Eczacılar mitinge hazırlanıyor: İlaç zamlarından onlar da şikayetçi

Eski İstanbul Eczacı Odası Başkanı Zafer Kaplan 16 Ekim'de Ankara'da yapılacak olan Büyük Eczacı Mitingi'ne geçim sıkıntısı yaşayan meslektaşlarının yoğun bir katılım göstereceğini söylüyor.

Burcu Günüşen

Türk Eczacıları Birliği'nin (TEB) çağrısıyla 16 Ekim'de tüm Türkiye'den eczacılar Ankara'da "Büyük Eczacı Mitingi"nde buluşmaya hazırlanıyor.

Miting öncesinde İstanbul Eczacı Odası'nın eski başkanlarından, TEB Büyük Kongre Delegesi Ecz. Zafer Kaplan ile konuştuk. Kaplan eczacıların çok ciddi bir geçim sıkıntısı yaşadıklarını, yüzde 80'inin kredi kullanmak zorunda kaldığını söylüyor. 2000'lerin başında AKP iktidarı tarafından başlatılan Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla benimsenen ilaç fiyatlarının Avro'ya endekslenmesine karşı çıkan Kaplan, ilaç fiyat kararnamesinin iptal edilip maliyet unsurları esas alınarak yeniden düzenlemesini ve eczacıların ilaçtan aldıkları payın insanca yaşabilecekleri hale getirilmesini istiyor. Kaplan Türkiye'nin kendi ilaçlarının büyük kısmını üretebilecek ve halka ucuz olarak ulaştırabilecek kaynaklara ve birikime sahip olduğu görüşünde. İlaca gelen zamlara eczacıların da karşı çıktığını dile getiren Kaplan, mevcut kararnameye göre ilaç zamlandıkça eczacıların elde ettikleri kazancın azaldığına da dikkat çekiyor.

16 Ekim'de yapılacak miting için çalışmalara katılan Kaplan mitinge sadece eczane eczacılarının değil, kamuda çalışan eczacıların da yoğun ilgi gösterdiğini, eczane teknisyenlerinin de alanda olacaklarını söylüyor.

'Eczacılar yoksullaştı'

Türk Eczacıları Birliği 16 Ekim’de Ankara’da bir miting yapacağını duyurdu. Bu mitingin sebebi nedir?

Türkiye’de eczacılar, halk sağlığı ve ilaç sektörüyle ilgili derin bir kriz sözkonusu. Birincisi eczacıların ciddi bir geçim derdi var, yoksullaştılar. Türkiye’nin ekonomik krizi ve ilaçlardaki kârlılıklarının azalması nedeniyle ciddi bir ekonomik krize girdiler. Eczacılar siyasi iktidardan birçok talepte bulundular fakat hiçbirisini alamadılar. Geçtiğimiz Haziran ayında Türkiye’deki 54 eczacı odası Konya’da bir araya geldi ve bir eylemlilik programı hazırladı. Orada önce eczanelere afişler asılması, basına, TV’lere demeçler verilerek kamuoyunun bilgilendirilmesi, en sonunda 16 Ekim’de Büyük Eczacı Mitingi adıyla bir miting yapılması kararı alındı.

Haftalardır bu mitinge hazırlanıyorlar. Her eczacı odası kendi eczacılarını Ankara’daki miting alanına getirecek 16 Ekim’de. Biz de İstanbul’dan zannediyorum 8-10 otobüs olarak gideceğiz.

Demokratik olarak bir hak arama mitingi bu. Çünkü gerçekten eczacılar çok zor durumda. Türk Eczacıları Birliği’nin yaptığı bir araştırmaya göre eczacıların yüzde 80’i kredi kullanmak zorunda şu anda. Ve her 2 eczaneden 1’i kapanmak tehlikesiyle karşı karşıya. Bu çok kötü tabloyu kamuoyunun bilincine taşımak istiyoruz. Ve tabii siyasi iktidara hem bunu anlatmak hem bilgilendirmek hem de etkilemek amacıyla böyle bir miting yapılıyor.

'Bu kararname inanılmaz bir yanlıştı'

İlaç Fiyat Kararnamesi nedir? Neden değişmesini istiyorsunuz?

