Bakırköy 1. Sulh Ceza Hakimliği, soL’da 2014 yılında yayımlanan “Bir zamanlar halkındı, şimdi geceliği bin lira!” başlıklı haberimizin erişime engellenmesine yönelik karar aldı.
soL’da yedi yıl önce Yusuf Yavuz imzasıyla yayımlanan söz konusu haber “Eskiden halkın kullanımına açık olan Bodrum’un cennet köşelerinden Torba’daki Usuluk Koyu, bugün geceliği bin lirayı geçen lüks otelle kapatıldı. Yağmanın arkasındaki isim ise, Başbakan Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Fettah Tamince’nin yakını olan Turan Avcı” ifadeleriyle başlıyordu.
AKP iktidarında alıştığımız halka ait koyların yandaşlara, patronlara peşkeş çekilmesinin örneklerinden biri yaşanmıştı ve haberimizde buna ayrıntılarıyla yer veriyorduk.
Haber gerçeğe aykırı değil ama...
Peki, yedi yıl sonra haberimize neden erişim engeli kararı getirildi?
Mahkemenin kararı son derece dikkat çekici. Mahkeme “unutulma” hakkı diyor söz konusu erişim engeli kararının gerekçesinde. "Somut olayda, başvurucunun şikâyetine konu olan haber 1998 yılında yayımlanmıştır ve arşiv niteliğindedir” ifadesi yer alıyor aynı zamanda. Ancak haberimiz 2014 tarihli.
Yine kararda “Bu haberlerin gerçeğe aykırı olduğu ileri sürülmemiştir. Haber başvurucunun mesleği ile ilgilidir, Bu bağlamda haber konusunun, haberin arşivde kolaylıkla ulaşılabilir kılınması için gerekli bulunan toplumsal açıdan haber değerinin devam etmesi veya haberin geleceğe ışık tutacak niteliğe sahip olması özelliklerini taşıdığı söylenemez” denilerek halkın habere ve haber arşivlerine ulaşımına dair ilginç bir yorum getiriliyor.
'Kabul edilebilir bir durum değil'
Aradan geçen 7 yılın ardından gelen erişim engeli kararına ilişkin, gazeteci Yusuf Yavuz soL’a değerlendirmede bulundu. Yıllardır çevre haberleri yapan gazeteci Yusuf Yavuz, "Bugün aradan geçen 7 yılın ardından ‘unutulma’ hakkı gerekçe gösterilerek haberin erişiminin engellenmek istenmesi, bir hukuk devletinde kabul edilebilir bir durum değildir” dedi.
Kamuya ait bir arazinin yağmalanma hikayesi
Yavuz, değerlendirmesinde şu ifadeleri kullandı:
“Söz konusu haber, Bodrum’un bakir koylarından biri olan Usuluk’ta önce 2004 yılında mesire yeri, ardından ise 2011’de tabiat parkına dönüştürülerek, 2013’te de yönetmelik değişikliği yapılarak yapılaşmaya açılan kamuya ait bir arazinin yağmalanması girişimini ele almaktadır. Konuyla ilgili açılan davada mahkemenin talebi üzerine hazırlanan 12. 01. 2014 tarihli bilirkişi raporundaki görüşlere de yer verdiğimiz haberde Usuluk Koyundaki yapılaşmanın ilgili kamun ve yönetmeliklerin yanı sıra kamu yararına ve şehircilik ilkelerine de aykırı olduğu belgelere dayanılarak aktarılmıştır.
