Fesih kararından sonra yeni tartışma: 'Yol haritası' ne olacak, nasıl devam edilecek?

PKK'nin fesih kararı sonrası masada tartışılacaklar çoğaldı. Öncelikli gündem olan silah tesliminin birkaç aya tamamlanması planlanırken, hemen arkasından gelen yasal düzenleme konusu Cumhur İttifakı'nın Anayasa değişikliği planlarıyla iç içe geçmiş durumda.

Haber Merkezi

PKK lideri Abdullah Öcalan'ın ''Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir'' çağrısının ardından önce ateşkes ilan eden, sonra 5-7 Mayıs'ta kongresini topladığını duyuran PKK, kongrede alınan kararları dün açıkladı.

Fesih kararı şartlara bağlanan açıklamada süreci Öcalan'ın yürütmesine dair vurgu yapıldı, "demokratik siyaset hakkı sağlanması gerektiğine" işaret edildi, hukuki güvence istendi. 

Silahlı mücadele yönteminin sonlandırılması durumunda örgütsel yapının nereye evrileceği sorusuna dair metinde net yanıtlar bulunmazken, bundan sonraki sürece ilişkin çeşitli seçenekler kamuoyunda tartışılmaya başlandı.

'Silahların teslimi için hazırlık yapıldı'

PKK'nin açıklamasının ardından yandaş medyada kimi "yol haritası" seçenekleri masaya yatırıldı.

Sabah gazetesinde bugün yer verilen habere göre, silahların bırakılması aşamasının 3-4 ay içinde tamamlanması hedefleniyor. Buna göre silahların teslim edilmesi için Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) etkin olduğu yerlerde üç-dört nokta belirlendi, gerekli hazırlıklar yapıldı, önlemler alındı. Habere göre, bahse konu noktalarda süreç "Kuzey Irak yönetimi ve MİT'in işbirliği ile" yürütülecek. Silah, mühimmat ve diğer malzemelerinin bulunduğu yerler de devlete bildirecek.

Yeni Şafak'ta da Süleymaniye ve Erbil gibi kentlerde silahların teslim edilebileceği ve kayıt altına alınabileceği merkezler kurulacağı belirtildi. Silah bırakma sürecinin yaz sonuna kadar tamamlanmasının hedeflendiği ifade edilirken, "Tüm bu süreç, Türk istihbaratı ve askeri birimlerinin gözetiminde yürüyecek" denildi.

'Üst düzey yöneticilere farklı bir süreç uygulanacak, Güney Afrika seçeneği ön planda'

Sabah gazetesi yaklaşık 3 bin 500 PKK'li bulunduğunu, bunların 100 kadarının "üst düzey yönetici" olarak kabul edildiğini kaydederken, iki grup için farklı bir süreç uygulanacağını vurguladı. Habere göre, çoğunluğu suç kaydı olmayanlardan oluşan yaklaşık 2 bin kişinin ülkeye dönmesi bekleniyor ve bu kişiler mevcut yasalar içinde hukuki bir sürece tabi tutulacak. 

2 yıllık denetim ve gözetim ile topluma entegre olmaları sağlanacak. 2 yıllık denetimin "denetimli serbestlik" gibi bir sistem olması da olasılıklar arasında. Habere göre, üst düzey yöneticilerse Güney Afrika ya da Batılı bazı ülkelere gönderilecekken, bazıları ise Kuzey Irak'ta kalabilecek. Ancak hiçbir üst düzey yöneticinin Suriye'de bulunmasına izin verilmeyecek. 

Yeni Şafak da silah bırakan örgüt üyeleri için benzer bir "iki yönlü süreç"ten bahsetti. PKK'lilerin durumu için "Türkiye'de suç kaydı olmayan yabancı uyruklu örgüt üyeleri, kimliğini taşıdığı ülkelere dönebilecek. Kaynaklar, Türk vatandaşı örgüt üyelerinin büyük bölümünün Türkiye'de herhangi bir suç kaydının bulunmadığına dikkat çekiyor" denildi.

Kırmızı ve turuncu listede aranan kişi sayısıysa yaklaşık 300 olarak kaydedildi. Habere göre, bu kişiler Türkiye'ye gelemeyecek ve yine Güney Afrika gibi üçüncü ülkelere gönderilecek.

Suriye'deki tablo: 'YPG, SMO'ya entegre edilecek'

Sabah'a göre YPG, Suriye Milli Ordusu'na entegre edilecek, süreç Suriye yönetimiyle işbirliği içinde yürütülecek. Türkiye'nin güvenlik politikalarındaysa ani değişiklik olmayacak. "Demokratikleşme"de yeni aşamaya Eylül'de geçilecek.

Yeni Şafak'ta da YPG'nin sürece nasıl dahil olacağı konusu "Suriye yönetimi ile SDG arasında devam eden görüşmelere" bağlandı.

Sabah gazetesinin haberinde Suriye'deki tablo aktarılırken Suriye Demokratik Güçleri (SDG) bünyesinde yaklaşık 50-60 bin kişilik bir güç olduğu ve bu kişilerin ABD'den maaş aldığı vurgulandı. ABD tarafından bu maaşın kesilmesinin sonucu olarak "Arap aşiretlerinin önümüzdeki dönemde SDG'den ayrılması"na işaret edildi. Ancak Rojava'daki Kürtlerle Arap aşiretleri arasındaki siyasi ortaklıklar ve asıl kaynak olan petrol geliri yok sayıldı. 

