Göçmen gazeteci Fehim: Türkiye'nin tüm sorunları göçmenlerin omuzlarına yükleniyor

Afganistanlı gazeteci Fehim, Türkiye'de göçmen düşmanlığıyla AKP’nin sorunlardan kaçtığını belirterek, 'Hepimiz sermaye ve emperyalizmden korkmalı ve ona karşı mücadele etmeliyiz' dedi.

Ali Mert Canel

Siyasette göçmenler üzerinden yapılan tartışmalar sürerken bir yandan da göçmenlere yönelik ırkçılık ve nefret söylemi de artmaya devam ediyor.

Türkiye'de göçmenleri durumunu, göçmen düşmanlığını Türkiye’de yaşayan Afganistanlı gazeteci Fehim ile konuştuk. 

Fehim Türkiye’de yaşanan göçmen düşmanlığının ekonomik, sosyal, politik sorunları geri plana ittiğini, AKP’nin göçmenleri siyaset malzemesi olarak kullandığını ve göçmenlerin Türkiye’de çok ciddi problemler yaşadığını ifade etti. Fehim şunları anlattı: 

'Türkiye'yi çok seviyorum ama ayrılmak zorundayım'

Geçtiğimiz günlerde Üsküdar’da yapılan bir sokak röportajında 17 yaşındaki Suriyeli bir genç çevresine toplanmış insanların kendisine yönelik ırkçı söylemlerine 'Kimim ben? Ben bir insanım! Ben dilenci değilim, hem okuyorum hem çalışıyorum' diyerek karşılık vermişti. Sen de uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan bir göçmen gazetecisin. Bu konuda göçmenler Türkiye’de ne gibi sorunlar yaşıyor?

2018 yılında Türkiye'ye geldim ve yüksek lisansımı medya ve iletişim alanında tamamladım. Türkiye'ye geldiğimde "Türklerin Türklerden başka dostu yoktur" gibi sloganlara çok şaşırmıştım. Çünkü bence bu sloganlar ve bu düşünceler bir toplumu tecrit eder ve o toplumu ırkçılığa ve faşizme iter. Tabii o zamanlar Türkiye'de şimdiki kadar ırkçılık ve göçmen korkusu yoktu ama toplumda gizli bir göçmen nefreti hissedilebiliyordu. Son zamanlarda medya sayesinde Türkiye’de yaşayanların çoğu göçmenlerden, özellikle Afganistanlı, Suriyeli ve Pakistanlılardan nefret ediyor ve korkuyorlar. Tüm sosyal, politik, ekonomik ve diğer sorunları göçmenlere atıyorlar. Ama Türkiye'deki suç ve cinayet göçmenlerden önce de varmış. Birkaç göçmen bir suç yaparsa bu durum hepimize genelleniyor. Türkiye'yi çok seviyorum ama bir Avrupa ülkesinde 5 yıl kalsaydım ve yüksek lisansımı bitirseydim vatandaşlık alırdım. Türkiye'de bana en ufak bir hak verilmiyor. Kimliğim yenilenmeyecek, o yüzden buradan ayrılmak zorundayım ve iki ay sonra Polonya'ya doktora yapmaya gideceğim.

'Ana dilimizi konuşamıyoruz, sürekli aşağılama ve hakaret görüyoruz'

Son zamanlarda birçok sorun görüyoruz, bazı polisler kimlik kontrolü yaparken iyi davranmıyorlar. Metroda ve otobüste telefonda ana dilimizi kolay kolay konuşamıyoruz. Sosyal medyada sürekli aşağılama ve hakaret görüyoruz. Sosyal medyadaki kadınların çoğu, erkekler hakkında sahip oldukları kompleksleri göçmenlerden çıkarıyor. Göçmen çocuklar çok çalışmak zorundalar, eğitim alamıyorlar. Göçmenler hasta olunca sınır dışı edilme korkusuyla hastaneye gidemiyorlar ve doktor onlar için reçete yazmıyor. Sigortasız ve asgari ücretten düşük çok ağır işler yapmak zorunda kalınıyor. Göçmen işçilere ev kira verilmiyor. Her zaman tutuklanıp sınır dışı edilmekten endişe duyuyorlar ve hep stres altındalar.

19 Temmuz'da saat 23:30 gibi Hacıosman metrosunda Yenikapı'ya geliyordum. Metroda bir kavga çıktı ben de bakayım nedir diye yaklaştım. Bir Türk vatandaş, Özbekistanlı bir genci kadınların videosunu çekmiş diye dövüyordu. Ben gidip çocuğun telefona baktım ve onlara gösterdim, telefonunda hiçbir şey yoktu. Sonra o vatandaşı polise teslim edecektik, kaçtı ve Marmaray güvenliğine söyledik, karakola gidin dedi ve o genci kaçırdı bizden. Bu ülkeyi çok severim ama bu kadar nefret bir milleti mahveder. Bu göçmen konular falanlar bir gün bir şekilde çözülecek ama bunca ırkçı ve faşist ile nasıl yaşanır Türkiye'de?

'Hepimiz sermaye ve emperyalizmden korkmalı ve ona karşı mücadele etmeliyiz'

Irkçı bir partinin Türkiye’de göçmen karşıtlığını yükselttiği bir ortamda geniş kitlelerce bu konu çok fazla gündeme gelmeye başladı. Türkiye’de ekonominin bu kadar kötü bir duruma evrildiği durumda nefret söyleminin artmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şu anda Türkiye'de ırkçı partiler ve bazı medya kuruluşları göçmen meselesini kullanıyorlar ve Türkiye'nin tüm sorunlarını basitleştirmekte ve göçmenlerin omuzlarına yüklüyorlar. Göç krizi uluslararası bir sorun. Kimse mecbur kalmadıkça vatanından kaçmak istemez. Hepimiz sermaye ve emperyalizmden korkmalı ve ona karşı mücadele etmeliyiz. Göç, savaş, yoksulluk ve diğer problemler ondan kaynaklanır.

