışıldı. Alanın dolgu alanı olması, tarihi sit alanı niteliği taşıması, bu nedenle yeni yapılacak binada yükseklik sınırı getirilmesinin gerekmesi, kıyı kenar çizgisinin deniz tarafından kalan alanların ne olacağının belirsizliği gibi başlıklar, binanın yeniden yerinde yapılması alternatifini askıya aldı.

Belediye, mülkiyetinde bulunan diğer alanlara baktı, bunun üzerine. Ancak, öyle bir durum vardı ki, belediyenin hizmet alanı yapabileceği büyüklük ve nitelikte bir alanı olmadığı ortaya çıktı. Ya satılmış, ya belediye hissesi sınırlı ya da bir arsa politikası olmadığı için, yeni imar planları yapılırken belediye hizmet alanı için yer ayrılmamış.

Garipliği anlatmak için şöyle bir örnek verelim. Bugün gökdelenlerin yükseldiğini gördüğümüz ve “yeni kent merkezi” olarak geçen alanda, özel mülkiyetlere o kadar büyük inşaat hakları tanınırken, yeterli büyüklükte bir belediye hizmet alanı yok. Olanlar da dağınık ve bölünmüş bir şekilde. Adını yeni kent merkezi koymuşlar ama o kent merkezinde, kamuya nitelikli bir yer vermemişler. Daha ne diyelim…

"Yeni kent merkezi" diye anılan ancak kamuya ait nitelikli bir yer bulunmayan alan. 

Cemil Tugay belediyenin mülkiyetlerini 'kaynak' olarak gördü

Durum böyleyken, Cemil Tugay, daha adaylık sürecinde, kamuoyu ile paylaşılmış bir fizibilite çalışması olmadan, belediye binasının eski yerinde yapılması gerektiğini açıkladı. Belediye başkanı seçildikten sonra da, çevresindeki dar ekibi ile birlikte, hızlıca belediyenin birimlerini bu çalışmaya yönlendirdi.

Kimi sorunlarını, kendilerince hallettiler. Ama en önemli risk olarak da, bu işin maliyetini gördüler. Farklı başlıklarda, belediyenin ekonomik bir sorunu bulunmadığını ve kendisine yetebilecek güçte olduğunu söyleyen Cemil Tugay, ne hikmetse, hizmet binasının yapılması için ek bir kaynağa ihtiyaç olduğunu fark etti. Belediyenin mülkiyetlerini “kaynak” olarak gördü.

TMSF ile eski Semt Garajı alanındaki hisselerin pazarlığı da, arka plandaki başka süreçlerin etkisi ile de birlikte, bu arayışla birleşti. Gerçi, böylesi bir çakışma olmasaydı, yakın bir zamanda “Basmane Çukuru” ayrıca gündemi olurdu. Ancak, Cemil Tugay, bu iki başlığı birleştirerek, gündeme daha erken sokmuş oldu.  

Ve sonuçta, şöyle bir tablo ortaya çıktı: Bir arsa politikası olmayan, planları kamucu bir yaklaşımla hazırlamayan, belediye / kamu mülkiyetlerini koruyamayan ve arttıramayan, bu nedenlerle de yeni bir hizmet binası yapmakta zorlanan yerel yönetim, sorunun kendisini çözüm olarak sunmaya karar verdi.

Kamu mülkiyetinden vazgeçerek, bina yaptırmayı başka türlü yorumlayamayız herhalde.

TMSF’ye devretme önerisi getirilen ve "Basmane Çukuru" olarak anılan söz konusu alan.

'Kamunun çıkarına değil, kamu malından elde edilecek kâra odaklanmışlar'

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin hissesinin düşük olduğu ve bu nedenle de satılmasının daha uygun olacağına ilişkin yorumlar var ama… Bu konuda ne diyeceksiniz?

Bu konuda, iki temel itirazımız var.

İlki daha genel bir itiraz. Bahsettiğiniz yorumları okuduğumuzda, aklımıza finans sitelerindeki forum sayfaları geliyor. Biliyorsunuz ki, her konunun uzmanı olan kişiler bu sitelerde, iddialı bir şekilde tahminlerini yazarlar ve altına da “bu bir yatırım tavsiyesi değildir” diye eklerler.

