G7 Zirvesi’nden Çin ve Rusya karşıtlığı çıktı

Rusya-Ukrayna Savaşı yılını doldururken kamplaşan dünyada G7 Ülkeleri, üçüncü ülkeler üzerinde Çin’e ve Rusya’ya kaptırmaya başladıkları hegemonyayı dengelemeye çalışıyor.

NAGİHAN ÇAKIR

49’uncusu bu yıl 19-21 Mayıs tarihlerinde Japonya'nın dönem başkanlığında ülkenin güneybatısındaki Hiroşima kentinde düzenlenen G7 Liderler Zirvesi sona erdi ancak zirvede açılan tartışmalar sürüyor. Japonya, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Fransa, İngiltere, İtalya ve Kanada’nın devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı zirveye, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy de davet edildi. Zirvenin gündem maddeleri arasında Rusya-Ukrayna Savaşı, nükleer tehdit, Çin’in az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkisine karşı Batı’nın izleyeceği yol ve küresel ekonomik konular vardı.

Küresel Güney’e uyarı

Financial Times’ın haberine göre, zirve toplanmadan önce hazırlanan taslak bildiride, G7 liderlerinin Ukrayna’ya ihtiyaç duydukları güvenlik yardımını sürdürme sözünün yanında, Rusya’ya karşı sektör bazlı uygulanan mevcut yaptırımların birkaç istisna dışında tam bir ihracat yasağıyla değiştirilmesi taahhüdü yer alıyor. ABD tarafından yapıldığı belirtilen öneride, ABD’nin, Rusya’ya etrafından dolanmasına izin verdiği için mevcut yaptırım biçiminden memnun olmadığı vurgulanıyor. Açıklamanın bir diğer vurgusu da, liderlerin üçüncü taraflara, Rusya’nın saldırganlığına maddi destek sağlamayı derhal durdurmaları, aksi takdirde ağır bedellerle karşı karşıya kalacakları konusunda yaptıkları uyarı oldu.

Doların hegemonyası sarsılıyor

ABD’nin hegemonya araçlarına alternatif olarak kurulan ve Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika Cumhuriyeti arasındaki ekonomik ve askerî iş birliğini temsil eden BRICS’in (2010’da Güney Afrika Cumhuriyeti katılmadan önceki hâliyle BRIC’in) ilk resmî zirvesi 2009 yılında yapılmış, ancak genişleyip daha kompleks bir yapıya bürünmesi 2014 yılını bulmuştu. Birliğin Yeni Kalkınma Bankası’nı kurması, Batı’nın Dünya Bankası ve IMF üzerindeki hegemonyasına başkaldırı anlamına geliyordu. Rusya-Ukrayna Savaşı’yla birlikte, BAE, Meksika, Cezayir gibi kimi ülkeler de yüzlerini bu birliğe dönmüş vaziyette. Arjantin Devlet Başkanı Alberto Ángel Fernández’in Batı hegemonyasından kurtulmanın bir yolu olarak BRICS’e katılmak üzere görüşmeler yürüttüğünü de daha evvel yazmıştık.

Bunlara ek olarak, özellikle COVID-19 pandemisiyle birlikte şiddetlenen enflasyon, Batı ülkelerinin ekonomik büyüme hızını yavaşlatırken, Küresel Güney ülkeleri de ABD dolarına olan bağımlılığı azaltacak yollar arıyor. Brezilya ve Çin, 30 Mart’ta karşılıklı ticaretlerinde Amerikan doları yerine kendi yerel para birimlerini kullanmak üzere anlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre, işlemleri Commercial Bank of China ve Bank of Communications BBM gerçekleştirecek. Bir karşı hamle de Brunei, Kamboçya, Endonezya, Laos, Malezya, Myanmar, Filipinler, Singapur, Tayland ve Vietnam arasında ekonomik ve güvenlik işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan bölgesel bir gruplaşma olan Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’nden (ASEAN) geldi. “ASEAN bölgesinde sınır ötesi ticareti ve yatırımı desteklemek için yerel para biriminin kullanılması yoluyla ... finansal dayanıklılığın güçlendirilmesi” kararına varan ülkeler, ABD dolarına bağımlılıklarını azaltmak yönünde birbirlerine taahhüt verdiler.

