HÜDA-PAR, kültür-sanat etkinliklerini engellemek için kimi zaman doğrudan eylemler düzenliyor, kimi zaman da bağlı olduğu medya organları ve sokak röportajları üzerinden toplumu kışkırtarak sanatçıları ve etkinlikleri hedef alıyor.
Özkan Öztaş
Türkiye’de gericiliğin kültürel alandaki saldırıları hız kesmeden sürerken, Kürt illerinde bu saldırılar belirgin bir şekilde HÜDA-PAR eliyle örgütleniyor.
Basın-yayın, dans, sinema, tiyatro, opera ve bale gibi sanat dalları, “İslami değerlere aykırı” olduğu gerekçesiyle hedef gösteriliyor.
HÜDA-PAR, bu etkinlikleri engellemek için kimi zaman doğrudan eylemler düzenliyor, kimi zaman ise bağlı olduğu medya organları ve sokak röportajları üzerinden toplumsal baskıyı kışkırtarak sanatçıları ve etkinlikleri hedef alıyor.
AKP’nin yıllardır dile getirdiği “kültürel hegemonya” meselesi, Kürt illerinde HÜDA-PAR’ın sanatı hedef alan saldırılarıyla somut bir gerçeklik halini alıyor.
Sanatsal üretime yönelik bu saldırılar, gerici kesimlerin kültürel hegemonyasını inşa etme çabasının bir uzantısı olarak değerlendiriliyor. Ancak bu hegemonyanın inşa süreci, herhangi bir alternatif sanat üretmekten çok, var olanı yok etmeye odaklanıyor.
Devlet Tiyatroları oyunu hedef alındı: ‘Ahlaksızlık’ suçlaması
HÜDA-PAR’ın hedef aldığı kültür-sanat etkinliklerinden biri Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen Karımın Kocası oyunu oldu. Diyarbakır’da sahnelenecek oyuna yönelik sosyal medya hesaplarından açıklama yapan HÜDA-PAR, oyunun “ahlaki değerlere zarar verdiğini” iddia etti. HÜDA-PAR tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Karımın Kocası adlı ahlak dışı tiyatro oyunu, kasıtlı olarak toplumsal yapımızı ve değerlerimizi hedef almaktadır. Sahabe ve peygamberler şehri olan Diyarbakır’da, İslam’a ve örflerimize aykırı bu tür etkinlikleri düzenleyenler ve destekleyenler art niyet taşımaktadır.”
HÜDA-PAR’ın açıklamasının ardından oyunun adı "Evlilik Komedisi" olarak değiştirildi. Diyarbakır gösterimlerinin tamamlanmasının ardından turneye çıkan oyun, Elazığ’da da gerici grupların hedefi oldu. HÜDA-PAR ve Hizbullah’a yakın kesimler, tiyatronun “ahlaka aykırı” olduğunu ileri sürerek gösterimin durdurulmasını talep etti.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı, oyunun hedef alınmasına ilişkin yaptığı açıklamada, “Eğer ismine takılacaklarsa Yedi Kocalı Hürmüz’e ne diyeceğiz?” ifadelerini kullansa da tiyatrocular için bu açıklama yeterli olmadı. soL’a konuşan bir Devlet Tiyatrosu oyuncusu, sahneye çıkarken kendilerini yalnız hissettiklerini ve açık bir provokasyon ile karşı karşıya olduklarını belirtmişti:
“Burada sahneye çıkıyoruz, sanatımızı icra ediyoruz. Birileri provoke etse de biz doğru olanı yapıyoruz. Ama ‘kurumumuz, devletimiz arkamızda’ demek isterdim. Ne yazık ki yapayalnız hissediyorum. Sokak ortasında yürürken başıma bir şey gelse kim ne diyecek? Bunca provakasyona sessiz kalınmamalı. Bu tür saçmalıklara karşı kurumsal açıklamalar yapılmalı. Bunun için de vakit kaybedilmemeli.”
Dans gösterileri hedefte: Swing Amed’e saldırı
Tiyatro oyunlarıyla sınırlı kalmayan gerici saldırılar, dans gösterilerine de yönelmiş durumda. Geçtiğimiz Haziran ayında Diyarbakır’da bir dans okulu tarafından düzenlenen caz pikniği, HÜDA-PAR tarafından provoke edilerek engellenmişti. Saldırılar sırasında sanatçılar yaralanmış, buluşma iptal edilmişti. Dahası, bu saldırılar dans gösterisini izlemeye gelen çocukların ve ailelerin önünde gerçekleşmişti.

