GÖRÜŞ | 'Son derece siyasal bir metin olan bütçe programı siyasetin dışına itildi'

Emekli Sayıştay Denetçisi ve Dayanışma Meclisi üyesi Kadir Sev, 2022 bütçe görüşmelerini soL için değerlendirdi.

Haber Merkezi

Emekli Sayıştay Denetçisi ve Dayanışma Meclisi üyesi Kadir Sev, 2022 bütçe görüşmelerini soL için değerlendirdi. Sev, bütçenin yeni düzende siyasi sorumluluğu olmayan atanmışlar tarafından düzenlendiğini, Meclis'i ve milletvekillerini ciddiye alıp tatmin edici cevaplar dahi vermediklerini dile getirerek görüşme ve tartışmaları "formaliteden ibaret" diyerek tanımladı.

Ülkenin kaynaklarının nereye, kimlere, hangi sınıflara harcanacağını belirleyen ve en sonunda Meclis'in onaylaması gereken bir belge olarak bütçe programlarının son derece siyasal bir içeriğinin olduğunu söyleyen Sev "oysa bütçe konusu son yıllarda siyasetin dışına itilmiştir" dedi.

Yine bir bütçe sürecine girdik. Bir aydır Sayıştay raporları, orta vadeli plan, bütçe çağrısı ve birkaç gün önce Meclis’e verilen bütçe teklifi tartışılıyor. Dün de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Plan Bütçe Komisyonu’nda sunum yaptı.

Bütçelerin kamu kaynaklarının toplumsal kesimler arasında dağılımının yapıldığı siyasi tercih ürünü belgeler olduğunu biliyoruz. Kapitalizmin krizi dünyada derinleşiyor; Covid-19 mevcut sorunları daha da derinleştirdi, dahası ülkeyi yöneten kadronun gidiciliği yüksek seslerle dillendirilmeye başlandı. Bütün bunların 2022 yılı bütçe teklifine yansıması oldu mu? Bütçenin geçtiğimiz yıllardan farkı var mı, varsa neler?

Bütçe ödeneklerinin dağıtımı üzerinde çok sözler edildi. Yeni bir şey söylemek neredeyse olanaksız. Bu soruya mutlaka bir yanıt vermek gerekiyorsa “farkı yok” demek yeterli.

Bütçe Yasaları eskiden olduğu kadar dikkat çekmiyor. Siyasetin belgeleri ama siyasetten dışlandı. Bütçeyi Meclis karşısında sorumlu olmayan bir güç, bir erk sunuyor. Kabul ya da reddedilmesinin siyasal bir sonucu da yok.

2022 Bütçe Teklifi’nin görüşülmesine dün Plan ve Bütçe Komisyonunda başlandı. Yapılan konuşmalara, eleştirilere, yakınmalara değinsek bence daha iyi olur; gölgede kalmasın.

Teklifi, yürütme organı adına Fuat Oktay sundu. Bu durumu eleştirenler oldu. AKP milletvekili bir Komisyon üyesi şu sözlerle savundu; “Türkiye 24 Haziran 2018’de Millet Meclisi temsilcilerini, milletin temsilcilerini ve aynı zamanda Türkiye’nin hükümetini seçti. Bütçe de Anayasa ve iç Tüzük hükümlerine göre yürütülüyor.”

Bu sözlerin yalnızca yarısı doğru. Türkiye 2018’de Türkiye’nin hükümetini seçmedi; hükümet etme yetkileriyle donatılmış bir Cumhurbaşkanı seçti; hükümet diye bir şey yok. Ama bütçenin Anayasa ve İç Tüzük kurallarınca yönetildiği yanlış değil.

Öyle bir düzen kuruldu ki bütçesini Meclis’te atadığı yardımcısı savunuyor. Seçilmişlerin yürütme organında olması değiştirilen Anayasa’a göre yasak zaten. Komisyona bütçelerini savunmak ve bilgi vermek üzere gelen bakanlar ve genel müdürler de seçilmiş değil atanmışlardan oluşuyor. Onlar da Meclis’i umursamıyor, siyasal sorumlulukları yok. Tek sorumlulukları Erdoğan’a. Komisyonda milletvekillerinin sorularına doğrudan yanıtlar vermeyip başka şeyler anlatıyor ya da ‘yazılı yanıt vereceğiz’ deyip işin içinden çıkıyorlar. Geçen yıl bütçe görüşmeleri sırasında yöneltilen soruları bile henüz yanıtlamamışlar. Komisyon başkanından bu soruna çözüm üretmesini istediler, o da daha özenli olacağına söz verdi, o kadar.

