Hrant Dink, katledilişinin 18. yılında anılıyor. Cemaat, AKP, MİT, emniyet ve jandarmanın bilgisi dahilinde işlenen cinayete ilişkin son davada "zaman aşımı" kararı çıkmıştı.
Haber Merkezi
Hrant Dink, 19 Ocak 2007'de, genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin İstanbul Şişli Halaskârgazi Caddesi üzerindeki binası önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda yaşamını yitirmişti.
2021 yılının Mart ayında davanın sanıklarının bir bölümü zaman aşımı adı altında tahliye ve beraat ettirildi.
O dönem 17 yaşında olan tetikçi Ogün Samast ise 15 Kasım 2023’te koşullu salıverilme kapsamında tahliye edildi.
Azmettirici Erhan Tuncel, Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer'in de aralarında bulunduğu 11 sanıklı "örgüt" davasıyla Samast’ın dosyası birleştirildi. Bu dava 10 Ocak 2025’te karara bağlandı. Mahkeme Ogün Samast, Yasin Hayal, Erhan Tuncel’in aralarında bulunduğu sanıklar hakkındaki davayı zaman aşımı nedeniyle düşürdü.
Sanıklar Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek'i "anayasayı ihlal" suçundan müebbet hapse çarptırdı.
Dink bugün saat 15.00'te, ölümünün 18. yılında eski Agos binasının bulunduğu Sebat Apartmanı önünde, vurulduğu yerde yapılan törenle anılacak.
'Onu katleden kirli elleri ve o kirli elleri koruyanları unutmadık'
Patronların Ensesindeyiz İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı’nın sosyal medya hesabından #BuradayızAhparig etiketiyle yapılan paylaşımda “Bugün, Agos Gazetesi’nin kurucusu Hrant Dink’in katledilişinin 18. yılı, Hrant’ın öldürülmesi için emri verenler ve o tetiği çekenler bugün aynı masada yemek yiyor” denildi.
Paylaşımda “Ogün Samast, elleri cebinde göstermelik mahkemelere gidip geliyor, akıl ve eylem babası Alaattin Çakıcı ile buluşup belki de yeni karanlık planlar yapıyor. Hrant’ın öldürülmesi ile ilgili kamu görevlilerine yönelik açılan davada mahkeme zaman aşımı kararı veriyor. Hrant’ı, onu katleden kirli elleri ve o kirli elleri koruyanları unutmadık, unutturmayacağız!” ifadelerine yer verildi.
Ne olmuştu?
Agos Genel Yayın Yönetmeni Dink, 2003 yılında Agos gazetesinde Ermeni Diasporasını eleştiren 11 haftalık yazı dizisine başladı.
Bu yazı dizisinden bir bölüm gerekçe gösterilerek hakkında birçok gazete tarafından hedef gösteren haber ve yazılara yer verildi.
301. maddeden yargılandı ve aksi yönde verilen bilirkişi raporuna rağmen 6 ay hapis cezası aldı.
Üstelik söz konusu cezanın verildiği davada bilirkişi heyeti, hazırladıkları raporda, dava konusu yazılarda "Türklüğe hakaret bulunmadığı" vurgusunda bulunmuşlardı, karar buna rağmen verildi.
2004'te ise Sabiha Gökçen’in Ermeni asıllı olduğu iddiasını içeren haber nedeniyle hedef alındı.
4 Şubat 2004 günü, daha sonra AKP'nin İçişleri Bakanı olacak Muammer Güler'in valiliği döneminde İstanbul Valiliği’ne çağırılarak iki istihbaratçı tarafından "uyarıldı".
Bu da yetmedi, “Bu haberi yayımlayan kişi ülkenin birliğine ve bütünlüğüne nifak sokuyor” diye bir açıklama yaptı Genelkurmay.
Ülkü Ocakları, 26 Şubat’ta Agos gazetesi önünde “Ya sev ya terk et” eylemi düzenlendi, dönemin Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanı Levent Temiz, “Hrant Dink bundan sonra bütün öfkemizin ve nefretimizin hedefidir, hedefimizdir” dedi.
Kısacası cinayetten önce ortam hazırlanmış, gerekli zemin oluşmuştu.
Oluşan bu zemin, Cemaat-AKP ittifakı döneminde "yeni bir sürecin" kapısını açacak adımlardan biri olarak görüldü ve defalarca ihbar edilmesine, neredeyse devletin tüm kurumlarının bilmesine rağmen göz göre göre geldi cinayet.
Herkesin haberi vardı
Trabzon’da McDonalds’ın bombalanması eyleminde bombayı hazırlayan kişi olan ve Dink cinayeti planlayıcılardan olan Erhan Tuncel, polis muhbiriydi.
Sadece bu da değil, Dink’in vurulacağı, emniyete cinayet öncesinde tam 17 kez ihbar edilmişti. Bu ihbarlardan biri, Ogün Samast'ın cinayeti işlemek üzere İstanbul'a geldiğini dahi içeriyordu.
Cinayet ihbarı Trabzon'dan İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne de iletilmişti, cinayetten sonra uzun süre korunan dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olan cemaatçi Ali Fuat Yılmazer, bu ihbarın gereğini yapmamıştı.
Trabzon Terörle Şube Müdürü Yahya Öztürk, cinayet öncesinde Yasin Hayal’e “Bu bayrak düştü. Ya Yasin kaldıracak ya Erhan kaldırır, bu görev sizin” diyordu.
Yasin Hayal’in eski eniştesi Çoşkun İğci’nin cinayetten aylar önce Yasin Hayal’in planları konusunda Jandarma istihbaratına bilgi vermiş olmasına rağmen bu bilginin uzun süre gizlendiği de ortaya çıkacaktı.
Emniyet istihbaratçısı Muhittin Zenit, cinayetten sonra aradığı Erhan Tuncel'e “Koyum ...a, gebermişse gebermiş” diyordu.
Ve belki de tüm bu sürecin finali olarak Samsun’da "yakalanan" Ogün Samast’la hem polis, hem de jandarma görevlileri Türk bayrağı önünde hatıra fotoğrafı çektirecek, elbirliğiyle işledikleri cinayeti kutlayacaklardı.
Cinayetten sonra iki açıklama...
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah cinayetten üç gün sonra basına verdiği demeçte “Dink cinayetinin herhangi bir siyasi boyutu ve örgüt bağlantısı yok, milliyetçi duygularla işlenmiş bir cinayettir” diyecekti.
Bundan 5 yıl sonra ise bu kez Erdoğan, üstelik de cemaatle gerilimin de başladığı günlerde "Hrant Dink davası bence kişiselleştirilmiş davadır. Dink’in yazılarını, onun düşünce dünyasını kabullenmemek gibi bir nedenle yapılmıştır. Paralel yapı meselesinde ise devleti ele geçirme, ulusal güvenliği tehdit gibi büyük bir amaç var. Dink’in bu amacı gerçekleştirmelerini kolaylaştıracak devlette bir konumu yoktu ki. Bu teoriler paralel yapıyla mücadelenin hedefini saptırmadır. Mesela bu yapının parasal boyutu var" ifadesini kullanacaktı.
AKP kendini aklamak için cinayette Cemaat'i işaret etse de, bu cinayet Cemaat, AKP, MİT, emniyet ve jandarmanın bilgisi dahilinde gerçekleşti, elbirliğiyle cinayetin ortamı hazırlandı, tetiği çekmekse Ogün Samast'a kaldı.