Türkiye’de 2003’te başlatılan Sağlıkta Reform diye bir dönüşüm yaşandı. SSK hastaneleri kapatıldı, sağlığın bir anlamda liberalleşmesi, o dönemde çok moda olan neoliberal söylemler doğrultusunda… Bu sağlık reformunun ilaçtaki ayağına baktığınız zaman, ilaç fiyatlarının bir anlamda serbest bırakılması demek olan Avrupa’daki ilaç fiyatlarının ortalaması gibi bir ilke belirlendi. Bu ilaç fiyat kararnamesi inanılmaz bir yanlıştı bana göre. Çünkü Türkiye’de bugün -o günlerde de aynı şekildeydi- asgari ücret 300 dolar fakat orada (Avrupa’da) 1500-2000 dolar aslında. Böyleyken düşünün ki ilaç fiyatları Avrupa’ya endekslendi. Böyle bir sakat, arızalı bir durumla yola çıkıldı.

İlaç fiyatlarında çok büyük bir artış gündeme geldi. O zaman döndüler sektörün en güçsüz kesimi olan eczacıların kazançlarıyla oynamaya başladılar. Yani eczacıların ilaç üzerindeki payını düşürmeye çalıştılar.

Ne yaptılar? Baremler oluşturdular. 100 liraya kadar olan ilaçta yüzde 25, 100 lira ile 200 lira arasında yüzde 16, 200 liranın üzerine de yüzde 12 kâr verdiler. Ortalama kârlılık yüzde 15 civarında oluyor. Bir eczanenin işletme giderleri yüzde 13-14 zaten. Bir de yüzde 20 üzerinden vergi vermek zorundayız bizler.

Dolayısıyla cirosu çok çok iyi olmayan eczacılar gerçekten topun ağzındalar. En son bir iyileştirme yapıldı ilaç fiyat kararnamesinde. 100 liraya kadar ilaçlardaki eczacı kârı yüzde 28 oldu; 100 lira ile 200 lira arasındaki ilaçta eczacı kârı yüzde 18 oldu, 200 liranın üzerinde de 12 olan oranı 13’e çıkardılar. Baktığınız zaman yine ortalama yüzde 15’e geliyor.

'İlaç pahalandıkça eczacı kârı azalıyor'

Yeterli mi sizce?

Elbette yeterli değil. Bunun en olumsuz tarafı ilaçlar zam aldıkça pahalanıyor ve pahalandıkça eczacıların kârı azalıyor. Yani düşünün 95 lira olan bir ilaçta yüzde 28 kazanıyorsunuz, 101 lira olduğu zaman kazancınız yüzde 18’e düşüyor. 199 liralık ilaçta yüzde 18 kazanıyorsunuz, 201 lira olduğu zaman yüzde 13’e düşüyor. Yani pahalandıkça eczacının kârı azalıyor. Böyle bir mantıksızlık var. Dolayısıyla buna ciddi bir itirazımız sözkonusu.

'Kamuda çalışan eczacılar geçmişe göre daha örgütlü'

Kamuda çalışan eczacıların durumu nedir? Ne gibi talepleriniz var?

Kamuda çalışan eczacılar bu dönemde geçmişe göre daha örgütlüler, haklarını demokratik yoldan aramaya daha istekli görünüyorlar. Kamudaki eczacılar geçmişten beri dışlanmışlardır, sağlık personeli içinde üvey evlat gibi görülmüşlerdir. Hemşire, sağlık bakım personeli ile aynı düzeyde değerlendirip o şekilde ücretlendirilmişlerdir. Bu durum devam etmekte. En son sağlıkçılara yapılan zamlarda da eczacılar yine en mağdur kesimi oluşturmuşlardır. Örgütlenmelerine izin verilmemektedir. Dolayısıyla kamu eczacılarının da Büyük Eczacı Mitingi’ne büyük ölçekte katılacaklarını düşünüyorum.

2000’lerin başından beri kamu eczacısı sayısında artış var mı?

Büyük bir artış sözkonusu değil. Türkiye’deki nüfus artışı, sağlık problemlerinin artışı, kamu hastanelerine başvuran sayısındaki çok büyük artışlara rağmen hastanelerde görev yapan eczacıların sayısı artmadı çok fazla. Belki en fazla yüzde 5-10 oranında artmıştır. İş yükü çok büyük oranda artmıştır. Onların bu anlamda ciddi bir sorunları var. Bunun karşılığı da yok üstelik.

'Pandemide layık oldukları itibarı görmediler'

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sağlıkçıları kutladığı bir mesajında eczacıları unutması tepki çekmişti…

Evet pandemi nedeniyle Sağlık Bakanı tüm sağlık personeline teşekkür etti, hekimler, hemşireler, teknisyenler, diş hekimleri… Teker teker teşekkür etti, eczacılara teşekkür etmeyi unuttu veya bilinçli yaptı ondan emin değilim. Oysa eczacılar pandemi döneminde ciddi boyutta risk altında çalıştılar. Maskeleri onlar dağıttılar. Hayatını kaybeden ciddi sayıda eczacı ve eczacı teknisyeni oldu. Maalesef layık oldukları itibarı da görmediler.