Milletvekilleri, en çok sorularının yanıtlanmamasından yakınıyor. Dün şöyle bir eleştiri yapıldı; “Burası parlamento, siz de yürütme organısınız. Meclis’in bütçe hakkı var. Sorular yanıtlanmalı. Çok teknik sorularımıza bile yanıt verilmiyor. Böyle bir şey modern devletlerde de, modern olmayan devletlerde de olmaz”

Bütçe görüşmelerini gözümüzde büyütmeyelim. Tanınan sürelere bakalım önce: Bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporlarına ilişkin sunuş konuşmaları için bakanlara 30 dakika, sorulara verilecek yanıtları için de ayrıca 30 dakika süre veriliyor. Toplamı 1 saat. Bütçenin tümü ve kamu idare bütçeleri üzerinde siyasi parti grup sözcüleri ile komisyon üyelerine 20 dakika; diğer milletvekillerine 5’er dakika söz hakkı tanınıyor. Bu sürelerde hangi sorun, ne denli tartışılabilir?

Eleştiriyoruz ama bu düzende başka yolu yok. Formalite yerine getiriliyor sadece: Komisyonda 1 ay içinde 224 kamu idaresinin bütçesi ile 226 kamu kurumu kesin hesabının kabul edilip Meclis Genel Kurulu’na gönderilmesi gerekiyor. Üstelik bu süre içine yalnızca 2022 bütçesi değil; aynı zamanda 198 Sayıştay raporu görüşülecek.

Sayıştay raporlarının niteliği de konu edildi. Abdüllatif Şener, bu yılki Sayıştay raporlarının önceki yıllara oranla çok daha “kontrollü” olduğunu söyledi ve Komisyon başkanına Sayıştay’a neden geri göndermediklerini sordu. Başkan ‘böyle bir yetkim yok’ diye yanıtladı.

2017 yılına değin bütçe tekliflerine “Milli Bütçe Tahmin Raporu” eklenirdi. Kaynak-Harcama dengesi ile Bütçe ilişkisi bu rapor aracılığıyla kurulurdu. Böyle bir zorunluluk yok artık. Bu durum da eleştirildi. Milli bütçe içindeki yerinin tanımlanmadığı bir bütçe yasası hakkında nasıl görüş bildireceğiz diye soranlar oldu. Bunun da yanıtı yok elbette.

Bütçeler, yasama organının yürütmeye harcama yetkisi verdiği belgelerdir. Türkiye’de çoktandır bu özelliğini yitirdi. 2021 yılı bütçesi 1 trilyon 346 milyar liraydı. 160 milyar lira fazlasıyla 1 trilyon 506 milyar lira harcandı. Daha özlü deyişle yürütme organı, Meclis’in verdiği yetkinin %12 üzerinde harcama yaptı. Hesabını soracak kimse yok.

Komisyonda bütün bunlar konuşulduktan sonra Fuat Oktay, Komisyon tutanaklarında 48 sayfa tutan hep bildiğimiz şöyle sözlerle dolu bir sunum yaptı; “…yeşil kalkınma devrimi ve milli teknoloji hamlesini odağına alan bütçe çalışmamız yenilikçi ve çevreci bir yapıdadır… sanayi üretimi ve yükselen ihracatıyla atılım dönemine giren Türkiye ekonomisinin bütçesidir… Covid-19 gibi bir salgında dahi sendelemeyen kaliteli sağlık altyapımızın bütçesidir…”

Bütçeyle ilgisi anlaşılamayan sözler de etti. Belki de yandaş basına malzeme üretmek içindir; “kalkınmanın adaletli bir yapıyla sağlanabileceğinin bilinciyle adaletimizi sadece yaptığımız yatırımlarla değil evrensel değerler ve mevzuat altyapısıyla da desteklemeye devam ediyoruz…yargı reformları vesilesiyle hukukun üstünlüğünü güçlendiriyor ve demokrasinin işlerliğini artırıyoruz…ne vesayet odaklarının ne sosyal medyadan hukuk darbesi yapmaya niyetlenen diplomatların ne de hukuki süreçleri siyasallaştırmaya çalışan çevrelerin yargı işleyişimizde hiçbir hükmü yoktur. Avrupa Komisyonunun yanlı Türkiye raporu da dahil olmak üzere, adalet sistemimiz dış etki ve yorumlardan münezzeh, bağımsız, tarafsız ve adil şekilde işlemeye devam edecektir…”

Neyse uzatmayalım hep bildiğimiz şeyler. Bu arada SGK işveren prim ödemeleri için 35 milyar lira ödenek ayırdıklarını; işletmelerin 70,2 milyar lira tutarındaki vergi ve sosyal güvenlik prim ödemeleri ile 143 milyar lira tutarındaki kredi borçlarını ertelediklerini söyledi. Verdiği bilgiler arasında ekonomiyi desteklemek amacıyla 2021 Ağustos ayına değin yapılan harcamaların 705 milyar liraya ulaştığını; 2022 yılsonuna değin işe alınacak her bir işçi için ödenecek SGK primleri ile vergilerinin 12 ay boyunca Devletçe karşılanacağını ve bunun işçi başına maliyetinin 1.556 lira olduğunu öğrendik.

Şu sözlerle bitireyim: Sermaye boşluğu sevmez. Düzenin iktidarı da, muhalefeti de sanaldır. Gitmekte olan da gelmekte olan da sermaye düzeninin iyi işlemesine koşulmuş güçlerdir.