Swing Amed dans okulundan Ilgın Nazlı Barutçu, soL’a yaptığı açıklamada yaşanan saldırıları şu sözlerle değerlendirmişti:
“Gerici saldırılar her zaman aynı zeminden güç alır: Cehaletten. Cehalet, eğitimin, gelişimin, sanatsal üretimin, medeniyetin ve zihinsel özgürlüğün karşısında yer alır.
Bu saldırılar yaşam hakkına müdahaledir. Giyinme, oturma, kalkma, toplanma, gülme, mutlu olma ve kendini ifade etme biçimlerine nefretle yaklaşmak ve bunu engellemeye çalışmaktır.”
Sanatçılar ve kültür-sanat organizatörleri için en büyük sorunlardan biri de psikolojik baskı. Ilgın Nazlı Barutçu, kendilerini yalnız hissetmediklerini, ancak saldırılardan dolayı kaygılı olduklarını belirtmişti:
“Şehrin ve insanların bu saldırılar konusunda bir hafızası var, korkuyoruz da. Ama sadece bireylerin kısa vadedeki çalışmalarıyla değil, toplum olarak birleşerek gösterilecek çaba ile bunun üstesinden gelmek gerekiyor.”
Opera ve bale gösterilerine yönelik tehditler
Şırnak’ta düzenlenen 1. Anadolu Opera ve Bale Festivali kapsamında, Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçıları, Şırnak’ta ilk kez bir opera ve bale gösterisi sahneledi. Ancak bu gösteri öncesinde Hizbullah’a yakın olduğu bilinen haber kaynakları, “Şehrimizde opera ve bale istemiyoruz” içerikli haberler yayımladı. Gösteriye katılan bir sanatçı, soL’a yaptığı açıklamada, “Biz daha yola çıkmadan bu haber yapılmıştı. Arkadaşlarımız bize dikkatli olmamızı söyledi. Oraya gittiğimizde de benzer bir korku iklimiyle karşı karşıya kaldık” dedi. Sanatçı, Şırnak halkının gösteriye gösterdiği ilginin kendilerini umutlandırdığını belirtti.
HÜDA-PAR'a yakın haber kaynakları henüz sanatçılar şehre gelmeden provakasyon çalışmalarına başlarken halkın bu gösterimlere yoğun katılımı ve ilgisi ise bu tür hedefleri boşa düşürüyor.
Gericiliğin karanlık geçmişi: Kimse adını söylemek istemiyor
Bölgedeki kültürel faaliyetlere yönelik saldırılar yalnızca sanatçılarla sınırlı değil. Yayınevleri, kafe ve kitapçılar da hedef alınan yerler arasında. Diyarbakır Sur içinde faaliyet gösteren Hewş isimli kafeye, “kısa etek giyen kadınların buraya gelmesi kabul edilemez” bahanesiyle silahlı ve bombalı saldırı düzenlenmişti. Yine Ağustos ayında CHP Milletvekili Türkan Elçi’nin ailesine ait kafeye yönelik saldırı gerçekleşmiş, ancak saldırganlar kısa sürede serbest bırakılmıştı.
Bölgedeki sanatçılar, yazarlar ve akademisyenler, bu saldırılarla 1990’lı yılların karanlık atmosferinin yeniden yaratılmak istendiğini söylüyor. soL’a konuşan bir sanatçı, şunları dile getirdi:
“Hizbullah’ın bölgede sanatçılara, aydınlara, siyasilere yönelik suikastlar düzenlediği, ölüm evlerinde insanları katlettiği günleri biliyoruz. Şimdi sanatçılara yönelik bu saldırılar, gericiliğin bölgede kurmaya çalıştığı bir iklimle ilgili. Bunlar bir şey inşa etmekten yoksun oldukları için var olanı yıkmaya ve ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.”
Sanatçılar ve kurum temsilcileri yaşadıkları baskıyı dile getirse de çoğu isimlerini vermek istemiyor. Çünkü haber yayınlandıktan sonra kapılarının çalınabileceğini, hedef haline gelebileceklerini biliyorlar.
HÜDA-PAR’ın kültürel alana yönelik saldırılarının artarak devam ettiği bu süreçte, sanatçılar yalnız bırakılmak isteniyor. Ancak ne sanatçılar ne de kültür emekçileri geri adım atmaya niyetli. Kimi zaman sahnede, kimi zaman atölyelerde, kimi zaman ise sokaklarda sanatlarını icra etmeye devam ediyorlar.
Gericilik saldırmaya devam ederken, sanat ve özgürlük mücadelesi de sürüyor.