Isparta'nın mevsimlik işçileri: Gülü, gül ile tartılmayanlar!

Mevsimlik işçilerin sorunları olduğu yerde duruyor: 'Eskiden yazın çalışıp tüm yıl geçinebiliyorduk. Oysa şimdi yazın çalıştığımız yaza, kışın çalıştığımız kışa yetiyor'

Özkan öztaş

Türkiye'de mevsimlik işçiler her yıl gündemimize yeniden giriyor. Zaman zaman kamyon kasalarında taşınırken geçirdikleri trafik kazalarıyla, çoğu zaman da açlık veya yoksulluk manzaralarıyla. Bugüne kadar genelde Kürt emekçilerin Batı kentlerine doğru gerçekleştirdikleri göç hareketine, son yıllarda Afgan ya da Suriyeli tarım emekçileri de eklendi. 

Savaşlar, verimli arazilerin yanlış tarım politikaları nedeniyle kullanışsız hale gelmesi, kuraklık ya da ekonomik nedenlerin yanı sıra aşiretler arasında yaşanan kavgalar ve çatışamalar da tarım emekçilerinin göç nedenleri arasında. 

Buna bir de miras ve toprak paylaşımı sorunu eklenince aile bireyleri yıllar içinde artan nüfusla birlikte çareyi farklı illerde tarım arazilerinde ve göç yollarında arıyor. 

'Eskiden yazın çalışıp tüm yıl geçinebiliyorduk, şimdi...'

Mevsimlik işçiler genel olarak çok kötü şartlarda, konteyner kentlerde ya da çadırlarda ya da varsa arabalarında yaşayarak çalışıyorlar. Geride bıraktıkları evlerde de durum çok farklı değil. Derme çatma evlerde, insani şartlardan uzak hayatlara reva görülen emekçiler yetersiz beslenerek, hijyenden uzak, sağlıksız şartlarda ve kent olanaklarından mahrum bir şekilde yaşıyorlar. 

Eskiden hayvancılık ya da tarım sezonunda çalışan emekçiler kış aylarında evlerine dönüyor, kazandıklarıyla çocuklarını okutup yaşamlarına devam edebiliyorlardı. 

Ancak pandemiyle başlayan süreçte yaşanan işsizlik örnekleri, bugün herkesin gündeminde olan hayat pahalılığı mevsimlik işçileri, hayvancılıkla geçinenleri ya da inşaat sektöründe çalışanları daha çok belirliyor.

Birçok işçi "Artık yazın çalışıp kışın geçinmek hayal oldu. Eskiden 6-7 ay gurbette çalışıp 3-4 ay ailemizi görebiliyorduk. Oysa şimdi sürekli gurbetteyiz. Sabit bir mekanımız da yok ailemizi yanımıza götürelim. Bazen tarlada çalışmaya gidiyoruz kış aylarında da inşaat sektörünün devam ettiği yerlere gidip inşaatlarda çalışıyoruz. Yolculuk masrafları da arttı. İstediğimiz zaman ailemizi, çocuklarımızı görmeye gidemiyoruz. Yol parasını eve göndererek teselli buluyoruz" diyorlar. 

Suriye'den Isparta'ya bir sonraki durakları ise Bursa

Ekmek parası için diyardan diyara göç eden mevsimlik işçilerinin büyük çoğunluğunu artık göçmen işçiler oluşturuyor. Çay toplamada Afrikalı, tarımda ve bahçe işlerinde Suriyeli, hayvancılıkta da Afgan işçiler öne çıkıyor. Göçmenler arasındaki rekabete değinmeye gerek dahi yok. Ekmek parası uğruna yaşanan bu amansız "rekabette" iş bulabilenler haline şükreder durumda. 

soL Haber'in kadrajına yansıyanlardan bir örnek de Isparta'dan.

Isparta'nın Keçiborlu İlçesi'ne bağlı Ardıçlı Köyü'nde en çok gül yetiştiriciliği yapılıyor. Buradan toplanan ürünler kozmetik, kimya ve gıda sektörlerinde kullanılıyor. Türkiye piyasasının gül ihtiyacını da bu bölge karşılıyor.

