Fernand Leger’in resimlerinde geleceğin yapıcıları

Yapıcılar da, Nâzım’ın dediği gibi, mutlaka bir çare bulacaklar ve sonunda bahtiyar olacaklar.

Fide Lale Durak

Fernand Leger, 1950, “İnşaat İşçileri”, Özel Koleksiyon

Trrrrum!
          trrrrum!
                    trrrrum!
trak tiki tak
Makinalaşmak
istiyorum! ( Nâzım Hikmet, “Makinalaşmak İstiyorum!” şiirinden)

Fernand Leger’in işçileri makinalaşmak istiyor. Siyah kontürlerle çevrelediği figürleri kübik bir anlayışla geometrik şekillerin içine sığdırılmış; kolları, bacakları silindire, gövdeleri dikdörtgene benziyor. Yüzler ayrıntılardan yoksun sade bir çizgisellikle ifade edilmiş ve duygusuzlar. Yüzlerine yansıyan duygusuzluk mekanik hareketlerinden kaynaklanıyor. Yine de bir duygu aranmaya çalışılsaydı eğer, o da işine odaklanmanın verdiği huzur olabilirdi. Leger’in işçileri mutsuz değiller, olağan bir günün sıradan sakinliği içerisindeler. Çünkü yükselttikleri yapının içerisinde, o yapının parçasına dönüşürken, geleceği de inşa ettiklerinin bilincindeler. Leger’in işçileri tıpkı Nazım gibi makinalaşmak istiyorlar: Geleceğin yapıcıları oldukları için.  

Leger, 1881’de Normandiye’de doğdu. Paris Dekoratif Sanatlar’da eğitim almaya başlamadan önce bir mimarın yanında iki yıl çıraklık yaptı. Sanat eğitimi sırasında iki profesörün dikkatini çekti ve onlardan özel ders alma imkânı buldu. İzlenimcilerden ve Cézanne’dan etkilendi. Çok geçmeden kendisini kübizm ile ifade etmeye başladı. Dönemin kübist sanatçıları ile ortak sergiler açtı.  1913 yılında Picasso ve Braque’dan farklılaşmasını sağlayacak kendi çizgisini oluşturabildiği “Formların Zıtlığı” serisine başladı. Bu resimlerde Leger soyut resme yaklaşacak kadar figürleri belli belirsiz bıraktı. Fütüristlerden etkilendi ama daha çok müzik ritmini andıran soyut düzenlemeler yaptı. 1916 yılında Birinci Dünya Savaşı’na katıldı. Yoğun bir gaz saldırısından sağ çıkabildi, ardından terhis edildi. Paris’e döndükten sonra mekanik figür kompozisyonlarına daha çok ağırlık verdi. 1924 yılında Amerikalı film yapımcısı Dudly Murphy ile yaptıkları deneysel soyut film “Mekanik Bale”de bu yaklaşımı pekiştirdi. Yapılmış en erken soyut filmlerden biri olan “Mekanik Bale” Leger’in, baleyi ve mekaniği iki zıt estetik biçim olarak bir araya getirdiği ve filmin akışının müzik ile belirlendiği mekanik bir danstır1.

Leger, 1931 yılında Rockefeller’in daveti ile Amerika’ya gitti. İkinci dünya savaşının hemen öncesinde Amerika, sanat piyasasına müdahale etmeye başlamıştı.  Amerikan burjuvazisinin önemli isimlerinden olan Nelson Rockefeller 1933 yılında Diego Rivera’yı da davet edecek ama Rivera yapacağı duvar resmine Lenin portresi de ekleyince sorun olacaktı (duvar resminde Marx, Engels, Troçki ve Darwin de vardı). Leger Rockefeller ile sorunsuz çalıştı, apartmanlarını dekore etti. Hatta Amerika’nın hızı, ışıklı ve renkli kenti ona iyi gelmişti. Bu yüzden bir süre burada kaldı. Bu sırada Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı patlak verince Amerika ziyareti iyice uzadı. Paris’e 1945 yılında ancak dönebildi ve döner dönmez Fransız Komünist Partisi’ne üye oldu. İnşaat işçisi resimlerini bundan sonraki süreçte 1950’lerde üretti.

Leger’in sanatında birkaç dönem vardır. Her dönemin taşıdığı ortak yan ise gerçeklikle kurduğu bağdır. Resimleri, kübist ressamlara göre gerçeklikle bağını daha doğrudan kurar, fütüristlere göre ise makine estetiğinde umut veren bir yan vardır. Resimleri, kentsel alanların karmaşasında, makinelerin gürültüsü altında bile iyimserlik ifade eder. Leger, resmin aynı zamanda işlevsel olabilmesini önemsemiş bir sanatçıydı. Resim sanatı ne kadar çok kişiye ulaşırsa o kadar işe yarardı. Bu yüzden son döneminde mimari ve dekoratif sanatlarla birleşik işler yaptı. Kendini de bir hoca olarak işlevlendirmekten geri kalmadı. Almanya’da, Fransa’da ve daha sonra Venezuela’da eğitmenlik yaptı. Türkiye’nin kuruluş yıllarında Avrupa’ya eğitim için gönderilen birçok genç sanatçı Leger’nin atölyesinde eğitim alma fırsatı buldu. Nurullah Berk, Cemal Tollu ve Haşmet Akal bunlar arasındadır.

Nâzım’a “makinalaşmak istiyorum!” dedirten şey ile Leger’nin makinalaşmış yapıcılarındaki iyimserliğin kaynağı aynıydı. İnşaat işçileri bugün de Leger’nin resmindeki gibi bulutların üzerinde çalışmaya, belki daha yüksek gökdelenleri dikmeye devam ediyor ama kimsenin yüzünde işini yapmanın sıradan huzuru yok. Yapıcılar da, Nâzım’ın dediği gibi, mutlaka bir çare bulacaklar ve sonunda bahtiyar olacaklar.