Garo Paylan '2013-2015 arası Türkiye'nin en güzel yıllarıydı' dedi, öyle miydi?

Eski HDP'li milletvekili Garo Paylan, Gezi'nin bastırılmasını takip eden 2013-2015 arasını "Türkiye tarihinin en güzel yılları" ilan etti. Hatırlamamız lazım, çünkü bugünkü karanlık, o günlerin ürünü.

Özkan Öztaş

Eski HDP Milletvekili Garo Paylan, T24'ten gazeteci Cansu Çamlıbel'e verdiği mülakatta hem Ermenistan-Azerbaycan arasında devam eden savaşa hem de Türkiye'nin yakın tarihindeki siyasi olaylara dair değerlendirmelerde bulundu. 

2013-2015 yıllarını Türkiye'nin en güzel yılları olduğunu ifade eden Paylan'ın tam ifadesi şöyle: "2013-2015 yılları arası Türkiye yakın tarihinin en güzel yıllarıdır. Öyle bakalım. Yani herkes için söylüyorum, Türkü, Kürdü, Ermenisi bu ülkenin bütün vatandaşları geriye dönüp bir baksınlar."

Söz konusu dönem, 2013 Gezi ayaklanmasına dönük saldırıları, 17-25 Aralık Operasyonlarını, Gülen Cemaati'nin hâlâ iktidarın parçası olarak kurduğu tezgahları, tapeleri, Mit TIR'larıyla Suriye'deki cihatçılara gönderilen silahları, özelleştirmeleri ve kent meydanlarında patlayan bombaları kapsıyor.

Daha önemlisi, 2013-2015 arası, AKP iktidarının meşruiyetinin tamamen bittiği, fakat HDP ve CHP dahil tüm muhalefetin meclisten çekilip ülkeyi seçime götürecek ve bir siyasi kriz yaratacak yerde, her seferinde AKP'ye can simidi olduğu yıllardı. Sokakta halkın AKP'yi mahkum ettiği o yıllarda, düzen muhalefeti eliyle AKP iktidarda tutuldu.

Bugüne nasıl geldiğimizi anlamak için, o günleri tekrar hatırlamamız gerek.

2013-2015 yılları gerçekten en güzel yıllar mıydı?

Garo Paylan'ın söz konusu dönemi Türkiye'nin en güzel yılları olarak tarif etmesinin temel nedeni çözüm süreci ve AB'ye giriş için yapılan çalışmalar. AKP'nin Kürt sorunu, Aleviler ve benzeri başlıklar için "açılımlar" ya da "demokratikleşme paketleri" olarak tarif ettiği dönem, özüne bakıldığında, Türkiye'nin karanlık yılları. Paylan'ın ifade ettiği dönemde yaşanan onca yoksulluk, patlama, cihatçılara verilen açıktan destek, AKP'li bürokratların muhaliflere ve aydınlara düzenlediği saldırıları, "Çözüm Süreci" ya da "Demokratikleşme Paketleri" nedeniyle görmezden geliniyor.

2013 Gezi Ayaklanması'na dönük saldırılar

2013'ün Haziran ayında milyonlarca yurttaşın AKP'nin gerici ve piyasacı saldırılarına karşı bir tepki olarak örgütlediği Gezi Ayaklanması sırasında 8 yurttaşımız yaşamını kaybetmiş, yaklaşık 10 bin kişi de yaralanmıştı. 2013 Gezi Ayaklanması'na katılan yüzlerce kişi gözaltına alınmış ve bugün halen bir çoğunun tutuklu olarak yargılandığı sürece evrilmişti. O süreçte davayı açanlar arasında Erdoğan'la birlikte yer alan Ali Babacan bugün muhalifler kervanına katılsa da halen davadan çekilmiş değil. HDP de o dönemde çözüm sürecini riske etmemek için bizzat Demirtaş'ın ağzından Gezi Ayaklanması'nı "darbecilik"le itham etmişti.

Özelleştirmeler, halkın yoksullaşması, AKP'li bürokratların saldırıları...

2013-2015 yılları arasında yaşanan özelleştirmeler, başta elektrik dağıtım şirketleri olmak üzere birçok alanda devam etmiş ve halkın yoksullaşmasını hızlandırmıştı. AKP'nin bu dönem yaptığı özelleştirmeler sürecinde attığı adımlar nedeniyle bugün yaşanan hayat pahalılığının ve faturalar eliyle şirketlerin zengin edilmesinin önü açılmıştı. 

AKP'li bürokratlar ve vekillerin Meclis'te HDP'li vekillere yaptığı yumruklu saldırılar 2015 yılına damga vuran olaylar arasıda yer alıyor. Ocak 2014 tarihine HSYK Kanun Teklifi'nin görüşüldüğü sırada, AKP'li Zeyid Aslan, Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na saldırmıştı. 2013-2015 yılları AKP'li yöneticilerin, Meclis'te ya da yapılan komisyon toplantılarında muhaliflere saldırdığı ve hakaret ettiği tarzın yerleşiklik kazandığı bir dönemdi. 

