Eski Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın "Eğitimin amacı bilgi değildir; Allah korkusu ve kuldan utanmaktır" sözleri gündemde.
12 Eylül 1980 Darbesi döneminde kurmay subay olan Akar'ın "eğitimin hâlâ yeteri kadar dinselleşmediğini" savunması ülkenin içinde bulunduğu karanlığı da özetliyor.
Bu karanlıkla mücadele için kurulan Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi'ne (THTM) söz konusu açıklamayı sorduk.
THTM'nin Aydınlanma ve Laiklik Komisyonu'nda da olan soL yazarı Orhan Gökdemir, Akar'ın İslamcı geçmişine dikkat çekti.
Temel motivasyonun anti-komünizm olduğunu vurgulayan Gökdemir, eğitimin tarikatlara bırakılmak istendiğini belirterek, "Karanlık derinleştikçe iktidar sahipleri kendilerini sultan sanacak. Vatanı sahiplenecek. Bu durumda vatanı savunmalıyız" dedi.
'Temel motivasyonu anti-komünizm'
Bildiğiniz gibi Hulusi Akar eğitimde dinselleşmeyi "yetersiz" buldu, "Eğitimin amacı bilgi değildir; Allah korkusu ve kuldan utanmaktır" dedi. Eski bir Genelkurmay Başkanı ve Bakanın bu kadar rahat konuşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok uzun zamandan beri Genelkurmay Başkanları ile imamlar arasında fark yoktur. Kenan Evren ile başladı, biliyoruz, elinde kuran nutuklar atardı, imam çocuğu olmakla övünürdü. Ordunun “laik geleneği” olduğunu sananlar için şaşırtıcı olmuştu ama bu kişisel bir dönüş değildi. Kenan Evren ordunun yeni yönelimini beyan ediyordu. Ordu ve tabii Genelkurmay Başkanları AKP’den çok önce laik cumhuriyet “bekçiliğinden” vazgeçmişti. Kenan Evren vazgeçmekle yetinmedi, onu yıktı. Din, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ilk defa onun zamanında anayasal bir kurum haline getirildi. Zorunlu din dersleri onun başında bulunduğu cunta marifetiyle yürürlüğe konuldu. Milli eğitimin dinselleştirilmesi 12 Eylül marifetiyle mümkün olmuştur.
Hulusi Akar işte bu ordunun Genelkurmay Başkanıdır. Başta karakterler de var. Yakında öldü, SADAT kurucusu Adnan Tanrıverdi de o orduda generaldi. 1960’lı yıllardan beri ordu içinde kesintisiz bir irticai faaliyet yürütüyordu. Laik ordu göz yummuş, görmek istememiştir. Hulusi Akar da bir tarikatçıdır, Necip Fazıl’ın tilmizidir. Hatta o ekolden İBDA-C örgütünün lideri Salih Mirzabeyoğlu’nun mezarını ziyaret etmiş, ortak kökenlerini açığa vurmuştur. İBDA-C onun başkanı olduğu orduya düşmanlığı ile biliniyordu.
Bir de şu var; Necip Fazıl, Said-i Nursi, yakın tarihimizin bilinen gericilerinin tamamı Nakşibendi tarikatının uzantılarıdır. Hatta Nakşibendiliğin Halidiye kolundandırlar. Demek ki Hulusi Akar da bir Halidi'dir. Çok ilginç, Şeyh Sait de Halidi'dir. İslamcılık Genelkurmay Başkanları ile Şeyh Sait’i birleştirmiştir. Bunun temel motivasyonu anti-komünizmdir. Korkarlar ve birleşirler. Korkarlar ve önlemek için daha fasla İslamcılık, daha fazla şeriat, daha fazla din isterler. Halkımızın tamamının kul olması için ellerinden geleni yaparlar.
Rahatlar çünkü laik cumhuriyeti yıktılar. Rahatlar çünkü karşılarında bunlara dur diyecek bir güç kalmadı. Rahatlar çünkü ordu artık bütünüyle İslamcılığın silahlı gücüdür. Türkiye artık “milliyetçi dinci” bir rejimin tutsağıdır.
'Halkımız cumhuriyetin yerine kurulacak rejime rıza göstermiyor'
Sizce bu karanlık cümlelerin bugün söylenmesi tesadüf mü? Hulusi Akar bu cümleleri söylerken ne düşünüyor olabilir?
Tesadüf değil. Fethullahçı darbeyi gerekçe göstererek laik cumhuriyetten geriye ne kaldıysa tasfiye ettiler. Fakat sorun şu ki halkımız yerine kurulacak rejime rıza göstermiyor. Siyasette din çoğaldıkça ahlakın azaldığını görüyor. Siyasette din çoğaldıkça yağmanın, yolsuzluğun önünde bir engel kalmadığını fark ediyor. Bu Hulusi, memleketinde şaşalı bir camii yaptırdı örneğin. Tanrısı kabul etsin de bu şaşalı binayı devlet memuru maaşıyla nasıl yaptırdığı bir muamma. Kimse sormadığı için, muhalif taklidi yapanları kastediyorum, bilemiyoruz. Ama bu gericilerin hepsi çok zengin olmuştur. Demem o ki, karşı devrim kârlı bir iştir. Bu kârlı işin güvence altına alınması gerekir. Güvence ise daha derin dinselleşme, daha koyu karanlıkta. Kendisi de söylüyor zaten, dinselleşmezlerse size başkaldırırlar diyor. Milli eğitimin parçalanması, bütün eğitimin dinselleştirilmesi nihai hedefleridir. İstiyorlar ve söylüyorlar.
Bu arada unutulmasın mevcut Eğitim Bakanı bir bakan değil, milli eğitimi tarikatlar arasında paylaşma koordinatörü. Eğitimi tarikatlar bırakacaklar, Hulusi’nin söylediği budur.
'Sermayeye barikat kurmadan, tarikata barikat kuramayız'
Siz aynı zamanda Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi'nin Aydınlanma ve Laiklik Komisyonu'ndasınız. Eğitimdeki bu saldırıyla nasıl mücadele edilebilir?
Bu sadece bir eğitim savunması meselesi değil artık. Bu ağır soygun düzeni, bu tekelleşme, bu arsız büyük patronlar durdurulmadıkça bu karanlık derinleşecek. Karanlık derinleştikçe iktidar sahipleri kendilerini sultan sanacak. Vatanı sahiplenecek. Bu durumda vatanı savunmalıyız. Yetmez, okulumuzu, sokağımızı, yolumuzu, evimizi savunmalıyız. Çocukları ve kadınları bu karanlıktan korumalıyız. Sermayeye barikat kurmadan, tarikata barikat kuramayız. Artık hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Ama bu müdafaa da orduya bırakabileceğimiz bir iş değildir.
Karanlığa teslim olmayan halkımızı ayağa kalkmaya, karanlığa karşı harekete geçmeye çağırıyoruz. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi bunun için var. Sermayeye, tarikatlara, NATO’ya hayır diyerek açacağız yolu. Yeni ve aydınlık bir cumhuriyet kurmak kurtuluşun tek çaresi.