'İlaç fiyatları Türkiye'deki üretim maliyetlerine göre belirlenmeli'

Uzun zamandır yurttaşlar eczanelere daha yüksek ilaç fiyat farkı ödediklerinden yakınıyorlar. Bunun nedeni nedir? Çözüm öneriniz var mı?

İlaç Fiyat Kararnamesinden yola çıkarsak bizim önerimiz bu kararnamenin yeniden yapılması. Mevcut olanın iptal edilmesi. Yani Avrupa’daki fiyatlara endeksli kararnamenin iptal edilmesi. Onun yerine ilaç fiyatlarının Türkiye’deki ilaç üretim maliyetlerine bağlı olarak belirlenmesini istiyoruz.

Eskiden olduğu gibi mi?

Eskiden, ’74 kararnamesinde olduğu gibi. Türkiye’de ilaç maliyet unsurlarına baktığınız zaman etken madde, şişesi, kutusu, prospektüsü, depocu kârı, eczacı kârı ve KDV… Etken madde dışında -hatta birçok etken madde de Türkiye’de üretiliyor- tüm maliyet unsurları Türkiye’den karşılanıyor. E şimdi Türkiye’den girdisi olan ve TL olarak değerlendirilen bu unsurlar niçin Avro’ya bağlı olarak ilaç fiyatı belirleniyor?

Etken maddeyi de, öyle bir enteresan ki, Hindistan’da Avrupa’ya getiriyorlar, sanki Avrupa ülkelerinin bir ürünüymüş gibi Türkiye’ye ithal ediyorlar. Onu dolar, avro üzerinden maliyet unsuru olarak belirliyorlar. Böyle bir aymazlık da var.

Bizim önerimiz ilaç fiyatlarının Türkiye’deki gerçek maliyet unsurlarıyla belirlenmesi. Eczacıların da daha bir insanca yaşayabilecekleri, bugünkü kötü durumdan kurtulabilecekleri bir kârlılığa kavuşmasını istiyoruz. 

Biz bu yüzde 25-28 kârlılığa razıyız ama ilaçların tamamında bunun olmasını istiyoruz. Çünkü o çok pahalı ilaçlar artık ciromuzun yüzde 70’ini oluştuyor. Eskiden mesela son 12-13’lük baremde -5. Kademe diyoruz ona- cironun sadece yüzde 5’ine denk geliyordu, şimdi yüzde 40’ı geçti. Yani toplam cironuzun yüzde 40’ında siz yüzde 13 kazanıyorsunuz. Böyle bir şey sürdürülemez. Tabii bu ne sonuç doğuracak? Halk sağlığını da olumsuz etkileyecek. Eczacıların sağlık hizmetini veremez noktaya gelmesi şüphesiz halk sağlığını da etkileyecektir. İlaç hizmetinin niteliği olumsuz etkilenecektir.

'Hayati ilaçlar bulunamıyor'

İlaç yokluğu krizi devam ediyor mu? Hayati birçok ilaca ulaşılamadığı söyleniyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

İlaç yokluğu ciddi boyutta devam ediyor. Firmalar, çoğu artık yabancı firmalar ilacı kasıtlı olarak üretmiyorlar, üretim temposunu düşürdüler. Bir ilacı bir hafta buluyorsunuz, iki hafta üç hafta yok. Reçete karşılayamıyorsunuz. Bunun tek sebebi firmaların stoğa çalışmaları, piyasaya ilaç vermemeleri. Bu yolla devlete bir baskı oluşturmak amacı var, diledikleri fiyatı almak için.

Biz eczacıları olarak ilacın zamlanmasını istemiyoruz, zamlandıkça bizim kârımız azalıyor. Kamuoyunda yanlış bir algı var, ilaca zammı eczacıların yaptığını ya da eczacıların ilaca zam yapılmasını istediğini zannediyorlar. Böyle bir şey sözkonusu değil. Son ilaç fiyatı alındığı dönemde Şubat 2022’de ve Temmuz 2022’de iki defa zam aldı, birinde 35 aldı, diğerinde 25 aldı. Toplam 45-50 civarında zam aldı. Fakat firmalar bununla yetinmiyorlar çünkü dolar veya avro 18 TL’ye ulaştı. İlaçlara tekrar zam istemeye başladılar. Bu büyük bir kaos yaratıyor.

