İŞÇİ HİKAYELERİ | İki mülteci, iki kardeş, tek sömürü: 'Bugün bizim günümüzmüş; ama benim aklım kirada'

'Bugün mülteci günü dedin, ben bilmiyorum. Ama benim günüm gibi yani. İyi bari bu da bir şey... Bugün kira ödeyeceğiz. Benim aklım hep ondaydı, kusura bakma.'

Sancak Yıldız

Bugün 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü. Birleşmiş Milletler’in tanımına göre; ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi” olarak tarif ediliyor mülteci.

Bu tanımın içine, resmi ya da gayrı resmi, giren insan sayısı ise 60 milyonu aşmış durumda. Milyonlarca insan bu düzenin neden olduğu savaş, şiddet ve yoksulluk sebebiyle yerinden yurdundan oluyor.

Emperyalist tekellerin, siyasi iktidarların, taşeronlarının arzuladığı kan kokulu kar iştahı için yurtsuzlaştırılan milyonlarca insandan söz ediyoruz.

Mülteci meselesi göç yollarında donarak can vereninden günde 16 saat kayıt dışı çalışanına dek, ‘sömürü düzeninde insanın yeri’ne dair en çıplak fotoğraflardan birini oluşturuyor.

'Sigortam olmasın tamam; yeter ki saldırı da olmasın…'

Göçmen tartışmalarının iyice alevlendiği bir döneme denk gelen 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde, işçi hikayelerinde, ağabey-kardeş yaşam kavgası veren iki Suriyeli sığınmacıyı ağırladık.

İkisini birden aynı hikayeye taşımamızın sebebi, her biri farklı bir dünya olan insanların aynı yoksulluk çukuruna nasıl sıkıştırıldığını biraz olsun anlatabilmek.

Muhammed ve Mücahid’in hayatları tam da buna örnek olacak türden.

Muhammed 28 yaşında ve Halep’ten geldiği günden beridir ne iş olsa yaparak yaşamaya çalışıyor. Geçimin büyük yükü ağabey olarak onun omuzlarında.

Mücahid ise yıllardır yasal engelleri aşıp yarım kalan eğitimini tamamlama hayali ile Türkçe’yi her gün biraz daha iletletmeye çalışan 20’lik bir delikanlı.

Üsküdar’ın yoksul sırtlarında, yaşadıkları bir göz odada, aynı savaştan başka hayatlara savrulan iki kardeşe tanık oluyoruz.

Bambaşka hayaller, sorunlar, şikayetler, özlemler..

Ancak hepsi dönüp dolaşıp aynı suçluyu hemen gösteriveriyor.

'Sigorta olmasın, yeter ki saldırı da olmasın'

Biriniz işçi diğeriniz sınavlara hazırlanan bir genç. Farklı yaşamlarınız mı var?

Muhammed: Kardeşim okumayı küçükken de seviyordu. Ben öyle değilim. Para kazanmak için o kadar beklemedim. Kasapta çırak olarak çalıştım, sonra usta oldum. Savaş çıkınca geldim. Şimdi burada döner ustasıyım. ‘İyi bir ustayım. (gülümsüyor)

İyi ustasın ama sigortan yok sanırım değil mi?

Sigorta pek olmaz bizim gibi olanlara. Sigorta olmasın, yeter ki saldırı da olmasın. Biz istiyoruz ki, çalışalım, yaşayalım. Mesela benim gibi ustalar benden çok kazanıyor. Çünkü; ben buradan değilim. Daha iyi usta olsam ne olur...

'Böyle yaşayan insanın yüzü güler mi?'

Mücahid, sen ne düşünüyorsun son zamanlarda olanlar hakkında? Hem iyi de takip ediyorsun haberleri.

Ben okuyabilmek istiyorum en çok. Ama burada çok engel çıkıyor. Tarih seviyorum, Türkiye’nin tarihini de okuyorum. Son zamanlarda olan şeyler çok korkuttu beni.

İlk defa korktum Türkiye’ye geldiğim zamandan beri. Mahallede oldu ya, onu diyorum.

Abim çalışıyor, ben de arada kağıt toplamaya gidiyorum. Çünkü pahalı hayat.Yardım ediyorum. O da benim okumamı istiyor, okuyacağım. Burada olmasa başka yerde, olsun.

Çalışırken ya da dışarıda dolaşırken son zamanlarda yaşananların etkisi oldu mu, oluyor mu?

Daha bir şeyle karşılaşmadım. Ama mesela çalışırken televizyonda çıkıyor. Bazıları bana bakıyorlar hemen. İnsan korkmaz mı, sen olsan her gün böyle bir yerde çalışsan, yüzün hiç güler mi?

Mücahid, son günlerde Ankara’da yaşanan restoran olaylarıyla ilgili neler söylersin peki?

Abim çalışırken çekiniyor. Ben de dışarıda hep gittiğim bir çay bahçesi var. Kitap okumaya gidiyorum oraya. Belediye ucuza çay satıyor hem de. Gittiğim yerde bana bazı tanıdığım insanlar uzak duruyor. Televizyonda, internette bir şey olunca oluyor bu durum. Çok üzülüyorum. Her şeyin suçlusu biziz. Ben savaş çıkmasaydı ülkemde okuyabilirdim. Kim ister böyle hayatı?

'Bugün bizim günümüzmüş; ama benim aklım kirada'

Sohbet uzadıkça derinleşiyor.

Üstelik sohbetimiz boyunca Mücahid’in Arapça ile Türkçe çeviri yapabiliyor olması da konulara konu ekliyor.

20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’ne, dünya, 60 milyondan fazla mülteciyle girerken, bütün konuşulanların ise gelip çattığı yer yukarıda söylenenlerin içine işlenen korku, yoksulluk ve yaşam mücadelesi oluyor.

Sözün sonunu ise şimdilik, mahir döner ustası Muhammed getiriyor, ancak bu mahirlik yerini buruk iç çekişe hemen bırakarak:

‘’Bugün mülteci günü dedin, ben bilmiyorum. Ama benim günüm gibi yani. İyi bari bu da bir şey..’’

-Neden öyle dedin?

‘’Bugün kira ödeyeceğiz. Benim aklım hep ondaydı, kusura bakma…’’