Amerika ve NATO yıllardır ülkelerimize bombalar atıyor, bazı insanların bir parça ekmek kazanmak için ülkelerini terk edip mülteci olmaları doğal. Örneğin Afganistanlılar Avrupa'ya gitmek istiyorlar ama Türkiye devleti Avrupa'dan para alıyor ve Avrupa ile sınırlarını kapatıyor ama İran ile sınırlarını açık bırakıyor. Bu durum Türkiye'yi göçmenler için bir hapishane haline getirdi. Özellikle faşist ve kapitalist partiler her zaman din, ırk, dil, renk gibi kavramları kullanarak insanları birbirine düşürür. Bu durumda sosyal, ekonomik, siyasi vb. sorunlar nedeniyle hükümeti suçlanıp eleştirilmeli, göçmenler değil.

'Zenginler asla göçmen olarak görülmezler' 

Göçmenlere yönelik öfkenin biri de 'yabancıların Türkiye’de mülk edinme ve vatandaşlık alma' sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Zengin 'yabancılar' istedikleri mülkü edinebilirken yoksul göçmenler insanlık dışı koşullarda yaşıyor. Bu konuda ne düşünüyorsun?

Elbette Türkiye'de veya başka bir yerde göçmen deyince göçmenlerin hedefi yoksullar ve işçiler. Zenginler asla göçmen olarak görülmezler, onlar bir toplumun sevgilisidirler. Şu anda Türk vatandaşlığı zenginlere 400 bin dolara satılıyor ama göçmen işçilere ev kiralamıyorlar. İnsanlar, pahalı arabalarıyla buraya gelen yabancılara hayran kalıyorlar ve alkışlıyor ama günde 14 saat 150 liraya çalışan işçilere hayvan muamelesi yapılabiliyor. Bu konuda sadece bir sorum var. İnsanlık dediğimiz bu mudur acaba?

'Emperyal devletler göç veren ülkelerden çekilmeli'

Göçmenler içerde siyaset malzemesi, dışarıda pazarlık unsuru yapılırken AKP ve Türkiye sermaye sınıfı bir yandan Afganistan’da bir yandan da Suriye’de hegemonik ve askeri gücünü artırmakta. Göçmenlerin buradaki durumu tartışılırken AKP, Türkiye sermaye sınıfı, NATO, AB’nin bu alandaki durumları konuşulmuyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP 20 yılı aşkın bir süredir iktidarı elinde tutuyor, bunu parti olarak tek başına veya diğer partilerle koalisyon kurarak yapıyor. Irkçı siyasi partiler, AKP'nin göçmenlere yönelik politikasını destekliyor ve bunu bir koz olarak kullanıyor. Son dönemde göçmenlerin Türkiye siyasetinin gündemini oluşturduğunu görebiliyoruz. İnsanların haklı ve haksız şikayetlerini de görüyor ve işitiyoruz.

Seçimlerin yaklaşmasıyla AKP insanları tatmin etmek, istek ve şikayetlerine çare bulmak için mülteci ve göçmenlere karşı sert bir siyaset uyguluyor aslında. Suriyelileri gönüllü dönüş baskısı yapıyor, Afganistanlıları ise zorla sınır dışı ediyor.

Avrupa Birliği NATO ve Türkiye Cumhuriyeti arasında göçmenler ile ilgili birkaç anlaşma imzalanmıştı. Bu kapsamda AB, Türkiye'ye maddi destek veriyor. AB ve Türkiye arasında anlaşmazlıkların ortaya çıkmasında Türkiye prim almak için göçmeleri siyaset malzemesi olarak kullandığını defalarca şahit olmuşuzdur. Benim nazarımda Türkiye'nin, AB'nin ve NATO ülkelerinin kısa vadeli siyasetleri göçmenlerin sorununu çözmeyecek. Sorunun çözümü için emperyal devletlerin göç veren ülkelerden çekilmesi, o ülkeleri savaş meydanı olarak kullanmaması gerekir.

'Sol partilerin ve aydınların görevi göçmen işçileri bilgilendirmek ve örgütlemek'

Haziran ayında yapılan göçmen konferansına sende bir göçmen gazeteci olarak katılmıştın. Son olarak Türkiye’de göçmenlerin örgütlenmesi konusunda ne düşünüyorsun?

Güzel bir konferanstı ve göçmenlerle ilgili bu tür konferanslar ve toplantıların yapılması harika. Göçmenlerden korkmamak ve göçmenler hakkındaki kamuoyunun fikrini değiştirmek için böyle konferanslar çok önemli. Bana göre göçmenler örgütlenmeli ve Türkiye işçi sınıfının bir parçası olarak görülmeli ve bu kirli ve yozlaşmış sisteme karşı Türkiyeli işçileriyle birlikte hareket etmeli.

Kapitalizm ve patronlar her zaman yerli işçilerle göçmen işçiler arasında bir boşluk yaratmak ve tüm sorunlar için göçmen işçileri suçluyor. Ama sol partilerin ve aydınların görevi göçmen işçileri bilgilendirmek ve örgütlemektir. İşçi bilgilendirilinceye ve örgütleninceye kadar her zaman egemen sınıf ve kapitalistler tarafından kullanılacaktır.