17-25 Aralık Operasyonları

AKP'nin içinde yaşanan iktidar krizi 2013 yılı Aralık ayında bir tür çekişmeye sahne olmuş ve bugün iktidar tarafından "FETÖ" olarak anılan Fethullah Gülen cemaatiyle AKP arasında kimi çatışmalar meydana gelmişti. Aralarında Recep Tayyip Erdoğan'ın da olduğu sayısı yüze yakın AKP'li bürokratın ya da yöneticinin gerçekleştirdikleri yolsuzluklarla alakalı birçok belge ve ses kaydı yayınlanmıştı. Birçok kişi ses kayıtlarının doğru olduğuna dair hem o dönemde hem sonrasında itiraflarda bulunurken açılan tüm davalar ve soruşturmalar takipsizlikle sonuçlandı. O günlerden geriye hafızalarda, para kutularına saklanan milyonlar, "Paraları sıfırladınız mı?" telefon görüşemleri ve kaynağı belirsiz edinilmiş servetler kaldı. 

Suriye'deki savaş, cihatçı çetelere destek, MİT TIR'ları, Kobane eylemleri...

2013-2015 yılları arası aynı zamanda komşu ülkeler Irak ve Suriye'de cihatçı örgütlerin ve IŞID'in gerçekleştirdiği saldırıların tırmanışa geçtiği yıllara tekabül ediyor. Yine hafızalarda Erdoğan'ın "Kobane düştü düşecek" sözleri yer alırken Garo Paylan bu süreçte verdiği bir röportajda "Bu olaylar yaşanırken iktidar bizimle işbirliği yapıyordu. Temsilcilerimiz olayların durması için İçişleri Bakanlığı ile görüşmeler yaptı. Halka itidal çağrısı yaptık ve bunun için bizlere teşekkür edildi" demişti. 

AKP'nin Suriye'deki Bayırbucak Türkmenleri için yolladığını iddia ettiği insanı yırdım tırlarının içinden MİT'e ait silahların çıkması yine Paylan'ın 2013-2015 yıllarındaki "en güzel yıllarına" denk geliyor. Erdoğan'ın bu olaylar için "MİT TIR'larında silah olsa ne olur olmasa ne olur" sözleri döneme damgasını vururken olayı ortaya çıkaran gazeteciler ve bürokratlar açığa alındı ya da ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. 

"Kobane olayları" olarak bilinen eylemlerde 7-12 Aralık 2014 tarihlerinde 46 kişi yaşamını yitirmiş ve bine yakın yurttaşımız yaralanmıştı. Yine Garo Paylan'ın üyesi olduğu HDP'nin bir çok yöneticisi bu dönem yaptığı açıklamalar veya sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek cezaevine gönderildi. 

Patlayan bombalar da mı 'çok güzel'di?

Bu dönem aynı zamanda ülkenin meydanlarında ve kent merkezlerinde bombaların patladığı yıllara denk geliyor. 10 Ekim Ankara Katliamı ülke tarihinin ne kanlı eylemlerinden biri olurken, Ankara ve İstanbul'da yaşanan patlamalar, Diyarbakır'da HDP mitingine yapılan bombalı saldırı dönemin karanlığını gösteren saldırılardı.

Tarihe "Hendek Savaşları" olarak geçen ve 2015 yılında başlayan Diyarbakır, Şırnak ve Hakkari başta olmak üzere birçok ilde meydana gelen çatışmalarda binlerce genç yaşamını kaybetmiş ve on binlerce insan yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmıştı.

Ülkenin tüm sorunlarına 'Kürt meselesi' üzerinden bakmak

Hatırlanacağı üzere Yeşil Sol Parti'nin 10-11 Eylül tarihlerinde düzenlenen konferansına dair sonuç bildirgesi 2 hafta önce yayımlanmıştı.

Bildirgede; "demokratik İslam mücadelesinin güçlendirilmesi" ve "özgürlükçü laiklik anlayışının siyasal bir hat olarak benimsenmesi" gibi ifadeler dikkat çekerken, "Türkiye’deki gelişmeler, Körfez savaşının ardından Güney Kürdistan’da yaşanan gelişmeler ve nihayet Suriye iç savaşının ortaya çıkardığı dinamikler sonucunda bölgenin ve ülkenin son kırk yılının başat belirleyeni Kürt meselesidir" iddiasında bulunulmuştu.

Hemen ertesi gün, Yeşil Sol Parti Van milletvekili Sinan Çiftyürek, işçi sınıfına dönük büyük bir darbe olan 12 Eylül'ün yıldönümünde Meclis'te yaptığı açıklamada, Türkiye'deki askeri darbelerin temel nedeninin Kürt meselesi olduğunu öne sürmüştü.

Paylan'ın bu açıklamalarının altında da, ülkedeki tüm sorunların kaynağının Kürt meselesi üzerinden bakması olduğu görülebiliyor. Böylece, ülkede o dönemde yaşanan kritik sorunlar, bu tek yönlü bakış nedeniyle görmezden gelinebiliyor. Sadece çözüm sürecini kapsadığı için 2013-2015 yıllarına Türkiye'nin en güzel yılları diyebilir miyiz?