Erdoğan’ın 7 yıl boyunca "başdanışmanı" olarak görev yapan İlnur Çevik anlattı: "Birçok dış geziye gittik ama aynı uçağa binmedik. Başdanışmanlar olarak otel odalarında oturuyoruz, turistik gezi bile olamadı. Sürekli raporlar yazıyordum ama eline geçiyor muydu? Bilmiyorum"
Haber Merkezi
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 7 yıl boyunca "başdanışmanı" olarak görev yapan İlnur Çevik, Saray'da yaşadıklarını anlattı.
T24'ten Nursun Erel'e konuşan Çevik, en yakın zamanda erken seçim olması gerektiğini belirtti, "Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah" dedi.
DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik, "her zamanki 'Kervan yolda düzülür' mantığının" ağır bastığını ifade etti.
Saray'da geçirdiği zamanlarda ne yaptığını da aktaran Çevik, şunları söyledi:
"Hacettepe Üniversitesi'nde rektör danışmanı olduğum sırada Hasan Doğan (özel kalem müdürü) çağırdı, 'Cumhurbaşkanımız görüşecek' diye, kalktım Külliye’ye gittim. Kapıda müthiş bir kalabalık var. Meğer Cumhurbaşkanı o gün muhtarları kabul ediyormuş. Polis geldi bana, 'Siz nerenin muhtarısınız?' diye sordu. 'Hacettepe’nin muhtarıyım' dedim, işte öylece özel kaleme çıktık. Ardından 'Cumhurbaşkanı bekliyor' denildi, içeri alındım, bana 'Elini taşın altına koyar mısın?' diye sordu. Ertesi gün kongre var, yani Ahmet Davutoğlu’nu gönderecekleri, Binali Yıldırım’ı başbakan yapacakları kongre, ben sandım ki, 'Partiyi yeniden adam edeceğiz' ama dedi ki, (Cumhurbaşkanı) 'Ben Yüksek İstişare Kurulu kuracağım sen de üye olur musun?' Zaten dedim kendi kendime, 'Türkiye’nin hali belli, asarlarsa ikimizi beraber asarlar.'
Çünkü Süleyman Demirel’le, Necmettin Erbakan’la çok yakın çalıştım, Demirel’in manevi oğlu gibiydim. Bir darbe oluyor, gidiyoruz, sonra geri geliyoruz. Böylece Demirel’le 7 defa gittik, geri geldik, gerçi Erbakan’la geri dönüş olmadı ama. Kendisine 28 Şubat’ta, '"İstifa edin seçime gidelim-'dedik, dinletemedik.
'Gülnur Aybet için 'evlendirin' dedi, bir daha toplantıya katılmadı'
Beni önce Yüksek İstişare Kurulu'na alacaklardı, sonra Fahri Kasırga (önceki genel sekreter,) 'Anayasa engel oluyor, kuramıyoruz' dediği için olmamıştı. Sonradan kurdular ama oraya uzmanlığı olmayan bir ekibi TBMM başkanlarını filan aldılar. E, uzmanlık yoksa kurul ne üretebilir? Ardından 10 tane kurul oluşturuldu, beni de Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu'na almışlar. O gün kurulda Cumhurbaşkanı herkese teker teker, 'Kaç çocuğun var?' diye sordu, ben 'Beş kızım var' dedim, sıra Gülnur Aybet’e gelince, 'Ben evli değilim' dedi, Cumhurbaşkanı döndü bizlere, 'Bunu evlendirin' dedi. O gün kendisini ilk ve son kez görmüş olduk, bir daha toplantıya katılmadı, toplantıları İbrahim Kalın yönetiyordu.
'Başdanışmanlar olarak otel odalarında oturuyoruz, turistik gezi bile olamadı'
Birçok dış geziye gittik ama aynı uçağa binmedik. Cumhurbaşkanı ayrı bir uçakla bakanlarıyla gidiyor, biz ayrı gidiyorduk başdanışmanlar olarak, Oralara gidiyoruz ama ne için gidiyoruz? Ne yapacağımızı filan da bilmiyoruz. Otel odalarında oturuyoruz. Önceden temaslar yapılıp bize randevu alınsa mesela, orada görüşmeler yapabilseydik. Bu hiç olmadı. Turistik gezi bile olamadı çünkü elçiliğin bize verecek arabası yoktu."
