Pierre Gwiazdzinski, 10 yıldır Fransa’nın Lorraine bölgesinde, Audun-le-Tiche kasabasında işçiydi. Üretim malzemeleri taşıyan araçlara şoförlük ediyordu.
Genç yaşında onu zorlayan sağlık sorunları yüzünden, 27 Temmuz’da, 27 yaşındayken hayatını kaybetti.
İş başvurularında kullandığı öz geçmişinin “Hakkımda” kısmında, kendisini şöyle anlatıyordu: “Otomobil endüstrisi dünyasına aşina, toyotizm ve robotiğe karşı duyarlıyım. Yapım gereği meraklıyım. Öğrenmeyi ve özellikle anlamayı seviyorum”. Pierre, çevresi tarafından yazmayı da seven bir genç olarak tanınıyordu.
Pierre, gelmekte olduğunu bildiği ölümünden önce bir mektup kaleme aldı. Ücretli işçiliğin ağır şartlarından, çalışma düzeninin insanlardan çaldığı yeteneklerden, zamandan yakındığı, işçilerin maruz kaldığı “cehennem döngüsü”ne isyanını bildirdiği mektup, ailesi tarafından France Culture radyosuyla paylaşıldı.
Mektup, ilk kez 13 Ağustos’ta gazeteci Julie Gacon tarafından okundu. Mektubun tam metni 27 Ağustos’ta radyonun internet sitesinde yayımlandı.
Pierre’in mektubundan birkaç pasajı, Türkiye'deki işçi kardeşleriyle paylaşmak istediğim için bu yazıyı yazdım:
“Çelikten satene, işçilerden katillere...
Henry Ford adında ünlü bir Amerikalı, iki başlı bir canavar yarattı. Bir yanda sanayi devrimi, diğer yanda işçi köleliği.
Bir tabir var ki, işçilerin bu durumunu çok güzel özetliyor: meşhur 'Öldürülmüş Mozartlar'1. Çoğunlukla kuşkulanılmaz onlardan yeteneklerini gizlerlerken, iş yerlerinde insansı köle-robot kolları gibi çalışıyorlar.
Peki, tüm bunlar ne için? Uçuk bir kira ödemek, genelde fabrikaya gitmek için kullandığı arabasının kredisini geri ödemek veya her zaman bütçesine pahalı gelen indirimli mağazalardan alışveriş yapmak için mi?
Ayağımda iş güvenliği ayakkabılarıyla bu ortama adım attığım andan itibaren, bu Mozart'lardan bazılarıyla tanışma fırsatım oldu.
Mütevazı, çalışkan ve ne yazık ki boyun eğmiş insanlar. Bu insanlar genellikle bakir yeteneklerini gizlemişlerdi ve hatta daha kötüsü, onların farkında bile değillerdi.
En kötüsü ne, sırt ağrısı mı? Sanayideki vardiyalı çalışmaya bağlı uykusuzluk mu? Hayır. En kötüsü boyun eğmişlik.
[...]
Soru şu: Kim hatalı? Toplum? Hayatın zaman zaman densiz vahşeti? Eğitim? Okul? Şüphesiz bunların hepsinin bir karışımı. [...]
Zola, Hugo ve diğerleri bunun hakkında zaten yazdılar. Bir asırdan fazla zaman geçti ama hiçbir şey değişmedi. Tabii “35 saat”, ücretli izin ve diğer vitrin düzenlemeleri oldu.
Ancak hazırlık, gidiş-dönüş, çalışma saatlerinin toplamı (hatta yönetimin kararlaştırdığı yemek molası) eden en az on saat ile sekiz saatlik uykuyu (eğer uyuyabiliyorsak) sayarsak elimizde ne kalır? 6 saatlik yaşam mı? Bu saatler, elbette uyumluysa, “aile hayatı”, ev işleri ve diğer işlere ayrılabilir. Sonunda, bu cehennem döngüsüne yeniden başlamadan önce Netflix karşısında sersemleşmek için 45 dakikamız kalır.
Marx'tan bu yana pek fazla gelişme olmadığı açık. Eğer “üst kademelerde” çalışacak kadar “şanslıysak”, sermaye ve belirli bir şöhret için çalışıyoruz, peki ya bu işçiler? Toplumda en “şanslı” olanlar için “görünmez”, diğerleri için ise “unutulmuş, küçümsenmiş” durumdalar.
Bu sistemle soma2 gibi mutsuz, depresif, uykusuz, haplarla dolu varlıklar yarattık. Çoğu vatandaşın kendine rağmen kabul ettiği distopik sistem.
Ben politik değilim. Beni tiksindiren bu iğrenç sistemin içine dalmış ve boğulmuş durumdayım.
İşçi dünyası, unutulmuş dünya.”
Pierre Gwiazdzinski, işçi (1997-2024)
- 1. “Öldürülmüş Mozart” benzetmesi, Fransız yazar Antoine de Saint Exupéry tarafından, yetenek ve gelecek vadeden insanların, onların bu yeteneklerini ortaya koymalarına engel olacak koşullarla karşılaşıp kendilerini gerçekleştiremediklerini belirtmek için kullanılmıştır.
- 2. Soma, perikaryon, nörositon ya da hücre gövdesi, sinir hücresinin gövde kısmıdır ve merkezinde çekirdek bulunur. Sinir hücresinin birçok özel türü vardır.