Esas karne: Deprem bölgesinde devlet sınıfta kaldı

Deprem bölgesinde karneler dağıtıldı, ama çocuklar hâlâ konteyner sınıflarda ve evlerde, belirsizlik ve travmalar içinde eğitime ve hayata tutunmaya çalışıyor.

Özkan Öztaş

Tüm Türkiye'de karneler alınırken, depremden etkilenen bölgelerde öğrenciler bir yılı daha zorlu şartlarda tamamladı. Depremin üzerinden neredeyse 30 ay geçmesine rağmen, Hatay'daki depremzede çocuklar karnelerini belirsizliğe dair artan sorular eşliğinde aldı. 

Konteyner kentlerde eğitim veren öğretmenler, karne sürecini ve öğrencilerin karşılaştığı sorunları soL'a anlattı.

Konteyner okullardan kalıcı binalara geçiş belirsizlikleri

Hatay'da birçok ilçe merkezi, depremden sonra başta eğitim ve sağlık olmak üzere neredeyse tüm altyapısını kaybetti. Depremin ilk günlerinden itibaren konteynerlerde devam eden hizmetler depremden geçen uzunca bir süreye rağmen birçok örnekte depremin hemen ardındaki zorluklarla, aynı şekilde devam ediyor. 

Deprem sonrası kurulan konteyner okullar, yıkımdan uzak ve seyrek kentleşmiş bölgelere inşa edilmişti. Ancak tadilatı veya inşası tamamlanan okul binalarına geçiş süreci, beraberinde birçok soruyu getiriyor. Henüz konutların anahtar teslimleri yapılmamış ve binalar oturulmaya hazır değilken, öğrencilerin okullara ulaşımının yine konteyner kentlerden mi sağlanacağı merak konusu. Velilerin öğrenci servisleri için ücret ödeyip ödemeyeceği ve yeni okul binalarının altyapısında aksaklık yaşanıp yaşanmayacağı gibi temel sorular, karne dağıtılırken bölge halkının zihnini meşgul ediyor.

Antakya'da konteyner okulda çalışan Selim Öğretmen* konteyner sınıflarda öğrenci nüfusu ortalama 20'lere ulaştığını belirtiyor. Yeniden inşa edilen okul binalarının tamamlanmasıyla bu sayının 30'ları bulması bekleniyormuş. 

"Yeni dönemde konteynerlerden yeni yapılan sınıflara geçince bazı sınıfların birleşmesi ve öğretmen değişiklikleri gibi adaptasyon sorunlarını beraberinde gelecek. Birçok öğrenci, öğretmenlerinin 'norm fazlası' olması nedeniyle yerlerinin değişmesinden dolayı uyum sorunları yaşıyor. Bu durum, akademik becerileri etkilediği gibi, depremzede çocukların sağlıklı bağ kurma olanaklarını da olumsuz etkiliyor. Benzer sorunlar, sınıf ve arkadaş değişikliği yaşayan öğrencilerde de gözlemleniyor" diye anlatıyor bu durumu.

2023'te deprem bölgesine atanan Selim Öğretmen, "Eylül 2023'ten 2025 Şubat'a kadar dört okul değiştirdim. Hangi sınıfa, hangi kademeye göre hazırlık yapsam hazırladığım materyalleri, eğitim yöntemlerini kullanamıyorum. Şimdi seneye ne olacağı yine meçhul. Hem akademik olarak kendimi hazırlayamıyorum hem de çocukları tanıyıp onları kendi ihtiyaçları çerçevesinde eğitmem sekteye uğruyor" sözleriyle yaşadıkları belirsizliği dile getiriyor.

Selim, en başa bu belirsizliği yazıyor sorunladan bahsederken. Öğrenciye, müfredata ya da genel ihtiyaçlara göre plan yapmanın ne denli zor olduğundan bahsediyor. 