Suriye'den gelen aileler savaştan kaçıp Türkiye'ye sığınanlara örnek. Birçoğunun yaşadıkları yerler ya hâlâ işgal altında ya da gündelik hayatı idame etmenden uzak şartlara sahip. Dolayısıyla 10 yıldır yaşadıkları bu süreci tamamlayıp geri dönme olanaklarına sahip değiller. Bir kısmı da bunu tercih etmiyor. Gündelik işlerde çalışarak geçinmeye çabalıyorlar. 

Gül sezonunun son günlerindeyiz. Emekçiler ise yeni iş arayışlarında ve yeni bölgelere gitmeye hazırlanıyorlar. Planda Bursa'da şeftali bahçelerinde çalışmak var. Haber bekliyor, yolları gözlüyorlar. Çoluk çocuk, maaile birlikte çalışıyorlar bahçelerde. Henüz okullar kapanmadı ama mevsimlik işçilerin kaderidir. Okula en geç başlayıp ilk ayrılanlar hep mevsimlik işçilerin çocuklarıdır. 

7 yaşında da çocuklara rastlıyoruz 9 ya da 10 yaşında olanlara da. Her birinin gözleri ise pırıl pırıl, heyecanlı ve meraklı. Gülleri koklaması gereken çağlardaki çocuklar yaprakları dikenlerden ayırarak boylarına kadar gelen çuvallara gülleri yerleştiriyor. 

'Mülteciler artık fotoğraf makinası görünce ürküyor'

Irkçılık ve mülteci düşmanlığı yaygınlaştıkça mültecilerin de kaygıları artıyor haliyle. Fotoğraf makinasını görünce adli bir sorun olup olmadığını anlamaya çalışıyoralar ve kişilerin resmi üniforma giyip giymediklerine bakıyorlar önce. Çocuklar ise hep aynı heyecanla bakıyor kadraja. 

Kadınlar hiç konuşmazken büyüklerle tercümanlığa yine çocuklar yetişiyor.

Ardıçlı köyü Burdur Gölü'nün sınırında bir köy. Göl kenarında 20-30 çadır görülüyor. Bunlar bizim görebildiklerimiz. Bir nicesi çevreye yayılmış şekilde tarım arazilerinde çalışıyor. Her çadırda ortalama 10 kişi kalıyor. Kabalık aileler aynı zamanda mevsimlik iş sektöründe makbul karşılanıyor. Arazi sahipleri için bu hem ucuz iş gücü demek hem de daha fazla ürünün hasatı.

'Mülteciler arasındaki rekabet çok gündemde değil'

"Gülü gül ile tartmak" Anadolu deyişlerinde bir eşitlik ölçüsü olarak geçer. Biz konumuza uyarlayacak olursak eğer "eşit işe eşit ücret" kavramının türkülerdeki halidir. Ancak bugün ürünün yetiştiği yerde yaşayan yerel emekçilerle Kürt kentlerinden gelen mevsimlik işçiler arasında devam eden iş bulma "rekabetine" mülteciler de eklenmiş durumda. Eşit işe eşit ücretin verilmemesi, güvencesiz çalıştırılma, göçmen işçilere daha az ücret verilmesi yaşanan sorunların temel kaynaklarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Gül toplayan işçiler arasında "yerli-yabancı" ayrımı hemen fark ediliyor. 

Birçok mülteci ise "Asıl rekabet mülteciler arasında yaşanıyor. Irak'tan gelenler Suriyelilerle, Somali'den göç eden Afrika'dan yeni gelen işçilerle, belki de hepsi Afgan işçilere karşı bir yaptırım uygulamaya çalışıyor. Bunu gören çavuş, yarıcı ve işverenlerin ise iştahı kabarıyor" diyor.

Yaşanan örnekler arasında işe sonradan dahil olan farklı kimlikten mültecileri dışlamanın yanı sıra aynı yerden göç etmiş kişiler de var. Örnek olsun Suriye'den 10 sene önce göç edip Bursa'da şeftali bahçelerinde iş bulan bir emekçi de kendisinden sonra aynı yere gelen Suriyeli emekçiye mesafe koyuyor işini kaybetmemek için.

Emekçilerin din, dil, renk ayrım etmeksizin birlikte mücadele edip hep birlikte haklarını aramaları dışında ise kısa vadede biz çözüm görünmüyor. 

*Fotoğraflar Emel Altay