G7 liderlerinin Küresel Güney sevdası

Yapılan hamleler, Rus ve Çinli diplomatların Küresel Güney ve Afrika ülkelerine gerçekleştirdikleri sık ziyaretler, BRICS’in karşı hegemonik bir platform hâline gelmeye başladığını gösteriyor. Bu açıdan bakıldığında, Batı’nın Küresel Güney’e yönelen ilgisi ve bu kaygılarla attıkları adımlar anlam kazanıyor. Özellikle pandemi döneminde stratejik sektörlerde Çin’e bağımlı olan ve eskisi gibi küresel ekonominin yüzde 70’ini oluşturamayan ABD, İngiltere, AB ve diğer müttefikler üretimde yeniden kendi sınırları içine dönmek istiyor. Bunun yanı sıra, Küresel Güney ülkelerinin Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlardan kaçınmalarını engellemek, Batı yaptırımlarının uygulanmaya başlamasından bu yana Rusya ve Çin’le ticaretini arttıran Türkiye, BAE ve Orta Asya ülkeleri gibi devletler üzerindeki baskıyı da artırmak istiyorlar.

Bu bağlamda şunu da hatırlamakta fayda var, zirve öncesi Pekin’i ziyaret eden ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’le görüşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Çin’in, Rusya’nın Ukrayna’da sürdürdüğü savaşa askerî destek vermesinin ABD-AB ile arasındaki ticari ve siyasi ilişkileri olumsuz etkileyeceğini söylemişti. Brüksel’deki Dışişleri Bakanları toplantısının ardından konuşan Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de benzer ifadelerde bulundu. G7 Zirvesi’nin bu anlamda Çin ve Rusya’nın bu ülkeler üzerindeki artan etkisini dengeleme işlevi gördüğünü söyleyebiliriz.

Çin’in Kuşak Yol Girişimi’ne karşı hamle

Geçtiğimiz yıl Almanya’da düzenlenen zirvede Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa’nın, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2013’te başlattığı Kuşak ve Yol Girişimi planına sürdürülebilir bir alternatif oluşturma girişimi için 300 milyar Euro ayırdığını söylemişti.

Bunu, bu yılki şu gelişmeyle düşünmemiz gerekiyor: İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy ile yaptıkları görüşmede, ülkesinin 2019’da yaptığı bir anlaşmayla katıldığı Çin’e ait Kuşak ve Yol projesinden çekilme niyetinde olduğunu belirtti. Detayları bu yılki zirve sona erdikten sonraki bir tarihte müzakere edilecek karar için Washington’ın Roma’ya ağır baskı yaptığı söyleniyor. Batı cephesi, Çin’i kuşatacak hamlelere hız kazandırmış durumda.

Çin ve Rusya karşıtlığına Çin’den tepki

Rusya’ya karşı dayanışma mesajları, dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin’e bağımlılığı azaltmak ve Çin’e karşı ama ondan “ekonomik olarak ayrışmadan” birleşme çağrılarının öne çıktığı zirveyi Çin medyası “Çin karşıtı bir toplantı” olarak yorumluyor. Küresel Güney ülkelerinin de bu karşıtlığa pek prim vermediği görülüyor.

Öte yandan, Çin bu açıklamaya daha büyük bir hamleyle karşılık verdi. Batı kampı Japonya’daki G7 zirvesinde toplanmışken, Çin de bir Orta Asya zirvesi düzenledi. Cennet Parkı içindeki Mor Bulut Köşkü’nde düzenlenen zirvede Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in davetine Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, Türkmenistan Devlet Başkanı Serdar Berdimuhamedov ve Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev katıldı. Zirvede Kuşak Yol Girişimi’ne birlikte önderlik etmeyi öneren Şi, projesine Batı kampından gelen karşı hamleleri bu zirveyle göğüslüyor. Bir diğer dikkat çekici nokta ise, Şi’nin bu 6 ülkeyi diğer ülkelerin iç işlerine dışarıdan müdahale etmesine ve “renkli devrimleri” kışkırtma girişimlerine kararlılıkla karşı çıkmaya davet etmesi oldu.

Öyle görülüyor ki, ABD Asya-Pasifik’te istediği düzeni kurmak için tüm Batı’yı hizaya sokmaya çalıştıkça Çin de Asya’daki mevzilerini güçlendirmeye çalışıyor.