Yasal süreç nasıl işleyecek?

PKK'nin fesih kararı sonrası gözler en çok da yasal değişikliklere ve Anayasa değişikliği tartışmalarına çevrilmiş durumda. Bu konuda da pek çok formülasyon şimdiden konuşulmaya başlandı.

Öncelikli gündem olan silah tesliminin birkaç aya tamamlanması planlanırken, hemen arkasından gelen yasal düzenleme konusu Cumhur İttifakı'nın Anayasa değişikliği planlarıyla iç içe geçmiş durumda. Gözler Kürt sorunuyla bağlantılı konuların formülasyonuna çevrilse de, Türkiye'nin dönüşümüne dair başka kritik başlıkların yasal değişiklikler içerisine yerleştirilmesi ihtimali arttı.

Ancak yandaş medya çıkarılan gürültüyle diğer düzenlemelerin altını çizerek, asıl tartışmaları kamufle etme çabasında.

Sabah, kayyım, Anayasa değişikliği gibi konularla ilgili adımlar için silahların tesliminin ve sahadan çekilmenin tamamlanmasının beklendiğini yazdı. Habere göre "örgütün feshi, PKK üyesi ya da sempatizanı olduğu gerekçesiyle yürütülen davaları doğrudan etkilemeyecek". Ancak silahlı mücadeleden vazgeçenler için bir "teslim olma ve topluma kazandırma" programının gündeme getirilmesi bekleniyor.

Yeni Şafak da infaz kanunu ve ceza kanunundaki bazı değişikliklerle, "demokratikleşmeye" dönük yeni adımları, "istihbarat birimlerinin olumlu yöndeki raporlarına" bağladı.

T24'ten Ceren Bayar'ın haberinde de DEM Parti kanadından isimlerle AKP kanadından isimlerin silah bırakma sürecinin çok uzun sürmemesi gerektiği konusunda hemfikir olduğunun altı çiziliyor. 

Birkaç aylık bu süreç sonrası iktidarın halihazırda çalıştığı 10’uncu Yargı Paketi’nin süreç içerisinde dillendirilen bazı düzenlemeleri içereceğine kesin gözüyle bakılıyor. AKP'li isimlerin de pakette olacağını söylediği düzenlemeler şöyle:

  • Hasta ve yaşlı tutukluların tahliyesi,
  • 2020 Covid izninin kapsamının genişletilmesi,
  • Cezaevi İdare ve Gözlem Kurullarının kararlarının standardize edilmesi.

'Özel yasal düzenleme gerekli'

İnfaz yasasında da değişiklikler gündemde. Buna göre cezanın dörtte üçünün infaz edildiği "terör" suçlarında da diğer suçlar gibi dörtte iki infaz uygulanması öngörülüyor.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyenlerin cezalandırılmalarını" öngören düzenlemenin kaldırılmasının da 10’uncu Yargı Paketi ile gündeme alınabileceği belirtiliyor.

DEM Partili yetkililere göre sürecin öncelikli olması beklenen adımlarından biri de kayyım atamalarının son bulması.

DEM Parti kaynaklara göre, bu adımların bazıları bayramdan sonra (Haziran ayının başı) atılabilir.

Örgüt üyelerinin silah bırakması ve sonrasındaki sürecin planlamasının PKK, devlet ve İmralı arasında yapıldığını belirten DEM Parti kaynakları, bu konuda kendilerinin söz kuramayacağını ama bu sürecin hukuki alt yapısının oluşturulması gerektiği görüşünde. Örgütte yönetici pozisyonunda olmayan örgüt üyelerinin Türkiye’ye dönüşleri ve hukuki güvenceye kavuşmalarına ilişkin özel bir yasal düzenleme yapılması gerektiğine dikkat çeken kaynaklar, "Mevcut yasalarla bu dönüş sağlanamaz" diyor.

Avrupa’daki örgüt üyelerinin Türkiye’ye dönüşü ve cezaevlerindeki örgüt üyeleri ile siyasi tutukluların tahliyeleri de sürecin gündemleri arasında. Avrupa ve cezaevlerindekilerin durumunun 10. Yargı Paketi’nde olmasa da bir sonraki aşamada TCK ve TMK’de yapılacak düzenlemelerle, Ekim ayından sonra gündeme gelmesi bekleniyor.

Umut hakkı gündeme gelir mi?

DEM Parti kaynakları sürecin sağlıklı bir biçimde ilerlemesi sonrasında Bahçeli’nin gündeme getirdiği Umut Hakkı düzenlemesinin de gündeme gelebileceğini söylüyor. Ancak şu aşamada "umut hakkı"nın öncelikli bir gündem olmayacağı kaydediliyor.

Öte yandan Öcalan’ın çalışma ve iletişim koşullarında iyileşme gündeme gelebilir. Silah bırakma sürecini istihbarat birimleri aracılığıyla Öcalan’ın yönettiğini kaydeden kaynaklar, bundan sonraki süreçte de Öcalan’ın sürekli devrede olması gerektiğini söylüyor.

Kemal Okuyan: Sorunun kaynağında ortaklaşılmış, hesaplaşma Cumhuriyet üzerinde
ko