İlaç yokluğu şu anda ciddi bir boyutta. Kanser, diyabet ilaçlar hatta antibiyotikler… Bunlar hayati ilaçlar. Kardiyoloji, dolaşım, tansiyon ilaçları… Çocuklara verilen ağrı kesici, ateş düşürücü ilaçlar bile bir hafta bulunuyorsa 3 hafta bulunmuyor. Bir kaos yaşanıyor aslında. Hastalar bulamadıkları ilacı temin etmek için eczane eczane dolaşıyorlar. Bizim bu mitingden beklentimiz tüm bu sorunları kamuoyunun gündemine taşımak, sağlık ve maliye otoritesini de bu konuda tedbir almaya sevk etmek.

'Veresiye defterleri kabardı'

Eczacılar halkla çok iç içe bir meslek grubundan insanlar. Türkiye’de görülmemiş düzeyde yaşanan bu hayat pahalılığı ve yoksullaşmaya ilişkin eczanelerinizdeki gözlemleriniz neler?

Bir kere hepimizin veresiye defterleri kabarmış durumda ve bunların çoğu dönmüyor. Ortalama her eczanenin 30-40 bin lira civarında alacağı vardır ve bunların geri dönmeyeceği çok bellidir. Veresiye isteyen insanlar artmaktadır. Bir de sigortasız insanlar var Türkiye’de, yaklaşık 15-20 milyon… Bağ-Kur primini yatıramayanlar, dükkanını kapatanlar var, bunların hepsi ilacını parayla almak zorundalar. Alamıyorlar, veresiye almaya çalışıyorlar. Nereye kadar bir eczacı bunu karşılayacak?

Ekonomik kriz elektrik parasından belli. Mesela benim eczaneme 4 bin lira elektrik parası geldi. Klima var gerçi ama… Klimayı bulundurmam lazım çünkü ilaçları 25 derecenin altında tutmam gerek. Elektrik parasının altından kalkamıyoruz, neredeyse bir kira öder gibi elektrik faturası ödüyoruz.

Tabii vatandaşlar ilaç alamadıkları zaman ister istemez ekonomik kriz muhabbeti başlıyor. Onlar da şikayetlerini dile getiriyorlar, pazara gittikleri zaman bir şey alamadıklarını, ilaca para bulamadıklarını, kiralarını veremediklerini söylüyorlar, elektrikle ilgili ciddi şikayetleri var. Biz burada dert dinliyoruz, bir de öyle bir rolümüz ortaya çıktı.

'İlaçların yüzde 70'i Türkiye'de üretilebilir'

Türkiye kendi ilaçlarını üretebilir mi, bunun için kaynakları yeterli mi?

Bir dönem yani bu sağlık reformundan önce SSK’nın Bomonti’de kendi fabrikası vardı. Kendi sigortalılarına ilaç üretiyordu, onun en az yüzde 40’ını, 50’sini karşılıyordu. Türkiye ilaç üretme konusunda teknik anlamda ciddi boyutta bir birikim ve deneyim sahibidir. Ama işte bu sağlık reformundan sonra 2000’lerin sonlarına doğru bütün yerli firmalar maalesef teker teker satıldı. Yabancı firmalar geldiler, paraları verdiler ve Türkiye’deki yerli ilaç firmalarını satın aldılar. Bu yerli ilaç üretiminin sonlanması demek. Türkiye’nin ilaca ödediği paranın artık yüzde 60’ı ithal ilaca gidiyor. Türkiye’de ciddi anlamda ilaç için teknolojik anlamda bir birikim vardır, istenirse yapılabilir.

En azından geçmişte olduğu gibi ilaçların yüzde 60-70’i Türkiye’de üretilebilir ve Türk Lirası üzerinden fiyatlandırılabilir. İnsanlara daha ucuz ilaç hizmeti sunulabilir.

Şimdi Türkiye’de ilaç ucuz deniliyor Avrupa’ya göre. Bu da bir aldatmaca. Türk-İş’İn geçmişte ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) ile beraber yaptığı bir araştırma var. İçine bir antibiyotik, bir ağrı kesici, bir vitamin vb. gibi ilaç konulan bir paket hazırlanıp aynı paket her ülkede değerlendirilmiş. Yani o pakete sahip olabilmek için örneğin Fransa’da bir işçi kaç saat çalışıyor, İngiltere’de, Türkiye’de, Afrika’da kaç saat çalışıyor? Baktığınız zaman Avrupa’da bir işçi 6 saat çalışırken bizde bir buçuk iki gün çalışması gerekiyor. Mesela Zimbabve'de bir hafta çalışması gerekiyor. Dolayısıyla Türkiye’de ilaçların ucuz olduğu bir aldatmaca.