"Üzerine bastığımız zemin sürekli değişiyor. Birgün okul değişti diyorlar, ertesi gün sınıf. Ben küçük çocuklara yeri geldiğinde uzun soluklu programlar, derslere destek olacak aktiviteler planlıyorum. Sonra 'Ama yine değilecek her şey muhtemelen' diyorum. Dediğimle de kalıyorum." 

Psikolojik travmalar ve yetersiz destek

Deprem bölgesinde haliyle öğrencilerin psikolojik sorunları da öne çıkan başlıklardan biri. Rehberlik öğretmenleri hala birçok öğrencide depremin etkilerinin görüldüğünü belirtiyor. Kapalı mekana giremeyen öğrenciler, beklenmedik bir sese ya da duruma ani tepki verenler ve daha nicesi. 

Beril Öğretmen* bu deneyimleri anlatırken kısıtlı imkanlardan bahsediyor önce.

Psikolojik danışman ve rehberlik öğretmeni Beril, deprem fobisi ve aşırı uyarılmışlık nedeniyle birçok öğrencide uyku problemleri, kabuslar ve zorbalık gibi davranışsal sorunların devam ettiğini belirtiyor. 

"Ciddi davranış problemleri görülen öğrencileri ilgili kliniklere sevk ediyoruz. Ancak bölgede travma konusunda uzmanlaşmış kişilerin etkin bir şekilde çalışabileceği bir sistem yok ne yazık ki. Sağlık Bakanlığı'ndan bununla ilgili hiçbir proje görmedim" diyen Beril, ücretsiz sosyal etkinliklerin ve ulaşım olanaklarının kısıtlı olmasının da çocukların sosyalleşmesini engellediğini vurguladı.

Konteyner okulların "ev" hissiyatı vermesi ve gerçek bir okula benzememesi, çocukların okul ortamına adapte olmasını zorlaştırıyor. Beril öğretmen, "Çocuk orayı okul olarak benimseyemiyor. Sadece konteyner kentin bir parçasıymış gibi evine benzetiyor. Bir laboratuvar yok, bir spor salonu yok. Dolayısıyla çocuk okul olarak benimsemediği için kurallara da uymuyor. Sadece zorbalık değil, uyumsuz davranış bozukluklarıyla karşı karşıya kalıyoruz" diyor.

Ayrıca, Hatay'da aile içi şiddet ve boşanma oranlarındaki artış da dikkat çekiyor. Yaşam şartlarının zorlaşması, kalabalık ailelerin küçük alanlarda yaşaması ve sosyal olanaklara erişimde, kamusal işlerde yaşanan zorluklar, aile içinde "tahammülsüzlüğün" artmasına neden oluyor ve bu durum çocuklara yansıyor. Beril Öğretmen, "Velilerimde çok fazla boşanmayla karşı karşıya kalıyorum. Bu da tabii çocuğa yansıyor, çocuğun eğitim hayatına ve okuldaki davranışlarına yansıyor" ifadeleriyle anlatıyor bu durumu.

Gelecek kaygısı ve öğretmenlerin tükenmişliği

Hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin yaşadığı belirsizlik, gelecek kaygısını derinleştiriyor. Birçok öğretmen, şartlar düzelmedikçe sorunların çözülebileceğine olan inançlarının azaldığını ve günü kurtarıyorlarmış gibi hissettiklerini dile getiriyor. Öğretmenler, temel sorunlara kalıcı çözümler üretilemediği sürece bu döngünün devam edeceğinden endişe ediyor.

Deprem bölgesinde eğitim, sadece binaların inşasıyla sınırlı kalmayıp, öğrencilerin psikolojik sağlığı, sosyal adaptasyonu ve öğretmenlerin motivasyonu gibi çok boyutlu sorunlarla boğuşmaya devam ediyor. Karne günü, bu zorlukların bir kez daha gözler önüne serildiği bir gün oldu.


*Öğretmenlerin isimleri idarecilerle herhangi bir sorun yaşamamaları adına değiştirilmiştir.