Eski Semt Garajı alanı söz konusu olduğunda ise, o notunu göremezsiniz sadece. Çünkü o yorumun sahipleri, gerçekten yatırım tavsiyesi vermektedirler. Kamunun çıkarına değil, kamu malından elde edilecek kâra odaklanmışlardır çünkü.

Bu amaçla da, bir şeyi, bilerek ve isteyerek unuturlar, hatta daha da ötesi, unutturmaya çalışırlar: Yerel yönetimler, ne bir şirkettir ne de serbest piyasanın bir parçasıdır. Kamu hizmeti sunmakla, kamu kaynaklarını korumak ve geliştirmekle yükümlü kamu kurumlarıdır.

Bu öz kaçırıldığında, yapılan her şeye bir kılıf bulabilmek mümkündür. Araç geçiş garantili otoyol ve köprüler, yolcu sayısı garantili havaalanları, şehir hastaneleri için söylenen yalanlar da buradan beslenir. O yüzden, ileride Cemil Tugay’ın çıkıp, “Belediyenin kasasından bir kuruş çıkmadı” diyebilmesi mümkündür.

İkinci itirazımız ise, eski Semt Garajı alanı sürecinin doğrudan kendisine dair bir itiraz. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin hissesinin düşük olmasının nedeni, kamu mülkiyetinin doğrudan sermayeye aktarılmasından kaynaklanmaktadır. Bu gerçeği görmeden gelemeyiz.

Güncel açıdan da, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yeniden alandaki tüm haklarını geri alabileceği koşullar söz konusudur. Bu gerçeğin üzerinin örtülmesine izin veremeyiz.

'Usulüne göre yapıldığı iddia edilen işlemlerde bile ihlaller var'

Sürecin geçmişine dair kimi ekleriniz olacak herhalde. Ancak, söyleşimizin ilerleyen bölümünde, bu başlığı daha ayrıntılı bir şekilde sormayı düşündüğümüz için, izninizle, daha güncel olandan devam etmek istiyoruz.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, sizin söz ettiğiniz şekilde alandaki tüm haklarını nasıl geri alabilecek?

“Basmane Çukuru” diye anılan alanda, belediyenin hisselerinin devrinde mevzuata aykırı uygulamalar var. Bunlar başlı başına geriye alınması için yeterli.

Öte yandan, usulüne göre yapıldığı iddia edilen işlemlerde bile ihlaller var.

Mesela, tapu devir işleminin dayanağı olarak kabul edilen ve 1997 yılında büyükşehir belediyesi ile Güçbirliği Holding tarafından imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesinde, şirket tarafından yerine getirilmemiş bir hüküm var. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sadece bu maddeye dayanarak, şimdiye kadar sözleşmeyi iptal etmiş olması gerekirdi.

Öncelikleri kamu arazilerinin sermayeye devri olduğu için, bu seçeneği uzun bir süre kullanmayı tercih etmediler. Ama geçtiğimiz dönem, yıllardan beri işaret ettiğimiz tespitlere dayanarak, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından, tapu devrinin iptali davası açıldı.

İzninizle burada kısa bir parantez açalım… Çünkü peş peşe söylediklerimizin, belediye arazilerinin sermayeye devrinin bir tercih olması ile eski Semt Garajı alanının yeniden belediyeye geçmesi için dava açılıyor olmasının, birbiri ile çeliştiği düşünülebilir. Oysa davanın açılma gerekçesi, Tunç Soyer döneminde TMSF ile yürütülen pazarlıkların tıkanması ve büyükşehir belediyesinin, bu dava ile pazarlıktaki gücünü arttırabilmeyi hedeflemesiydi.

Yine de, arka plandaki hesaplar ne olursa olsun, artık açılmış bir dava var elimizde. Ve bildiğimiz kadarı ile de bilirkişi raporları İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin lehine çıkmış durumda.