'Koyun tüm doğal dokusu yok edildi'
Yaklaşık 20 yıldır çevre, doğal ve kültürel mirasa yönelik haberler yapan, yazılar yazan, çeşitli televizyon programları yapan bir gazeteci olarak Usuluk’taki sürece benzer çok sayıda yağma öyküsünü gündeme getirdim. Birçoğunda yargı süreci işledi, bazı uygulamalar yargıdan döndü büyük kısmı ise kamuya ait arazilerde inşa edilen lüks otel ya da benzeri işletmeler olarak bugün hizmet vermeyi sürdürüyor. (https://www.voguehotelsupreme.com/)
Ancak büyük kısmı lüks otelin işgali altındaki Usuluk koyu, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ülkedeki tabiat parklarıyla ilgili listesinde halen 250 tabiat parkından biri olarak görünmeyi de sürdürüyor: (http://usulukkoyu.tabiat.gov.tr/)
Usuluk’taki arazi yağmasına yönelik haberimde, tabiat parkı ve doğal sit alanı statüsündeki alanı kiralayan firma tarafından kır evleri adı altında yapılaşmaya gidilmiş, üstelik de bu yapılaşma Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı koruma amaçlı imar planı dâhilinde gerçekleştirilmiştir. Alanda sürdürülen yapılaşma sırasında koyun tüm doğal dokusu yok edilmiş, Bodrum Belediyesi de 10.10.2012 tarihinde alanda kaçak inşaat tespit edildiğine dair tutanak tutmuştur.
'Ülkemizin en güzel koylarından biri peşkeş çekildi'
Halkın günübirlik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde kamu yararına kullanılması için ayrılan ülkemizin en güzel koylarından biri ilgili bakanlıkların da sorumlulukları çerçevesinde iki yıl gibi bir süre içinde özel çıkar çevrelerine peşkeş çekilerek betonlaştırılmış, yağmalanmış ve tüm halkın ortak varlığı kişisel servet edinimi aracına dönüştürülmüştür.
Türkiye’de son 15-20 yılda iktidara yakın kişiler ve şirketler aracılığı ile özellikle kıyılarda ve rantı yüksek bölgelerdeki orman arazilerinin benzer yolla yağmalanması adeta bir gelenek halini aldı. Alanya’daki İncekum, Kemer’deki Kleopatra ve Alacasu Koyları benzer süreçlerin parçası oldular.
'Ülkemizde son yıllarda hızla artan çarpıcı ‘Çitleme’ örneklerinden biridir'
2014 yılında tüm ayrıntılarıyla ele alarak kamuoyunun gündemine getirdiğimiz söz konusu haber, işte bu yağmanın öyküsünü aktarmaktaydı. Bugün aradan geçen 7 yılın ardından ‘unutulma’ hakkı gerekçe gösterilerek haberin erişiminin engellenmek istenmesi, bir hukuk devletinde kabul edilebilir bir durum değildir. Yakın zaman öncesine kadar halkın kullanımına ayrılan 14,29 dekarlık bir koyda bugün yükselen tesislerin ticari imajı ve ilgili kişilerin itibarını kamuoyu nezdinden korumak amacıyla alınan habere erişim kararında söz konusu haberin içeriğinin gerçeğe aykırı olmadığının da altı çiziliyor. Mahkemenin aldığı kararda bile doğruluğu teyit edilen ve kamu çıkarını korumayı önceleyen bir haberin erişiminin engellenmek istenmesi aslında başka söze gerek bırakmayacak kadar çok açık olan bir gerçeğin de sağlamasını yapıyor: Bu, Türkiye’de hiçbir artı değer yaratmada, hiçbir üretim yapmadan iktidar olanaklarıyla kamusal varlıkların yağmalanmasıyla elde edilen servetlerin geçmişindeki kirlerden arındırılması girişimidir.
Bugün unutturulmak istenen Bodrum Usuluk koyu yağması, ülkemizde son yıllarda hızla artan çarpıcı ‘Çitleme’ örneklerinden biridir.
Mahkemenin, “başvurucu hakkında yapılan haber unutulma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken haberdir. İnternet ortamının sağladığı kolaylıklar gözetildiğinde başvurucunun şeref ve itibarının korunması için talebin kabulüne” yönelik karar alması ise söz konusu yağma sürecinin kamuoyunda unutturulması, toplumsal bellekten silinmesi için hukukun da artık bir araç haline dönüştürüldüğünü göstermektedir.
Bu konudaki habercilik çizgimizi, sorumluluğumuzu unutmadan, kamusal varlıkların yağmalanmasını unutturmadan etkin biçimde sürdürmeye devam edeceğiz…