'Külliyede bıyıksız adam yok'
Saray'da bir ameliyathane olduğunu ifade eden Çevik, "Aslında 7 bin kişinin çalıştığı yerde hastane olmaz mı? Külliye’nin de kendi hastanesi var poliklinik gibi. Başı ağrıyan, grip olan gider" dedi.
Çevik, "Cumhurbaşkanının ilginç bir tutumu var, örneğin Atatürk sözcüğünü hiç kullanmaması?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Evet öyle bir takıntısı var, hep Mustafa Kemal hep Mustafa Kemal. Atatürk demesi zor olmasa gerek ama ancak zor zamanlarda kullanıyor o sözü. Bıyık takıntısı da var, onun gibi."
Çevik, "Külliyede bıyıksız adam yok. Benim dışımda yoktu. Ben de kemoterapi geçirmiştim, o yüzden çıkmıyordu bıyığım. Benim kaç defa önümde oldu, 'Bıyık bırakılacak' dedi (Cumhurbaşkanı), hatta Mevlüt Çavuşoğlu bile bıyık bırakmak zorunda kaldı. Hasan Doğan da bıyık bıraktı" diye konuştu.
'Sürekli raporlar yazıyordum ama eline geçiyor muydu bilmiyorum'
İlnur Çevik, yazdıkları raporların Erdoğan'a ulaşıp ulaşmadığını da bilmediğini dile getirdi:
"Sürekli raporlar yazıyordum ama eline geçiyor muydu? Bilmiyorum, çünkü başdanışmanlar kendisini kolayca göremiyordu. Seçimler öncesinde güneydoğuda büyük sıkıntı vardı, MGK’da alınan kararla kaçak akaryakıt işi durdurulmuştu. Bölge insanının bundan başka gelir kaynağı oktu. Aileler kurbana ortak girer gibi birer kamyon alıp zula depo yaptırmış, bununla geçiniyordu. MGK bu işi 'kazanç PKK’ya akıyor' diye durdurunca ellerinde başka imkan kalmadı. Aileler çöktü, kamyonların vergisini bile ödeyemez duruma geldiler. Ben de bari 'Çay ve sigara işi durmasın' dedim. Karıncalar diye adlandırılan insanlar sınırın ötesinden gidip kaçak getiriyorlardı. Binali Bey'e (Yıldırım) açtım konuyu, 'İyi fikir' dedi.
Cumhurbaşkanı'nı kolay kolay göremediğimiz için, randevu da alamıyoruz, bir önüne atlamadığımız kalmıştı, bir gün, MGK’ya gidişi öncesinde, önüne çıktık, yakaladık, "'Efendim şöyle bir konu var' diye… Binali Bey, 'Bakın İlnur güzel söylüyor' dedi, Cumhurbaşkanı ona döndü, 'Senin başka işin yok mu Binali?' dedi, Binali Bey sustu, bana döndü, 'Yahu sen bu işlerle niye uğraşıyorsun? Ne biliyorsan onu yap' ben de çay işinin çok önemli olduğunu anlattım, zaten sigaraya alerjisi var, dedi ki, 'Eee, ben Rize’deki çay üreticisine ne diyeceğim?'" Neticede, öylece kala kaldık. Sıfıra sıfır, elde var sıfır."
'Türkiye’yi seçime götürmeli'
Çevik "Siz de 'sistem çöktü' dediğinize göre Cumhurbaşkanı'nın ne yapması gerektiğini düşünüyorsunuz?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"O olmadığı zaman her şey çöküyor. Ülke böyle mi yönetilir? Eğer sistem o çıktığında çöküyorsa, darmadağın oluyorsa orada sistem yok demektir. Bizlere düşen ödev, yeni kuşağa sağlam bir Türkiye vermektir. Torunlarını şu kadarcık seviyorsa sistemi rayına oturtacak kararı almalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı eften püften bir adam değil, bence gerçeği görüyor ama nasıl olabileceğini kafasında tartışıyor. Türkiye’yi seçime götürmeli, bunun en geç 2 yıl içinde yapılması lazım, yoksa eyvah! Cumhurbaşkanının eskiden ufku görebildiği bir dönem vardı. Acaba şimdi görebiliyor mu? Ben ciddi şüphedeyim. Ülkede ciddi sıkıntı var, aslında kendisi bir vatanseverdir."