'Belediye kamuya ait bir alandan kendi isteğiyle vazgeçip özel şirketlere devredemez'

Devam etmekte olan bir dava varken eski Semt Garajı alanına ilişkin bir takas tartışılmasının yaratacağı olası sonuçlar nedir?

Kent mücadelesi, tek başına mahkeme sürecine indirgenemez elbette. Ama artık, eski Semt Garajı alanının, yeniden ve tamamen, kamunun, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin mülkiyetine hukuken geçebilmesi mümkün.

Bu noktayı özellikle vurgulamak istiyoruz. Çünkü, sizin az önceki sorunuzda da aktardığınız üzere, belediye hissesinin az olduğuna dair, belediyenin ufak bir feragat ile büyük bir kazanç elde edilebileceğine dair bilinçli bir manipülasyon söz konusu. Büyükşehir belediyesi tarafından yapılan açıklamada “feragat” sözcüğünün kullanılmasının da gerekçesi bu.

Bu çerçevede, davanın göz ardı edilmesi, bu alanın İzmir Büyükşehir Belediyesinin mülkiyetine geçmesinin, doğrudan belediye başkanı Cemil Tugay tarafından engellenmek istenmesi anlamına gelecektir.

Ama yok öyle yağma!

Kamuya ait bir alandan, “kendi isteği ile” vazgeçemez İzmir Büyükşehir Belediyesi… O alanı, “kendi isteği ile” özel şirketlere devredemez.

'Cemil Tugay birinci dereceden sorumludur'

Cemil Tugay’ın önerisinin ardından, başta "beşli çete" diye anılan şirketler olmak üzere birçok şirketin, eski Semt Garajı alanı için avucunu ovuşturduğu konuşuldu. Bahsedilen şirketlerin sürece olası dahline dair ise Tugay peşinen "Şu aldı, bu aldı diye kimse beni sorumlu tutmasın. Böyle bir ön şartımız yok" dedi. Sizce, belediyenin aldığı bir kararın olası sonuçlarında belediye başkanın sorumluluğunun olmaması tuhaf değil mi?

Tuhaf tabii ki…

Aslında, Cemil Tugay, "Hangi şirketin alacağına TMSF karar verecek" diyerek, bir kurnazlık yapıyor ve “karar verici” olmadığını söylemeye çalışıyor.

Ama alıntıladığınız cümlenin ardından kurduğu cümleler ile kendisini yalanlıyor. Bakın ne diyor: “İlgilenenlere baktığımız zaman çok kamuoyunun tepki göstereceği firmalar değil. Kulağıma çalınanlar var. Onlarla bir iletişim var. Cengiz İnşaat’ın falan ilgisi hiç yok. İzmir’den ilgilenenler var. 2’li, 3’lü konsorsiyumlar duyuyorum. MNG’yi duydum. Onun dışında kimseyi duymadım.”

Firma adı veriyor, birden çok firmanın adının geçtiğini söylüyor. Ve daha da önemlisi, satır arasında “onlarla bir iletişim” olduğunu söylüyor. Daha ne olsun…

Öte yandan, başka bir vurgu da yapmak isteriz.

“Beşli çete” tanımı, bir örneği çarpıcı hale getirmek için yapılan bir kısaltma gibi görünse de, özel şirketlerin geri kalanını aklamak gibi bir işlevselliği de içeriyordu.

Benzer bir durum burada da söz konusu. “Beşli çete” dışındaki sermaye grupları, “temiz” olarak nitelendiriliyor. Oysa kamu mülkiyetinin sermayeye aktarılmasının kendisi başlı başına bir sorun.

Ve Tugay’ın önerisi, hangisi olduğundan bağımsız bir şekilde, eski Semt Garajı alanına bir sermaye grubunun el atmasına neden olacağı için, Cemil Tugay birinci dereceden sorumludur.

Ayrıca, Cemil Tugay, bir önceki soruda bahsettiğimiz dava sürecini bilerek ve isteyerek kamuoyundan uzak tutarak, büyükşehir belediyesinin alandaki tüm haklarını yeniden kazanabilmesi gerçeğini görmezden gelerek, ek bir sorumluluk daha almıştır.