Grev ertelemesi ve Anayasa tanımazlık

"Erdoğanın grev erteleme kararı fiili bir grev yasaklaması olup, açıkça hukuk tanımazlıktır. Grev erteleme kararı Anayasayı yok saymış, sendika hakkını sermaye adına çiğnemiştir."

BURAK ÖZDEMİR*

Birleşik Metal-İş Sendikası'nın beş işletmede, toplu iş sözleşmesinin anlaşmazlıkla sonuçlanması nedeniyle uygulamaya geçirdiği grev kararları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın aldığı ve 14 Aralık tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan kararla 60 gün süreyle ertelendi.
     
Grevin ertelenmesinin gerekçesi, alışılagelen ve bildik türdendi. "Milli güvenliği" bozucu nitelikte olması, ertelemenin gerekçesi oldu yine. 

Peki, hukuka ve sendika özgürlüğü hakkına uygun mu anılan erteleme kararı? 

Öncelikle, ertelemenin gerekçesi olarak sunulan milli güvenlik kavramından başlayalım. Milli güvenlik kavramının tanımına ve sınırlarına ilişkin bir hüküm, Anayasada ya da Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununda bulunmamaktadır. Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu, 19.09.1969 tarihli ve 1967/711 Esas 1969/652 Karar sayılı kararında milli güvenliği, "yurt ölçüsünde beliren iç ve dış tehlikelere karşı Devlet tüzel kişiliğinin savunma ve güvenlik altına alınması" olarak tanımlamıştır. Bu tanım daha sonra yargı organları tarafından da benimsenmiştir.

Nitekim Danıştay 10. Dairesi, 19.04.2006 tarihli ve 2003/6134 Esas 2006/2551 Karar sayılı kararında, "yasal bir grevin yasada öngörülen anlamda milli güvenliği bozucu nitelikte görülebilmesi için, ülke ve devletin özel savunma ve güvenlik altına alınmasını zorunlu kılacak ciddi tehlikelerin ortaya çıkması gerekmektedir" diyerek milli güvenlik kavramını tanımlamıştır.

Grev hakkı, sendika özgürlüğü hakkının asli bir unsurudur. Bu nedenle grev hakkı Anayasal yönden sendika özgürlüğü hakkı kapsamında değerlendirilmektedir. Bilindiği üzere temel hakların sınırlanması  ancak, Anayasa madde 13 hükmünün öngördüğü koşullar çerçevesinde mümkün olabilmektedir. Anayasa madde 13, "Temel hak ve özgürlükler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz" hükmünü taşımaktadır. Böylece, bir temel hakkın sınırlanabilmesi için Anayasa madde 13 hükmü uyarınca yasal dayanağın varlığı zorunludur. Erteleme kararının yasal dayanağının 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 63. maddesi olduğu açıktır. Grevin ertelenmesinde meşru amaç olarak ileri sürülen sebep de milli güvenliğin korunmasıdır. Son olarak, anayasal nitelikteki temel bir hakkın sınırlanabilmesi için, demokratik toplum düzeni açısından gereklilik, başka deyişle zorunlu bir toplumsal ihtiyacın varlığı aranmaktadır.

Daha önce, milli güvenlik gerekçesiyle ertelenen benzer nitelikli grev erteleme kararları karşısında, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararları bulunmaktadır. Birleşik Metal İşçileri Sendikasının 2015/14862 bireysel başvuru numaralı ve 09.05.2018 tarihli kararı çarpıcı ve aydınlatıcıdır.

Anayasa Mahkemesinin kararında, ismi geçen sendika tarafından alınan grev kararının milli güvenlik gerekçesiyle Bakanlar Kurulu kararıyla ertelenmesi sendika hakkının ihlali olarak nitelenmiştir. Anayasa Mahkemesinin kararında, milli güvenlik kavramının uygulayıcıların kişisel görüş ve anlayışlarına göre genişleyebilecek, öznel yorumlara elverişli, bu nedenle de keyfiliğe dek varabilir çeşitli ve farklı uygulamalara yol açacak genel ve soyut bir kavram olduğu ifade edilmiştir. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin kararında, grev erteleme kararının sebebi olarak gösterilen milli güvenliğin nasıl ve ne şekilde bozulacağının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilmediği belirtilmiştir. Dahası, yalnız başına grevin milli güvenlik sebebiyle ertelenmesine karar verildiğinin söylenmesinin grev erteleme kararının zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca dayandığının ve demokratik toplumda gerekli olduğunun gösterildiği şeklinde değerlendirilemeyeceği vurgulanmıştır. 

Temel hakların sınırlanmasının Anayasanın sözüne aykırı olamayacağı açıkken, Anayasanın sözünü ifade eden Anayasa Mahkemesi kararının  Erdoğan tarafından hiçe sayılması düpedüz Anayasa tanımazlıktır. Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmaması ya da uygulanmaması iktidar tarafından bir alışkanlığa dönüştürülmüştür. Erdoğan'ın son grev erteleme kararı bunu tekrar göstermiştir.

Esasen, daha önceki grev erteleme kararlarında olduğu gibi milli güvenliğin nasıl ve ne şekilde bozulduğuna, milli güvenliği bozucu nitelikte hangi ciddi tehlikenin olduğuna ilişkin somut ve geçerli bir neden sunulamamaktadır. Bunun anlamı, milli güvenlik sözde gerekçesinin arkasında sermayenin güvenliğinin yattığıdır. Sermayenin çıkarları her zaman olduğu gibi tüm toplumun çıkarları gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Veya sermayenin çıkarları adına Anayasanın hiçe sayılması, işçilerin anayasal hak arayışının tehlikeli gösterilmesi olağan kabul edilmektedir.

Özetle, Erdoğan'ın grev erteleme kararı fiili bir grev yasaklaması olup, hukuka aykırı olmanın ötesinde açıkça hukuk tanımazlıktır. Anılan grev erteleme kararı Anayasayı yok saymış, sendika hakkını sermaye adına çiğnemiştir. 

Sermaye sınıfına bu denli açık ve pervasızca hizmet eden Erdoğan'ın sermaye çevrelerince yıllardır iktidarda tutulması tesadüf değildir sanırım.

*Avukat